-Bir Aras YETİŞ yazısı-
“18 yaşındayken hiçbir şeyden korkmaz, sadece sahaya çıkıp oynamak ve gol atmak istersiniz. Ben de o gün böyle hissediyordum.”
Dönemin parlayan yıldız adayı Michael Owen, 1998 yazında oynanacak dünya kupasında İngiltere teknik direktörü Glen Hoddle’ın forvetteki ilk tercihi değildi. Hatta tecrübeli teknik adam, genç oyuncusunun doğal bir golcü olmadığından dem vuruyordu. Aslında elinde Euro 96’nın gol kralı Alan Shearer varken saf bir golcüden ziyade bir tamamlayıcıya ihtiyaç duyduğu aşikardı. Owen sahip olduğu patlayıcılık ve süratle Shearer için uygun partner olabilirdi. Hoddle ise epeyce eleştirilen bir karar vererek Manchester United’ta ilk sezonunu formsuz geçirmiş Teddy Sheringham’ı oraya monte etti.
Zaten kimilerine göre, İngiltere’nin mevcut kadro kalitesiyle pek zorlanmayı beklemediği G grubunu ikinci sırada bitirmesinde de Hoddle’ın tuhaf seçimlerinin ciddi payı vardı. Örneğin o günlerde yıldız statüsü anlamında Owen’dan çok daha önde olan David Beckham dahi onbirdeki yerini az ünlü adaşı David Batty’ye kaptırmıştı. İngiltere’nin grupta oynadığı Romanya maçı, Hoddle’ın aksayan karar mekanizması için bir kırılma noktası olacaktı. 32. dakikada Beckham’ın, 75. dakikada da Owen’ın oyuna girmesi ve hemen beş dakika sonra skoru eşitlemesi İngiltere’ye yetmese bile kupanın geri kalanında sahaya çıkması gereken onbir netleşmişti. Fakat biraz geç kalınmış olabilirdi çünkü son 16’da İngiltere’nin rakibi H grubunu süpüren güçlü Arjantin olmuştu…
30 Haziran 1998 günü Saint Etienne’deki Geoffroy-Guichard Stadyumu’nu dolduran 35.000 küsur taraftar, şöhretli bir dünya kupası rekabetinin üçüncü randevusuna tanıklık edecekti. Daha önceki iki perde, galibini dünyanın en büyük kupasına götüren adımlar olmuştu ve tarihin tekerrür etme ihtimali tarafların iştahını kabartıyordu. Üstelik hem 1966’daki hem de 1986’daki maçlar ünlerini biraz da tartışmalı oluşlarına borçluydu. Zira 1966’da Geoff Hurst’ün ofsayt olduğu iddia edilen golü İngiltere’yi, 1986’da ise Diego Maradona’nın elle atıldığı aşikar sayısı Arjantin’i yarı finale ve akabinde dünya kupası şampiyonluklarına taşımıştı. 1998’deki kapışma öncesinde de atmosfer gayet yüksekti.
Yazının girişindeki cümle, Michael Owen’ın bu dev karşılaşmanın psikolojik ağırlığını ne denli hissetmediğini tarif ederken ağzından dökülen sözlerdi. Bunu sahada da kanıtlayacaktı. Takımı erken geriye düşmüşken, onuncu dakikada İngiltere’nin skoru eşitlediği penaltıyı yaptırdı ve Alan Shearer’a skoru yapmak kaldı. Altı dakika sonra ise tıpkı kendisi gibi turnuvaya kulübede başlayan Beckham’dan pası alacak ve sadece yedi saniyede kişisel tarihini yazacaktı. Nasıl mı? Önce topa momentum kaybettirmeden onu ileri taşıyan nefis bir kontrol, ardından kendisinden çok daha fizikli Jose Antonio Chamot’ya yenilmeyi reddettiği omuz omuza mücadele, kısa süre önce yaptırdığı penaltı sebebiyle çekingen olan Roberto Ayala’yı müthiş bir çeviklikle ekarte edişi ve kaleci Carlos Roa’nın sadece izlemekle yetindiği ustaca bir bitiriş…
Bu gol, seri penaltılar sonunda Arjantin’in maçı kazanmasına engel olamayacak ama Michael Owen’ın kısa kariyerinin ilk büyük satır başı haline gelecekti. Hatta durumu biraz abartan İngilizler, bunu Maradona’nın 12 yıl önce -elle atmadığı- gole benzetme gafletinde dahi bulunacaktı. Şu günden geriye dönüp baktığımızda ise, ünlü gol hiç kimsenin istemeyeceği bir yerde duruyor.
Michael Owen futbol yaşamını 2013 yılında Stoke City forması giyerken sonlandırdı. Ciddi anlamda beklentileri karşılayabildiği tek yer olan Liverpool’un yanında Real Madrid Newcastle United ve Manchester United gibi büyük kulüplerde forma giydi. İki kez Premier Lig gol kralı oldu, 2001 yılında Ballon D’or’u kazandı. Daha fazlasına ise sakatlıklar izin vermedi. Tüm yaptıklarına rağmen bugün Michael Owen dendiğinde akıllara ilk olarak; kaybedilen bir maçı kurtaramayan, güzel olsa bile fazlaca abartılmış bir gol geliyor. Oysa bunun dev bir kariyerde, hoş bir detaydan ibaret olması gerekirdi…