Türkiye Kupası, sürprizler ve şampiyonluklar kadar, enteresan hikayeleri de içinde bulunduran bir organizasyon olmuştur. İşte o olayların bazıları…
1962 yılında oynanmaya başlayan Türkiye Kupası, kimileri için Galatasaray’la kimileri içinse Altay’la ya da Ankaragücü’yle özdeşleşmiştir. Fenerbahçe’nin, hasretinden prangalar eskittiği kupanın tarihinde birçok enteresan hadise de bulunmaktadır. Gelin, Türkiye Kupası’ndaki enteresan hikayelere bir göz atalım…
Borç yiğidin kamçısıdır
Sene 1964. Aylardan Mart. Kupanın 3. turunda Altay ile Gençlerbirliği karşı karşıya gelir. 21 Mart’ta oynanacak olan maç öncesinde, İzmir’in siyah-beyazlı ekibi ufak çaplı bir şok yaşar. Haydar Şerifaki adlı şahıs, kulüpten alacağı olduğunu iddia ederek Altay Kulübü’nün mallarına haciz koydurtur. Olaydan bir gün sonra Alsancak Stadı’nda Gençlerbirliği karşısına çıkan Altaylı futbolcular, ‘Büyük Altay’ kimliğini sahaya koyar ve maçı 5-0 kazanır. Maça damgasını vuran Elmastaşoğlu kardeşler, dört golde de başroldedir. Altay da bu yaşanan sıkıntılara göğüs gererek finale kadar emin adımlarla ilerler.
Kral istifa!
1973-1974 sezonunda Bursaspor ile Giresunspor, kupanın 1. kademesinde eşleşir. Rasim Kara, Tezcan Ozan ve Sedat Özden gibi genç ve yetenekli oyuncuları kadrosunda bulunduran Bursaspor bir gençleştirme operasyonundan geçmektedir ve Gürol, Ahmet gibi kariyerinin başındaki isimlere takımda şans verilmektedir. Bu durumdan memnun olmayan Bursaspor taraftarı takımı neredeyse her maçta protesto eder. Giresunspor ile oynanan kupa maçında da bol küfürlü bir şekilde protesto, 2-0’lık Bursa galibiyetini gölgede bırakır. Bursaspor antrenörü bu küfürlü tepkilere kayıtsız kalamaz ve maç sonrası istifasını verir. Çiçeği burnunda hoca kulübeye öyle bir küser ki bir daha antrenörlük yapmaz. Maçtan sonra; “Bursaspor liglerde genç ve tecrübesiz bir kadro ile mücadele vermektedir. Bu kadronun teşvik ve himayeye ihtiyacı varken her maçta, aksi şekilde davranışlarla karşılaşılıyor. Tribündeki seyircinin görevi, maç boyunca kendi takımına küfür etmek değildir. Bursaspor taraftarı takımına sahip çıkmadıktan sonra bu iş yürümez. Hizipler var, gruplar var. Menfaatler çarpışıyor ve Bursaspor yıpranıyor” sözleriyle istifasını sunan antrenör, ‘Taçsız Kral’ Metin Oktay’dan başkası değildir. Bursaspor daha sonra finale kadar yükselse de Taçsız Kral’ı antrenörlüğe küstüren bu protesto Türk futbol tarihindeki yerini alacaktır.
Ben sana Bonhof olamazsın demedim…
1981 Nisan’ında oynanan Beşiktaş-Ankaragücü maçı, siyah-beyazlı ekibin 2-0’lık galibiyetiyle sonuçlanır. Çeyrek finalin ilk ayağındaki bu galibiyet, çoğu futbol otoritesine göre turu Beşiktaş’a getirmiştir. Fakat evdeki hesap çarşıya uymaz ve Ankara’da oynanan rövanşı 3-0 kazanan 2. Lig temsilcisi Ankaragücü, adını yarı finale yazdırır. Ankaragüçlü futbolcular bu zaferin sarhoşluğunu yaşarken, bir futbolcusunun sevinci kursağında kalacaktır. Babası fanatik bir Beşiktaşlı olan Nazmi Erdenerin, nam-ı diğer Bonhof Nazmi, olayı şöyle anlatıyor: “Akşamleyin eve geldim, rahmetli babam, ‘Sen nasıl yenersin Beşiktaş’ı’ deyip içeri almadı beni o gece. Ben de gidip kulüpte yattım.” Attığı sert şutlarla rakip kalecilerin korkulu rüyası olan Bonhof Nazmi, evden uzak uykusunda rahat etmiş midir bilinmez ama Ankaragücü rüya gibi bir sezon geçirir ve yarı finalde Fenerbahçe’yi, finalde de Boluspor’u saf dışı bırakarak kupayı kazanır. 2. Lig’den gelerek bu kupayı alan tek takım olan başkent temsilcisi, dönemin padişahı(!) Kenan Paşa’nın fermanıyla 1. Lig’e terfi eder.
Söz vermiştin bana…
80’lerin ikinci yarısı, Karadeniz’den yükselen ikinci değeri sunar Türk futboluna. Bu takım, Samsunspor’dur. Fatih Uraz’lı, Savaş Koç’lu, Emin Kar’lı, Tanju Çolak’lı Samsunspor ligde fırtına gibi esmektedir. Kırmızı-beyazlılar, ligdeki performansını kupaya da taşımış ve Fenerbahçe’yi eleyerek adını yarı finale yazdırmayı başarmıştır. Yarı finalde Eskişehirspor ile karşılaşan Samsunspor ilk maçta 3-2 mağlup olur ve 22 Nisan’daki rövanşı beklemeye başlar. Rövanş günü gelip çatar. Maçı yöneten tecrübeli hakem Yusuf Namoğlu, 19 Mayıs Stadyumu’na doğru yola koyulur fakat hesapta olmayan bir olay cereyan eder. Bundan sonrasında Namoğlu’na kulak verelim: “Maça gitmeye çalışıyorum ama Samsun’da stada giden yol kapalı. Yolu açmak için dinamit atıyorlar! Koşarak dozere, dinamit atan adamın yanına gittim, ‘Yahu hemen açman lazım, maç için beni bekliyorlar’ dedim. Dozerin şöförü: ‘Samsun’a penaltı verirsen yolu açarım’ dedi. ‘Sen yeter ki yolu aç iki penaltı bile veririm’ diye karşılık verince yolu açtı ve maça yetiştik. Tabii ki penaltı falan vermedim! Maç 0-0 bitti.” Bu beraberlik Samsunspor’un kupaya veda etmesi anlamı gelmektedir. Hayal kırıklığı ile sonuçlanan 90 dakikada en büyük sükût-u hayale uğrayan, penaltı sözü alan dozer şoförü olmuştur belki de.
Sarı Fırtına öldü!
1986-1987 sezonunda Necdet Niş’in antrenörlüğünde 2. Lig şampiyonu olan Sakaryaspor, bir sonraki sezonda Türkiye Kupası’na damga vurur. Fenerbahçe’yi beş golle perişan eden Oğuz’lu, Aykut’lu, Engin’li, Turhan’lı muhteşem takım çeyrek finalde Beşiktaş’ın karşısına çıkar. Sakaryaspor, evinde oynadığı ilk maçı 4-0’lık skorla kazanır kazanmasına ama yaşanan bir olay bu zaferi gölgede bırakacaktır. Maçın 58. dakikasında Turhan Sofuoğlu ile çarpışan Metin Tekin, maç sonunda fenalaşır. 12 dakika ağzından tek kelime çıkmayan Sarı Fırtına, apar topar Sakarya Vatan Hastanesi’ne, oradan da ambulansla İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne getirilir. Durum kontrol altına alınmış gibi gözükse de o gece kulaktan kulağa bir haber yayılır: “Metin öldü!”. Gazetelerin ve Beşiktaş Kulübü’nün telefonları kilitlenmiştir. Taraflı tarafsız herkesin sevgilisi olan Sarı Fırtına’nın ölüm haberi bir şok etkisi yaratsa da kısa sürede gerçek ortaya çıkar. Hayatta olan Metin Tekin, ağır bir beyin travması geçirmiştir ve bir süre futboldan uzak kalacaktır. Türk futbolseveri derin bir oh çeker. Bu olayın nasıl bir etki yarattığını Beşiktaşlı Vedat Özdemiroğlu’nun kaleminden okuyalım:
Haber kötü
‘Metin Tekin öldü’
Beyin sarsıntısı Sakarya’da,
Hafta ortası kupa maçında…
Olamaz!
Metin bugün ölemez
Babam ‘ölmez koçum’ diyor.
Evde herkes ağlıyor
Haber yanlış, işte gerçek
Metin Tekin hiç ölmeyecek!