-Bir Batu ANADOLU yazısı-
1968 protestoları tüm dünyayı sarsarken; feminist hareket de sesini iyice yükseltiyordu. Bu hareketlerin dışında kalan Türkiye’de ise kadın devrimi yeşil sahalarda gerçekleşti.
Anne Zelinsky ve Anne Sugier isimli iki genç Fransız kadın, Paris’teki Zafer Takı’nın altında yer alan Meçhul Asker Anıtı’na ellerindeki çiçekleri bıraktılar. Fakat çiçekler meçhul asker için değil, onun eşi içindi. Mayıs 1968’de havadaki devrim kokusu, kadınlara da otoriteye başkaldırma imkanı tanımıştı. İki kadın da şu gerçeğin farkındaydılar: Bugün hakların için mücadele edip adaletsizliğe tepki göstermezsen sonradan kalkıp mücadele etmek daha da zorlaşır.
Aynı tarihlerde Türkiye’de bir kadın, farklı bir alanda otoritenin kafasını karıştırıyordu. 1968’in Mayıs ayında 11’er erkek futbolcunun tam ortalarında siyah üniformasıyla bir kadın yer alıyordu. Sordular soruşturdular, henüz 23 yaşındaki bu kadının isminin Drahşan Arda olduğunu öğrendiler. Birçokları “Bir kadının burada ne işi var?” diye bağırdı, bir kısmı ise daha görür görmez “Senin yerin mutfak!” diye dalgalarını geçtiler. Arda’nın orta hakemliğe ulaşma hikayesi ise oldukça basitti.
Liseyi bitirene kadar doğduğu kent olan Edirne’de yaşayan Arda, daha küçük yaşlarda basketbola merak sararak spora yönelir. Öğretmenlik yapmak için geçtiği Zonguldak’ın Kozlu ilçesinde basketbol oynamaya devam ederken aynı sporun hakemlik kursuna gider. Bir gün hocası Tarık Yamaç tarafından futbol hakem kursuna davet edilir. Daveti kabul ederken tek düşüncesi şudur: “Basketbolu başardım, futbolu neden başarmayayım?”
Hakemlik kursunu bitirdikten sonra tüm kapılar ardı ardına açılır. Kendisi bile bu kadarını beklemez. Sonuçta kadın haklarının lafla sağlandığı ülkede erkeklere bahşedilen bir alanda, tam orta saha noktasında yer almak büyük bir devrimdir. Orta noktaya geçiş hemen gerçekleşmemiştir tabii. Kurs bittikten üç ay sonra Öğretmen Okulu ile Çelikel Lisesi arasındaki maçta ilk kez yan hakemlik yapar, on beş gün sonraysa Demirçelik ile Jandarmagücü mücadelesinde bayrak sallar. Kendi sözleriyle bu maçta ne yaptığını bilmez bir halde ilk yarıyı geçirse de orta hakem Samim Arman’ın desteğiyle işin üstesinden gelir. Mayıs ayında artık bir orta hakemdir. Başarılı ve taviz vermeyen yönetimiyle bir ay sonra İstanbul bölgesinde hakemliğe başlar. Gazetelerde kendisi için “Maçı öyle güzel yönetiyor ki erkek hakemlerden utandık” şeklinde görüşler belirtilir. İlk maçlarında kendisine yapılan kötü tezahüratlar yavaş yavaş kesilirken, futbolcular maç başlamadan Arda’nın elini öpüp çiçek takdim ederler. Bu barış çabası, dönemin futbol ortamında olumlu bir adımdır. Tabii Drahşan Arda, yeri geldiğinde kartını göstermekten çekinmeyecektir! Türkiye’deki başarısı, Avrupa’da da yankı bulur. Avusturya’nın Linz kentinde düzenlenen hakem seminerine katılır. Hatta seminere katılan hakemler arasında 48 kiloyla en zayıf hakem unvanını elde eder!
İstanbul’da hakemlik yaparken bir yandan da çocuklara spor yaptırmaktan geri kalmaz. 1970 yılında Aksaray Oruçgazi İlköğretim Spor Salonu’nda, 7-10 yaşlarındaki çocukları sporla tanıştırır. 1972 yılında Münih’e göç eder. Almancayı öğrenir, bir yandan çalışırken diğer yandan hakemlik yapmaya devam eder. O kadar başarılı olur ki emekliliğinde Bavyera Futbol Federasyonu kendisini altın rozetle ödüllendirir.
1968 Mayıs’ının kadın hareketini kısa bir süre de olsa Türkiye’de hatırlatan Drahşan Arda; Elmas Arabacı, Lale Orta, Özgül Soydan gibi kadın hakemlere öncülük etmekle kalmaz; bundan 46 yıl önce başladığı kariyerini Almanya’da da sürdürerek ‘cesaret’in gerçek tanımını yapar. Türkiye’ye erken gelen bu devrim, şüphesiz ki yer yer sekteye uğrar ama Mayıs 1968’de çalınan o düdükle başlayan maçın henüz bitmediğini unutmamak lazım.