Futbol tarihinin en büyük kalecilerinden biri Dino Zoff. Yüzlerce maç, kaptanlık, bir sürü kupa ve kırılan rekorlar. Birçok futbolcunun hayal bile edemediği bir kariyer. Kariyerinin en olgun dönemlerinden birinde sona doğru yaklaşırken Fransız dergisi Onze’a, 1982 yılında verdiği röportaj Elif Akbıyık’ın çevirisiyle sizlerle.
Her türden zaferin sığdığı 20’si profesyonel 40 yıl: Juventus’un ve İtalya’nın kalecisi Onze’a konuştu.
ONZE: Juventus Avrupa Kupası’nın 2. turunda büyük bir sürpriz yaparak Anderlecht’e elenmişti. Bu nasıl gerçekleşti?
ZOFF: Talihsizdik ve etkili oynayamadık. Torino’daki ikinci maçta Bettega daha dördüncü dakikada kaleci Munaron’la çarpışmasında dizinden sakatlanıp çıkmak zorunda kaldı. Oyun o noktadan sonra değişti ve ilk yarının sonunda Belçikalılar gol attı. Top, üst direğin hemen altından içeri girdi.
O: Elenmenin ardından neler yaşadınız?
Z: Çok zordu. Juventus için kazanmak çok önemliydi. Futbol da aynı şekilde. Zaten Brüksel’de verilmeyen bir golümüz vardı. Her şey nizami değildi. Torino’da Bettega ve Sciera’nın sakatlıklarıyla kader yine işin içine girdi.
O: 20 yıllık profesyonel futbol kariyerinizde diğer kayıplarınızdan bir farkı var mıydı?
Z: Tabii ki de hayır. Juventus, Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nı hiç alamadı. Maçın ertesi günü moraller çok bozuktu. Özellikle benimki. Ama sonuçta bu futbol, kaybetmek futbolun doğasında var. Sürekli olarak devam etmek ve umut etmek lazım.
O: Juventus ile beraber Roma ve Milan da Avrupa Kupalarından elendiler. Fransa gibi İtalya’nın da çeyrek finallerde hiçbir temsilcisi yoktu.
Z: Evet. Aynı Fransa gibi! Ama İtalya futbolunda 10 yıldır böyle bir başarısızlık yaşanmamıştı. Kötüydü, çok kötüydü! Son yıllarda İtalyan ekipleri Avrupa Kupalarında çok parlak işler yapmamıştı. 1977’de UEFA Kupası’nı kazanan Juventus’u ayrı tutmak lazım. Ama bu yıl İtalyan takımlarının performansı açısından çarpıcıydı.
O: Yine de İtalyan Milli Takımı bir sonraki Dünya Kupası için çoktan biletini almıştı. İtalyan takımlarının vasatlığına rağmen milli takımın bu dönemki başarısını nasıl açıklarsınız?
Z: Büyük ihtimalle lig takımlarında az sayıda iyi oyuncu olmasından kaynaklanıyor. Milli takımda en iyi oyuncular bir araya geliyor. Ama kendi takımlarında tek başlarına her şeyi yapamazlar. İngilizlerin tam tersi bir durum söz konusu. Ligde çok iyi oyuncuların olmasına rağmen İngiliz Milli Takımı Avrupa Kupası’nda bocalıyor.
O: Neden kaleci olmayı seçtiniz? Kalecilik futbol açısından özgün, neredeyse marjinal bir pozisyon.
Z: Kaleciyim çünkü kaleci doğdum. Dört-beş yaşımdan bu yana bu pozisyonda oynuyorum. Neden olduğunu bilmiyorum. Nasıl başladığımı pek hatırlayamıyorum, çok küçüktüm. Tanrı vergisi gibi bir şeydi.
O: Profesyonel kariyerinize nasıl başladınız?
Z: Daha ziyade zordu. İlk maçıma 1961’in Eylül ayında Udinese formasıyla çıktım. Fiorentina’ya karşı oynamıştık. Pek de kahramanlık öyküsü sayılmaz. Basit 5 gol yedim. Başlangıç pek parlak olmasa da gerisi fena gitmedi. 5 sezon Udinese’de oynadıktan sonra Seri B’de Mantova’da oynadım. 1967’de Napoli’ye transfer oldum. Sonra da 1972’de 5 milyon Franka Juventus’a gittim. O zaman için büyük paraydı. 10 yıldır da Juventus forması giyiyorum.
O: Sayıya dökersek Zoff’un 10 yıllık bir kariyeri ve bir sürü madalyası var…
Z: Evet beş kez ligde şampiyon olduk. Bir İtalya Kupası ve bir de UEFA kupamız var. Hepsi Juventus’laydı. Ayrıca milli takımla Avrupa Futbol Şampiyonası’nı kazandım. (Yugoslavya’ya karşı finalde 2-0 kazandık.) Bu kadar. Bunun yanında bazı rekorlarım da var.
O: Mesela?
Z: Yenilmezlik ve oynama serileri. 1972-1974 yılları arasında milli takımla çıktığım maçlarda hiç gol yemedim. Tam olarak 1144 dakika oynadım. Juventus’ta 903 dakika oynadım. 72-73 sezonunda 10 maçı aşan bir serim var. Ayrıca Juventus’la 275 maçtan fazla aralıksız oynadım ve 14 Kasım’da Torino’da Yunanistan’a karşı oynadığımız Dünya Kupası elemeleri maçından sonra milli takıma seçilme sayım 95’e çıktı.
O: Bu tarz rekorları seviyor musunuz? Sizin için ne kadar önemli?
Z: Çok da değil. Hem seviyor olsaydım çok iddialı biri olurdum. Özellikle hesabını yapmıyorum ama profesyonel açıdan yararlılar.
O: İyi bir kaleci olmayı gerektiren özellikler nelerdir?
Z: Öncelikle iyi bir fiziki kondisyon. Sonra ise ‘tempismo’ dediğimiz zamanlama: Topun nasıl hareket edeceğini ölçebilme, vurma gücü ve doğru zamanda çıkma. Çıkışı hesap etmek oldukça zordur ve zamanlamayı da belirler. Doğal olarak çok iyi reflekslere sahip olmak lazım.
O: Bugün, 40 yaşına yaklaşırken Zoff’un fiziki kondisyonu ve refleksleri yerinde mi?
Z: Reflekslerle ilgili sorunum yok. 40 yaşında hemen hemen hiç körelmiyor ve ayrıca Indianapolis’te Formula 1’de 40-42 yaşında kazananlar vardı. Bazıları saatte 300 kilometreyle sürüyordu. Önemli olan kondisyonu ve esnekliği elde tutmak. Bu yandan ötürü de bir sorunum yok ve şu an kendimi form olarak gayet iyi hissediyorum. Tabii ki de bir kaleci sahadaki diğer oyuncular kadar koşmuyor. Daha az yoruluyor ve diğer oyuncularla eş düzeyde bir kondisyona ihtiyacı yok. Benim için ‘tutto va bene’ (her şey yolunda).
O: 20 yıllık profesyonel kariyerden sonra tonlarca anı biriktirmiş olmalısınız? En iyisi hangisiydi?
Z: Tartışmasız 1968’de, Avrupa Kupası’ndaki zaferimiz beni en çok mutlu edeniydi. O zamanlar, milli takımda as kaleciydim ancak 2 yıl sonra Meksika’da Dünya Kupası’nı kazandığımızda, yedek kulübesindeydim. O zaman Cagliari ligi almıştı. Milli Takım antrenörü de onlardan 5 oyuncuyu kadroya almıştı. İçlerinde Riva, Nicolai, Ceza ve kaleci Albertosi vardı.
O: Tam tersi, en kötü anın neydi?
Z: Tam olarak öyle bir anım yok. Ama Anderlecht’e kaybettiğimiz o maç hafızamda kötü bir iz bıraktı. Stadio Communale’de çok iyi bir ambiyans vardı. Ve herkes o maçtan çok şey bekliyordu.
O: Peki ya 1973’te Belgrad’da Ajax’a kaybettiğiniz final?
Z: Aynı şey değildi. Ajax, o dönem karşı konulamaz bir takımdı. Yugoslavya’daki Marakana Stadı’na kazanma umudu olmadan seyahat etmiştik. Benim açımdan bakacak olursak Juventus’taki ilk yılımdı ve uluslararası tecrübem pek yoktu. Kendimizi kazanmaya yakın hissetmiyorduk.
O: 20 yıl içinde çok büyük oyuncularla oynamış olmalısınız. Kimler vardı içlerinde?
Z: O kadar çok var ki hepsinin ismini vermem mümkün değil. Aşağı yukarı şu isimler verebilirim. Altafini, Grillo, Manfredi, Boninsegna, Riva, Anastasi, Gerd Muller, Polonyalılar vs. Pele’nin karşısında birkaç kez dostluk maçında oynama ayrıcalığına sahip oldum. Hatta Napoli’de, San Paolo’da oynadık. Aklıma başka isimler de geliyor. Kızılyıldız’dan Dzajic, unutmadan Platini, Napoli’de bana frikikten 2 gol atmıştı. Bir tanesi sayılmıştı. Unutacağımı hiç sanmıyorum. Arjantin’de, Fransa’ya karşı oynadığımız maçın başında yediğim golü de unutamam. Bam bam bam ve Lacombe’un golü. Tanrıya şükür maç sonradan bize döndü.
O: Büyük Dino Zoff, 1978 Dünya Kupası’nda 40 metreden gol yiyince nasıl tepki verdi? (Arie Haan’ın attığı gol)
Z: Tabii ki de aşağılanmış hissettim. Bu meşhur golde hatam barizdi. Topu çok geç gördüm. Sakindim, topu alacağıma inanmıştım. Top ağlarla buluşmadan önce elime sürttü. Bir yıl boyunca bu gölün sonuçlarına katlandım. Ama vakit geçtikçe eleştiriler hafifliyor.
O: Günümüzdeki futbolcuların değeri hakkında kişisel düşünceniz ne?
Z: Eskiye göre az sayıda çok iyi oyuncu ismi sayabilirim. Forvetler arasında Hier, Riva, Rivera, Pulicci, Boninsegna, Savoldi vs. Şu an için tabii ki de Bettega, Pruzzo, Beccalossi, Graziani var. Biraz düşünmem lazım çünkü İtalyan Ligi’nde forvetler şu ara pek parlak değil.
O: Ya Paolo Rossi?
Z: Paolo Rossi şu ara oynamıyor. Oynamaya başlasın o zaman görürüz.
O: Sana göre tanıştığın en iyi kaleciler kimlerdi?
Z: Banks’ın ismini ilk sırada verebilirim sonrasında da Yasin ve Maier’i sayabilirim.
O: Ya Zoff?
Z: Onu siz söyleyebilirsiniz.