Josimar’ın müthiş golü o güne dair hatırlanan tek şey olabilirdi. Fakat başrolde, golü yiyen Pat Jennings’in vedası vardı…
1982’deki hayal kırıklığı, 1986’nın başlarında da etkisini göstermiş gibiydi Brezilya adına. Gruptaki ilk iki maçta sırasıyla İspanya ve Cezayir 1-0’la geçilse de bir önceki kupadaki seviyeye ulaşamamış gibiydiler. Dört sene evvelden tek olumlu fark, santrfor Careca’ydı. Takımın beyni Zico, bir türlü kurtulamadığı sakatlıkla boğuşuyordu. Bir diğer yıldız Falcao sakatlıktan yeni çıkmıştı ve formu belirsizdi. Revir listesine Cezayir maçının ortalarında eklenen, sağ bek Edson Boaro olmuştu. Grubun son maçı Kuzey İrlanda’ylaydı ve Tele Santana’nın planlarında, tıpkı Cezayir maçında yaptığı gibi yarı sakat Falcao’yu orta sahada görevlendirip, Alemao’ya sağ kanadı savunma görevini vermek vardı. Fakat beklemediği bir çıkış geldi. 21 yaşındaki Botafogo’lu sağ bek Josimar, sertliğiyle bilinen Sanatana’nın karşısına çıkmış ve ona görev vermesi gerektiğini söylemişti. Bir önceki kupanın sağ beki Leandro’nun, yaşanan sorunlar neticesinde kadroya alınmaması, planlarda olmayan Josimar’a Meksika biletini vermişti. Kâğıt üstünde ona formayı vermek riskti ama Santana böyle düşünmedi…
12 Haziran 1986 tarihinde Guadalajara’nın Jalisco Stadı’nın çimlerine çıktı Josimar. Brezilya, iki maçtır süregelen sönük futbolunu geride bırakıp, tek toplarla sambaya başlamıştı yavaş yavaş. Gruptan çıkması biraz da mucizelere kalan Kuzey İrlanda ise plansız debelenmesiyle Brezilya’ya davetiye hazırlamaktaydı. Davete icabet eden Careca oldu ve 15. dakikada durumu 1-0 yaptı. İyi futbol devam ediyordu ki, dakikalar 41’i gösterirken sahneye bizim genç bek çıktı. Muhteşem bir vuruşla farkı ikiye çıkaran Josimar, çılgınca sevinciyle bir nevi formayı kapmasını kutluyordu…
“Kanatlarım bile olsa o topu kurtaramazdım!” Kuzey İrlanda kalecisi Pat Jennings, Josimar’ın jeneriklik golü için şimdilerde bunları söylüyor ve ekliyor, “Yediğim en güzel goldü.” Aslında imkânsız topları çıkarmasıyla Ada’da nam salmış bir kaleci ‘Büyük Pat’. Çileden çıkardığı forvetler, sinir krizine soktuğu menajerler de cabası…
Yarattığı müthiş takım kadar aforizmalarıyla da dünya futbolunda iz bırakmış Bill Shankly’nin, 31 Mart 1973’te oynanan Liverpool-Tottenham maçı sonrasında Jennings’in performansına atıfta bulunarak verdiği, “Böyle bir şey gördünüz mü? Bu kadar inanılmaz bir şey gördünüz mü hiç?” demeci ne kadar spektaküler bir kaleci olduğunu gösteriyor aslında. Aynı maçta kurtardığı iki penaltı, asabiyetiyle nam salmış Liverpool savunmacısı Tommy Smith’e çimleri yoldurması ve 1-1’lik sonuca rağmen yaptığı kurtarışlarla maçın da kahramanı tabii ki. Pat Jennings, aynı yıl Ada matbuatı tarafından ‘Yılın Futbolcusu’ seçildi; üstelik takımı, ligi sekizinci bitirmişken. Sadece bu sezonla kalmadı başarısı. İlki 1973-1974 sezonunda yapılan, Profesyonel Futbolcular Birliği’nin ‘En İyi 11’ oylamasında kalede o vardı. Aynı birliğin 1976’daki ‘En İyi Futbolcu’ oylamasında ilk sıradaydı. Bu ödülü kazanan ilk kaleciydi. Zaten ondan sonra da bir tek Peter Shilton, bir kaleci olarak yılın futbolcusu seçilecekti. Özellikle 70’li yıllarda büyük bir imza kondurdu Kraliyet topraklarının üzerine. Bu imzanın hala prestijini korumasında ise başrol oynadığı anlar ve doğru kararları vardı…
Aslında rugby-futbol karışımı bir spor olan Gal futbolunun üzerine düşse de 17 yaşındaki bir teklif ve verdiği olumlu yanıt –pek gönüllü olmasa da- onu profesyonel futbol âlemine kazandırdı. 1963’teki gençler şampiyonasında Kuzey İrlanda’yı finale taşıyan isimlerdendi ve doğal olarak yetenek mıknatısı İngiliz menajerlerin dikkatini çekmişti. Kısa bir Watford kariyeri sonrasında ligin ‘babalarından’ Tottenham ile anlaştı ve efsane basamaklarını burada tırmanmaya başladı. Gal futbolu oynadığı dönemde bir orta saha oyuncusuydu. Görevi; kalecilerden gelen topları kaparak, takımını hücuma çıkarmaktı. Bunun, kalecilik kariyerine etkisi büyük olacaktı. Rakip forvetlerle karşı karşıya kaldığı pozisyonlardaki açı kapatma kabiliyeti, müthiş refleksleri, yan toplardaki başarısı ve tek eliyle bloke ettiği ortalar, White Hart Lane’de ‘idol’ mertebisene yerleştirdi Jennings’i. Sadece tutmakla da kalmadı. 1967 Charity Shield maçında, Manchester United ağlarına degajla bir gol dahi atmıştı. Bu an, İngiliz futbol tarihinin en mühim olaylarından biri olarak hatırlanmaya devam etse de Jennings denince akla gelen daha da büyük anlar vardı. Tottenham’ın 1972’de düzenlenen ilk UEFA Kupası’nı kazanan kadrosunun Martin Peters’la beraber en büyük yıldızıydı. Fakat kariyerinin en sansasyonel hareketi için birkaç yıl daha bekleyecekti futbolseverler…
Tottenham, 1977’de 2. Lig’e düştüğünde, menajer Keith Burkinshaw, 32 yaşındaki Jennings’in kariyerinin sonuna geldiğini düşündü, yıldız kalecinin sözleşmesini uzatmadı. Jennings ise kariyerine devam etmek istiyordu ve dönüm noktası kararlardan birini verdi; yeni takımı Arsenal’di. Ezeli düşman Arsenal’e transferinin en dikkat çekici noktası, Tottenham taraftarının nazarında ‘efsane’ tahtından indirilmemesiydi. Arsenal’de gördüğü saygı da hiç azımsanacak cinsten değildi üstelik.
Ondan önceki dönemde Arsenal’in kalesini koruyan, 1974’ten itibaren tam 28 yıl kaleci antrenörü olarak kulüpte görev alan Bob Wilson, Jennings’li yılları saygıyla yad ediyor: “İlk günden beri Pat’e antrenörlük yapamayacağımı biliyordum. Ona bir şey öğretemezdim. Onunla eşit değildim, benden çok üstün bir kaleciydi.” Jennings, bireysel ödüllerine Arsenal formasıyla devam edemese de Wilson’ın övgülerine performansıyla karşılık verdi aslında. Üç FA Cup finalinde boy gösterdi. Arsenal, her ne kadar bu finallerin sadece birini kazansa da 1979’daki o meşhur FA Cup finalindeki zafer, birkaç kupa yerine geçebilirdi. ‘5 Dakika Finali’ olarak tarihe geçen Arsenal-Manchester United maçı sonunda Pat Jennings, kariyerinde ikinci kez Wembley’in 39 basamaklı merdivenlerinden çıkarak Federasyon Kupası’nı kaldıracaktı. Ertesi yıl, Kupa Galipleri Kupası yarı finalinde Juventus’a karşı muhteşem maçlar oynadı ve takımını finale taşıdı. Arsenal, finalde Valencia’ya penaltı vuruşları sonunda mağlup olsa da, Valencia’nın Arjantinli kralı Kempes’in penaltısını kurtararak üstüne düşeni yapmıştı yine…
26 Şubat 1983’te bir an-ı şahaneye daha kahramanlık yaptı Pat Jennings. West Bromwich karşısında sahaya çıktı ve Ada futbolunda 1000 maça ulaşan ilk futbolcu oldu. 1985’te, 40 yaşındayken Arsenal kariyerini noktaladı. Ama futbola devam edecekti. Yuvaya dönüş vaktiydi ve hiçbir sorunla karşılaşmadan Tottenham’ın yolunu tuttu bir kez daha. Bu sefer de Arsenal taraftarının gözünden bir basamak bile düşmemişti. Tottenham’a dönüşün esas nedeni ise bir ‘milli’ meseleydi…
Pat Jennings, ilk milli maçına 15 Nisan 1964’te Galler karşısında çıktı. Aynı gün, bir başka yıldız adayı George Best de Kuzey İrlanda formasını ilk kez giyiyordu. Fakat Jennings’in milli kariyeri, Best’inki kadar kısa ve hayal kırıklığı ile dolu olmayacaktı. Dört Dünya Kupası elemesinde umduğunu bulamasa da en sonunda 1982’de İspanya’da yapılan turnuvaya katılmaya hak kazandı Kuzey İrlanda. Ev sahibi İspanya’yı yenerek gruplarını lider bitirdiler ve ikinci tura yükseldiler. “Kariyerimin hiçbir anında o kadar gururlu olmadım” dese de bir kupa daha vardı önünde. Aslında 1986 Elemeleri öncesinde milli takımı bırakma kararı almıştı ama ona ‘Kürek El’ lakabını veren antrenör Billi Bingham, lideri olmadan Meksika’da olamayacağını biliyordu. Yaşı kemale ermişti ama 1986 Meksika’ya gitmek için de azimliydi. Formda kalabilmek için Tottenham’ın rezerv takımıyla antrenmanlara çıkmayı göze aldı. Bir kez daha verdiği kararla tam 12’den vuracaktı hedefini. Özellikle elemelerde Wembley’de oynanan İngiltere maçında harikalar yarattı ve bir kez daha Dünya Kupası hakkını elde etti. Meksika, İspanya gibi masalsı anılara sahne olmadı Kuzey İrlanda için. Önce Cezayir ile berabere kaldılar, sonra da İspanya’ya yenildiler. Brezilya karşısına galibiyete mecbur bir şekilde çıktıklarında, bir Türk geleneği olan ‘grubun diğer maçının sonucunu bekleme’ illeti başlarındaydı. 12 Haziran 1986’daki Brezilya maçı, Jennings’in kariyerinin son maçı olabilirdi…
Aynı gün Times da benzer bir başlık atmıştı: “Bugün yıllanmış Jennings için son olabilir”. Özellikle Ada basını için maçı önemli kılan tek unsurdu bu. Aynı zamanda 12 Haziran’ın Jennings’in doğum günü oluşu da magazin sever İngilizlerin iştahını kabartıyordu. Karşılaşma, Brezilya’nın üstün oyunuyla 3-0 sonuçlandı. Brezilya, sahalara dönen Zico’yla birlikte futbolseverleri heyecanlandırmaya başlarken, 41. yaş gününe denk gelen kariyerinin son maçında Josimar’ın müthiş füzesiyle birlikte üç gol yiyen Pat Jennings ise sahadan boynu bükük ayrılıyordu. Fakat ne kadar saygın bir sima olduğunu anlamak için 14 Haziran 1986 tarihli Milliyet Gazetesi’nde yer alan “Jennings, gözyaşları ile futbola veda etti.” başlıklı haberdeki şu cümleler yeterliydi aslında: “Brezilyalı futbolcular maçın topunu teker teker imzalayarak Jennings’e hediye ettiler…”
Jennings’i gafil avlayan Josimar, kupadaki çıkışını sürdüremedi. Brezilya forması ile sadece 16 maça çıktı ve kulüp kariyerinde de hep yanlış tercihler yaparak ‘futbol seyyahı’ oldu. Bir söyleşide “Sarışınlar geldi, antrenmanlar bitti” diyerek, üst seviyeyi kaldıramadığını itiraf etmişti. Pat Jennings ise 119 milli maça çıktı. İngiltere’deki kulüp kariyerinde ise 1097 maç var. Bir de çoğunlukla İngiliz sporculara verilmesine alışık olduğumuz Britanya İmparatorluk Nişanı’na sahip. Bugün Tottenham maçları için White Hart Lane’e giden birçok futbolsever, onunla tanışmak için locasına ziyaretlerde bulunuyor; Kuzey İrlanda, Tottenham ve Arsenal ile ilgili devamlı basın tarafından fikirlerine başvuruluyor. Bu açıdan baktığımızda, “Kaleciler yediği gollerle hatırlanır” kelamı da Jennings’e pek işlemiyor. Tam tersi; Josimar, Jennings’e attığı golle hatırlanıyor daha çok. ‘Big Pat’ ya da ‘Kürek El’in saygınlığını bir kenara bırakıp kalecilik seviyesine dönüş yapalım ve bunu en iyi mukayese edebilecek kişilerden eski antrenörü Bob Wilson’a bir kez daha söz verelim:
“Seaman’ı uzun yıllar çalıştırdım, Schmeichel harika bir kaleciydi, Banks ise bir dünya şampiyonuydu. Fakat doğal bir kalecilik yeteneği ve eşsiz bir stilden bahsedeceksek, bütün bunlar Pat’e doğuştan hediye edilmişti.”