1957’de düzenlenen ilk Afrika Uluslar Kupası’nın yıldızı, efsane bir forvet oyuncusuydu. Fakat onu yıldız yapan muhteşem kariyeri ve attığı 318 gol değil, verdiği mücadeleydi…
1957 yılı, dünyanın ilk yapay uydusu olan Sputnik ve SSCB’nin yılıydı. Öte yandan tüm Avrupa, yaşı büyüyünce adını Avrupa Birliği olarak değiştirecek olan Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun doğuşuna tanıklık etmişti. Türkiye ise ‘elin oğlu uzaya giderken biz neyle uğraşıyoruz’ geyiğinin temellerini atmış ve 6-7 Eylül 1955’te yaşanan rezaletle yok olan itibarını aramaya koyulmuştu. Avrupa ve Türkiye, 1957’de bunları yaşarken çok uzaklardaki Afrika’da farklı bir heyecan vardı. İlk kez düzenlenecek olan Afrika Uluslar Kupası…
Yıllarca var olma savaşı veren Afrika ülkeleri, futboldaki varlıklarını kabul ettirme mücadelesini de canla başla sürdürmekteydi. 1954’te İsviçre’nin Bern kentinde düzenlenen 29. FIFA Kongresinde radikal kararlar alınmıştı. Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA), bu kongreyle ortaya çıkmış, Afrika ise dört ülkeyle (Sudan, Mısır, Etiyopya ve Güney Afrika) temsil hakkı kazanmıştı. Afrika’yı temsil eden Mısırlı Abdel Aziz Abdallah Salem, tarihe geçmiş fakat büyük bir savaş verilmişti. Daha önceki kongrelerde olduğu gibi birçok ülke özellikle de Arjantin, Afrika ve Asya’nın futbolda yeterince iyi olmadığını ve bu sebeple bu hakka sahip olmaması gerektiğini her fırsatta dile getiriyordu. Bu baskılar sonucu alınan kararda Afrikalıların FIFA’daki temsil hakkı ertelenmiş ve uzun süren tartışmalara sahne almaya başlamıştı ki sahneye ‘YÜCE (!)’ Britanya çıktı. Büyük Britanya ve doğu ülkelerinin oyunu alan Afrikalılar, 17 olumsuz oya karşı aldıkları 24 oyla zaferlerini ilan ettiler. Bu zafer üç Afrika ülkesini mutlu etse de, kıta futbolunun esas seyrini değiştirecek adam, olan bitenden habersizdi.
Etiyopya’nın futbol efsanesi ve dönemin federasyon temsilcisi Ydnekatchew Tessema, temsil hakkı olmasına rağmen maddi sıkıntılar nedeniyle Bern’de yoktu. Tessema’sız kazanılan bu zafer üç ülke temsilcilerini gururlandırsa da Tessema için görev daha yeni başlıyordu: ‘Güney Afrika’nın men edilmesi’. Irkçı Apartheid (Ayrıştırma) rejimi ile yönetilen Güney Afrikalılar federasyonlarını da aynı politikayı gütmekteydi. Yaşamın hiçbir alanında siyahlara yer vermeyen beyazlar, futbolda da tedbiri (!) elden bırakmamış ve sadece beyaz futbolculardan kurulu takımlarıyla müsabakalara çıkma kararı almıştı. İşte tam da bu nokta da eski golcü yeni yönetici Tessema, olması gereken yerde pozisyonunu aldı. Sudan’ın başkenti Hartum’da yapılan toplantıda Güney Afrika’nın ancak siyah ve beyaz oyuncuların birlikte oynadığı bir takımla sahaya çıkabileceğini söyleyen Tessema’nın bu çıkışı şaşkınlıkla karşılanmıştı.
Güney Afrika’da yaşananları kanıksamış olan Sudan ve Mısr temsilcileri, 16 Ocak 1956’da Güney Afrika ziyaretlerinde de bu durumla ilgili hiçbir olumsuzluk görmemişler ve ‘beyaz’ Güney Afrika Federasyonu’nu kabul etmişlerdi. Futbolculuk kariyerinde de ırk ayrımı illetinden çok çeken Tessema, davasının arkasındaydı ve bu konuyu FIFA ve Uluslararası Olimpiyat Komitesine (IOC) kadar taşıdı. Tessema’nın 1957 yılındaki bu mücadelesi, altı yıl sonra yine Tessema’nın vatanında kurulacak Afrika Birliği Örgütü’nün ayak sesleriydi adeta. FIFA ve IOC gibi sporun iki büyük müessesesi de davanın içindeydi artık. Tessema’nın müthiş bir kararlıkla sürdürdüğü mücadelesi, bir nevi ‘Futbolun Rivonia Davası’ olmuştu. Olayın içine dahil olan FIFA, çaylak bir konfederasyonun FIFA üyesi bir takımı müsabakalardan men edemeyeceğini sert bir ifadeyle dile getirse de Tessema, adeta Pir Sultan Abdal’ın namını duymuşçasına ‘Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan’ demişti. FIFA başkanı Arthur Drewry de bu baskılara daha fazla dayanamadı ve Afrika Konfederasyonu’ndaki durumu ilk kongrede tartışacaklarını sözünü verdi. Sözü alan Tessema ve yoldaşlarının sıradaki hedeflerini faaliyete geçirme zamanı gelmişti. Karar 8 Şubat 1957’de Hartum’daki The Grand Hotel’de çıktı: “İlk Afrika Uluslar Kupası’nın başlama vuruşu 10 Şubat 1957’de yapılacaktır.”
Nitekim 10 Şubat 1957’de Afrika Uluslar Kupası tarihindeki ilk maç, Sudan-Mısır karşılaşması 15 bin seyircinin de teşrifiyle oynanır. Sudan’ı 2-1 yenen Mısır, adını finale yazdırır. FIFA’ya kayıtlı takım sayısının dört olması direk olarak yarı final maçları demektir. Yarı finalin diğer maçı Etiyopya ve Güney Afrika arasındadır. Tessema, her ne kadar sahalarda olmasa da siyasi ortamda takımına büyük bir katkı yapar. Onun baskılarıyla Apartheid rejimiyle yönetilen Güney Afrika kupaya katılamaz, daha doğrusu Afrika Futbol Konfederasyonu(CAF) tarafından kupadan men edilir. Etiyopya, 1973 yılında Şili’nin SSCB’ye yaptığını yapmaz ve sahaya çıkmadan kutlar hükmen galibiyetini. 16 Şubat’taki finalde Etiyopya, Mısır’a 4-0 kaybeder ve İlk turnuvanın galibi CAF başkanı Aziz Abdallah Salem’in ülkesi Mısır, sahanın yıldızı da iki maçta beş gol atan Mısır forveti Ad Diba olur.
İlk turnuvanın bu mücadele dolu hatta turnuvadan uzun süren hikâyesinde de gördüğümüz gibi aslında 1957’deki ilk kupanın yıldızı Tessema olmuştur. 1972’de CAF başkanlığına seçilen Tessema’nın Dünya Kupası’ndaki Afrika takımı kontenjanı ile ilgili yaptığı savaşı da başka bir yazıya bırakalım. Ha unutmadan, ‘Şartlar gerektirdiğinde kendim değişmezsem başkalarının değişmesini nasıl beklerim?’ diyen Mandela ile Apartheid rejimini yıkan Güney Afrika, bu kupaya ancak 1996’da yani ön elemede ‘ırkçılığı’ saf dışı bıraktığında katılabildi ve şampiyon oldu. Bu olay da birçok Afrikalı futbol otoritesinin, ‘Afrika futbolu dünya futboluna ne kattı?’ sorusuna verdiği cevabın teyidi oluyor bir bakıma: ‘Futbola demokrasiyi getirdik’.