Toprak Saha – Aylık retro futbol e-mecmuası
  • Zat-ı Muhteremler
  • An-ı Şahaneler
  • Yad-ı Hafta
  • Fi Maçı
  • Kadim Takımlar
  • Cemiyet Haberleri
  • Malumat Saha
MALUMAT SAHA

Kemal Sunal’ın Futbolu

Toprak Saha · Şubat 2015

ineksaban

-Bir Mustafa KOÇ yazısı-

Futbol ve Sinema dediğimiz zaman, Yeşilçam’ın gelmiş geçmiş en büyük ustalarından Kemal Sunal’ı anmadan geçmek, onun filmlerine göz atmamak olmaz. Filmlerinde hayata dair büyük eleştirilerle karşımıza çıkan Sunal, futbola da el atmıştı.

Sinemada bir film yapıldı mı, o eser onu çekenin, yönetenin adı ile anılır. Ancak Türkiye’de bu olguyu tersine çeviren belki de tek bir isim vardır. O da Kemal Sunal. Namı değer Şaban’nın tüm filmleri onu çekenin adı ile değil Kemal Sunal’ın adı ile anılırdı, hala da öle. Kemal Sunal filmleriydi onlar, son dönemin klişe tabiri ile “Bize, bizi, bizle anlatıyordu.” Her filminde ülke sorunlarına el atan senaryolar onun bazen saf bir delikanlı, bazen bıçkın bir mahalle abisi, bazen ise kaşları çatan ama asla beceremese de racon kesen bir kaba dayı haliyle hayat buluyordu. Köylü-kentli çatışmasını ele alan filmlerden yoksulluğa, görevini kötüye kullanan siyasilerden devlet görevlilerine kadar ülkenin tüm kanayan yaralarına parmak basmışlığı, bir taraftan “Ah ulan!” derken hemen ardından kahkaha attırarak bizi düşündürmüşlüğü, akşam göz kırpmadan filmini izleyip ertesi sabah arkadaşlara aynı esprileri anlatmak için okula koşturtmuşluğu vardır bizi.

Tüm bunların yanı sıra ülke futboluna, onun çarpık düzenine ve zaten neredeyse her sezonu kara mizah olan futbol dünyamıza da el atmışlığı vardır ustanın. Futbolcu olarak da karşımıza çıktı, yıldız bir futbolcuya benzetilip yanlışlıkla kaçırıldı da. Ama her filminde olduğu gibi futbol göndermelerinde de hep bir çarpıklığa selam çakmışlığı vardı. Ülke gerçeklerini yansıttığı gibi bize, o dönemin futbol gerçeklerini de yansıttı. Bu arada onun içinde bulunduğu filmlerde, ana konunun dışında, eğlence amaçlı olarak da futbol konu edilmişti.

“Futbol ve Sinema” temalı hazırladığımız bu sayımızda büyük usta Kemal Sunal’ı ıskalamak tabii ki olmazdı. Ustanın içinde futbol geçen filmlerine göz atmak istedik ve bunları sizler için derledik.

Salak Milyoner

1974 yapımı film, Kemal Sunal’ın sinema kariyerinin başlarına denk gelir. Salak Milyoner ve Köyden İndim Şehre ikilemesinin ilki olan filmde Kemal Sunal, Saffet rolüyle boy gösterir. Filmde, Kayserili olan dört kardeş babalarından kalan define haritasını alıp İstanbul’a gelirler ve define aramaya başlarlar.

Dolmabahçe’de kazıya başlarlar ve tünellerinin ucu İnönü Stadı’na çıkar. Tam o sırada da Fenerbahçe-Kayserispor maçı vardır. Kafayı tünelden ilk Saffet çıkarır ve kardeşlerine “Top sahasına çıktık, Kayserispor-Fenerbahçe’yle oynuyor.” der. Hepsi beraber kafayı tünelden çıkarıp maçı izlemeye başlarlar. Kayserispor, Fenerbahçe karşısında 1-0 geridedir ve tam o sırada bir gol daha yerler. “Gardaşlarımıza yardım etmemiz lazım.” diyen kafadarlar tünelden çıkıp sahaya atlarlar ve koşmaya başlarlar. Tabii ki polisler de peşlerinden. Daha sonra yakalanıp film boyunca her tünel sonunda olduğu gibi yine Yeşilçam’ın en baba adamlarından biri olan Hulusi Kentmen’in karşısına çıkartılırlar.

Hababam Sınıfı

Rıfat Ilgaz’ın aynı adlı romanından uyarlanan Hababam Sınıfı serisi, herkesin hayatında yer etmiş harika bir yapıttır. Kemal Sunal’ın kariyerinde de büyük bir yere sahip olan seride konu olan 6 Edebiyat B sınıfı yani “Hababam Sınıfı”nın maceraları arasında Mahmut Hoca’yı en çok sıkıntıya sokan eylem sınıfın topluca Fenerbahçe maçlarına kaçmasıydı. Bu uğurda tüm hocaları kandırmaya çalışmışlardır ve özellikle yeni gelen hocaları kandırmayı başararak bu amaçlarına ulaşırlar.

Okulun beden eğitimi öğretmeni Badi Ekrem de sınıfın sürekli kurbanlarından biri olur. Çabuk gaza gelen Badi Ekrem’i ilk önce izci olma bahanesiyle kandırırlar. İzci kıyafetlerini üstlerine çekerler ve bando eşliğinde okuldan çıkarlar. Bandonun önünde de Badi Ekrem vardır. Okulun kapısından çıktıktan sonra Hababam Sınıfı, bandoyu çalarak kaçar ve Badi Ekrem bu durumu çok geç fark eder. Soluğu maçta alan sınıf sarı lacivert şapkalarını takarak Fenerbahçe-Galatasaray derbisini izlemeye başlarlar. Bir kez de trambolin taktiğini uygulayan Hababam Sınıfı, yine Badi Ekrem’i kandırır. Trambolinle okul duvarından atlayarak kaçan Sınıf, yine Fener maçına kaçar. Ancak bu kez rakip o dönem Fenerbahçe’nin belalısı Trabzonspor’dur. Maçtan sonra okulun kapısından girerken İnek Şaban halen daha dillerde olan o efsane repliği söyler. “Biz hayatta iki şeyden çok çekiyoruz. Bir Mahmut Hoca, bir de Trabzonspor.”

Ancak en acıklı kaçış hikâyesi Özel Çamlıca Lisesi’nde göreve yeni başlayan Edebiyat öğretmeni Semra Hoca’ya oynadıkları oyundur. Şair Tevfik Fikret’in ölüm yıldönümü bahanesi ile okuldan kaçma fırsatını yakalayan sınıf yine soluğu maçta alırlar. Ancak bu kez cezası çok ağır olur. Tüm sınıf bütün okulun önünde tek ayak durma cezası alarak Mahmut Hoca’nın deyimiyle yaptıkları çocukluğun büyüklüğünü anlarlar.

İnek Şaban

Başrolde iki karakteri birden oynayan Kemal Sunal, bu filmde hem, bir gecekondu mahallesinde karpuz sergisinde çalışan İnek Şaban’ı, hem de ülkenin en iyi kalecisi Bülent’i canlandırdı.

Şaban’la Kaleci Bülent birbirlerine çok benzerler. Ancak Şaban, bu benzetmeye çok kızmaktadır. Bülent ise burnu havada, paragöz ve dönemim en önemli kalecilerinden biridir. Filmin hemen başında Galatasaray, Bülent’i kaçırır. Bu haberi gazetelerden öğrenen Fenerbahçe cephesi, Bülent’i kaptırmanın şampiyonluğu kaptırmak olduğunu bilir. Bunun üzerine Bülent’in nişanlısının abisi olan Kara Mithat’a durumu iletirler. Kara Mithat, kulübe yakın bir kabadayıdır ve Kaleci Bülent’in de kayınbiraderidir. Bülent, Galatasaray ile ilk antrenmanına çıkar ve gazeteciler de hemen etrafını sararlar. “Beni herkes bilir. Ben Galatasaraylıyım. Damarımı kesseniz sarı-kırmızı akar.” der ve maaşı konusunda idareci abilerinden anlayış beklediğini iletir. Tam o sırada Kara Mithat’ın adamları antrenmanı basarlar ve Bülent’i kaçırırlar. Ertesi sabah bu kez Fenerbahçe forması ile antrenmana çıkar ve bu kez de gazetecilere “Damarımı kesseler sarı-lacivert akar.” diyerek maaşı için idareci abilerinden yine anlayış beklediğini iletir.

Şaban ise sevdiği kızla evlenmek için başlık parası biriktirme derdindedir. Zaten zar zor geçinen Şaban, karpuz sergisinde çalışarak bu parayı biriktiremeyeceğinin farkındadır. Bunun için kaçak olarak Almanya’ya gitmeye karar verir. Kaleci Bülent de daha fazla para kazanmak için menajeri ile işbirliği yaparak Amerika’ya kaçmaya karar verir.

Bülent’in Amerika’ya kaçtığı sabah Şaban da Almanya’ya gitmek için havaalanına gelir. Kara Mithat’ın adamları Şaban’ı, Bülent zannederek yakalar ve eve götürürler. Ne söylese de kimseyi Bülent olmadığına ikna edemez. Kara Mithat, onu zorla antrenmanlara çıkartır ve maç günü geldiğinde de adamları eşliğinde maça çıkar. İlk başlarda tesadüfen kurtarışlar yapar fakat daha sonra kamyondan sergiye karpuz indirdiği anlar aklına gelir ve o dakikadan sonra harika bir performans sergiler. Bu maçtan sonra Şaban, Kara Mithat’ın gözüne girer ve Mithat, onu pis işlerinde de kullanmaya başlar. Bu, bu şekilde Bülent’in, menajerinin kendini aldattığını ve Amerika’da bir takımla anlaşmadığını öğrenip Türkiye’ye geri dönmesine kadar devam eder. Bülent geri döner, Kara Mithat ve Fenerbahçe’dekiler Şaban’ın gerçek kimliğini öğrenir. Bülent takıma, Şaban ise mahalleye geri döner. Ancak Bülent trafik kazası geçirir ve futbol oynayamayacak duruma gelir. Kulüp ve Kara Mithat mahalleye gelip Şaban’a kalecilik teklif ederler. Ufak bir pazarlık sonrasında Şaban teklifi kabul eder. Bu şekilde sevdiği kızla evlenmek için vermesi gereken başlık parasını da çıkarmış olur.

İnek Şaban filmi, baştan aşağı futbol parodisidir. Filmde Kemal Sunal’ın daha önceki filmlerinde büyük başarıya ulaşmış saf, fakir mahalle delikanlısı tiplemeleri ve kabadayı tiplemeleri de işlenmiş olmasına rağmen dönemin futbol ortamına ciddi göndermeleri ve eleştirileri de vardır. Film hangi dönemde izlenirse izlensin ülke futbolunun her dönemde aynı sıkıntıları, çarpıklıkları barındırdığının farkına varılabilir. Bu film aslında futbolumuzda ne olursa olsun çok fazla bir şey değişmediğinin aynası olarak başucumuzda durur.

Gol Kralı

Aziz Nesin’in yine aynı adı taşıyan ünlü romanından uyarlanan filmde Kemal Sunal, Sait karakteri ile karşımıza çıkar. Fransa’da eğitim görmüş zengin iyi bir aile çocuğudur Sait. Ancak gözleri bozuktur ve şişe dibi gözlükleriyle bile çok zor görür. Bir gün tesadüf eseri yolda Sevim Ferferik’le tanışır ve ona aşık olur. Sevim, Fenerbahçe’de oynayan dönemin en iyi golcülerinden Duvar Ahmet’in eski kırığıdır. Filmde Duvar Ahmet’i de bir zamanlar Fenerbahçe’nin kaleciliğini yapmış Yavuz Şimşek canlandırır. Sevim, zengin aile kızı ama futbola âşıktır. Babası da sürekli futbolcularla takılan Sevim’e uzun süredir evlenme baskısı yapmaktadır. İyi aile çocuğu Sait’i bulunca bu durumu kullanmak ister ve Sait’le evlenmeye karar verir. Ancak Sait futboldan bir haber, oyunla hiç alakası olmayan birisidir. Bu durum Aysel’in canını sıkar. Sait yüzünden takımın deplasman maçlarına da gidemez. En sonunda dayanamaz ve nişan yüzüğünü atarak Sait’ten ayrılır. Hem de onu aşağılayarak, görmeyen gözleriyle dalga geçerek ayrılırlar.

Sait, bu durumu çok kafasına takar. Futbolcu olup Aysel’den intikam almaya karar verir. İlk önce Aysel’in kardeşi Duvar Ahmet’ten ders alır ama Duvar Ahmet baş edemez. O da Fenerbahçe’nin eski teknik direktörü Tomson’u kendine hoca olarak tutar. Tomson bir dönem ülke futbolunu işgal eden Yugoslav hocalara bir taşlamadır. Çat pat Türkçesiyle Sait’i çalıştırmaya başlar. Bir gün yine çalışırlarken Sait görmediği için bir kuyuya düşer. Bu kazadan sonra gözeleri açılır ve artık gözlüksüz çok iyi görebiliyordur. Kısa sürede çok iyi bir gelişim gösterir ve Beşiktaş’la antrenmanlara başlar. Tomson da Beşiktaş’ın teknik direktörü olmuştur. Ligin sondan bir önceki maçı Beşiktaş, Galatasaray ile oynar. Galatasaray maçın başlarında 1-0 öne geçer ancak Beşiktaş dökülüyordur. Oyunda hiç varlık gösteremezler. Sait de yedek kulübesinde Hocası Tomson’a baskı yapar, “Beni al Hocam!” diye. Maçın son altı dakikasında Hoca dayanamaz ve Sait’i oyuna alır. Ne olduysa ondan sonra olur. Beşiktaş puan kaybında şampiyonluğu kaçıracaktır ancak Sait oyuna girer girmez bir gol atar. Maçın son saniyesinde bir gol daha atar ve Beşiktaş maçı 2-1 kazanır. Artık şampiyonluk son maça, Fenerbahçe maçına kalmıştır.

Son maçta Beşiktaş’ta Sait ilk on birde sahaya çıkar. Karşısında da Duvar Ahmet vardır. Sait ilk yarıda üç gol atar ve maçı koparır. İkinci yarıda da Duvar Ahmet dizinden ciddi bir şekilde sakatlanır ve oyuna devam edemez. Bu yarıda üç gol daha atar Sait ve hem takımını şampiyonluğa taşır hem de gol kralı olur. Maç bitiminde soyunma odasında Duvar Ahmet’e gider ve ona öğrettikleri için teşekkür eder. Son sahnede ise onu dışarıda bekleyen Sevim’den intikamını alır ve futbolcu olduktan sonra peşinden koşmaya başlayan Sevim’i terk eder.

Gol Kralı filmi de baştan aşağı futbol taşlamalarıyla doludur. Her anı futbol sahneleriyle dolu olmasının yanı sıra, futbolcuların özel hayatlarından kesitler de vardır ve buna eleştiriler getirir. Aziz Nesin’in kitabının aksine filmde bunun dozajı biraz daha azaltılıp futbol, filmin içinde seyirciyi çekebilmek, eğlendirmek için kullanılmıştır. Ancak Yugoslav hoca taşlaması, derbi maçlarda çıkan kavga görüntüleriyle bu sorunları da gözler önüne sermiştir.

Garip

Baştan aşağı Beşiktaş güzellemesiyle geçen bir film, Garip. Bu filmde de yine fakir, ne iş bulsa yapan bir karakter olarak çıkar Kemal Sunal karşımıza. Bir gün bir arkadaşının sandalını, arkadaşı sarı-kırmızı boyamasını istese de, kendisi Beşiktaşlı olduğu için siyah-beyaza boyar. Tam o sırada bir bebek ağlama sesi duyar ve sandalın içinde terk edilmiş bir bebek bulur. Ne kadar uğraştıysa da bebeği hiçbir yere bırakamaz ve sonunda onu sahiplenerek evine götürür ve ona Fatoş ismini koyar. Bir süre ev sahibinden onu saklar. Zaten kirayı da zar zor ödüyordur. Her ağladığında Fatoş’a “Sen Galatasaraylısın herhalde, hep ağlıyorsun der.” Hakikaten de Fatoş büyüyünce Galatasaraylı olur ve bu tatlı sürtüşme film boyunca devam eder.

İkisi sürekli birlikte çalışarak para biriktirirler. Cam kırarak kazandıkları parayla bir Beşiktaş-Galatasaray maçına giderler. O maç aslında 1985-86 sezonunun şampiyonluk maçıdır. Sezonun da sondan üçüncü maçı. Kazanan şampiyonluğa bir adım daha yaklaşacaktır. O filmde Galatasaray’ın golünü görürüz. Yusuf Altıntaş’ın uzaktan şut çektiği ve kaleci Zafer’in direk dansı yaptığı pozisyon sonunda gol gelir. Galatarasay, 12 yıllık özleme son vermeye çok yaklaşmıştır. Ama ikinci yarı yenilen gol ile maç 1-1 biter. Sezon sonunda da Beşiktaş averajla şampiyon olur.

Filmin bir sahnesinde de Kemal uykuya dalar ve Beşiktaş formasıyla Fenerbahçe’ye goller attığı bir rüya görür. O rüyadaki görüntülerde Gol Kralı filminde kullanılan görüntülerle birebir aynıdır.

Plaseler

Yukarıda bahsettiğimiz filmler, Kemal Sunal’ın konusu futbol olan ya da futboldan beslenen eserleriydi. Ancak izlerken bol bol rastladığımız gibi her filminde gönderme yapmadan da durmazdı. Tek tek aklımıza geldiğinde gülümsememize neden olan repliklerden futbolda bolca payını almıştı.

Sosyal mesaj verme konusunda şaheser olan, toplumun o dönemki durumunu ciddi şekilde eleştiren 100 Numaralı Adam filmi aslında Kemal Sunal’ın en iyi komedilerinden biriydi. Filmde dönemin Beşiktaş’lı sol açık Şaban’a göndermesi de yıllarca hafızalardan çıkmadı. Kasap Hayri’nin yeğeni Zeynep’le tren raylarında gezerken yakalanan Şaban eve kaçar ve saklanır. Tabii Kasap Hayri ve arkadaşları da peşinden onu takip ederler. Evin önünde de Şaban’nın babası Sütçü Ali (Ali Şen) vardır;

Sütçü Ali: Hayrola Hayri Efendi.

Kasap Hayri: Başlarım hayrolana. Söyle Şaban olacak o ite, bir daha Zeynep’in yanında görmeyim, beynini oyarım alimallah.

Sütçü Ali: Bizim Şaban mı?

Kasap Hayri: Yok, Beşiktaş’ın sol açığı Şaban! Bizim öyle ite, öyle işsiz güçsüz serseriye verecek kızımız yok! O kadar.

Bu arada Gol Kralı filminde de Sait ilk maçında oyuna kendini zorla sokturmuştu. Yerine girdiği oyuncu da yine Beşiktaş’ın sol açığı Şaban Kartal’dı.

Korkusuz Korkak filmi ise bir dairede çalışanların iş hayatlarını, yaşam tarzlarını eleştirir. Daire çalışanlarından biri de sürekli Spor-Toto oynar. Bir gün tam yine dersine (!) çalışırken Mülayim (Kemal Sunal) içeri girer ve arkadaşı, Mülayim’e Galatasaray-Kayseri maçı ne olur diye sorar. Mülayim de hiç düşünmeden “Kayseri alır!” diye yapıştırır cevabı. Ancak bu replikte şöyle ilginç bir nokta vardır. Film, 1979 yapımıdır. 1978-79 sezonunda Kayserispor ligde bile değildir. 1979-1980 sezonunda ise Kayseri 1. Lig’e çıkmıştır. Galatasaray o yıl kötü bir sezon geçmiştir ancak ilk yarıdaki maçta deplasmanda Kayserispor ile 1-1 kalır. İçerde oynadığı maçı ise 2-0 kazanır.

Doktor Civanım da köyüne sonradan dönen ve herkesi doktor olduğuna inandıran Hademe Kemal rolündedir Kemal Sunal. Tüm köylüye kendi önde motorla giderken sağlıklı yaşam koşularına başlatır. Ancak doktordur ya bir bildiği vardır da o koşmaz. Sevdalı olduğu Sümbül’ü alabilmek için Ağa oğlu Gaffur’la yarışa girerler. Bu eğlenceli yarış arasında futbol da yerini alır tabii. Köyün her türlü sağlık işleri ile uğraşan Kemal, “Toprak Saha”da top oynayan köy çocukları sakatlandığında onların yaralarını sarar, yer yer hakemlik yapar yer yer nasıl oynamaları gerektiğini anlatır. Tüm çocukları çalımlayıp attığı golden sonraki yumruk şov da akıllarımıza kazınmıştır. Tabii Sümbül’ü kazanma yarışı filmin sonuna kadar devam eder. Gaffur’la aralarında müsabakalar düzenlenir ve bu müsabakalardan biri de penaltı yarışmasıdır. Doktor Kemal, Gaffur’u köyün toprak sahasında yerle bir eder ve sadece bir gol yiyerek bu yarışmayı kazanır ve sahayı köylünün omuzlarında terk eder.

Devlet Kuşu filminde de mahallede top oynayan çocuklar ön plandadır. Kemal Sunal, Belmondo Mustafa rolüyle karşımıza çıkar. Kardeşi futbolu çok seven sokakta sürekli top oynayan bir çocuktur. Ancak babaları onun top oynamasına ve ayakkabısını parçalamasına sürekli kızar. Futbol oynamasını istemez. Mustafa da kardeşine kıyamaz tabii.

Film boyunca mahallede aylak aylak gezen Mustafa, top oynayan çocuklara topa nasıl vurulacağını da göstermeden duramaz. Ancak vurduğu toplar da kale yerine karşı evin camını kırar. Yine böyle çocuklara nasıl topa nasıl vurulması gerektiğini öğrettiği! bir anda mahalleli çocukların top oynadığı arsanın sahibi gelir ve oraya apartman dikeceğini söyler. Tüm çocuklar adamı kızdırlar. Adamı Mustafa’nın babası sakinleştirir ve gönderir ancak çocukların ve Mustafa’nın aksine iş adamının apartman dikecek olmasına Mustafa’nın babası çok sevinmiştir ve “Buraya apartman dikecekler, başımıza devlet kuşu kondu.” diyerek oğlunu ikna etmeye çalışır ancak Mustafa’nın cevap ironinin kralıdır. “Ne dikiyorlar incir ağacı mı?” aslında o apartman mahallelinin ocağına incir ağacı dikmek demektir. Onları mahallelerinden, evlerinden uzaklaştırmak için atılacak ilk adımdır. Çocuklarında top oynayabilecekleri tek alanın ellerinden alınması anlamına gelir.

Bizlere hayatı, filmlerinde işlediği konularla öğreten Usta, gerçekten de hem güldürdü hem de düşündürdü. Hayatımızın en önemli parçalarından futbolu da tam bizim sevdiğimiz şekilde önümüze getirdi. E, yazıyı da onun en güzel repliklerinden biriyle bitirmek kaldı bize de;

“Ayağına dümen tak oğlum. Ben size futbolu böyle mi öğrettim.”

PaylaşShare on Facebook0Share on Google+0Share on LinkedIn0Email this to someonePin on Pinterest0Share on Tumblr0Print this page
31. SayıBeşiktaşFenerbahçeFutbol ve Sinema Özel SayısıGol KralıHababam Sınıfıİnek ŞabanKayserisporKemal SunalKöyden İndim ŞehreSalak MilyonerSpor-TotoTrabzonspor
Share Tweet

Toprak Saha

Eski Sayılardan

  • MALUMAT SAHA

    Ritüel

    Mayıs 2020
  • MALUMAT SAHA

    İtalyan Fedakarlığı

    Mayıs 2020
  • MALUMAT SAHA

    Evim Güzel Evim

    Mayıs 2020

REKLAM

REKLAM

ESKİ SAYILAR

TAKVİM-İ MAZİ

TAKVİM-İ MAZİ

@topraksaha_net

  • Şuan için bu twitter hesabının RSS beslemesi yüklenemez durumda.

Twitter'da @topraksaha_net Takip Et.

  • Anasayfa
  • İletişim

Toprak Saha © 2017. Tüm Hakları Saklıdır.