-Bir Eyüp Kök yazısı-
Ev kelimesi bazı insanlar için huzurdur tüm yoğunluğun ardından kendisi gibi hissedeceği o kutsal mekandır. Ev bazıları içinse kötü bir yerdir girmek istemez içinde durdukça sıkılır, duvarlar üstüne üstüne gelir. Boca Juniors taraftarı için ev demek kutsallık demektir, rakipleri içinse ikinci seçenek daha olası gibi duruyor.
“Boca es mi religion”
Filmlere konu olan Estadio Alberto J. Armando yani bilinen adıyla La Bombonera’nın açılışı 25 mayıs 1940’ta gerçekleşir. Arjantin’in ilk 3 katlı tribün özelliğini ise 1953 yılında kazanır. 1953 yılından 1996’ya kadar yani başkan Mauricio Macri’nin loca yaptırmaya karar vermesine dek deyim yerindeyse çivi bile çakılmaz.
Arjantin’de futbol İngiliz okullarının tekelinde gelişti. Kendi futbolunu yaratmak isteyen Arjantin’li demiryolu işçileri zamanla futbolun aslında çok iyi bir gelir kaynağı da olabileceğini kavramış oldu. Bunu farkedip futbolun ticari anlamda meyvelerini ilk yiyen kulüp de Alumni olacaktı. Boca Juniors, belki Alumni’nin Arjantin futbolunu domine ettiği yıllara yetişemiyor, ancak ticari anlamda mirasını devralacaktı.
Kurulduğu La Boca bölgesinde stadyum olmaması Boca Juniors’ı maçlarını önce Demarchi adasında sonra da Avellana’da oynamaya itiyordu. Bu gelişmeler neticesinde hızla taraftar kaybeden kulüp için acil bir plana ihtiyaç duyuluyordu. 1923 yılında La Boca’da bir arsa kulübe kazandırılır fakat kulüp zor durumda olduğu için stadyum yapımına başlanamaz. Arsa yaklaşık olarak 15 sene boyunca boş bir şekilde bekletilir nedeni ise stadı yapacak paranın hala toparlanamamasıydı. En sonunda 1938 yılında mimar Jose Luis Delpini’nin de yardımıyla temel atılır. Yaklaşık 18 ay sonra ise 21.000 Metrekarelik alanda 55.000 kişilik stadyum hazır hale getirilecekti. Arsa küçük, talepler de büyük olunca mimar Delpini çareyi düz bir tribün yapmakta bulmuştu. Şeker Kutusu veya şekerlik adı da burdan gelmektedir.
“Maradona es mi dios”
Boca Juniors evinde ilk maçını 25 mayıs 1940’ta San Lorenzo’ya karşı oynadı ve maçı 2–0 kazandı. Hikayelerin genel olarak mutlu bitmesi gibi bir alışkanlıkları vardır nitekim Boca Juniors hikayenin hakkını verip evinde geçirdiği ilk sezonda şampiyon oluyordu.
Arjantin futbolunda La Bombonera’dan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Nitelim 1940’lardan önce daha lokal ve profesyonel olmayan şartlarla kurulan takımların şampiyonluklarını görebiliyoruz. Fakat Bombonera etkisi diyebileceğimiz o küreselleşme adımı ile birlikte taraftarların oyuna daha çok etki etmeye başladığını görüyoruz.
Arjantin futbolunda Antonio Vespucio Liberti Stadyumu -Bilinen adıyla El Monumental- her zaman daha önemlidir. Bu inkar edilemez bir gerçek. Hem 1978’deki unutulmaz Dünya Kupası Finali hem de yapısı gereği daha fazla etki bırakmıştır. Fakat Arjantin futbolunda La Bombonera bir devrin başlangıcına ön ayak olmuştur. İki stadyumun da aynı dönemde kurulması zaten varolan ezeli rekabeti bir üst seviyeye çıkartıyordu. El Monumental Arjantin’in kendine has ruhunu -Biraz viveza biraz gambetta- La Bombonera ise pazarlamaya çalıştığı Arjantin futbolunun parlak yüzünü yansıtıyordu diyebiliriz.
“La Bombonera es mi iglesia”
Evde ritüellerimiz vardır, yaşadığımız yerin dünyanın en güzel yeri olmasına gerek yoktur bizler için en ideali neyse onu kabul eder, hatta bize uymayan bir durum varsa zamanla yaşamımıza uyumlu hale getiririz.
Taraftar grupları da evlerini kendilerine uyumlu hale getirmek için yıllardır uğraş verirler. Boca Juniors taraftarı da evlerini kendilerince başkanlık sistemi ile yönetirler.
La Bombonera stadyumunun yanında en ateşli taraftarların gömüldüğü mezarlık, insanların burayı nasıl bir kutsal mekan olarak gördüğünü gözler önüne seriyor.
Boca Juniors için ev demek, binlerce duygunun şeker kutusuna sığdırılması demektir.