Hollanda futbol tarihinde milli formayı giyen yetenekli kardeşler var. Bir de Hörburger’ler var. Hikayeleri ise biraz farklı. Peki, anneleri tarafından bile ayırt edilemeyen ikizlerin gerçekten de o milli maçta birbirlerinin yerine geçtiği doğru mu?
İkiz olmak nasıl bir duygudur net bilmiyorum. Belki de yaşanmadan bilinemeyecek çok az şeyden bir tanesidir. Ama sanki bana hep hayata 1-0 önde başlamak gibi gelmiştir. Hatta daha anne karnında bir arkadaşla başlamak gibi ikizinin olması. Bir yol arkadaşının, bir suç ortağının olması gibi.
Belki zorlukları, avantajlarından daha fazladır. Aynı evde bir yarım olmaktır belki. Sürekli olarak “Aynı anda aynı şeyleri hissediyor musunuz, anneniz babanız sizi hiç karıştırmıyor mu, onun yerine sen hiç sınava girdin mi?” gibi sorulara maruz kalmaktır, iki de bir karıştırılmaktır belki.
Dediğim gibi yaşamadan bilinemez ama çocukken hep keşke bir ikizim olsaydı derdim. Dışarıda birbirimizin yerine geçebileceğimiz; okulda, evde yaramazlıkları paylaşabileceğimiz bir ikizim olsa fena olmazdı diye düşünürdüm. Perulu Alexander Delgado gibi bu durumu kötüye kullanma isteği değildi benimkisi. Masumane, yer değiştirerek hayatı trolleme isteği idi.
2018 yılında, Güney Amerika’dayken o günlerde gerçekleşen bir firar hikayesi herkesin dilindeydi. Haber Peru’dan gelmişti. Soygundan dolayı tam 16 yıla çarptırılan Alexander Delgado isimli bir genç “Annemi, evimi özledim” bahanesiyle başkent Lima’daki hapishaneden firar etmişti. Hem de filmlere konu olacak bir kaçışla! Kendisini ziyarete gelen ikiz kardeşi Giancarlo’yu ilaçla uyutmuş, onun kıyafetlerini giyip elini kolunu sallayarak cezaevinden kaçmıştı.
Sonraki günlerde, yer değiştirme olayı Giancarlo’nun parmak izleri alınarak doğrulanmış ve Alexander evinde yakalanmıştı. Yer değiştirme olayı hemen çözülmüştü ama futbol dünyasında ikizler arasında bir yer değiştirme hikayesi var ki; 110 yıldır gizemini hala koruyor.
Kardeş futbolcularla ünlü Hollanda’dan bir hikâye. Çocukluğumuzun futbol kahramanları Van de Kerkhof, Koeman veya De Boer kardeşleri hepimiz biliyoruz. Oysa Hollanda Futbol Federasyonu’na göre, tarihte her ikisi de Hollanda Milli Takımı için sahaya çıkmış 18 kardeş topçu var. Bu 18 kardeşin yedisi en az bir uluslararası maçta birlikte oynamıştı. Belki de o kardeşlerden sadece Hörburger ikizleri aynı maçta birbirlerinin yerine geçmişti.
1910 yılının 10 Nisan’ında, Hollanda Milli Takımı kendi evindeki bir dostluk maçında Belçika’yı konuk ediyordu. Lahey HVV Quick takımının orta sahasında oynayan Arnold Hörburger o gün ilk kez milli formayı giyecekti. Aynen kendisi gibi futbola Volharding Olympia Combinatie (VOC) takımında başlayan ve Quick’e transfer olan ikiz kardeşi Anton Hörburger ise tribünde onu izliyordu.
1886 yılında Rotterdam’da tek yumurta ikizi olarak doğan Hörburgerler, bebekliklerinden itibaren birbirlerinden ayırt edilemezlerdi. Anneleri bile onları sürekli karıştırdığı için; iki bebekten birinin koluna mavi diğerine pembe bir şerit bağlardı. Ailesi onları ancak öyle ayırt edebiliyordu. İkizlerden Arnold bir röportajında, aslında bazen kendisinin bile Anton olmadığından emin olamadığını belirtecekti.
Tekrar 1910 yılına, o maçın oynandığı güne gidelim… Öğle saatlerinde, Harleem’deki stadyumdaki 11 bin kişinin önünde Hollanda takımı maça hızlı başlamış, daha 28. dakikada skoru 3-0 yapmıştı. Oysa ilk milli maçında Arnold için işler pek istediği gibi gitmiyordu. Daha maçın yarım saati dolmadan ciddi şekilde sakatlandı ve soyunma odasının yolunu tuttu. O günlerde oyuncu değişikliğine izin verilmiyordu. Hollanda maçı 10 kişi sürdürse de bir gol daha bularak ilk yarıyı 4-0 bitiriyordu.
Ancak ikinci yarının başında tribünleri ve rakip takımı şaşırtan bir şey oluyordu. Arnold sahaya dönüyordu. Sanki hiç sakatlanmamış gibiydi. Hollanda takımı ikinci yarı da 3 gol bularak maçı 7-0 kazanıyordu.
Belçikalıları maçın skorundan daha çok Arnold’un sahaya dönüşü şüphelendiriyordu. Zira ikiz kardeşi, maçı tribünden izleyen Anton da ortalarda yoktu.
Belçikalılar, ikinci yarıda sahada ikizi Anton’un yer aldığını iddia ederek maça itiraz ediyor ama bu durum ispatlanamıyordu. Nasıl ispat edebileceklerdi ki; ikizleri anneleri bile ayırt edemiyordu. İkizler de bu durumu kabul etmiyordu.
Üstelik kaderin bir cilvesi, o maçta Belçika takımı da ilk yarıda bir oyuncusunu kaybetmiş ve maçı 10 kişi tamamlamak zorunda kalmıştı. Kırmızı şeytanların futbolcusu Charles Cambier de maçın ilk yarısında sakatlanmıştı. Cambier’in kardeşi de futbolcuydu ve o da tribündeydi.
Arnold Hörburger 8 kez daha milli formayı giydi, 1912 Olimpiyatlarında yarı final oynayan takımının kadrosundaydı. Anton ise o maç dışında hiç milli formayı giyemedi, 5 kez milli takıma seçilse de hep tribünde yer aldı.
İkiz kardeşler futbolu bıraktıktan sonra da ayrılmadı. Arnold, hayatının son yıllarında baktığı erkek kardeşi ile 1966’daki ölümüne kadar birlikte yaşadı. O da Mart 1978’de 92 yaşında vefat etti. Sırları da onlarla birlikte mezara gitti ancak o gün stadyumdakiler Hörburger ikizlerinin yer değiştirdiğinden o kadar emindiler ki…