Yerel Kupalar, sürpriz şampiyon çıkardıklarında daha da ilgi çekici olurlar. O kupaların şampiyonlarının buluştuğu Avrupa sahnesi olan Kupa Galipleri Kupası da sürpriz çıkarmak açısından büyük hikayeler sunmuştu.
Kupa 2… Kulüplerin bir dönem Avrupa sahnesinde elde edebileceği en büyük ikinci başarı… Kupa Galipleri Kupası – biraz da UEFA Kupası’nın daha sonra doğuşundan ötürü belki de- son finalinin oynandığı 1999 yılına kadar prestijli bir kupa olmayı sürdürdü. Rekabet Şampiyon Kulüpler Kupası kadar aslanın ağzından değildi, hatta UEFA Kupası bile çoğu kez daha çekişmeli eşleşmelere sahne olmuştu. Yine de Kupa 2’ydi işte… Avrupa futbol tarihine baktığınızda ligdeki sürpriz şampiyonlukları çok nadir görürsünüz ama yerel kupalara baktığınızda büyükler adına ‘facialar’ küçükler adına ‘şapkadan çıkan tavşanlar’ bolca vardır. Belki de bu ‘sürprizler’ diyarının en büyük arenası olması nedeniyle Kupa Galipler Kupası da tarihine ilginç şampiyonları yazdı 1999’daki son finaline kadar. İşte o ‘sürpriz’ şampiyonların bazıları…
İlk ve Tek
Çekoslovak futbolu, Doğu Avrupa ekolünün oyuncu fabrikalarından biriydi. Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olarak ayrıldıklarında da bu üretimi sürdürdüler. İlk Dünya Kupaları’ndan bu yana zevk veren milli takımlar da oldular, Avrupa Şampiyonası’nda gönüllerin şampiyonu mertebesine de yükseldiler, ‘gerçek’ şampiyon da oldular. Fakat kulüpler düzeyinde zirveye hep uzak kaldılar. “Ben bu düzeni bozarım!” diyen tek takım çıkarabildiler: Slovan Bratislava. 1968’de Çekoslovakya Kupası’nı kazanan Bratislava, bir sezon sonra Kupa Galipleri Kupası’na katıldı ve Porto ile Torino gibi önemli futbol ülkelerinin takımlarını geride bırakarak finalde kupanın en zengini olan Barcelona’nın karşısına çıktı. Finali de 3-2 kazanan ‘Slovak kökenli’ Çekoslovak takımı, bu topraklardan Avrupa Kupası kazanan ilk ve tek takım olmayı başardı.
Sessiz ve Derinden…
“Heinz Krügel sizinle konuştuğu zaman ona inanırdınız. Eğer size ‘Dünya çapındasın’ derse, öyleymiş gibi oynardınız” Wolfgang Seguin, antrenörü için bunları söylüyordu yıllar sonra. Birçoklarına göre Doğu Alman futbolunun en büyük antrenörü Georg Buschner’in yanında yetişen Krügel, 1966’da başına geçtiği Magdeburg ile 1970’erde önemli işlere imza attı. Üç lig şampiyonluğu kariyerinin en özel ödülleri olarak kalabilirdi ama 1974’te farklı bir hikâye yazdı.
Bir sene önce Kupa Galipleri Kupası’nı ikinci kez müzesine götüren Milan, 1973-1974’te yine finale çıktığında karşısında Krügel’in liderliğindeki Magdeburg vardı. Rotterdam’daki maça sadece 6 bin civarında seyirci gelmişti. İtalyanlar, Gianni Rivera önderliğinde beşinci (2 Şampiyon Kulüpler Kupası, 2 Kupa Galipleri Kupası) Avrupa Kupalarını kazanacaklarına emindiler. Üstelik yarı finalde Federal Almanya’nın en güçlü takımlarından Borussia Mönchengladbach’ı saf dışı bırakmanın da güveni vardı.
Fakat Krügel’in takımı önce Rivera’yı durdurdu sonra da Lanzi’nin kendi kalesine attığı golle öne geçti. Noktayı koyan ise Seguin oldu: 2-0. O sezonu kendi liginde şampiyon bitirmeyi de başaran Magdeburg, Avrupa Kupası kazanan ilk Doğu Alman takımı olurken, Krügel’in kariyeri bu zaferden sonra vadettiği parıltıdan git gide uzaklaştı. Bir sezon sonra Bayern Münih ile oynadıkları Şampiyon Kulüpler Kupası maçı öncesinde rakiplerinin soyunma odasını dinleyen Stasi ajanına “Genç adam, futbolla ilgin yok. Çünkü bir antrenörün -rakip soyunma odasını dinlemekten- yapacağı daha iyi şeyler vardır” dedi ve mimlendi. 1976’da “Magdeburg takımındaki sporcuların olumsuz gelişimi” neden gösterilerek ömür boyu futboldan men edildi. Almanya’nın yeniden birleşmesinden sonra iade-i itibar yapılıp ödüllendirilse de iş işten geçmişti…
Sürpriz Sürprize Karşı
Nodar Akhalkatsi, 1976’da Dinamo Tiflis’in başına geçtiğinde Sovyet Ligi’nde bir şampiyonluk kazanmış, Avrupa Kupaları’nda pek de parlak işlere imza atmamış bir takımı vardı. Ama Akhalkatsi ile 1977-1978 sezonunda UEFA Kupası maceralarında Inter’i devirmeyi başardılar. Aynı sezon ikinci Sovyet Ligi şampiyonluğunu yaşadılar ve 1978-1979’da son Avrupa şampiyonu Liverpool’u Şampiyon Kulüpler Kupası’nda turnuvanın dışına ittiler. Chivadze ve Kipiani gibi Sovyet topraklarında yer edinmiş büyük oyuncularının yanında Dareselia, Shengelia gibi parçaları da ekleyen Akhalkatsi, önemli bir iş başardı. Aynı yıl Sovyet Kupası’nda finale ulaşmayı başardılar ama Shaktar Donetsk’e mağlup olmaktan kurtulamadılar. Fakat kader onları Kupa Galipleri Kupası’na itti.
Final maçı, 9 Ağustos 1980 tarihinde oynanacaktı ve bu da UEFA’nın ülkelere tanıdığı katılımcı bildirim tarihini aşmaları anlamını taşıyordu. Ligi ikinci bitiren Shaktar ve dördüncü bitiren Dinamo Tiflis hâlihazırda UEFA Kupası biletlerini ceplerine koymuştu ve son karar, Dinamo Tiflis’in adının Kupa Galipleri Kupası için yazılması yönünde oldu. Finali 2-1 kaybettiler ama takip eden sezonda Kupa 2’de tarih yazdılar. Özellikle çeyrek finalde West Ham United ve yarı finalde de Feyenoord gibi Avrupa futbolunda dönemin güçlü takımlarını geride bırakmayı başaran Akhalkatsi’nin öğrencileri, Düseldorf’taki finali oynamaya hak kazanmıştı…
1 Ekim 1980’de Ernst-Abbe-Sportfeld’de garip şeyler oluyordu. Nils Liedholm’ün önderliğinde İtalya’nın zirvesine gözünü diken, İtalya Kupası’nı kazanan Roma, 3-0 kazandığı maçın rövanşında 4-0 geriye düşmüştü. Bu ‘çılgın’ geri dönüşü başaran takım ise Doğu Alman ekibi Carl Zeiss Jena’ydı. İtalyanları elediler, ikinci turda İspanyol Valencia’ya bir şok daha yaşattılar, Newpor Country’yi 1-0’la geçtiler ve yarı finalde de Benfica’yı alt edip finale çıktılar. Kıtada söz sahibi olan ülkelerin takımlarını geçen iki sürpriz finaldeydi: Dinamo Tiflis ve Carl Zeiss Jena…
Belki de büyük isimler final sahnesine çıkmadığı için Düseldorf’taki maça sadece dört bin civarında taraftar gelmişti. Gelenler de çekişmeli bir final izledi. Carl Zeiss Jena, 63. dakikada öne geçse de bu sefer geri dönüş sırası rakipteydi. Tiflis, 67’de eşitliği yakaladı ve 86’da Daraselia ile kupaya uzandı. Dinamo Tiflis, Dinamo Kiev’den sonra Sovyet futboluna Avrupa nişanı getiren ikinci takım olmayı başardılar. Finalden kalan üzücü anı ise galibiyeti getiren ve ertesi sene Dünya Kupası’nda da Sovyet formasını sırtına geçiren Daraselia’nın Kasım 1982’de henüz 25 yaşında trafik kazasında vefat etmesiydi…
Sir’ün Doğuşu
İskoç futbolu ile ilgili yapılan sohbetlerde Celtic ya da Rangers ile ilgili bir şeyler bilmeniz yeterli. Neticede bu iki takım ülke futbolunun ‘süper’ lokomotifleri durumundalar. Celtic, ayrıca Ada’ya Avrupa Kupası getiren ilk takım. Rangers da rakibi gibi Şampiyon Kulüpler Kupası’nda zafere ulaşamasa da özellikle Kupa Galipleri Kupası’nda iki final ve bir şampiyonlukla adından söz ettirmiş durumda. Fakat ülkede büyük sahneden büyük ödülle ayrılan son takım, bu iki büyükten herhangi biri değil…
Henüz 37 yaşındaki yeniyetme menajer Alex Ferguson, 1978’de Aberdeen kulübüne ayak bastığında kimse ondan büyük kupalar beklemiyordu. Fakat oyuncularının da dediği üzere soyunma odasından başlayarak takımın anlayışını değiştiren Ferguson, takımı ile 1979-1980 sezonunda İskoçya şampiyonluğu yaşadı. 1981-1982 sezonunda ise kulübün ilk İskoçya Kupası’nı müzeye götürdüler. Büyük yolculuk da bu kupayla başladı aslında. Kupa Galipleri Kupası ilk turuna 7-0’lık Sion galibiyeti ile giren Aberdeen, Dinamo Tiran ve Lech Poznan’ı gol yemeden eledi ve çeyrek finalde Bayern Münih’in rakibi oldu. İyi oynadıkları deplasmandaki ilk maçta 0-0’la İskoçya’ya döndüklerinde menajer Fergie, deplasman golü bulamadıkları için endişeliydi. Bayern Münih, rövanşta öne geçse de klasik Ada futbolundan esintiler sunan Aberdeen, yan toplarla baskıyı kurdu ve 2-1’i yakaladı. Bayern, eşitliği sağlasa da son noktayı koyan Aberdeen oldu. Jock Stein’in Celtic’inden beri Avrupa Kupalarında sesi çıkmayan İskoç futbolunun yeni bir önderi vardı. Yarı finali kolay geçtiler ve finalde ‘uyuyan dev’ Real Madrid’in karşısına dikildiler. 1966’dan beri Avrupa’da kupa kazanamasalar da Real Madrid, favoriydi ama Ferguson, adını dünyadaki futbolseverlere duyurmayı başardı; Aberdeen, Real Madrid’i 2-1 yenerek Kupa 2’nin sahibi oldu. Ferguson’ın takımı, 1983 Süper Kupa mücadelesinde Hamburg’u da alt etti ve üst üste iki lig şampiyonluğu daha kazandı. Ferguson, 1986’da ‘Sir’ olma yolunda Manchester şehrine doğru yol alırken, Aberdeen de ‘Avrupa Kupası kazanan son İskoç takımı’ başlığında tarih sayfalarına saklandı. BBC Radyo’su için Real Madrid finalini anlatan Richard Gordon’ın dediği üzere: “O zaman kazanmaya alışmıştık. Ama geriye dönüp baktığımızda gerçekten bunun ne kadar benzersiz bir başarı olduğunu anlıyor ve takdir ediyorsunuz.”
Muhitin Gururu
Aad de Mos, antrenörlük yaşamına Leo Beenhakker’in yardımcısı olarak Ajax’ta başladı. Daha sonra 1982’de takımın başına geçti ve iki şampiyonluk yaşadı. 1985’te görevi bıraktıktan bir yıl sonra ise sürpriz bir kararla Belçika ekibi Mechelen’in yolunu tuttu. Antwerp’e bağlı bir muhit takımı olan Mechelen, Hollanda Milli Takımı oyuncusu Erwin Koeman’ı kadroda bulunduruyordu. Onun yanına Lei Clijsters ve Michel Preud’homme gibi Belçikalı milliler yerleştirildi ve ilk senede Belçika Kupası’nı kazandılar. De Mos’un hikâyesinin henüz ilk satırlarıydı bunlar. Ertesi sezon ligi şampiyon bitirmeyi başardılar. Dahası, Kupa Galipleri Kupası’nda finale kadar yükselmişler ve De Mos’un yuvası Ajax’ın karşısında dikilmişlerdi. Piet Den Boer’in 53. dakikada attığı golle de kupaya ulaştılar. PSV Eindhoven’ı geçerek Süper Kupa’ya da ulaşan Mechelen, De Mos’lu maceraya şık bir nokta koymayı başarmıştı.