-Bir Sezgin RIZAOĞLU yazısı-
Kadınlar futbolu, mücadelesi kadar enteresan hikâyeleriyle de tarihin tozlu sayfaları arasında yerini alır. Bir futbol takımının kuruluşundaki kadın parmağı, Dick Kerr’in Hanımları, kapatılan bir lig, erkeklerle aynı takımda futbol oynamaya çok yaklaşan bir kadın…. Gelin, o ilginç olaylara misafir olalım.
Manchester City’nin Arkasındaki Kadın
İngiltere denilince Londra’dan sonra akla gelen ikinci şehir Manchester’dır. Bir endüstri şehri olduğu kadar aynı zamanda bir futbol arenasıdır. Şehrin iki büyük takımından biri olan Manchester City, 1880 yılında St. Marks adıyla kurulur. Sırasıyla Gorton Association Football Club, Ardwick ve bugünkü adını alır: Manchester City FC. 1904 yılında FA Kupası’nı kazanır ve bunu başaran ilk Manchester takımı olur. Altın çağını ise 1965-71 yılları arasında Joe Mercer yönetimiyle yaşayan Mavililer, 80’lerin gelişiyle uzun bir süre duraklama dönemine girer. Bugünlerde ise Arap sermayesiyle o günleri geri getirmenin peşindedir. Peki Maviler’in kuruluşunda bir kadın parmağı olduğunu biliyor muydunuz? 1800’lü yılların son dönemi… Arthur Connell, Manchester’daki St. Marks Kilisesi’nin papazıdır. Kızı Anna ise kilisenin mutfağında yoksullar için yemek yapıyordur. Sadece yoksullara değil, bölgedeki çocuklara hatta alkol problemi yaşayan işçi sınıfına da yardım etmek ister. Önce çocuklar için, 1880 yılının ilk günlerinde bir kriket takımı kurulmasına öncülük eder. Birkaç ay sonra ise, Manchester’lı yazar Gary James’in ‘Thank God for Football’ isimli kitabında da bahsettiği gibi, işçi sınıfını pub’dan ve alkol bağımlığından kurtarmak için bir futbol takımı kurulmasını önerir. Böylece Manchester City’in öncüsü olan St. Marks futbol takımı ortaya çıkar.
Dick Kerr’in Hanımları
İngiltere’de Birinci Dünya Savaşı’yla birlikte kadınlar, fabrikalarda ağırlıklı yer almaya başlar. Erkekler savaşta olduğu için artık vardiya kadınlardadır. Tıpkı Preston şehrinde cephane üreten Dick Kerr Fabrikası’nda olduğu gibi. O dönemde tüm Ada’da olduğu gibi o fabrikadaki öğle tatillerinin en büyük eğlencesi futboldur. Ve eğlenceler dünyanın en meşhur kadın takımı Dick Kerr Ladies FC’yi ortaya çıkarmıştır- İzninizle yazının bundan sonraki bölümünde ‘Ladies’ kelimesi yerine ‘Hanımlar’ kelimesini kullanacağım- Bir rivayete göre fabrikanın erkek çalışanlarıyla kadın çalışanları bir maç yapar ve maçı kadınlar kazanır. O gün o maçı izleyen fabrika sahibinin kafasında hemen şimşekler çarpar: “Bu kadınlar stadyumu ağzına kadar doldurur” diye düşünür. Ve onlardan bir takım kurmalarını ister. Takım kurulur: Dick Kerr’in Hanımları. Takım, hemen 1917 Noel’inde Preston şehir hastanesindeki yaralı askerlere yardım için bir maça çıkar. Hınca hınç tribünler önünde karşılaşmayı 4-0 kazanır. Takımın popülaritesi daha da artar. Onları diğer takımların kurulması izler. Kadın futbolu gitgide önem taşımaya başlar. Savaş bitip erkekler liginin başlaması da bu popülerliği sona erdiremez. Öyle ki 1919 yılında Dick Kerr’in Hanımları, Newcastle United Hanımları’na karşı oynadığı maçta tribünlerde tam 35 bin kişi vardır. St Helen’in Hanımları’yla oyandıkları ve 4-0 biten maçta ise bir rekor kırılır: 50 binin üstünde kişi mücadeleyi canlı izliyordur. Takım bir taraftan dolu dizgin galibiyetler alırken bir taraftan da ülkenin gayriresmi milli takımı olur. Bu durumu hoş karşılamayanlar da çıkar! Birden federasyondaki bazı kişiler futbolun kadınlarda kalıcı bozukluklara yol açacağı yolundaki açıklamalara atıfta bulunur. Bu söylentilere en güzel cevabı zaten yıllarca sahalarda veren kadınlar bu sefer sert dilleriyle de marifetlerini gösterirler: “Sarsıntıdan uzak durmamız gerekiyorsa seks de yapmamalıyız!”, “Federasyon yüz yıl geriden geliyor ve yaptıkları tamamen cinsiyet ayrımcılığı”… Bir süre sonra beklenen olur. Kadın futbolu yasaklanır. Dick Kerr’in Hanımları sadece antrenmanlara çıksalar da 1926’da fabrikadaki grevle birlikte oyuncular birer ikişer fabrikadaki işlerini de kaybeder. Takım ise ilerleyen yıllarda “Preston Hanımları” adını alarak tüm yasaklara karşı yoluna devam edecektir.
Kapatılan Kadınlar Ligi!
Türkiye’de kadın futbolunun öncü takımı Dinarsu’dur dersek yanlış olmaz herhalde. Takımın oynadığı 80’lerdeki hazırlık maçlarıyla birlikte o yıllarda kadın futboluna olan ilgi artar. 1992 yılında federasyonun bir lig kuracağının haberlerinin yavaş yavaş duyulmasıyla da kurulan yeni kadın takımı sayısında artış görülür. Nihayet 1994 yılının Mart ayında Türkiye Kadınlar 1. Futbol Ligi resmen başlar. Ligin ilk şampiyonu ise beklendiği gibi Dinarsu olur. 3 yıl sonra ise Dinarsu kulübü yaptığı sürpriz bir açıklamayla ligden çekildiğini açıklar. Yetkililer gerekçe olarak ligin yeterli ilgi görmemesini gösterir. İşin ilginç kısmı ise, ligden çekilen Dinarsu’nun faaliyetlerine, yaptığı özel maçlarla devam etmesidir. Dinarsu’nun ligden ayrılmasıyla bir kere kadın futbolunda bir deprem olmuştur. Alenen yapılan şikeler, maçlara çıkmayan takımlar, lisanssız oynatılan oyuncularla gittikçe kötüye giden lig, bu çirkin olaylarla daha fazla mücadele edemez ve 2003 yılında kapatılır. O dönemde “Bu lig daha da çok şeylere gebe” açıklamasını yapan dönemin Dinarsu başkanı İlker İnal ligden çekilmelerinin gerçek nedenini böylece açıklamıştır aslında. 2006/07 sezonuyla birlikte tekrar temiz bir sayfa açılır ve kadınlar ligi tekrardan açılır.
Tarih Yazmaya Çok Yaklaşan Kadın Futbolcu
Almanya’nın gelmiş geçmiş en başarılı kadın futbolcularından biri olan Birgit Prinz; FFC Frankfurt takımıyla Kadınlar Bundesliga şampiyonluğunu, Almanya formasıyla Avrupa Kupası’nı 3’er kez kazanır. Daha sonra Amerika’ya Carolina Courage takımına transfer olan Alman oyuncu, burada 15 maçta 12 gol atarak takımına WUSA lig şampiyonluğu kazandırır. 2003 Dünya Kupası’nda 7 golle turnuvanın gol kralı olarak tarih yazmaya devam eder. Aynı yıl FIFA tarafından Dünya’da Yılın Kadın Futbolcusu ödülünü de kazanarak adını kadın futboluna altın harflerle yazdıran yıldız futbolcu neredeyse erkekler futbolunda da tarih yazacaktır. Nasıl mı? Yıldız oyuncu 2003 yılında Seria A takımı Perugia’ya transferin eşiğinden döner. O dönemde erkeklerle oynayan ilk kadın futbolcu olmasına az kalmıştır. Dönemin Perugia başkanı Luciano Gaucci’de yıllardır takımda bir kadın futbolcu oynatma hayali vardır. Uzun görüşmelerden sonra Prinz kararını açıklar… Mutlu sona çok yaklaşılan ve günlerce İtalyan ve dünya medyasında yer alan bu transfer çabası; Perugia’da forma şansı bulabileceğine inanmadığı ve henüz erkeklerle futbol oynayabilecek düzeyde olmadığını açıklayan Prinz’in kararıyla sonlanır. O günlerde Alman yıldız medyaya şu açıklamayı yapacaktır: “Ben kararımı verdim. Futbol oynamayı çok seviyorum. Erkekler takımında sadece birkaç dakika forma şansı bulmak için oynama zamanımı riske etmek istemiyorum.” Perugia’nın, Alman futbolcuya 18 aylık sözleşme için 1 milyon Euro’nun üstünde bir ücret önerdiği ise arşivlerde bir haber olarak kalacaktır.