-Bir Sevecen TUNÇ yazısı-
Trabzon’daki futbolun beşiğinin hikayesi…
Futbol belleğimizde, meşin yuvarlağın ilk defa yuvarlandığı düzlüklerin önemli bir yeri var. İzmirli gençler, futbolla 19. yüzyılın son çeyreğinde Bornova Çayırı’nda tanışır. İngiliz ve Rumlardan oluşan karma takımların yaptığı maçlar, Türkler arasında büyük ilgi uyandırır. Fakat toplumun taassubuna yenik düşen gençler, futbol oynamak yerine bir süre daha izlemekle yetinmek zorunda kalacaklardır. 1890’lı yıllarda İzmir’in İstanbul’a verdiği “şehirlerarası” pası, Papazın Çayırı’nda yine Rum ve İngiliz ailelerin çocukları karşılar. Fakat bu defa pas, devrin yasaklarını delecek kadar hızlıdır. Topun oyunbaz ruhuna kapılan Türk gençleri de gayrimüslimlerin arasına karışarak futbol oynamaya başlar.
İzmir’de Bornova Çayırı, İstanbul’da Papazın Çayırı, Ankara’da Hamit’in Tarlası futbolumuzun ilk mabetleridir. Bu düzlüklerin etrafını çevreleyen halk, ilk defa buralarda futbolla tanışmış, oyunun seyr-i zevkine kapılıp gitmişlerdir. Trabzon’da ise 1910’lardan 1960’lara değin futbol maçlarına ev sahipliği yapan Kavak Meydanı, kent futboluyla adeta özdeşleşmiştir.
Bir Futbol Emektarı olarak Kavak Meydanı
Kavak Meydanı, futboldan önce de kent yaşamında önemli bir yeri olan, çeşitli toplumsal etkinliklerin gerçekleştiği bir alandı. Zira Trabzon kent kültüründe Kavak Meydanı ve diğer meydanların önemli toplumsal işlevlere sahip oluşunda, kent merkezinde düzlük alanların seyrek olmasının da büyük payı vardı. Osmanlı Dönemi’nde Kavak Meydanı’nda okçuluk ve cirit oyunu gibi spor karşılaşmaları yapılırdı. 19. yüzyıldan bir gezginin gözüyle Kavak Meydanı bir bayram yeriydi ve bayram günlerinde burası kahveci, lokumcu ve sahlepcilerle dolup taşardı. Kurak geçen yazları kent halkı Meydan’da toplanır, beraber yağmur duasına çıkılırdı. 1921 yılında İnönü Zaferleri için yapılan kutlamalardan sonra meydanın ismi bir süre “İnönü Meydanı” olarak anılmıştı. Kavak Meydanı, bayram eğlencelerinden yağmur duasına, her türlü kolektif etkinliğin gerçekleştirildiği bir alandı.
1920’lerin başında Trabzonlu gençler, seferberlik pabucunu çıkarıp ayaklarına keten bezinden yapılmış kramponları geçirerek, Kavak Meydanı’nda yeniden top koşturmaya başladı. Çoğunluğunu mekteplilerin oluşturduğu futbol heveskârlarının Kavak Meydanı’nı seçmesindeki sebeplerden biri, kuşkusuz meydanın Trabzon Lisesi’ne olan yakınlığıydı.
Lisenin mezunlarından Ordinaryüs Profesör Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, anılarında Kavak Meydanı’nda “bronşiti zatürreye dönüşünceye kadar” futbol oynadıklarını yazar. 1920’lerin henüz başlarında artarda kurulan spor kulüpleri sayesinde futbol tutkusu kısa zamanda tüm kenti sarmalar. Gençlerin yoğun talebinden dolayı kulüpler birinci takımlarla yetinmez, ikinci, üçüncü ve hatta dördüncü futbol takımlarını kurarlar. Böylesi hareketli bir futbol ortamında, karşılaşmaları düzenli bir programa göre yapmanın zarureti ağır basar ve Trabzon İdman Birliği kurulur. Böylece 1921 gibi erken bir tarihte – ve Türk futbolunda ilk defa- bir fikstür dahilinde futbol maçları oynanmaya başlar.
Artık Kavak Meydanı denince akla futbol, Trabzon’da futbol denince akla Kavak Meydanı gelmektedir. Özellikle hafta tatili olan cuma günleri, futbol oynamak ya da oynayanları izlemek, kent halkının başlıca eğlencelerinden biridir. 8 Mart 1925’te İstikbal Gazetesi’nde çıkan bu yazı, futbolun kent yaşamındaki önemini gözler önüne sermektedir:
“… Şöyle uysal, endişesiz bir hareket ile evden öğleye yakın bir zamanda çıkar, kapalı dükkânların bulunduğu çarşıdan geçip bir kahvede soluğu alırsınız, hem de kahvenin güneşe karşı olan bir tarafına sandalyeyi yerleştirir, yoldan sağa sola giden efendileri seyredersiniz. Akın, Kavak Meydanı tarafına gidiyorsa, onlar sporcudur. Veya futbol seyretmekten zevk alan kimselerdir… Eğer Meydan tarafına gidiyorsa, bunlar ya Değirmendere veya Boztepe’ye gezmeye yahut Meydan kahvelerinde oturmaya gitmektedir.”
Trabzon halkı tatil günlerini ya sayfiye yerlerine giderek, ya kahvelerde oturarak ya da Kavak Meydanı’nda futbol coşkusuna katılarak geçirirdi. Yazıda futbol, kahvehanelerin tam anlamıyla karşıtı bir yerde resmedilmişti. Gerçekte de durum böyleydi. Cumhuriyet’in ilk yıllarında kahvehaneler, modern kent yaşamının birer simgesine dönüşen spor kulüplerinin ötekisiydi. Yeni rejim gençlere miskin bir kahve sakini olmak yerine “sağlam kafa- sağlam vücut” birlikteliğini başarmış bir vatandaş olmayı öğütlemekteydi. Gazete çıkarmak yahut tiyatro yapmak gibi “modern” pratiklerden biri sayılan futbol, aynı zamanda popülerliği sayesinde, gençleri kahvelerden ve kahve kültüründe temsil edilen kötü alışkanlıklardan kurtarmanın en uygun yolu olarak görülmekteydi. Trabzon futbolunun unutulmaz isimlerinden Kaptan Rıza (Mehmet Rıza Kuğu), gençleri kahve ve bar iptilasından kurtarıp Kavak Meydanı’na getirdiğini anılarında sıklıkla ifade etmekteydi.
Kaptan Rıza’nın, halkın futbolla ilgili taassubunu kırmak için bulduğu çözüm de oldukça ilgi çekiciydi. Kaptan, İdman Ocağı futbolcularını Tabakhane’den Kavak Meydanı’na kadar şortlarla yürütmeyi alışkanlık haline getirmişti. İslami kodlara uymayan bu giyim tarzı “baldırı çıplak” yakıştırmaları eşliğinde önceleri yadırganmış, fakat daha sonra benimsenmişti. Öyle ki kısa bir süre sonra Uzun Sokak’ta açılan mağazada, futbol potinleri, iskarpinler ve çorapların yanı sıra “kısa pantolonlar” da satılacaktı. Çünkü Kaptan Rıza’nın da dediği gibi, nizami futbol sadece oyunu kurallarına göre oynamak değil, ona uygun giyinmek anlamına da gelmekteydi. Kavak Meydanı’nda ter döken ilk futbolcular arasında yalnızca İdmangrubu’ndan Hasip Kalaycıoğlu’nun, babası Abbas Efendi’den izin alamadığı için, uzun pantolonla maçlara çıktığı söylenmekteydi.
Trabzon’da sadece lig karşılaşmaları değil, başka kentlerden gelen takımlarla gerçekleştirilen “harici temas”lar da Kavak Meydanı’nın ev sahipliğinde düzenlenirdi. Ağırlıklı olarak civar kentlerden gelen konuklarla yapılan maçlarda centilmenlik, sportmenlik ve misafirperverlik gibi değerlere özen gösterilirdi. Aslında Kavak Meydanı’nın yakın vilayetler dışında hiç misafiri olmadığı da söylenemezdi. 1925’te Karadeniz’in öbür yakasından Batum Karması ve 1933’te İstanbul şampiyonu İstanbulspor, Trabzonlu futbolcularla maç yapmak için kente gelmişlerdi.
Stadyum Tartışmaları
Kavak Meydanı, yalnız futbola “mahsus mahal” olmadığından maçlarda seyyar kaleler tercih edilirdi. Maç öncesi ağlarla kale direkleri sahaya dikilir, bitiş düdüğüyle beraber sökülerek bir sonraki karşılaşmaya değin kulüp odalarında muhafaza edilirdi. Kentin futbol hayatında yaşanan hareketlilik, Kavak Meydanı’nın sporcuların ve izleyenlerin ihtiyaçları doğrultusunda düzenlenmesini gündeme getirdi. 1921’den itibaren yoğunlaşan ‘stadyum tartışmaları’, Meydan’ı yılda iki defa bayram yeri olarak kullanan belediyenin isteksizliğinden dolayı sürekli ertelendi. 1927 yılına gelindiğinde, Celalettin Avni Abanozoğlu’nun desteğiyle, Kavak Meydanı’nda yapılacak stadın inşaasına Meydan’ı çevreleyen bir duvarın yapımıyla başlandı. Cumhuriyet Stadı olarak adlandırılacak olan stadyumun temel atma töreninde, İstanbul’dan davet edilen Galatasaray Spor Kulübü Başkanı ve Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Reisi Ali Sami Yen de vardı.
1927’den sonra Cumhuriyet Stadı’nın duvarlarına bir tuğla daha eklenmedi. Bir türlü tamamlanamayan stadın isminin de kamuoyunda kabul gördüğü pek söylenemezdi. Gazetelerde futbol maçlarının adresi, “Cumhuriyet Stadı” yerine, eskiden olduğu gibi “Kavak Meydanı” olarak belirtilmeye devam etti. 1930’lar boyunca kentteki “futbol gönüllüleri,” Meydan’ı çevreleyen duvarın yarım kalan kısımlarını, kâh fındık tenteleri, kâh tahta perdelerle kişisel imkânları ölçüsünde tamamlamaya çalıştılar. “Emektar” Kavak Meydanı’nın Trabzon futboluna hizmet etmeye devam ettiği sonraki yıllarda da stadyum tartışmaları kent gündeminden düşmeyecekti.
“Emektar” Kavak Meydanı Emekli Oluyor
Yüzyıllar boyunca Trabzon kentinin önemli meydanlarından biri olmuş Kavak Meydanı, meşin yuvarlağın sihrine kapılan Trabzonlu gençleri ilk günden beri bağrına bastı. Sahayı çevreleyen bir duvar yoktu belki ya da futbol meraklılarının oturacağı bir tribün… Yine de futbol oynamak için yeterliydi bu toprak düzlük. Kaleleri kurup kireci döktüysen, saha senindi artık!
Trabzon’un birçok futbol kahramanı işte bu sahada yetişti: Taka Naci, Krino Kafato, Salim Şatıroğlu, Ali ve Hasan Polat, Badi Mustafa, Beşiktaşlı Nazmi, Süleymaniyeli İsmet ve daha niceleri Kavak Meydanı’nın tozunu yutmuş isimlerdi. Bu süreçte Trabzon futbolu büyüdü, serpildi… Trabzonlu futbolcular, Şevket Çulha’nın ifadesiyle “yoktan var ederek” birbirinden önemli başarılara imza attılar. Trabzon’u bir “futbol kenti” yapacak miras da işte bu dönemde birikti. Trabzonlular, Kavak Meydanı’nda top oynayarak ya da izleyerek “yerleşik” bir futbol kültürü edindi.
Bugün Hüseyin Avni Aker’in ismiyle anılan Trabzon Şehir Stadyumu’nun tamamlanmasıyla kent futbolunun muradına kavuştuğu 1952 yılı, Kavak Meydanı’nın emekliliğinin dolduğuna işaret etmekteydi. Ama ıskartaya çıkarılmadı Kavak Meydanı. Futbola yıllarını vermiş ve oyundan bir türlü kopamayan bir futbol adamı gibi, Meydan da bir şekilde oyunun içinde kalmaya devam etti. Bu defa lig karşılaşmaları değil, kulüplerin antrenmanları ve miniklerin maçları onun ev sahipliğindeydi. Bir tarafta “emektar” Kavak Meydanı, diğer tarafta “modern” Şehir Stadı’nın oluşturduğu tezat, eski futbolcuların gözünde Trabzon futbolunun geldiği noktayı resmetmekteydi. 1963 yılında Kavak Meydanı’nın orman sitesi ve lojmanları haline getirilmesi ise, şüphesiz kentin futbol belleğine vurulmuş büyük bir darbeydi.
*Bu makale Trabzonspor Dergisi’nin Mayıs 2010 tarihli sayısında yayınlanmıştır.