Orhan Kaynak, 1 Kasım 1994’te Aston Villa’ya son dakikada attığı golle ülke futbol tarihinin önemli zaferlerinden birinin kahramanı olmuştu. Namıdiğer ‘Küçük’ Orhan ile o eşleşmeyi ve örümcek ağlarını temizlediği golü konuştuk.
Kasım 1994, Batman
Şehrin pek alışık olmadığı bir soğuk… Üstlerinde mont, ağızlarında sigara olan onlarca erkek… 55 ekran televizyona kitlenmiş maçı izliyorlar. Çay parası olmayan, dışarıdaki soğuğa aldırış etmeyenler de ‘camdan naklen’ yayına iştirak etmiş vaziyette. Trabzonspor, Aston Villa deplasmanında zor anlar yaşıyor; 10 kişiler ve rakibi kendi sahasında aciz yakalamış her İngiliz takımı gibi Aston Villa da saldırıyor.
Goller kaçıyor, Viktor kurtarıyor… Skor, 1-0 Aston Villa lehine. Son dakikalara doğru Trabzonspor bir korner kazanıyor… Yine de gol ümidi pek yok. İlk maçtaki 1-0’lık avantajı korumak, en büyük temennisi kahvedeki insanların. Kornerden gelen top sekiyor, ters kanada yöneliyor. Kale sahasına gönderilen top, ‘Küçük’ Orhan’a doğru gelirken kahve ahalisi, bir futbol refleksi olarak ayağa kalkıyor… ‘Küçük’ Orhan hamlesini yapıyor ve topu 90’a gönderiyor! Türk takımları için ‘futbol kâbusu’ Ada topraklarından büyük bir zaferle ayrılıyor Trabzonspor. Fanatik Fenerbahçeli babam dâhil olmak üzere büyük bir sevinç var. Maçın bitiş düdüğüyle konvoy gürültüsü sarıyor şehri. 1994 Kasım’ında Batman’ı ayağa kaldıran Trabzonspor’un Aston Villa zaferi, böyle kutlanıyor…
1993 yazı, Trabzon
Orhan Kaynak; ağabeyleri Kayhan, Reşit, İlhan, Orhan ve Ayhan gibi futbola Adanaspor’da başladı. Samsunspor’a transfer olduğunda ülkenin dikkat çeken genç yıldızlarından biriydi. Öyle ki Samsunspor’daki ilk sezonunda takımı küme düşse de Kaynak Ailesi’nin son yeşil saha ürünü Orhan’ın adı, büyük takımları ile anılmaya başlamıştı. Bu yeteneği tespit edenlerden biri de Trabzonspor’un oyuncu izleme komitesinde yer alan Giray Bulak’tı. Orhan Kaynak, asıl çıkışını yapacağı Trabzonspor’a 1993-1994 sezonu öncesinde transfer oluyordu…
Georges Leekens’le başlayan sezon, Şenol Güneş ile devam etmiş ve ‘Küçük’ Orhan, çoğu sonradan oyuna dahil olduğu 19 maçta bordo-mavili forma ile sahaya çıkmıştı. O sene bir nevi takıma ısınma turları ile geçerken ertesi sezon gerçek potansiyelini sahaya yansıtacaktı. Türkiye Kupası ve ligde toplam 20 gol attı. Ama onu ülke futbol tarihine geçiren, UEFA Kupası’ndaki performansıydı.
Önce Dinamo Bükreş maçlarında ağları havalandırdı ve turun kahramanlarından oldu. Trabzonspor’un ikinci turdaki rakibi, Ron Atkinson’ın çalıştırdığı; Steve Staunton, Paul McGrath, Ray Houghton ve Dean Saunders gibi futbolcuları kadrosunda barındıran Aston Villa idi. Orhan Kaynak’ın gösterisi de bu eşleşme ile başlıyordu…
7 Ağustos 2017, İstanbul
“İlhan, 9 buçukta ara, konuşalım.” 23 yıl önce o kahvehanede kendi futbol tarihimin en büyük coşkularından birini yaşatan Orhan Kaynak’ı yarım saat sonra arıyorum. Hâl, hatır sorma merasiminden sonra konuya direkt giriş yapıyoruz.
“Aston Villa maçları, Trabzon için dönüm noktasıdır. Trabzonspor tarihinde; Liverpool, Inter ve Barcelona galibiyetleri var ama Aston Villa eşleşmesinde turu geçmeyi başarmıştık. Kulübün hem ekonomik anlamda hem de yönetim anlamında rahatlamasına neden oldu. İstifalar konuşuluyordu o maçtan evvel, ligde pek iyi gitmiyorduk. O eşleşme, birçok kişinin hayatını değiştirdi. Bunlardan biri de bendim.”
İngiliz takımları, 1980’li yıllardan itibaren Türk futbolu için karşı konulmaz, aşılması son derece güç bir engeldi. Özellikle milli maçlardaki hezimetler fobinin şiddetini daha da arttırıyordu. Peki, Trabzonspor Aston Villa ile eşleştiğinde futbolcuların kafasında neler vardı? Trabzonspor, 1993-1994 sezonunda Manchester United’ı 3-1 yenerek İngiltere Lig Kupası’nı kazanarak UEFA Kupası’na katılma hakkı kazanan Aston Villa ile baş edebilecek durumda mıydı? Orhan Kaynak, şunları hatırlıyor:
“Aston Villa, bugünkü Manchester United ayarında bir takımdı. Bir de ülke olarak zaten Avrupa’da başarısızdık, yabancı oyuncu sınır vardı ve Trabzonspor’un transfer için parası yoktu. Kendi oyuncularına bile zor para ödüyordu kulüp. Espriler yapılırdı hatta; “İki kamyon buğdaya, üç kamyon una Gürcistan’dan oyuncu alıyoruz” diye. O zaman böyle gelirler de yoktu, bir garibanlık vardı ama büyük kulüp olduğu için her yıl şampiyonluğa oynamamız gerekiyordu. Bunun çözümünü de birçok genç futbolcu transfer edip, içlerinden dört ya da beş tanesini takıma monte etmekte bulmuşlardı. Durum böyleydi ama şöyle de bir şey vardı; Trabzon’da her takıma karşı çok iyi oynuyorduk zaten. ‘Avni Aker büyüsü’ denen şeyi, bütün oyuncular ruhlarında yaşıyordu. Aston Villa’ya da mağlup olacağımızı hiç düşünmüyorduk”
Trabzonspor, sadece saha dışı hususlarda sorunlar yaşamıyordu. Saha içinde de sakatlıklarla uğraşıyordu. Aslında Orhan Kaynak’ın yükselişinde bu sakatlıklarında payı vardı. Nitekim forvet sıkıntısı yaşayan takımın 11’inde şans bulan genç golcü, hem yurt içinde hem de Avrupa maçlarında ondan beklenen golleri atıyordu.
“İlk turda Dinamo Bükreş’i geçtik, iki gol attım; hem içeride hem dışarıda. Hami sakattı, ‘Büyük’ Orhan (Çıkrıkçı) ile birlikte çift santrfor oynuyorduk. O turdan sonra Hami de iyileşti ve üçümüz ileride oynadık. Bir de Gürcü (Kakhaber) Kacharava diye bir santrforumuz vardı.”
18 Ekim 1994, Trabzon
Sakatlıklar, Trabzonspor’un yakasını bırakmadı o sezon. İlk turda Inter’i saf dışı bırakan Aston Villa ile oynayacakları ilk maçtan önce, sadece şehrin değil tüm ülkenin canını sıkan bir şanssızlık meydana gelecek ve İzlanda ile oynanan milli maçta, ‘Büyük’ Orhan Çıkrıkçı’nın ayağı kırılacaktı. Yine de Trabzonspor, 18 Eylül 1994’te Avni Aker’de Aston Villa karşısına çıktığında, futbolcuların kafasındaki tek yol galibiyetti. Orhan Kaynak’a göre ilk maçın Trabzon’da oynanması yönetimi de başka bir açıdan mutlu ediyordu:
“ Takımda, ‘Orada nasıl olsa eleniriz ama hiç olmazsa burada yenelim’ düşüncesi vardı. İlk maçın Trabzon’da oynanacak olmasına da sevinmişti yönetim. En azından bilet satıp, stadyumu doldurma imkânı doğmuştu. Deplasmanda mağlup olup, ikinci maçı Trabzon’da oynasak seyirci gelmeyebilirdi. Bunlar da konuşuluyordu…”
Trabzonspor, hem yönetimi hem de taraftarını mutlu eden bir futbol oynadı o gün. Liverpool, Inter ve Barcelona gibi takımları Avni Aker’e hapseden bordo-mavililer, aynı senaryoyu Aston Villa maçında da sahneye koydu. Fakat gol için biraz sabretmeleri gerekiyordu. Dakikalar 77’yi gösterirken sağ taraftan bir korner kazandılar. Topun başına Hami Mandıralı geçti ve sol ayağıyla ‘Füzeci’ lakabına yakışır sertlikte bir orta gönderdi. Sezonun golcüsü ‘Küçük’ Orhan, deparını attı ve golü yapması için topa ufak bir kafa darbesi vurması yetti. Trabzonspor, Aston Villa’yı bu golle ve 1-0’lık skorla İngiltere’ye uğurluyordu.
“Ron Atkinson’ın da hataları vardı. Beni, sağ bekleri Earl Barett ile eşleştirmişti. Onların savunmasının en kısa adamlarında biriydi. Ben arkadan deparla kafaya kalkınca çaresiz kaldı tabii. O yan top organizasyonuna çok çalışmıştık ama. Aston Villa karşılaşmasından sonraki lig maçına çıkarken Ogün (Temizkanoğlu) ile muhabbetini yapmıştık: ‘Nereden zıpladın nereye düştün, uzun atlamacı olsan Türkiye rekorunu kırardın’ diye espri yapmıştı.”
O golde Orhan ve Hami kadar futbol seyircisinin aklına kazınan bir isim daha vardı. Maçı anlatan Öztürk Pekin, Hami’nin ortası kale sahasına süzülürken, “Kim vurursa gol olur!” demiş ve ardından “Ve Gooooool!” diyerek televizyonlarının başınadakilere müjdeli haberi vermişti. Orhan Kaynak, golün diğer kahramanı Pekin’in de kulaklarını çınlatıyor:
“Herkesin kaderini değiştirdi dedim ya az önce, Öztürk Pekin’i de katmak lazım tabii. ‘Kim vurursa gol olur!’ dedi, ben vurdum, gol oldu… Hiç unutmam; Kocaelispor’da oynarken bir maç öncesinde, ısınmak için sahaya çıkıyordum, o da tribündeki yerine gidiyordu… Yanıma geldi, ‘Orhan, sana teşekkür ederim. Bir spiker için golden önce golü tahmin etmek çok önemli. Sen de bunu yaşattın bana. Çok teşekkür ederim’ dedi.”
1 Kasım 1994, Birmingham
Trabzonspor, 1 Kasım 1994’te Villa Park çimlerine 1-0’lık avantajla çıktı. Ama ‘İngiliz fobisi’ henüz soyunma odasında hissedilmeye başlamıştı.
“Lemi (Çelik), sakattı. Hamdi (Aslan) sağ bek oynayacaktı. Lemi, maçtan önce ‘Arkadaşlar kolay gelsin, başarılar!’ diyordu ama dalga geçiyordu aslında. Devamlı takılıyor; fark yersiniz imasında bulunuyordu.”
Bir de Villa Park’ın atmosferi ve İngiliz seyircilerin kendine has uğultusu vardı. Hollandalı hakem Jaap Uilenberg başlama düdüğünü çaldığı andan itibaren stadyumda oluşan atmosfer, alışık olmayan Trabzonsporlu futbolcuları etkilemişti.
“Öyle bir stadyumda ilk kez oynuyordu birçoğumuz. Basketbol sahasını düşün, her tarafı kapalı ve her yeri uğultu içinde bir yerdesin… Adamlar orta sahadan atağa geçerken, seyirci de atağa geçiyor. Allah’ım Yarabbi! Biz 20 bine ‘Cehennem’ diyoruz ama orası cidden cehennemdi. İnanılmazdı.”
Trabzonspor, birkaç gün önceki kadar etkili olmasa da pozisyonlar bulmaktaydı. Ama Aston Villa, daha net gol şansları yakalıyor ve bir sene sonra Fenerbahçe’ye gelecek Dalian Atkinson ve Galatasaray forması giyecek Dean Saunders’ın son vuruşlardaki beceriksizlikleri, skorun korunmasını sağlıyordu. Trabzonspor, soyunma odasına 0-0’la gitmeyi başarmıştı.
İkinci yarıda Viktor ile Aston Villa hücumcuları arasında bir düello başladı. 52. dakikada İrlandalı sol kanat oyuncusu Staunton’ın kullandığı frikik, Viktor’un koruduğu kalenin üst direğine çarpıp, birkaç saniyeliğine kale direklerini titretti. Saunders ve Atkinson’ın gol kaçırma yarışı devam ediyor, Ron Atkisnson, stoperi Ugo Ehigou’ya ileri sürerek yükleniyordu. Trabzonspor, ikinci yarıda yarı sahayı geçmekte zorlanıyordu. Ogüz Temizkanoğlu, yıllar sonra art arda gelen Aston Villa ataklarını şu anıyla özetleyecekti:“Bir ara Hamdi, ‘Atsalar da onlar da rahatlasa biz de. Bunaldık!’ demişti.” Bunalanlardan biri de takımın ileri ucundaki gol ümidi ‘Küçük’ Orhan idi.
“Ehiogu diye bir stoperleri vardı; bak, hala unutamıyorum adamı. Viktor degaj atıyor, kafaya çıkıyorum; daha doğrusu çıktığımı sanıyorum… Adam rahatça benim üstümden kafayı vuruyor, sol beke indiriyor topu. Sonra bir de hücuma çıkıyor orada kafa vuruyor… Ben hala orta sahadayım bu arada… Fiziksel üstünlükleri çok fazlaydı.“
Dakikalar 76’yı gösterirken, Ehiogu’nun ileriye çıkması ve savunmayı karıştırması üzerine kurduğu bol kanat ortalı hücum planı, ilk meyvesini verdi. Sağdan gelen ortada Trabzonspor savunması topu uzaklaştırmaya çalışırken, top Ehiogu’nun önüne düştü. İngiliz savunmacı topa bir kez daha yükseklik kazandırdı. Atkinson kafayı vurdu, top, Viktor’u geçti ve ağlarla buluşacakken Ogün’ün eline takıldı. Ogün Temizkanoğlu, elle oynamanın cezasını kırmızı kartla ödemişti. Aston Villa, Staunton ile penaltı kullanacaktı…
Viktor, yine sahnedeydi. Staunton’ın vuruşunu kurtardı, dönen topa Ehiogu dokundu, onu da kurtardı ama Atkinson’ın vuruşunda yapacak bir şeyi kalmamıştı. Aston Villa, maçı uzatmaya taşıyacak skora ulaşmıştı. Ama tur için yüklenmeye devam ettiler. Sonucunu getiremedikleri atakları dinmeyecekti…
“Oradaki maçta futbol şansı da bizim yanımızdaydı. Adamlar, penaltıyı bile üçüncü defa da attı. Üç dakikada bir pozisyona giriyorlardı. Ama atamadı beceriksizler. Atsalar farka gidecekler ama tersi olunca, bizim direncimiz artmaya başladı. Bir de Viktor harika oynamıştı. Takım savunmasını da iyi yaptık tabii. Anca 90. dakikada karşı kaleye gidip tehlike yaratabildik”
Dakika 90… Trabzonspor ikinci yarıdaki ilk olgun hücumuna çıkıyordu belki de. Orhan Kaynak ile başlayan atak, yine onun şutu ile bitecek ama gol çıkmayacaktı. Yine de Trabzonspor, kendi kalesinden uzak kalmayı başardı. Astın Villa savunmasından seken top, Trabzonspor’a korner kazandırmıştı. Sol korner direğinde Abdullah Ercan topun başına geçti, ortasını yaptı… Sağ kanada doğru süzülen topa Cengiz Atila kafayı vurdu. Top, Kacharava’nın önüne düştü. Gürcü forvet, kayarak bir vuruşla içeri çevirdi. Tehlikeli bölgeye markajcısından önce hamle yapan Orhan Kaynak, şık bir vuruşla topu doksana gönderiyordu… Trabzonspor, turu getiren golü bulmuştu.
“90. dakikada güç kalmamıştı. O güç nereden geldi bilmiyorum. İçimde, bir yerlerde kalan gizli bir enerji vardı her halde. O dönüş, o vuruş… ‘Öne gidersem vuramam, gücüm yok. Ben burada kalayım’ diye düşündüm. Saniyenin onda birinde düşünüyorsun bunları, çok garip ya! Geride kalınca, iki Villa’lı oyuncu da öne gitti. Olacağı da varmış tabii. Hissiyatla da alakalı bir yandan…”
Golden sonra sahada büyük bir sevinç vardı. Kırmızı kart sonrası soyunma odasına giden Ogün Temizkanoğlu, duştayken aldığı gol haberi ile giyinmeden koridora fırlarken, sahadaki Trabzonsporlu oyuncular da ‘Küçük’ Orhan’ın üzerine atlıyordu. Golün kahramanın o an ile ilgili hatırladıkları ise maçın hikâyesine başka bir anlam katıyor.
“Ben Adanaspor’da oynarken, Trabzonspor’un Barcelona’yı yendiği maçı televizyondan izlemiştim. Hamdi golü attıktan sonra dedim ki, ‘Ne kadar şanslı adam, Barcelona’ya gol atıyor, böyle bir mutluluk olur mu? İnşallah ben de o günleri görürüm.’ Aston Villa maçında golü atınca iki elimi kaldırıyorum ya, orada Barcelona maçı aklıma geldi ve ‘Allah’ım sana şükürler olsun!’ diye dua ettim. Sonrasını hatırlamıyorum zaten. Kim varsa atladı üstüme. En altta kaldık.”
Trabzonspor, durumu eşitleyen golden kısa süre sonra bir kalesinde bir gol daha görüp 2-1 mağlup olsa da UEFA Kupası 3. turuna yükselmeyi başaracaktı. Peki, Aston Villa zaferinden sonra soyunma odasında ve dönüşte neler yaşanmıştı?
“Maçtan sonra istatistiklere bakıyoruz, bizde topla en çok oynayan Hamdi. Sağ bekti o maçta. Kimse turu geçeceğimize inanmıyordu ama inanmayanlara inandırdık. Turu geçmek bir yana, 10 kişi kalıp turu geçmek anlatılamaz ya! Bugün anlatmaya çalışıyoruz ama çok zor. Maça o kadar konsantreydik ki…“
Oyunun ne kadar zor geçtiğini ve futbolcuların konsantrasyon durumunu özetleyen bir anı anlatıyor Aston Villa zaferinin başrolü:
“Cengiz Atila, oda arkadaşımdı. Maçtan bir gün sonra hem maçı izliyoruz, hem de sohbet ediyoruz… ‘Ya Orhan, orta sahadaydım, top öyle güzel yere gitti ki!’ dedi. Hâlbuki Abdullah kornerden ortayı yaptığında ilk kafayı vuran Cengiz! Kendini öyle kaptırmış ki, sahada neresinde olduğunu unutmuş. Kendini orta sahada sanıyor. ‘Oğlum, ne orta sahası, kornerden gelen ilk topa sen vuruyorsun’ deyince bir baktı, ‘Aaa, cidden benmişim.’ dedi.”
O gol kadar benim aklımda kalan bir an daha vardı. Maçtan sonraki gün Orhan Kaynak’a mikrofon uzatıldığında söylediği “Örümcek ağını aldık” cümlesi. Çaylak bir futbolsever olarak, bu futbol nüktesini anlamam, ancak babamın yardımıyla olmuştu. Bu esprinin ardında da uçakta tepilen horonlar varmış meğer:
“Havalimanı’na indik, beş bin kişi falan vardı galiba bizi karşılamak için. Sabahın beşi! Gişelerden falan omuzlarda çıktık. Basın mensupları geldi o ara: ‘Golü anlatır mısın Orhan?’ Çok da uzatmak istemiyorum, yorgunluk hat safhada. Zaten gelene kadar uçakta horonlar tepilmiş, bitmişiz iyice. ‘Kaç yıldır gol atamıyoruz İngiltere’de, örümcek ağı kalmış kalede, onu aldık” dedim. Top da hakikaten öyle bir yere gitmişti.”
23 Yılın Ardından…
Trabzonspor, Aston Villa’yı eleyip ülke futbol tarihine afili bir imza kondurduktan sonra İtalyan takımı Lazio ile karşılaşmış, Öztürk Pekin bu sefer “Aman Viktor, ne yaptın Viktor, saçmaladın Viktor!” serzenişi ile tarihe geçmişti. ‘Küçük’ Orhan, Lazio’ya elenmelerini sakatlıklara ve yönetimin dikkatsiz davranmasına bağlıyor:
“Kacharava’yı gönderip Arçil ve Şota’yı aldık. Çok iyi futbolculardı ama Gürcistan’da Avrupa maçı oynadıkları için UEFA Kupası’nda oynayamıyorlardı. Bu, bence büyük bir yönetim hatasıydı. Yoksa, finale gidebilirdik belki de…”
Lazio maçı hüzünle hatırlansa da o UEFA macerasındaki Aston Villa eşleşmesi hâlâ değerini koruyor. Hem golleri atan ‘Küçük’ Orhan hem de o zaman ilkokula giden ‘küçük’ İlhan Özgen için. Batman’daki kahvehanede babamla yaşadıklarımızı, o maçın kahramanına anlattığımda, aslında Trabzonspor’un yıllar içerisinde neyi kaybettiğini anlatıyor:
“Anadolu insanı, Anadolu’nun en büyük takımı diye Trabzonspor’u desteklerdi. Ama bence bunun sebeplerinden biri, yapının da Anadolu kulübü gibi olmasıydı. İstanbul takımları gibi yabancılar ya da gurbetçilerden beslenen bir takım değildi; Anadolu’dan çocuklara şans veren takımdı Trabzonspor. Adana’dan, Antalya’dan parlayan çocuklar Trabzonspor’da şans bulacağını bildiği için orayı tercih ediyordu. Şimdi tamamen ekonomik açıdan olaya bakıp, tercihlerini İstanbul’dan yana kullanıyorlar. Trabzonspor da İstanbul takımları gibi hareket ediyor!”