1974 Dünya Kupası’na katılmak isteyen S.S.C.B ve Şili, play off’ta karşılaştı. Berabere biten ilk maçın ardından Şili’de oynanan rövanş ve atılan gol, dünya futbol tarihine geçecekti…
Başkent Santiago’nun 70 binlik futbol mabedi olan Estadio Nacional, üniformalıların istilasına uğramıştı. Ulusal kahraman Salvador Allende’nin katledilmesi ve evrensel kahraman(!) Augusto Pinochet’nin yönetimi ele almasının üzerinden yaklaşık iki ay geçmiş; ‘Maç izlemeyi sizden öğrenecek değiliz!’ diyen Pinochet, halkı dışarıda tutup üniformalıları seyirci olarak stada konuşlandırmıştı. Halbuki Pinochet, aylardır o stadyumda halkını misafir(!) ediyordu. Hem de bol işkence, sorgu ve sürgünle… Yapılanların en yakın şahidi ise Estadio Nacional’in duvarları, çimleri ve soyunma odalaraydı. 11 Eylül 1973’ten beri toplama kampı olarak kullanılan futbol mabedi, 21 Kasım 1973’te esas şekline bürünmüş, bir bakıma büründürülmüştü.
Şili ve S.S.C.B arasında oynanacak olan Dünya Kupası Play Off rövanş maçı için hazırlanan Estadio Nacional, FIFA’ya göre futbol oynamak için elverişliydi. Saha ölçüleri, çimler ve kare direkleri nizami durumdaydı. ‘Şili’de insanlık dışı olaylar oluyor!’ diyenler saçmalıyordu. Çünkü FIFA yetkilileri, kan damlası ya da kopuk kollara rastlamamıştı! Pinochet’nin talebeleri en azından bu kiri örtmekte başarılıydı. Estadio Nacional maç için bir sorun teşkil etmiyordu ve 21 Kasım 1973 günü Şili ve Sovyetler Birliği’ni karşı karşıya getirecek olan maç oynanacaktı.
Ruti Gutendorf’un çalıştırdığı Şili’de parola galibiyetti. Darbe karşıtı halk ozanı Victor Jara’nın katledildiği Estadio Nacional Stadı, Jara’nın sözleriyle inliyordu: ‘Venceremos’ (Kazanacağız). Fakat Jara, bu sloganı darbe aleyhine kullanmıştı, Şili Milli Takımı ise Dünya Kupası’na gitmek adına motivasyon amaçlı bir coşku silahı olarak kullanıyordu. Gutendorf, maça çıkma konusunda tereddüt yaşarken, takımın yıldızı Carlos Cazsely, maça çıkmayı reddetmişti bile. Fakat Colo Colo’nun yıldızı daha sonra oynamaya mecbur kalmıştı. Douglas bıyığıyla ülkenin başına karabasan gibi çöken ve Şili halkını içselleştirilmiş bir çaresizliğe iten Pinochet ve iğrenç rejimi, Cazsely’i de çaresizliğiyle baş başa bırakıyordu. Holywood yıldızlarını bir sendika çatısı altında toplamak isteyen Douglas Fairbanks, Pinochet’nin varlığından haberdar olsa, kendi adını taşıyan o meşhur bıyığı bırakır mıydı? O da ayrı bir konu.
Neticede maç başladı. Şili forveti S.S.C.B kalesine doğru süratli bir şekilde atağa kalkıştı. Takımın golcüsü Francisco Valdes, leşinin üzerine son sürat uçan bir akbaba gibi Sovyet kalesine ilerlerken, yancısı Julio Crisosto ile paslaşmayı da ihmal etmiyordu. Şili, Sovyet müdafileri alt edip ceza sahasına girdiğinde gol ‘Geliyorum!’ demişti. Francisco Valdes, topla buluşan son isim oldu. Crisosto’dan aldığı pas ofsayt koksa da maçın hakemi Erich Linemayr düdüğünü çalmamıştı. Valdes, Sovyet kalesine iyice yaklaştı ve kale çizgisinden sert bir şutla ağları havalandırdı; 1-0. Şili, 0-0’ın rövanşında 1-0 öndeydi. Aynı zamanda takımın kaptanı olan Valdes’in golü, Şili’yi Almanya’daki dünya kupasına götürmek için yeterliydi. Fakat bir gariplik vardı. Sovyet oyuncuların hiçbirisi santra yapmak için orta sahaya yönelmiyordu. Atılan golün açık bir ofsayt olmasına tepki miydi bu? Hayır, durum daha da vahimdi; Sovyet takımı sahada yoktu!
Marksist Allende’nin, Amerika destekli Pinochet tarafından katledilmesi ve daha da kötüsü Pinochet’nin Estadio Nacional’i bir savaş alanına çevirmesi, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ni rahatsız etmişti. FIFA’ya konuyla ilgili rahatsızlığını belirten Sovyet yetkililer, olumsuz cevap almış ve takımlarını Şili’ye göndermemişti. CIA ve ABD’li bakır devleri gibi FIFA da Pinochet’nin liderliğinden mutlu gibiydi. Nitekim Şili Milli Futbol Takımı, Kasım 1973’te tabiri caizse ‘Kendisi çalıp, kendisi oynadı’ ve Almanya vizesini aldı. Maç, santra yapacak bir takım olmadığı için sona erdi. Daha da garip olan ise tek golün olduğu karşılaşmada skorun, 2-0 olarak kayıtlara geçmesiydi.
Zorla ikna edilen Cazsely, Dünya Kupası’ndaki ilk maçında kırmızı kartla oyundan atıldı. Doğan Babacan kırmızı kart gösterdiğinde Cazsely belki de vicdanını rahatlatmıştı. Sovyetler ise Pinochet rejimine isyan ederek katılmayı reddettiği F.Almanya 1974’den sonra 1978 Arjantin’de de Videla diktatörlüğüne karşı çıkıyor ve belki de en iyi jenerasyonunu ideolojisine kurban ediyordu. Sahada rakipten bir oyuncu bile olmadan atılan bu gol ise soğuk savaşın tavan yaptığı yıllarda Amerikan kuklası Pinochet’nin, S.S.C.B’ye -kendince- köstek olduğu, gerçek manada ‘buz’ gibi bir gol olarak dünya futbol tarihinin utanç listesinde ilk sıralardaki yerini çoktan almıştı…