Bir adam, bir kulüp ve yarım asır. Feyenoord’un arka planda yarım asırdır çalışan efsanesi Gerard Meijer şu an 85 yaşında ve Hollanda ekibinin yaşam boyu elçisi. 2009/2010 sezonundan itibaren bu rolü üstlenen emektar, kulüpte tam 48 yıl masör olarak aralıksız görev yaptı. Bu emeğinin ve yılların karşılığı olarak da ona bu unvan verildi. Feyenoord taraftar topluluğunun internet sitesi olan fr12.nl, onun masör olarak geçireceği son sezon öncesi yaptığı röportajı sizler için çevirdik.
Çeviri: Mustafa Koç
Yağmurlu bir perşembe öğleden sonrası, Erik van den Heuvel ve Matthijs Vegter, Gerard Meijer ile FR12.nl adına röportaj için De Kuip basın merkezine gittiler. 73 yaşındaki Meijer, ellili yıllardan bu yana Feyenoord’da çalışıyor. Ancak önümüzdeki sezon onun son yılı. Ancak endişelenmeyin, taraftarların favorisi 2009/2010 sezonundan itibaren özel bir rol üstlenecek, çünkü Feyenoord’un yaşam boyu elçisi olacak. FR12.nl, Gerard Meijer ile Güney Rotterdam’daki uzun dönemi, Feyenoord’dan aldığı yeni pozisyon ve çok daha fazlası hakkında konuştu.
Feyenoord’da çalışmaya başlamadan önce nasıl bir hayatın vardı?
Buraya geldiğimde 24 yaşındaydım. Daha öncesinde bir boks okulunda profesyonel boksörlere masaj yapıyordum. Babam orada bekçiydi ve antrenörlük yapıyordu. Bep van Klaveren ve diğer birçok ünlü boksöre masaj yaptım. Diğer başka işlerde de çalıştım. Rotterdam and Schiedam sınırında, Rijksserumin Enstitüsünde veterinerlik araştırmalarında çalışmıştım.
Feyenoord’a nasıl geldiniz?
Masaj Enstitüsü’nde eğitim alıyordum. Orada birisi vardı ve ona zaman zaman yardım ediyordum. Onun oğlu Feyenood’du Jaap van der Leck çalıştırırken antrenörlük yapıyordu. Birgün beni aradı ve “Oğlum takımdan ayrılıyor. Jaap van der Leck’le birlikte Utrech’e DOS takımına gidiyor.” dedi. Ben de başvurdum ancak bir müddet bir cevap gelmedi. Sonra bir sabah işteyken ani bir telefon aldım. Akşam gelip gelemeyeceğimi soruyorlardı. Ben de patronuma “Gitmem gerek.” Dedim ve scooter’ıma atlayıp eve gitti. Çantamı topladım. Elimdeki her çeşit bandajlardan alıp çantaya attım. Çünkü neyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Benimle saha görevlisi Joop Barendrecht ilgilendi. Bana: “işte alan burası, şurada da bir çanta var ancak içinde çok fazla bir şey olduğunu zannetmiyorum.” dedi. Ben de “Evet, gördüm onu.” dedim ve antrenmanın olduğu tarafa geçtim. Soyunma odasına tüm kıyafetleri bıraktım. Sonra takım geldi. Takımın o zamanki yöneticisi Guus Brokx tarafından bilgilendirildim. Oyundan sonra beni soyunma odasından çıkardı. “Çocuklarla konuşmam lazım.” dedi. Ancak ben çıktıktan iki saniye sonra bana tekrar seslendi ve; “Burada çalışmaya başlayabilirsin.” dedi. Bu 49 yıl önce bir Ağustos ortasıydı. Bunu bu kadar yıl gizli tutmuştum. Size bu kadar açık olacağımı tahmin etmemiştim.
Bu çok uzun bir dönem…
Evet, her şeyi denemleyimledim, inişler ve çıkışlar. Tabii burada birçok kötü an yaşadığımız için kendimi defalarca güçlendirmek zorunda kaldım. Ve eğer burada çirkin bir yüzle yürürsem, o zaman geri kalanlar da elbette mutlu yüzlerle katılmayacaklar. Yani geride bıraktığımız kocaman bir hayat, birkaç kelimeyle tarif edemeyeceğimiz. Ancak ben çok kötü bir hafızaya sahibim, çok fazla şeyi unutuyorum. Bunu avantajları ve dezavantajları var. Avantajı; eğer seninle yarın kavga edersem bir sonraki gün unutmuş olurum. Ama olumsuz tarafı bunun yanında her şeyi de unutmuş oluyorum. Ancak birisi belirli bir zamandan bahsederse anılar tekrar geri geliyor.
Eğer Feyenood’da çalışmaya başlamasaydınız ne düşünürdünüz?
Haha, bu iyi bir soru. Gerçekten bunu bilmiyorum. Buraya geldiğim için çok şanslıyım. Özellikle buradaki ilk yıllarımda çok az bir paraya, çok fazla çalışmam gerekiyordu. Çünkü A takım dışında diğer takımlardan ve genç yaş grubu takımından bir çok sakatım vardı ve tamamen yalnızdım. Bir doktorumuz vardı ama kalıcı kontratlı değil, haftada bir gelirdi ve fizyoterapistler de yoktu. Böylece yıllar boyunca burada her şeyi tek başıma yaptım. Bunun anlamı, burada sadece masör değildim, aynı zamanda masördüm de. Tüm kıyafetlerle de ilgileniyordum. Zor bir işte ama her zaman zevkliydi. Yoksa bu kadar zaman devam ettiremezsin.
Çocukluğunuz nasıldı? Örneğin, kız ya da erkek kardeşiniz var mıydı?
Benden yedi yaş büyük ağabeyim var. Ve gençliğim, evet… 1935’te doğdum. Beş yıl sonra savaş patladı. Çok dramatik bir zamandı, özellikle son zamanlarında tabii ki çok zordu. Neredeyse hiç yiyecek kalmadı, bu yüzden şeker pancarı ve patates kabukları yedim. Sonunda hiçbir şey kalmadı ve çiçek soğanlarını yedik. Tabii ki bunun hayatınız üzerinde etkisi oluyor. Bu Almanlar da hiç hoş değildi tabii, düzenli olarak etrafımızdaki insanları vurdular. Ayrıca hırsızlık yapmayı öğrendim. Rotterdam’daki Coolhaven’a Alman gemileri gelirdi, oradaki Almanlara meyve ve sebze getirmek için. Oradan bir depoya taşınırdı. Dikenli tellerin altından sürünürdüm, abim de bana uzun dikenli bir sopa verirdi. Yakalanana kadar patatesleri o şekilde kaçırırdım. Aslında ben şanslıydım. Benimle aynı şeyi yapan çocuklar vuruldular. Belki ben de orada olabilirdim. Kötü zamanlardı, çok kötü zamanlar, bunu sürekli hatırlayacağız. Bu nedenle ne zaman karım eski bir pastayı atmaya kalksa ona kızarım, çünkü bence bu ayıp bir şey. Ya kendim yerim ya da kuşlara veririm. Bu doğal, her şeyin bir utanç olduğunu düşünüyorsunuz. Dolayısıyla her şeyi saklıyorsunuz. Karım beni çılgına çeviriyor bazen: “At onu!” ya da “Tutma evde!” diyor. Ama sadece duruyor işte evde. Kalsın, ekonomik ol!
Saklamak, atmaktan daha iyi…
Haha, evet. Ama ne sakladığını biliyorsan. Evi bir müzeye çevirebilirsin.
Bunu hiç ciddiye aldın mı?
Şey, aslında masaj odam tabi bir müze gibiydi. Yenileme öncesine kadar. Tüm niteliklere sahiptim. Tüm o yıllar topladım, duvarlara astım, yapıştırdım adını siz koyun. Ancak geçen tatilden önce bir yenileme çalışması yapıldı ve öncesinde her şeyi boşaltmak zorunda kaldım. büyük bir depoya kaldırdım hepsini, hala daha bulmam gerekiyor onları. Ama bence bu çok yazık, benim müzemdi orası, benimdi ve şimdi kaybettim. Acıttı. Tabii ki karşılığında çok güzel büyük bir alanım oldu. Güzel oldu ama eski odamı özlüyorum. Sadece düğmeyi çevir ve devam et. Yeni insanlara, yeni fizyoterapistlere, yeni doktorumuza, yeni eğitmenimize ve yeni alanlara uyum sağlayarak. Uyum sağlamanız ve birbirinizi biraz tanımanız gerekiyor. Ancak bu biraz zaman alıyor. Bununla ilgili bir sorunum yok, yıllar içinde öğrendim.
Ve yakında hayat boyu elçi olacaksın…
Evet, bunun anlamı… bazı etkinliklere, açılışlara gitmem gerekecek, bunu görebiliyorum. Ligler sırasında bazı işleri yürütmek isteyip, istemediğimi sordular. Orada sohbet et, burada sohbet et. Ellerimde bie şey var. Tabiri caizse etrafta dolaşsam bir, ömür boyu bir işe sahibim artık. Bu harika bir teklif odu. Bu yaşta hala bu tarz görüşmeler yapmak, bunlar harika deneyimler. Ve elbette taraftarın tepkisi, bu insanın yüzünü kızartıyor, bu inanılmaz. Bunu deneyimleyen çok masör olduğunu sanmıyorum. Bununla gurur duyuyorum.
Sizi şimdi Feyenoord’un sembolü olarak görüyorlar.
Evet bu oluyor. Ama güzeli çok güzel. Bunu gerçekten takdir ediyorum. Bu eski patronu mutlu ediyor haha.
Geçmişte futbol oynadın mı?
Eskiden alt seviyede oynadım. Sparta çevrelerindenim, bu yüzden aslında bir Sparta Pieet’im. Sparta’nın genç takımında, üçüncü ve dördüncü takımında oynadım. Sparta’nın beysbol takımında oynadım. Genellikle ikinci takımında, birinci takımda yedektim. Kış aylarında Sparta’nın beysbol oyuncalarıyla antrenman yapardım. Ayrıca kriket de oynadım ama onu çok sevmedim. Yeni aslında kökler Sparta’ya ait. Babam Sparta’nın fitness antrenörüydü, oradan Excelsior’a gitti. Bende peşinden gitti, ona yardım ettim. Ama neredeyse her zaman sporun içindeydim. Hiçbir zaman kazanan olmadım, sadece oyunun parçasıydım. Hiçbir şey başaramadım ancak umrumda değildi çünkü benim yolum bu değildi.
Futbolda hangi pozisyonda oynuyordunuz?
Ben hep savunmadaydım. Çok iyi futbol oynamadım ama haddimi biliyordum. Tenis oynadığımda da aynısı oldu. Çok iyi vuruşlarım yoktu. Beysbolda da.
Birçok spor yapmışsınız…
Evet, her şeyden. Ama bir noktadan sonra işim beni kendine çekti. Bir hobi olarak gördüm onu, yoksa bu kadar uzun yıllar dayanamazdım. Daha sonraları daha fazla boş zamanım olmadığı için pişman oldu. Şimdi bisiklete binmeyi çok seviyorum ama neredeyse binmeye gidemiyorum. Geçenlerde beş haftalık bir tatil için İspanya’ya gittim. Bir günde 50 kilometre bisikler sürdüm. Güneşin altında yarış bisikletimle çok keyifliydi. Kralın çok zengin olduğunu hissediyorsunuz. Ama şimdi, tatilden sonra bisiklete binemiyorum. Şimdi burada egzersiz bisikletleri var. Arada onlara biniyorum ama çok fazla vaktim yok. Buraya sabah yedi çeyrekte geliyorum, günün sonunda bunlara binecek enerjim kalmıyor. Sonra yaşlı patron şöyle diyor: “Yeterli.” haha.
Bir maç günü senin için nasıl geçiyor?
Evde oynadığımızda dokuz buçukta burada oluyorum ve sonra hemen işe koyuluyorum. Topları şişirmeye başlıyorum, bu bizim çocuklar için 20 top, hakem için dört top, rakibin ısınması için 10 top anlamına geliyor. Sonra içecekleri ve geri kalan her şeyi hazırlıyorum. Ondan sonra da zaten oyuncular geliyor. Biraz bandaj ve masaj yapıyorum, sonra sahaya. Maçtan sonra burada kullanılan tüm şişeleri toplamam ve dezenfekte etmem gerekiyor daha sonra da topları temizlemem. Asla altıda çıkmaya hazır olamıyorum. Eğer maç üç buçukta oynanırsa, altıda bitirdiğim için mutlu oluyorum. Deplasman maçında daha da uzun sürüyor. Bir gün önceden ya da daha erkenden ayrılırsınız, gece geç saatlerde de eve dönmüş olursunuz.
Mesela bugünkü gibi bir antrenman günü nasıl geçiyor?
Yediye çeyrek geçe burada olacağım. İçecekleri ve shakerları hazırlayacağım. Çünkü artık futbolcular takviye gıda alıyorlar. Eğer salonda fitness çalışması yoksa sahaya giderim çünkü sahada her zaman biri olmalı. Eğer fizyoterapistlerden biri gelirse onlara daha önce kontrol edip dolapta sakladığım ve benden istediği bandajları veririm. Ve oyuncular soyunma odasına geri döndüğünde bütün şişeleri toplayacağım ve hepsini dezenfekte edeceğim. Sonra yemek zamanı. Akşam yemeği sonrası benden istenenleri yerine getiririm ve sondan sonra serbestim.
İzin günlerinde ne yaparsın?
Bunun için zamanım varsa ve hava da güzelse sabahları birkaç saat bisiklete binerim. Öğleden sonra eşimle alışverişe ya da kasabaya gideriz. Son zamanlarda birkaç gün izin aldım ama hiçbir şey yapmadım. Sonra buradaki çetin mücadeleye geri döndüm ve birkaç hafta geçirdim. Bu yüzden kendimi şarj etmek için buna ihtiyacım vardı. Balkonda oturup, gazete ve spor dergilerini okudum ve bir gün hemen bitti. Gerçekten dinlendim çünkü dizimde problem var ve ona dikkat etmeliyim. O izin günümde gerçekten dinlendim ve buna çok ihtiyacım vardı.
Burada geçirdiğin 49 yıla şöyle geriye dönüp bir baktığında yaşadığınız en unutulmaz şey neydi?
Burada geçirdiğim be çalıştığım her gün unutulmaz. İnançlı biri değilim ama dizlerimin üstüne çöküp tanrıya şükrediyorum. Tekerlekli sandalyede ya da yürüteçle yürüyen insanlara göre çok mutlu biriyim. Bu yüzden her gün eğlenmeye çalışıyorum, her gün bir parti değil tabii ki ama tadını çıkarmaya çalışıyorum. Kariyerimde çok fazla inişler ve çıkışlar oldu, ancak hepsinden bahsetmek mi? Aman tanrım! Yarına bakmak gerek, dün gitti. Dünden öğrenmek zorundayız, yarın devam edeceğiz. Yarın, yeni.
Feyenoord kariyeriniz boyunca birçok başarı da elde etti. Bunlardan hangisini daha güçlü bir şekilde hatırlıyorsunuz?
1960’ların başında Hollanda futbolunda Rusya’ya giden ilk kulüp olduk. Kopenhag üzerinde uçarken, uçağın tek motoru bozulup Schiphol Havaalanı’na geri döndüğünde şansızdık. Rusya’ya giden ilk takım olarak ayrı bir dünyaya giriş yapmış olduk. İnsanlar orada nasıl yaşıyor görmüş olduk. Çok güzel bir yolculuktu. Ayrıca, tabii ki Avrupa Kupası şampiyonu bir takımımız var ki bu harika. Tabii ki Ernst Happel gibi çok özel bir teknik direktörle çalışmak. Kupa üstüne kupa kazanmak. Ve sonra Johan Cruijff’la bir yıl çalışmak. Harikaydı. Sezonun başında Ajax’a kaybetmiştik. Ancak Johan dedi ki: “Önemli değil, biz şampiyon olacağız.” Sezon sonunda kupayı ve şampiyonluğu kazandık, benzersiz bir yıl oldu. Tabii ki her zaman bir üstü var. 2002 yılında UEFA kupasını kendi evimizde kazandık. Kutlamalarda futbolcular bütün tribünleri dolaşırken orta sahaya oturup onları izledim. Sonra etrafımda toplandılar, hep birlikte dans ettik. Geçen sezon kupayı aldığımızda koltuk değnekleriyle yürümüştüm, dizim yüzünden. O zamanlar yürümeme ve ağır taşımama izin vermedikleri için yönetim tarafında çalışıyordum. Ama sonlara doğru o havayı yakalamak için sahaya inmiştim. Bir insanın kariyerinde çok fazla inişler ve çıkışlar vardır, bu çok normal. Her sporcu bunu yaşar. Güzel şeyleri hatırlarsınız, kötü şeyleri bir kenara atarsınız, başka bir değişle unutursunuz. Çünkü burada kötü zamanlar da geçirdik, çok kötü zamanlar.
80’lerin sonunda 90’ların başında HCSile olduğu gibi…
Evet, bunlar kötü tecrübeler ancak hoş olmayan deneyimler ancak yaşıyorsunuz. Bunlar sizi güçlü kılıyor.
O zamanlar bırakmayı düşündünüz mü?
Hayır, özellikle o kötü zamanlarda daha güçlü hissediyorsunuz. İşler iyi gitmediğinde her zaman olumlu olmaya çalışırım.
Kariyeriniz boyunca hediyelik neler biriktirdiniz?
Dediğim gibi masaj odam küçük bir müze gibiydi. Tabii ki çok güzeldi. Geçmişten gelen bir sürü şey. Onlarca formam ve sivitim var var ve hepsi hakkında çok şey biliyorum. Her yerden bir şeyler alıyorsun ve getirip buraya koyuyorsun ama artık yerim kalmadı. Evde depolama alanım tamamen doldu ve burada depoda da bel – altı kutu malzemem var. Aslında kendi müzemi kurabilirim.
Yeni stadyumda bununla ilgili bir şey yapılırsa çok güzel olur.
Bunun için başka bir şey düşünüyorlar. Buradaki Tarih Evi’ni gördüyseniz çok güzel yaptılar. Benim eşyalarım konuşmayla doldurulabilecek şeyler. Çok eğlenceli değil. Ama orada çok eğlenceli birçok şey var. Hem de tarihin tüm dönemlerinden.
Kariyeriniz de çok uzun bir dönem aslında…
Ah, evet, ancak zamanda her şeyle birlikte gelecek ve gidecek. Şimdi bu yıla odaklanıyorum, burada masör olarak son yılım. Buna tamamen hazırlıklıyım. Aslında dizim hala iyi değil anacak Cuma akşamı (Feyenoord – Borussia Dortmund maçı sırasında) sahaya dalmaya dayanamadım. Eşim bunu yapacağımı hiç bilmiyordu ve aslında hiç niyetim yoktu. Aslında birkaç hafta daha beklemem gerekiyordu ancak dayanamadım, içimden bir ses sahaya gir dedi ve girdim. Neyse ki sonu iyi bitti. Ha ha ha! Çok eğlenceli bir deneyim oldu. Bu eski patronu memnun etti.
Kariyeriniz boyunca hiç maç kaçırdınız mı?
Diz ameliyatım dışında, 48 yıllık kariyerimde toplamda altı gün kaçırdım. Dizim iyileşene kadar birkaç hafta acı çekmek zorunda kaldım ama 48 yılda sadece altı gün kaybettim, bunu yapan başka çalışan olduğunu zannetmiyorum. Çünkü burada zombi gibi dolaşıyordum ve herkes: “Eve git!” diyordu. İşleri bitirme dışında bir şey düşünmedim. Birçok insan için anlaşılmaz ama ben böyleyim.
Bu altı gün içinde maç kaçırdın mı?
O zaman hastaydım, eve gittim. Kupada Den Bosch’ta BVV’ya karşı oynayacaktın sanırım. Seyahat sırasında takım otobüsünden Gorinchem’de indim. Çok hastaydım ve dayanamadım taksi tutup eve geldim. Diğer günlerde de azcık özledim tabii ki.
Feyenoord ile birçok ülke gezdiniz. Bunlardan hangilerinden etkilendiniz? Daha önce bahsettiğiniz Rusya mıydı?
Evet, ama pek çok ülkeye gittim. Mesela Arnavutluk. Oraya gittiğimizde çok fazla yoksulluk vardı, herkes iç çamaşırına kadar verirdi. Oraya gideceğimiz zaman yiyecek götürmeliyiz demiştim. Gerek olmadığını söylediler ama ben götürelim dedim. Sonra fırıncıyı çağırdım ve herkes için ekmek ve bisküvi vermesini söyledim. Sonra Sligro’ya gittim ve hepsini vakumla paketledim. Otele gittiğimizde hiçbir şey yoktu. Yemek çok kötüydü. Yanımızda götürdüğümüz iyi oldu. Odada, musluktan ip ince bir su akıyordu ve suyu biriktirmek için altında bir kova vardı. Çok fazla sefalet vardı. Estudiantes’le oynamak için Güney Afrika’ya gitmiştik. Sonra Boca Juniors’a eğitim kampı için gitmiştik. Etrafında sadece gecekondu mahalleleri vardı. Dünyanın geri kalanında neler olduğunu gördük ve ne kadar iyi olduğumuzu öğrendik. Birçok ülke gördüm be birçok deneyimim oldu. Kendi ülkeme döndüğümde hep mutlu oldum. Ben ılık güneş ve deniz adamıyım.
Henüz gitmediğiniz ve özel olarak ya da Feyenoord’la gitmek istediğiniz ülkeler var mı?
Henüz Afrika’ya gitmedik. Yeni Zelanda ya da Avustralya’ya. Bunlar görmeye değer ülkeler. Batı yarım kürede her yeri gördüm. Genel olarak yeni kültürleri görmek çok ilginç. Arjantin’de eğitim kampımız vardı ve sonuçta başka ve yani insanları tanıyacağımız bir deneyim oldu. Bu iyi. Kültür değişikliğini seviyorum ama geriye kalan tüm yoksulluğu sevmiyorum. Bunu çok sinir bozucu buluyorum. Bundan kaçamazsınız. Son zamanlarda Çin mesela. Açıklamak çok zor, inşaat için milyarlarca para harcıyorlar. Olimpiyat Oyunları’na da çok para harcıyorlar ancak ülkede çok fazla yoksulluk var. Büyük şehirlerin dışına çıkarsanız bu yoksulluğun ne kadar büyük olduğunu görürsünüz.
Nasıl bir ailen var?
Biz bir çiftiz, çocuklar uzun zaman önce kendi hayatlarını kurup gittiler. Bu benim ikinci evliliğim ve 23 yıldır eşimle birlikteyim. Daha önceki evliliğim de 24 yıl sürmüştü. Kızımla çok eğleniriz. Eşim çok anlayışlı biridir eve altıda ya da yedide gitsem onun için sorun olmaz. Eğer hafta sonu evde olmazsam, kendini eğlendirir, her zaman yapacak bir şey bulur. Avusturya kampı için birkaç gün evden uzakta olacağım, bu hayatımın bir parçası. Hayatımda başka bir şey yapmadım, daha iyisi nedir bilmiyorum.
Elbette, hobiniz biraz kontrolden çıkmış yalnız.
Evet, bu durumu bu şekilde tarif edebilirsiniz. Daha önce de söyledim. Bu işi bu kadar uzun süre başka şekilde devam ettiremezsiniz. Çünkü bunu sadece iş olarak görürseniz yapamazsınız, devam ettiremezsiniz.
Feyenoord ile birçok stadyum gezdiniz. En çok hangilerinden etkilendiniz? Elbette De Kuip dışında.
Evet, gerçekten harika bir şey, gerçek bir futbol stadı. (De Kuip için.) ama Barcelona ve Madrid güzel yerler. Elbette daha büyük başka stadyumlar da var. Ancak İspanyol stadyumlar bana hitap ediyor. Ayrıca taraftarların coşkusunu da seviyorum.
Birçok futbolcunun gelip gittiğini gördünüz. Görüştükleriniz oluyor mu?
Elbette görüştüklerimiz oluyor. Birkaç hafta önce Feyenoord – Celtic maçında tüm eski oyuncular geldiler. Çok eğlenceli bir gündü. En son Macaristan’a gittiğimizde otelin önünde duruyordum. Ernst Happel’in oğluyla karşılaştım. Büyüdüğünü gördüm, iyi Hollandaca konuşuyor. Böyle biriyle konuşmak çok güzel, eski anılar tekrar geri geliyor. Ben şu an gençlerle çalışıyorum. Bu kültüre alışıyorum ve bu kültürle yaşıyorum. Eski futbolcularla konuştuğumda onlar bunu anlayamıyor. Eski zamanları arıyorlar ancak bu iş o şekilde yürümüyor ben bugünde yaşıyorum eskide değil.
Feyenoord’daki ilk yıllarınızla son yıllarınız arasındaki temel farklar nedir?
Bu karşılaştırılabilir değil. Yarı profesyonel olduğu zamanla ve amatör zamanlarla karşılaştırılamaz. Şimdi burada kaç kişi çalışıyor. Eskiden bir stadyumda beş – altı kişi vardı şimdi onlarca insan çalışıyor. Bir teknik direktör, beş antrenör, dört fizyoterapist, bir doktor, iki çaçırcı kadın ve takım yöneticisi. Her şey çok muazzam bir şekilde büyüdü. Bu karşılaştırılamaz. O yıllar boyunca geliştim. Her şeyi deneyimledim, çoğu zaman hoş değil ancak alışıyorsunuz. Bununla yaşamayı öğreniyorsunuz ve ona adapta oluyorsunuz.
Futbolcular size nasıl bakıyor? Bir masör olarak mı ya da daha farklı şekilde mi?
Çoğu bana Gerard Amca diyor, ki bu çok komik. Zorunda değiller ama yapıyorlar. Bana karşı saygılı olduklarını söyleyebilirim. Ben de futbolculara saygılı davranıyorum. Genç ya da yaşlı hiç önemli değil. Yaşlılar sadece çok daha fazla deneyimli.
Hiç futbolcular dışında masaj masasında başkasına masaj yaptınız mı?
Evet. Antrenörlere, yönetim kurulu üyelerine personele, herkese.
Feyenoord yeni bir stadyum yaptığı için üzülüyor musunuz?
Hem evet hem de hayır. De Kuip benim hayatım, bu yüzden üzgünüm. Ancak bu gerekli bu yüzden anlayabiliyorum.
Kısa süre önce Feyenoord’un elçisi olarak atandınız. Bu nasıl hissettiriyor?
Bana bu ünvanı verdikleri için gurur duyuyorum. Bana getirdiklerini ve beklentileri biliyorum. Çok sevdim bunu.
Masörlüğü bıraktığınızda özleyecek misiniz?
Özleyeceğim, ama kulübün hizmetinde olacağım. Yine ateşe yakın duracağım. Farklı bir şekilde elbet. Ama çok sevdim, bilmiyorum. Bunu önüme koydum, gördüm ve sevdim.
Neyse ki bir yıl daha sürecek…
Haha, ama buna adapte olmak zorundayım. Aniden bir şeyi yapmayı bıraktırırlarsa bu büyük bir darbe olur. Ama biliyorum ki bu gelecek yıl bitecek ev 50 yıl sonra bu işi bırakmış olacağım. Bu işi özleyeceğim kesin ama burada Feyenoord’da yapılacak başka eğlenceli şeyler de olacak. Her zaman yapacak bir şey olacak. Belki de taraftarlar arasında duracağım haha. Taraftarlar harikalar. Kulübe ve futbolculara sahip çıkıyorlar. Onları takdir ediyorum ve çok saygı duyuyorum. Ve ne yazık ki kötü adamlar da var. Ana onlar her yerdeler, tüm toplumda.
Bu röportaj için çok teşekkür ederiz.
Sona geldik mi? Bitti mi? Tam zamanında.