Geride kalan 55 yılda ne golcüler, ne goller gördü bu lig. Ama bir golcü ve onun bir golü vardı ki, geride kalanların en değerlisiydi belki de.
Futbol hastalığının bünyemdeki ilk belirtilerini gösterdiği zamanlardı. İzmir’de oynanan bir karşılaşmanın özeti ve ben baş başaydık. Bir süre sonra oynanan futbolu ve kimin önde olduğunu bırakmış, topun ekranın soluna doğru gelişen bir atağın parçası olmasını bekliyordum. İzmir Alsancak Stadyumu’nun kale arkasındaki bina dikkatimi fena halde çekmişti. Belki yeni yapılan tribün inşaatıydı, belki de değişik mimaride bir tribün. Ama böyle de bir tribün olamazdı! 5-6 yaşlarındaki birisi için çözümü olmayan bir problemdi bu…
Tarih 21 Şubat 1959. Günlerden cumartesi. 1959’da kurulan Milli Lig’in ilk maçları oynanıyor. Beyaz Grup’ta, İzmir Lig üçüncüsü İzmirspor ile İstanbul Lig’inin altıncısı Beykoz karşı karşıya. Karşılaşma, 13:15’te başlıyor. Yer tabii ki Alsancak Stadyumu. Saat 13:30’a yaklaşmakta, dakikalar 11’i gösteriyor. İzmirspor, orta alandan bir atağa kalkıyor. Hücum hattındaki şürekâsı Cenap Doruk’tan topu alan Özcan Altuğ, Beykoz efsanesi Sıtkı Taşer’in koruduğu kaleye doğru bir driplinge başlamış. Önce Hasan Önal’ı geçiyor, sonra da bir diğer efsane Mehmet Ekerbiçer’i. Özellikle 1.90’lık boyuyla sahada bir dev gibi arz-ı endam eden Türk futbolunun unutulmaz kaptanlarından Mehmet Ekerbiçer’i ekarte ederken epey zorlanmış olacak ki, bir an önce ayağındaki topu Sıtkı’nın koruduğu kaleye gönderme düşüncesinde. Kim bilir belki de birkaç yıl önce bu forma altında yıldızı parlayan ‘Taçsız Kral’ Metin Oktay’ın o meşhur füzelerinden birisini, Alsancak’ı dolduran futbolseverlere izletme isteğinde. Gerçi maça pek ilgi de yok. Beş bin küsur futbol aşığı iştirak etmiş karşılaşmaya. Ama Özcan Altuğ’un takımına ve seyircisine saygısı büyük. Yıllar sonra verdiği bir röportajda, ”Formamı çok seviyordum” diyen Altuğ, takımını öne geçirmeyi kafasına koymuş; Beykoz kalesini gözüne kestirmiş. Hülasa, ayağından Metin Oktay’ınkileri aratmayan bir şut çıkıyor ve Sıtkı Taşer’in koruduğu kaleye doğru ilerliyor…
Herkes ondan pas beklerken attığı bu şut, sahadaki herkes gibi Sıtkı Taşer’i de yanıltıyor. Yıllarını Beykozspor’a verecek olan, küme düşse dahi formasına sıkı sıkı sarılan Sıtkı Taşer, topu ağlarda görüyor. 13:15’te başlayan diğer iki karşılaşma; Gençlerbirliği-Adalet ve İstanbulspor-Hacettepe maçlarından henüz gol sesi çıkmayınca, İzmirspor’u öne geçiren gol daha da bir değerli oluyor tabii. Özcan Altuğ, Türkiye Ligleri’nin ilk golünü atan futbolcu olurken, Sıtkı Taşer de ilk gol yiyen kaleci unvanını alarak makûs talihe yenik düşen kaleciler listesine ilk sıralardan giriş yapıyor.
Maçın yıldızı Cenap Doruk, 26.dakikada ikinci golü atıp, İzmirspor galibiyetini ilan ediyor. Diğer iki maçtan ise gol haberleri 42 ve 65. dakikalarda geliyor. Bidayette iyi bir netice alan İzmirspor, Beyaz Grubu dördüncü sırada bitirirken; Özcan Altuğ, 13 kez ilk onbir başladığı 14 maçta bir kez daha golle tanışamıyor. Daha sonra Göztepe formasını da giyen Altuğ, İzmir efsanesi Metin Oktay gibi muhteşem bir gol yüzdesi tutturamasa da bu golüyle Türk futbol tarihindeki yerini alıyor. Hoş, bu golün ‘ilk’ olduğunu da yıllar sonra öğreniyor ya neyse… Peki Özcan Altuğ ismi niye bu kadar az hatırlanıyor? İstanbul’un ağabeylerinden bir golcü bu ilk kurşunu sıksa daha mı fazla adı anılırdı? Başka bir deyişle ‘Partide uşak pisine işeyince sülfürik asit, kont işeyince şampanya olur’ muydu? O da ayrı bir tartışma konusu.
Tekrar golümüze dönelim. Bu gole tanık olan beşbin küsur taraftardan kaçı bu golü hatırlıyordur bilinmez. Golün en yakın tanığı Özcan Altuğ ise aramızdan ayrıldı. Bu golü hafızasına çaktığından şüphe duymadığım tek isim var: İzmir Gençlik Spor İl Müdürlüğü’nün kale arkasındaki binasıyla hayatıma giren, 1910’da ‘top sahası’ olarak Türkiye’de futbol ateşinin ilk fitillendiği yerlerden olan Alsancak Stadı.