-Bir Sezgin RIZAOĞLU yazısı-
Oscar Ödülleri’nin yaklaştığı şu günlerde, gelin o heykelciği kazanan eski bir futbolcuya, İskoç Neil Paterson’a misafir olalım. Hem ona hem de onun adına teşekkür edelim.
Orta yaşlarında, güzel mi güzel bir kadın yatağa uzanmıştı. Kadın boşluğa bakarak bir şeyler söyledi:
-Aşkım, sana bir şey sorsam, bana dürüstce cevap verir misin?
Bir erkek sesi yankılandı hemen yanında, kim olduğunu görmediğimiz bir erkeğin sesi…
-Ne soracaksın?
– Eğer ben 10 yaş daha genç olsaydım, yine benimle birlikte olur muydun?
Adam kendinden emin bir ses tonuyla cevap verdi kadına:
– Bu sorunun cevabını sen de biliyorsun!
Kadın, istediği cevabı almışcasına, yüzündeki küçük bir gülümsemeyle sol tarafına döndü. Oldukça yakışıklı genç bir adam kadının yanında yatıyordu. Kadın ona soru sormaya devam etti.
– Düşün, ben 10 yaş daha gencim ve sen bugünkü yaşındasın. Beni o zaman da sever miydin? Benimle evlenir miydin?
Romantik mi romantik bir sohbetin tam ortasıydı… Birden kadraja bir Oscar heykelciği girdi. Oysa heykeli uzatan başka bir adamdı. Adı Neil Paterson’dı. Yukarıda okuduğunuz sahnenin senaristiydi kendisi. Evet, yukarıdaki sahne 1950 yılında Amerika’da vizyona giren, başrollerini Laurence Harvey, Simone Signoret’in paylaştığı ‘Room at The Top’ filmindendi… Tabi ki Oscar heykelciğine kadar olan kısım… Peki, o heykelcik bu hikayede oraya nasıl gelmişti? Filmin en can alıcı sahnesinde ne alakaydı?
Filmin senaristi Neil Paterson, 1915 yılında İskoçya’nın Greenock kasabasında doğdu. Babasının ayak izlerini takip etti ve Edinburg Üniversitesi’nde avukatlık okudu. Ama o yaşlarda en büyük tutkusu futboldu… Öğrenciyken bile Buckie Thistle ve Leith Athletic takımlarında oynuyordu. Sonunda rüyası gerçek oldu… 1936 yılında Dundee United için sol açık olarak oynamaya başladı. Dundee o sezon ikinci ligte yer alan ve şehrin diğer takımı (birinci ligte oynayan) Dundee FC’nin gölgesinde kalan bir takımdı. Neil kısa sürede göze girdi ve futbolcuların seçimiyle 1936-37 sezonunda takımın kaptanlığına yükseldi. Bu bir ilkti! Profesyonel bir takımda amatör bir oyuncu ilk kez kaptan olmuştu. Amatör de olsa futboluyla, ilişkileriyle kendinden söz ettiriyordu çünkü… O sezon Dundee United formasıyla çıktığı 26 maçta 9 gol attı Neil. Sezon sonunda ise, spor gazeteciliği yapmak için takımdan ayrıldı. Zaten futbol oynarken hiçbir zaman profesyonel olmak gibi bir gayesi yoktu. II. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla da bu sefer cephede yerini aldı, savaşın bitmesiyle de kendini kitap yazmaya adadı. Bu adayış ileride Atlantik Okyanusu’nun iki yakasında ona ödüller kazandıracak bir başlangıçtı aslında. İlk kitabı ‘The China Run’, New York Times tarafından yılın kitabı seçildi. Sonraki yıllarda, en ünlü kitabı ise küçük bir bebeği kaçıran iki çocuğun kikayesinin anlatıldığı İskoç Yerleşimi (Scotch Settlement)’ini yazdı. Kitap öyle tuttu ki 1953 yılında sinemaya uyarlandı ve yılın en acıklı filmi oldu. Artık Neil için Hollywood’un kapıları açılmıştı. Ve bir gün kapısı çalındı, ondan John Braine’in ‘Room At The Top’ kitabının senaryoya çevrilmesi istendi. O da bu teklifi kabul etti ve 1959 yılında aynı isimle vizyona giren filmin senaryosunu yazdı. Simone Signoret ve Laurence Harvey arasında geçen aşk hikayesinin anlatıldığı film hem kapalı gişe oynadı hem de yukarıdaki sahne unutulmaz arasında yerini aldı.
Ve o yıl (1960) filmin senaristi olarak Neil Paterson Oscar Ödülleri’nde Yılın En iyi Uyarlama Senaryo Ödülü’nü havaya kaldırdı. Aslında ödül töreninin yıldızı Ben-Hur filmiydi. 12 kategorideki adaylığın 11’ini kazanmıştı ama 12. için onlara dur diyen biri vardı, eski kaptan yeni senarist Neil Paterson. Hala en çok Oscar kazanan filmler sıralamasında Ben-Hur (1960), Titanik (1997) ve Yüzüklerin Efendisi (2003) ilk sıradadır. Hepsinin de 11 zaferi vardır. Bugün Ben-Hur onların arasından sıyrılıp zirvede tek başına kalmıyorsa, bu biraz da İskoçyalı’nın yüzündendir.
Oscar başarısından sonra Neil, Hollywood’ta çalışmaya başladı. Sonra Ada’ya geri dönüp, ülkesi ve kraliçe için hizmet etti. Britanya Film Enstitüsü’nde çalıştı, 1995 yılında vefat edene kadar…
Yazının başında Neil Paterson’un Oscar heykelciğini uzattığı kişi, o sene aynı filmle En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazanan Simeno Signoret’ti. Güzel aktrist, Room At The Top filmiyle kazandığı Oscar’la, bu ödülü kazanan ilk Fransız olmuştu. Başta ne alaka dedik ya? Bu biraz da Neil’in yazdığı senaryonun hakkını veren oyunculara, onun adına benim teşekkürümdü.
0
0
0
0
0
