İstanbul’un eski stadyumu Şeref Stadı’nı bir de orada oynayanlardan dinleyelim dedik. Söz, eski Beşiktaşlı futbolcular Sanlı Sarıalioğlu, Necmi Mutlu, Tezcan Ozan, Kahraman Kartaloğlu ve Metin Tekin’de…
Bugün Beşiktaş’tan Ortaköy’e yürürseniz, bir süre sonra sağ tarafınızda Çırağan Sarayı’nı daha doğrusu dünyaca ünlü oteller zincirine ait olan o otelini mutlaka fark edersiniz. Biliyor musunuz, orası eskiden bir futbol stadyumuna evsahipliği yapıyordu: Şeref Stadı’na… Stadın asıl hikayesi o dönem Beşiktaş’ın başkanı Ahmed Şerafeddin Bey (Şeref Bey) ile başlar. Kulübüne bir saha kazandırmak için 1932’de kolları sıvar Şeref Bey. Milli Emlak İdaresi’nden denize sıfır o arsayı kiralamayı başarır. Ama kansere yakalanır. Buna rağmen Ankara yollarını aşındırır, stadın tüm işlemlerini bitirir. Bu sırada 11 Ocak 1933 günü stadın temeli atılır. Daha doğrusu yanmış olan Çırağan Saray’ının bahçesi temizlenir. Hafriyat işinde Beşiktaşlı yönetici ve sporcular gönüllü çalışır. Ne varki Şeref Bey’in ömrü açılışı görmeye yetmez. Stat, İnönü Stadı açılana kadar birçok önemli futbol maçına ev sahipliği yapar. Ardından bir süre ikinci lig maçları oynanır, bir süre de Beşiktaş’ın idman sahası olarak kalır. 1986 ise arazi otele dönüşür. Son maç; 12 Eylül 1986 tarihinde Hakkı Yeten, Cihat Arman, Lefter Küçükandonyadis, Çengel Hüseyin, Fikret Kırcan, Naci Özkaya ve Faruk Sağnak gibi futbolcuların katıldığı veda buluşmasıyla olur. Biz de bu vesiyle o statta futbol oynayan ve antrenmanlara çıkan beş eski Beşiktaşlıya Şeref Stadı’nı sorduk. Onların bu denize nazır yerdeki anılarına misafir olduk.
Necmi Mutlu (1958-1970)
1958’den itibaren orada oynadım ben. İnönü’ye geçene kadar işte. Toprak bir sahaydı. Bir bölümünde kapalı tribünleri vardı ama yıkık döküktü. Mahkemeden sürekli kağıt gelirdi kulübe, o arsaya otel yapılacak diye. O nedenle bakım yapılmazdı tribünlere, sahaya…
Duşlar da yıkık döküktü. O zamanlar Yıldız Korusu’nda akan Hamidiye suyu vardı. Duşlarda da o Hamidiye suyu akardı. Yazları antrenmandan sonra Boğaz’a girerdik. O zaman Boğaz’un suyu pırıl pırıldı tabii…
Kaleci olduğum için vücudumuzda bir sürü anı bıraktı Şeref Stadı. Ama Allah korudu diyebilirim, öyle ağır bir sakatlık yaşamadım. Yazın toz duman olurdu saha, kışın çamur deryası. Hele kalenin önü göl olurdu çamurdan. O zamanlar sahadan sorumlu bir tek Tevfik vardı. Adamcağız nereye yetişsin. Ben alırdım süpürgeyi kalemin önünü temizlerdim.
Şeref Stadı’nda unutamadığım bir de Kızılyıldız maçı (1960) vardı. Kızılyıldız o zamanlar Avrupa’nın en iyi takımlarından biri. Hazırlık maçı için İstanbul’a gelmişlerdi. O takımda Dragoslav Sekularac diye ünlü bir forvetleri vardı. Maç sırasında biz birbirimize girdik. Münakaşa ettik. Hazırlık maçı ya, ben maç devam ederken oyundan çıktım duş almaya gittim. O da arkamdan oyundan çıkmış. Bir baktım duşların orada öylece duruyor. Duş alacak ama sabunu yok. Nerden bilsin duşlarda sabun olmadığını, duş yapacağımız zaman her seferinde sabunu malzemecimizden kalıpla aldığımızı… Sahada münakaşa ettiğim adama kendi sabunumu verdim (gülerek)
Sanlı Sarıalioğlu (1961-1975)
Beşiktaş Kulübü’ne ilk adımımı Şeref Stadı’nda attım. Seçmeler orada, o mükemmel (!) zeminde yapılıyordu o zaman. Ben de o seçmelerde Yusuf Tunaoğlu ile birlikte seçilmiştim. O sahada nasıl futbol oynuyorduk, bugün hayret ediyorum. Kışın balçık, çamur… Yazın beton gibi bir zemin…
Konkurhipik bile yaptılar o sahada! Kumlar falan döktüler… Atların gübreleri falan her yerde! Sonra onları temizlediler, orada yine top oynadık.
Kahraman Kartaloğlu (1972-77)
Beşiktaş’a transfer olduğum yaz, sezon açılışı yapılmıştı Şeref Stadı’nda. Antrenör Gündüz Kılıç, bir çalışma yaptırdı bize. Herkesin elinde birer top, bir kaleden diğer kaleye topu ayağımız ya da kafamızda sektirerek, düşürmeden gidecektik. Kazanana da ödül verilecekti. Sanlı, Yusuf gibi önemli isimlerin arasından birinci gelmiştim.
Tezcan Ozan (1974-78)
Şeref Stadı’nda oynamanın ilk kuralı: “Yere düşmeyeceksin!”di. Zemin zımpara gibi olduğu için düştüğün an dizlerin parçalanırdı. Denize kaçan toplar da cabası.
Ama Şeref Stadı deyince benim aklıma soyunma odaları gelir. 20 küsur futbolcu için sadece beş duş vardı. Ömrümüz duş sırasında geçerdi. Önce takım kaptanları duşunu alır, sonra sıra bize gelirdi. Bazen de sular akmaz, hamama gitmek zorunda kalırdık. Gündüz Kılıç takımın başına geçtiğinde epey bir düzenlemişti soyunma odalarını. En büyük yenilik de saç kurutma makinesi olmuştu hatta.
Bir de halka açık bir yüzme havuzu vardı orada. Kışın havuz boş olduğu için minyatür kale maç yapardık havuzun içinde.
Metin Tekin (1982-1998)
Beşiktaş’ta ilk iki sezonumda orada antrenman yapıyorduk. Yazları belediye ile anlaşıp saha sulanırdı. Sonra antrenmana çıkardık. En güzel tarafı da antrenman sonrası Boğaz’ın serin sularına girmekti. Doğrusunu söylemek gerekirse Şeref Stadı harika bir tesis değildi. Köhne bir soyunma odası ve içinde iki tane duşu vardı. Son dönemde duşlarımız da çalışmaz oldu. Ortaköy Hamamı’na giderdik duş almaya. Tüm olumsuzluklara rağmen stadın konumu muhteşemdi. Yokuşun başında Baba Hakkı otururdu. Sandalyesini alır bizim antrenmanları izlemeye gelirdi. Stadın içinde sahayı tümüyle görecek bir noktaya oturur, biz antrenmana çıkarken onun oradan geçer ve elini öperdik. Antrenmana öyle çıkardık. Yanlış hatırlamıyorsam 85-86 sezonunda Fulya Tesisleri’ne geçmiştik.