Mevzu bahis Kupa Galipleri Kupası ise ilk akla gelecek isimlerin başında Rob Rensenbrink gelir. Hollandalı futbolcu, Kupa’da tüm zamanların en çok gol atan futbolcusu olmayı başarmış bir efsaneydi. Ancak kariyeri kulüp düzeyinde bu kadar şaşalı olmasına rağmen Milli Takım hayal kırıklıklarıyla doluydu. Hele üzerinde kocaman bir gölge varken.
“Eğer o top içeri girseydi, biz kazanmış olacaktık. Biz, Arjantin’de Dünya şampiyonu olacaktık. Çok yazık oldu.” Rob Rensenbrink, 1978 Dünya Kupası finalinde Arjantin’e karşı oynadıkları final maçının son dakikasında kaçırdığı golü, bu şekilde anıyor. Skor 1-1’ken gelen uzun topa, arka direkte ayağını uzatmış ve vurmayı başarmıştı Hollandalı. Ancak o top direğe çarpıp tekrar oyun alanına dönmüş, hemen sonrasında da maç sona ermişti. Uzatma dakikalarında ise ev sahibi zaten seyirci ve de hakem! desteğini arkasına alarak yorduğu Hollanda’ya iki gol daha atarak yenmeyi başarmış ve kupayı kaldırmışlardı.
O top, direkten dönmeyip ağlarla buluşsa Rensenbrink, aynı dönemde top oynama şansına! eriştiği Johan Cruyff’la birlikte Hollanda efsaneleri arasına adını sağlam bir şekilde yazdıracaktı. Ancak gol kralı, kupanın en iyi futbolcusu ve dünya şampiyonu olması da tıpkı o top gibi direkten döndü. O ise kariyerinde kulüp takımlarıyla elde ettiği başarılar ve özellikle de Kupa Galipleri Kupası’nda attığı gollerle adını farkı şekilde futbol tarihine yazdırdı.
Amatörden Avrupa’nın Zirvesine
Rob Resenbrink, kariyerine Amsterdam’ın amatör kulüplerinden biri olan DWS’de başladı. ‘İrade Gücü ile Güçlü Amsterdam Futbol Kulübü’ gibi adının açılımı çok güçlü olan bir kulüptü bu. Rensenbrink ismi kudretli bu takımda dört sezon futbol oynadı. Aslında bu dört sezon onun, futbol kariyerinde Hollanda’da oynadığı tek zaman dilimiydi. Bu dört yılda takımıyla 120 maça çıktı ve 34 gol atmayı başardı. Bu performans da onun dikkatleri üzerine çekmesine yetti. Onun kalibresindeki bir futbolcu için diğer Hollandalı futbolcuların izlediği yolu izlemesine gerek yoktu. Öyle de oldu. Belçika ekiplerinden Club Brugge, DWS’den Resenbrink’i 22 yaşında transfer etti. İlk sezonunda hemen takımdaki yerini aldı. Sol kanat ve bazı zamanlar da değişmeli olarak forvet pozisyonunda oynuyordu. O sezon ligde 27 maçta görev aldı ve filelere 10 gol göndermeyi başardı. Takımı şampiyon olamamıştı ancak Belçika Kupası’nı kaldırmayı başardılar. Bu başarı da onları bir sonraki sezon Avrupa arenasında Kupa Galipleri Kupası’na götürdü. Rensenbrink de daha sonra efsanelerinden biri olarak anılacağı bu kupada ilk maçına 1970-71 sezonunda Club Brugge formasıyla çıkma şansına erişti. Çeyrek finale kadar ulaşmayı başardılar ve son sekizdeki rakipleri Chelsea’yi geçemediler. Hollandalı ise bu altı maçın hepsinde forma giyerken rakip filelere iki gol göndermeyi başardı. Bu iki golün önemi ise sonradan daha da önem kazanacaktı. Çünkü 1999’da Kupa Galipleri Kupası son kez oynandığında Rob Rensenbrink 25 golle kupanın en çok gol atan futbolcusu olma unvanını hala koruyordu. Bu iki golde bu serinin ilk golleri olarak kayıtlara geçti.
Amsterdam’daki -her ne kadar adı çok kudretli de olsa- amatör bir takımdan, yurt dışında şampiyonluk ve Avrupa kupası mücadelesi veren bir takıma yaptığı sıçrayışta başarılı olmayı başarmıştı. Belçika ona iyi geldi ve oyuna ayak uydurmayı başararak kendini kanıtlamıştı. Bir sonraki adımı bu sefer daha kısa sürede attı. Club Brugge’den, asıl efsane olacağı ve büyük başarılar kazanacağı Anderlecht’e transfer oldu. Belçika’nın en büyük kulüplerinden biri olan Anderlech’te başarı kazanmak ve kupaları uzanmak çok daha kolaydı. Rensenbrink de yeteneği ve beraberinde getirdiği hava ile Mavililere yardım etti. İlk birkaç sezonunda iki defa Belçika Ligi şampiyonluğu elde etmişti bile. Ancak onu asıl efsane haline getiren Kupa Galipleri Kupası’na tekrar adımını atması için Belçika Kupası’na uzanması gerekiyordu. Onu da seri halinde yapmayı başardılar. Anderlecht, 72, 73, 75, ve 76 yıllarında Belçika Kupası’nı arada sadece iki sezon kaçırarak art arda almayı başardı. Her alışından sonra ise o zamanların Kupa 2’sinde boy gösterdi. Rensenbrink de kupanın sürekli bir parçası olarak kendini geliştirme ve elit bir futbolcu olma yolunda büyük bir fırsat yakaladı. Bu fırsatı da gösterdiği performansın yanı sıra attığı gollerle çok iyi değerlendirdi. Club Brugge’de kupada oynadığı dört maçta attığı iki golle başladığı serüvene, Anderlecht’te, 32 maçta attığı 23 golü de ekleyerek devam etti. Bu serüven içinde Anderlecht, üç kez art arda kupanın finaline ulaşmayı başardı. -Ki bu da başka bir rekor.- Bunlardan ikisinde de kupayı kaldırdılar. Rensenbrink bu finallerde de dört gol atmayı başararak takımın kupaya uzanmasında en önemli rolü oynayanların başında geliyordu. 1976’da finale ulaştıklarında rakipleri İngiltere temsilcisi West Ham’dı. İngilizlere Karşı 4-2 kazanmayı bildiler ve Hollandalı attığı iki golle başarının mimarlarındandı. 77’de finaldeki rakip bu kez çetin ceviz Hamburg’du. Almanlara karşı 2-0 kaybedildi ancak bu finalin tesellisi hemen bir sonraki sezonda onları bekliyordu. 78’deki finalde Avusturya Vien’i zorlanmadan 4-0’la geçtiler ve maçın ilk iki golü yine Rensenbrink’ten gelmişti. Üç sezonda Hollandalı takımıyla birlikte bir kupanın efsanesi olmayı başardı.
Cruyff’un Gölgesi
1976 yılı Rob Rensenbrink’in yılıydı. Belçika Kupası’nı kazandılar, Kupa Galipleri Kupası onun da attığı iki golle Belçika’ya geldi ve UEFA Süper Kupa’da Bayern Münih’e karşı 4-2’lik harika bir galibiyet elde ettiler. Bu dört golün ikisi yine Hollandalı’ya aitti. O sezon yapabilecekleri her şeyi yapıp kazanabilecekleri her şeyi kazandılar. Bu başarılar bireysel olarak da harika bir performans sergileyen Rensenbrink’e ödülleri getirmeye başladı. İlk önce Belçika’da yılın futbolcusu seçildi. İlginç ama Uluslararası Olimpiyat Komitesi Avrupa’da yılın futbolcusu olarak onu seçti. Onze d’or, ödülü ilk o sene verilmeye başlandı ve ilk Onze d’or Hollandalının oldu. Rakipleri Liverpoollu Kevin Keegan ve Saint-Etienneli Dominique Rocheteau’ydu. Balon d’or’da ise Franz Beckenbauer’ın ardından oylamada ikinci sırayı aldı. Rakibi çok güçlü bir efsane olmasaydı Altın Top kesinlikle onundu. Tüm bunlar herhangi bir futbolcuyu büyük efsaneler arasına sokmaya ziyadesiyle yetiyor olmalıydı. Ancak Rensenbrink bu konuda hakkı yeterince verilmemiş bir isim olarak futbol tarihindeki yerini aldı. Bunda da milli takımdaki yeri ve takım arkadaşı/mevkidaşı Johan Cruyff’un etkisi büyüktü.
70’lerdeki Hollanda Milli Takımı hem döneminin hem de futbol tarihinin en iyilerinden biriydi. Oynadıkları oyun dönemi için büyük bir yenilik getirmiş herkesi büyülemişti. 74 Dünya Kupası’ndaki takım ise genellikle Ajax ve Feyenoord’da oynayan futbolculardan oluşuyordu. Bir de Barcelona’dan Cruyff. Ama Cruyff demek zaten Ajax demekti. Rensenbrink ise bu ekip için dışardan biriydi. Sol taraf onun bölgesiydi. Ancak Hollanda’da orası Cruyff’a tapulanmıştı. Rinus Michels onu, sol iç orta saha olarak oynatmayı düşünüyordu. Ancak o da kupa boyunca ikinci bir plan olarak devreye sokulacaktı. Yine de 74 Dünya Kupası’nda finale ulaşan takımın, yarı zamanlı olarak da bir parçası olmayı başardı. Biri hariç tüm maçlarda az ya da çok kendine yer buldu. Ancak Cruyff’un takımında o sadece yedek planın bir parçası olarak kaldı. Takım Almanya karşısında oynan finalin ilk yarısının sonunda yenik duruma düşmüştü. İkinci yarının başında Rinus Michels onu kenara aldı. O da diğer takım arkadaşlarıyla birlikte bu büyük hayal kırıklığını kenarda izlemek zorunda kaldı.
Dört yıl sonra ise bu kez hikaye bambaşka bir şekilde yazıldı. Arjantin’de düzenlenen 78 Dünya Kupası için Hollanda yine favorilerden biriydi. Bir önceki kupanın hayal kırıklığını herkesin üzerinden silmek istiyorlardı. Ancak ev sahibi Arjantin ülkedeki sıkı yönetimle birlikte kupayı kazanmak için her şeyi yapacağını tüm dünyaya az çok hissettirmişti. Kupanın önüne geçen bu olay herkesi rahatsız etti. Bunların başında da Hollandalı yıldız Johan Cruyff geliyordu. Arjantin’deki darbe yönetimini protesto ettiğini açıkladı ve Dünya Kupası için kadroya dahil olmayacağını açıklayarak milli takımı bıraktı. Bu karar kadroda Cruyff’un gölgesi üzerinden kalkan Rob Rensenbrink’e yepyeni bir yol açtı. Artık takım bir numaralı yıldızı o olmuştu. Saha da daha özgür davranabilecek ve sahadaki gerçek pozisyonunda oynayabilecekti. Öyle de oldu. Kupaya ilk maçta hattrick yaparak başladı. Takımın en iyi oyuncularından biri olarak Hollanda’nın finale kadar ulaşmasında büyük rol oynadı. Final maçı oynanmadan turnuvanın en iyi futbolcusu seçileceği söylentileri çoktan konuşulmaya başlamıştı. Ancak final maçı, hem onun kariyeri açısından büyük bir kırılmayla, hem de Hollanda Milli Takımı’nın kronik hayal kırklıklarından biri olarak futbol tarihine geçti. Bu kez başrol oynadığı film mutlu sonla bitmedi. Maça ev sahibi ekip, Mario Kempes’in attığı golle 1-0 önde başladı. İkinci yarıya Ernst Happel, Dick Nanninga’yı oyuna sürerek başladı. O da yarının hemen başında golünü atarak skoru eşitledi. Maç bu şekilde sonuçlanacakken son dakikada Hollanda, orta sahada serbest vuruş kazandı. Johan Neeskens topu ceza sahasını doldurdu. Arka direğe inen topa, zor pozisyonda Rensenbrink vurdu ve top direkten dönerek oyun alanına geri döndü. Hakem normal süreyi bitirdi. Maçın uzatmalarında ise sahneye Arjantin’den maçın başında olduğu gibi Mario Kempes çıktı. Skoru 2-1 yaptı. Daniel Bertoni de son dakikalarda bir gol daha atarak kupayı kaldırmayı Arjantin adına garantilerdi. Rensenbrink, santimlerle kupayı ve efsane olmayı kaçırdı. Mario Kempes kupanın adamı seçildi. Altın Ayakkabı ödülünü de Hollandalıyı geçerek aldı. Rensenbrink ise 74 Dünya Kupasında kenardan izleyerek yaşadığı hayal kırıklığını bu kez hikayenin baş kahramanı olarak bir kez daha yaşadı. Tüm bunlarla birlikte Cruyff’un gölgesini üzerinden kaldırma şansını da kaçırmış oldu.
“74 Dünya Kupası’ndan sonra Cruyff ile bunun hakkında asla tartışmadım. Benim için sorun değildi. Tüm maçlarda başarılı olduk. Fakat Belçika’da oynadığım seviyede ve yerimde oynayamadım. 78’de çok daha iyi oynadım çünkü Cruyff benim üstümde değildi, ama aynı zamanda dört yaş daha büyüktüm.” Rob Rensenbrink 74 ve 78 Dünya Kupaları üzerine konuşurken aslında Cruyff’un sahada olmasının onu nasıl baskıladığını ve gölgede bıraktığı hakkında bize ipuçları da veriyor. Ancak bunu yine sahip olduğu tüm futbol kariyeri gibi mütevazılıkla ve geri planda durarak anlatmayı seçiyor.
Ancak bu mütevazılığın ardında o kendi zamanın en iyi futbolcularından biriydi. 1976 yılında Beckenbauer gibi büyük bir ismin ardından Balon d’or’da ikinci sırayı almayı başardı. 78 Dünya Kupası’nın Mario Kempes’in ardından en iyi ikinci oyuncusu olmayı ve gol krallığı yarışını yine Arjantinlinin ardından ikinci sırada tamamladı. Kulüp düzeyinde gol krallıkları elde etti, kupalar kazandı. Dönemin Kupa 2’sinin en önemli figürlerinden biri olmayı, üst üste üç final oynamayı ve Kupa Galipleri Kupası’nın en fazla gol atan futbolcusu olmayı başardı. Cruyff’tan farkı üst düzey bir ligde büyük bir kulüpte kariyerini şekillendirmek yerine Belçika’da Anderlecht’te futbol hayatını sürdürmüş olmasıydı.
Zirvede geçirdiği futbol kariyerine ve kazandıklarına rağmen, hem ‘Büyük’ Cruyff ile aynı dönemde futbol oynamış olması onu Hollanda futbol efsaneleri arasında çok yüksek yerlere yazamadı. Ancak büyük bir yetenekti ve harika bir kariyere sahip olarak futbol hayatını tamamladı. Yine de tüm bunlara rağmen 78 Dünya Kupası’nda kaçırdığı golle anılmaya devam etti. O da bundan yorulmuş olacak ki şimdilerde o pozisyonda topu dışarıya vurmuş olmayı diliyor. “Bazen, keşke o top direkten dönemeseydi de ben pozisyonu kaçırmış olsaydım. Benim için bunun çok daha iyi olacağını düşünüyorum. En azından insanlar sürekli bunun hakkında bana bir şeyler sormazdı. Ama bu pozisyon gerçekten çok büyük bir şans olsaydı şimdi acısını çekmiyor olurdum. Fakat gol olması imkansız bir pozisyondu.”