Beşiktaş’ın Dentinho ve Niang ile son yabancı transferlerine imza attığı şu dönemde gelin siyah-beyazlıların ilk yabancısını tanıyalım. Budapeşte’de başlayıp Barcelona’da devam eden ve Dolmabahçe’ya uzanan bir yolculuğun hikayesi…
Her yeni yıl gibi 1966 da yeni umutlara, yeni olaylara gebeydi. O yıl Sovyetler Birliği’nde Brejnev iktidara gelirken, Vietnam savaşını protesto eden 8 bin Amerikalı da Beyaz Saray’ı kuşatıyordu. Yine aynı yıl, ilk Türk otomobili ‘Anadol’ 26 bin 800 lira peşin fiyatla satışa sunuluyor, aynı zamanda 800 kişilik ilk Türk işçi kafilesi de Sirkeci’den Almanya’ya hareket ediyordu. İngiltere’de deli dana hastalığının insanlara da bulaştığı açıklanırken İstanbul’da halkın daha ucuza meyve sebze yemesi için çeşitli semtlerde ‘köylü pazarları’ kuruluyordu. Akçiğer kanserinden ölen halk ozanımız Aşık Veysel ebedi ikametgahına, ünlü yazarımız Orhan Kemal ise komünist propagandası yaptığı için mapushaneye uğurlanıyordu.
İngiltere finalde Almanya’yı 4-2 yenerek Dünya Futbol Şampiyonu oluyor, Londra sokaklarında “Tanrı, Ramsey’i korusun!” nidaları yükseliyordu. Ada’nın hemen karşısında, Fransa’da ise 90’lı yıllarda İngiltere futboluna damgasını vuracak olan ‘yaramaz çocuk’ Erik Kantona dünyaya geliyordu.
Türkiye, Moskova’da oynanan maçta Sovyetler Birliği’ni 2-0 yenerek inanılmazı başarıyor, ligte ise Beşiktaş fırtına gibi esiyordu. Bir önceki sezonu (1965-66) şampiyon kapatan takım, Baba Hakkı liderliğinde ve Yugoslav Ljubisa Spajic antrenörlüğünde yeni sezona hazırlanıyordu (takım o yıl hiçbir resmi maçta yenilmeyecekti). Şampiyon olan kadroyu koruyan Beşiktaş o yıl tarihindeki ilk yabancı oyuncuları kadrosuna katıyordu. Daha önce Barcelona ve Sevilla’da oynamış Macar Tibor Szalay ile vatandaşı Joe Erwin Kuzman, Beşiktaş’a ve Türk futboluna kazandırılıyordu. O gün ilk imzayı kimin attığı bilinmez ama kariyeri açısından Szalay’ın daha ön planda olduğu kesindi.
Altın Olmaya Aday Gümüş
Macarlar 1950’li yılların altın takımıydı. Puşkaş’lı, Bozsik’li, Hidegkuti’li, Kocsis’li, Czbor’lu ve Grosics’li o kadro tam anlamıyla yenilmez armadaydı. 1954 Dünya Kupası ve 2 yıl sonraki -başarısızlıkla sonuçlanan- devrim Macarlar için bir milat oldu. Devrim’in bastırılmasıyla birçok futbolcu ya ülkeden kaçtı ya da yurtdışındaysa geri dönmedi. Bunların içinde Tibor Szalay adında 18 yaşında genç bir çocuk da vardı.
Tibor Szalay, 26 Ocak 1938 tarihinde bugün Slovakya topraklarında yer alan Köbölkut şehrinde dünyaya geldi. Tuna nehrine yakın olan bu şehir o dönemde Macaristan toprağıydı. O yıllar, erkek çocuklarının hayatında sokak oyunlarının, özelikle de futbolun yer aldığı yıllardı. Küçük Szalay da futbolu seviyordu. Futbol da onu. 1956 yılında ülkenin önemli kulüplerinden MTK Budapeşte’nin genç takımında futbola başladı. İleriki yıllarda o ve arkadaşları Puşkaş’lı altın jenerasyonun yerini alacaktı. Ama devrim ve sonrasındaki Sovyetler Birliği istilasıyla her şey alt üst oldu. Macar futbolunun iki jenerasyonun çok önemli futbolcuları ülkelerinden ve milli takımlarından uzaklaştı. Bu durum, ileriki yıllarda Macar futbolunda telafisi olmayan bir yara açacaktı.
İkinci Vatan İspanya
Szalay da ülkesinden uzaklaşmak zorunda kaldı ve komşu Avusturya’ya kaçtı. Avusturya Viyana takımında futbol oynamaya devam etti. 1956-57 sezonunda 20 maçta 25 gol attı. Üstelik Avusturya Milli Takımı’yla hazırlık maçlarında yer aldı. Kırmızı formayla 3 kez çıktığı mücadelede 2 gol de kaydetti.
1958 yazında o günkü parayla 300.000 şiling’e İspanya’nın Sevilla takımına transfer oldu. O dönemde Sevilla’nın başında, bir dönemin Macar efsanesi Budapeşte Honved FC’yi yaratan Jeno Kalmar yer alıyordu. Zaten o yıllarda İspanya, Macarlar için ikinci vatandı. Hrotko John, Laszlo Kubala, Sam Joseph Albert, Ferenc Puskas, Sandor Kocsis, Zoltan Czibor ve Joseph kardeşler gibi birçok Macar futbolcu ve teknik adam İber Yarımadası’ndaydı.
Szalay ilk iki maçında 2 gol atarak dikkatleri üzerine çekti. Kısa sürede Endülüs takımının değişmez oyuncusu oldu. Takımın sol kanadında oynuyor, beklenmedik anlarda sahneye çıkıp gol atmasıyla taraftarların sevgilisi oluyordu. O dönem de Szalay, ‘Life Sevillista’ dergisine verdiği röportajda kendi futbolunu şöyle tanımlıyordu: “Hücum hattında, ki en sevdiğim yer, sonuca ulaşmak için elimden geleni yaparım. Hızlı olma, oyunu okuma, yaratıcılık ve takım arkadaşımı golle buluşturma…”
1961 yılına kadar Sevilla formasıyla 71 maça çıktı ve bu maçlarda rakip filelere 25 gol bıraktı. Bu sırada diğer Macar futbolcular gibi o da İspanyol vatandaşlığına geçti.
1961-62’de sezonunda Barcelona takımına transfer oldu. Artık takımın başında, futbolu yeni bırakan ünlü Macar futbolcu Laszlo Kubala vardı. Ünlü Macar Milli Takımı’nın bir diğer yıldızı ve aynı zamanda 11 golle 1954 Dünya Kupası’nın gol kralı olan Sandor Kocsis de Szalay’ın takım arkadaşıydı artık.
Transfer olmuştu olmasına ama Szalay için her şey istediği gibi gitmeyecekti. Ligteki ikinci maçta, Real Sociedad karşısında, ilk defa sahaya çıkıyor ve golünü atıyordu. Ama takımının mağlup olmasına engel olamıyordu. Sonra uzun süre yedek kalan Szalay ikinci kez bordo mavili formayı Espanyol karşısında giyiyor ve bir daha giyemiyordu. Bir sene daha Barcelona’da kalan Szalay, 1963-64 sezonunda ise şansını o yıl La Liga’ya yeni çıkmış Real Murcia’da denedi. Burada 12 maçta 1 gol attı.
Yine Yolculuk Var
O dönem Fenerbahçe’nin başında Macar antrenör Ignac Molnar vardı. Onun da tavsiyeleri ve desteğiyle Tibor Szalay, Beşiktaş’a geldi ve siyah beyazlıların ilk yabancı futbolcusu oldu. Tribünlerin ve yönetimin büyük beklenti bağladığı Szalay, maalesef sadece 3 lig maçında forma giydi.
Olmadı, aradığını yine bulamadı. Bu sefer çok uzaklara gitme kararı aldı. Hem de çok uzaklara. Beşiktaş’tan sonra şansını Amerika’da denedi. 1967’de Philadelphia Spartans takımına transfer oldu. Ardından sırasıyla Houston Stars, Kansas City Spurs, Washington Darts ve New York Hungarians takımlarında oynadı. Burada da çıktığı 90 maçta 25 gol attı.
O yıl yani 1971’de, Türkiye’de askerler muhtıra vererek hükümeti istifaya zorlarken, Çetin Altan ve İlhan Selçuk sıkıyönetimce gözaltına alınırken, Bursa’da TOFAŞ otomobil fabrikası törenle açılırken, ünlü The Doors grubunun solisti Jim Morrison Paris’te ölü bulunurken, Pablo Neruda Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi olurken ve futbolda Galatasaray şampiyonluğunu ilan ederken Amerika’da Szalay da futbolu bırakıyordu.
Halen Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan Tibor Szalay için -Beşiktaş’ın ‘Feda’ sezonunda- Erwin Kuzman’la birlikte bir ‘Vefa’ neden olmasın?