Futbol tarihine geçen, günümüzde bile konu Dino Zoff olunca akıllara gelen bir kurtarış… Peki bir kaleciyi efsane yapan nedir? Sadece kurtarışları mı?
Kaleciler… Onlar takımlarının son kalesi. Oyunun bazen anlık kahraman, bazen hainler. Ancak dünya futbol tarihi boyunca birçok kaleci, oyunun mutlak efsaneleri haline geldi ve isimlerini sonsuza dek futbol tarih kitaplarına yazdırdılar.
“Son golden sonra kendimizi sahada tamamen kaybettik. Ortada oyun düzeni adına bir şey kalmamıştı. Herkes dağıldı. İçimizden kimse aklını başına toplayıp ne yapabileceğimizi düşünemiyordu. Tek düşünebildiğimiz ileri gidip gol atmaktı. Ya yenecek ya yenilecektik.”
Brezilya efsane topçusu Zico, İtalya karşısındaki 1982 Dünya Kupası çeyrek final grup karşılaşmasının son anlarını kitabında yukarıdaki cümlelerle anlatıyordu.
İtalya-Brezilya maçı Dünya Kupası tarihinin en çok hatırlanan maçlarından biriydi. Gök mavililer daha maçın başında, beşinci dakikada Rossi ile 1-0 öne geçmişti. Ancak Brezilya kaptanı Socrates, Zico ile yaptığı verkaç sonrası enfes bir gol atarak skoru eşitlemişti. Devre bitmeden, Rossi takımını bir kez daha öne geçirmişti: 2-1.
İkinci yarıda sahneye çıkan Falcao, İtalyan defansının arasına sızmayı başarmış ve skoru tekrar beraberliğe getirmişti: 2-2. Ama Rossi’nin şovu daha bitmemişti. Bitime on dakika kala bir kez daha sahneye çıkan golcü, takımının ve kendisinin üçüncü golünü atmıştı: 3-2.
O gün İtalya’nın gollerini atan Paulo Rossi maçla ilgili ilerleyen günlerde şöyle söyleyecekti; “Ben gol atıyordum, o maç kazandırıyordu.”
Nitekim Paulo Rossi ve Zico o maça dair söylediklerinin özeti 89. dakikadaki pozisyonda vücut buluyordu. Brezilya’nın tek düşüncesi gol atmaktı ama önlerinde geçmeleri gereken sakin bir adam vardı.
Bu adam Dino Zoff’tan başkası değildi. Zoff tam 40 yaşındaydı ve Dünya Kupası’nda İtalya’nın kalesini koruyordu. Turnuva sonunda hem kupayı havaya kaldıracak hem de organizasyonun en başarılı kalecisi seçilecekti.
Tarih boyunca; çoğu futbolsevere göre kalecilerden biraz çılgın ve renkli olması, gösterişli kurtarışlar yapması beklenir. Dino Zoff ise sessiz bir adamdı. O dönem İtalya Milli Takımı antrenörü olan Enzo Bearzot onun bu özelliğini, “Zoff çok mantıklı, oyunun hiçbir anında kontrolü elinden kaçırmıyor, en zorlu ve en heyecan verici anlarda sakin kalabiliyordu” diye anlatıyordu.
İtalyan efsane de bu özelliğinin ilk günden beri farkındaydı; çünkü bir kaleci sakin kalmayı başaramayıp, kendine olan güvenini kaybedecek olursa o güveni yeniden kazanmak kolay olmazdı. Onun için hata yapmak ile yapılan hataya takılıp kalmak arasında önemli bir fark vardı. Öyle olmasa daha kariyerindeki ilk maçında yediği gollere takılıp kalırdı. Üstelik çocukluk yıllarında kısa boyu nedeniyle asla kaleci olamayacağı söylenmiş ve Inter Milan ve Juventus’un genç takımlar seçmelerinde başarılı olamamıştır. O yıllarda kendine olan güvenini kaybetse; 13 yıl boyunca milli takım kalesini koruyamayacak, 1972’den 1974’e kadar oynadığı milli maçlarda tam 1142 dakika gol yemeyerek inanılması zor bir rekora imza atamayacak ve İtalya’nın en başarılı kulüplerinden biri olan Juventus’un formasını 11 yıl giyemeyecekti.
Eski Türk Milli Takımı kalecisi Fatih Uraz, kalecilerin bazı meziyetlerinin hafife alındığını “Adamın Abdalı Kaleci Olur” kitabında dile getirir. Ona göre kaleciler, topları bilerek, isteyerek, düşünerek, pozisyon alarak, karambole dalarak yahut da topun önüne kendini atarak kurtarır. Topun kendisine çarptığı anlarda bile eylem istekle şekillendiği için bunun adı refleks değildir. O kadar kolay adlandırılmamalıdır.
Uraz kitabında kalecilerin bazı özelliklerini anlatmaya devam ediyor; “Kaleye yönelen topu çelmenin sadece el veya ayakla dokunma anlamına gelmez. Onun arkasında oyunu takip etme, diğeri de zamanlamadır.”
Zoff sessizliğini inkâr etmiyor, her zaman eleştirilen sakinliğini tutkuyla birleştirip Uraz’ı desteklercesine, bir röportajında şöyle anlatıyordu: “Ben soğuk biri değilim. Kalbimi her şeyden önce oyuna veriyorum.”
‘Super Dino’ bazen ise oyuna kalbini fazlasıyla veriyor, toptan ayrılamıyordu. 1982 Dünya Kupası’nda olduğu gibi… O turnuvada Dino Zoff maçlarda topla o denli çok oynamıştı ki; akabinde FIFA ve IB kural değişikliğine giderek 1 numaraların ceza sahası içinde topla seyahat etme hakkını kısıtlamış ve top ele alındıktan sonra dört adımdan fazla atılmasını yasaklamıştı
İtalyan kaleci dikkatleri üzerine çekmeyi iyi başarıyordu. Aynı zamanda dikkatleri dağıtmayı da… Milli maçlarda tam 1142 dakika gol yememe rekorunun 1974 Dünya Kupası’nda Haitili Emmanuel Sanon tarafından sona erdirilmesine, maç sonrasında yanına gelen gazetecilere şöyle ifade ediyordu: “Böyle bir son beni hiç rahatsız etmedi. Şimdi, belki insanlar gol yememenin bana nasıl hissettirdiğini sormayı bırakacaklardır.”
Dino Zoff bir kaptan olarak da oyuna farklı bakıyordu. Takım arkadaşları ile iyi ilişkiler kuruyor ve nadiren kimseyi kızdırıyordu. Sahadaki halinin tersine soyunma odasında, nadir durumlarda arkadaşlarıyla konuşmayı seçer, ağzını açtığında da öyle heyecan verici konuşmalar yapmazdı. Bu yüzden sözleri daha da büyük önem taşırdı. Sessizliğini ve gözlerini kullanarak kendini ifade etmeyi iyi başarırdı.
Her zaman kısa yolu seçmeyi tercih ederdi. Sahada da topa en kısa yoldan ulaşmayı… 1982 Dünya Kupası çeyrek final grup karşılaşmasının son anlarında olduğu gibi. Zico’nun da yazının başında ifade ettiği gibi İtalya’nın öne geçmesiyle Brezilya’nın kaybedecek bir şeyi kalmamıştı. Sambacılar, sürekli rakip kalede gol arar. Maçın son dakikalarında, Brezilyalı Eder rakip ceza sahasının solundan serbest vuruş kullanır. Arkaya yapılan muz ortaya Oscar yükselir ve kafasıyla topu Dino Zoff’un tüm sakinliğiyle koruduğu kaleye gönderir. Top kalecinin solundan alt köşeye giderken bir anda Dino Zoff topu tek hamlede tutar. O ana kadar oyundan kopmamış, topa en kısa yoldan sahip olmuştur. Brezilya’nın yapacak başka bir şeyi yoktur. Turu geçen taraf maç öncesinde kendilerine hiç şans verilmeyen Gök Mavililer olur.
Zoff, Brezilya karşısındaki ikinci tur zaferinin sonunda Bearzot’un yanına gelir ve onu yavaşça öper. İçinde kopan fırtınayı “Benim için bu kısacık an, tüm Dünya Kupası’nın en yoğun olduğu dönemdi” diye açıklar.
Peki; sizce de bir kaleciyi anlatmak için sadece kurtarışları yeterli mi?
NOT: O kurtarış: