-Bir Emir Güney yazısı-
PES’çi misin, FIFA’cı mı? 1970’lerde fazla seçeneğiniz yoktu. Evdeyseniz ve futbol oyunu merakınız varsa, birçok kişiye ilham veren Subbuteo setini kurmaya başlardınız… Bugün bile özel meraklıları olan oyunun hikâyesi karşınızda…
Peter Adolph ismini büyük ihtimalle hiç duymadınız ama eğer siz de benim gibi çocukluğunu 90’larda geçirmiş bir futbolseverseniz, 1946’da piyasaya sürdüğü ve günümüzde dahi fanatikleri olan masaüstü futbol oyunu Subbuteo’yu mutlaka duymuşsunuzdur.
Subbuteo’yla ilk karşılaşmam 1998 Dünya Kupası öncesine rastlıyor. Kişisel bilgisayarların hayatlarımıza yeni yeni girdiği, internete bağlanmak için telefon hattını meşgule almamız gereken bir dönemden bahsediyorum. Dünya ile tek bağlantı noktamız olan televizyon sayesinde Zidane’li Fransa ile Ronaldo’lu Brezilya arasındaki kıyasıya rekabeti izlediğim yaz ayları. İşte tam da bu sırada eve yeni bir oyuncak gelecekti: Subbuteo Fransa ‘98 Özel Serisi.
Futbolu ancak okul bahçesinde oynanan ve televizyonda izlenen bir spor olarak bildiğim bu yıllarda Subbuteo sayesinde masa başında da bu dünyanın bir parçası olacaktım. Arkadaşlarımla yaptığım maçlar kadar Dünya Kupası’nı canlandırabildiğim yeni bir pencere açılmıştı. Figürleri sahaya dizip oynamaya başlamadan önce uzun uzun seyrediyordum. Tabii ki her seferinde maçlar farklı bir skorla ama mutlaka dramatik bir son dakika golüye sona eriyordu.
Liseden mezuniyet, üniversite döneminde yurt dışına gidiş gelişler, lisansüstü eğitim ve kariyer adımları derken Subbuteo artık çocukluğumdan kalan bir oyuncak olarak dolabımdaki yerini aldı. Arada sırada kabaran nostalji damarım ve denk gelip aldığım birkaç yeni figür dışında Subbuteo artık adı geçtiğinde gülümseten bir oyundu benim için. Ta ki bu yazı için oyunun geçmişini araştırana kadar.
Eğer ‘Z Kuşağı’na dahilseniz bu oyunu duymamış olma ihtimaliniz hayli yüksek. Çünkü Subbuteo’nun dijital dünyaya tek bağlantısı YouTube’daki sınırlı sayıdaki videolardan oluşuyor. Ama siz de benim gibi otel dikilmiş bir semte uğradıktan sonra attığınız zarla direkt hapse girip Monopoly tahtasını yere atma eğiliminde olan bir nesilden geliyorsanız, bu oyunun tarihi sizin de ilginizi çekecektir.
‘Masabaşı Sporların’ Doğuşu
1916’da Brighton’da dünyaya gelen Peter Adolph’ün çocukluğu Londra’nın batı yakasında geçti. İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere Kraliyet Hava Kuvvetleri’nde görev alan Peter’ın, savaş sonrasında yeni evlerinin olduğu Turnbridge Wells’e döndüğünde kafasında yalnızca bir hedef vardı: Kendi işinin sahibi olmak. Tabii savaş sonrası ekonomik şartlarında orta gelir düzeyinde bir aileden gelen biri için bu iddialı bir hedefti. Bırakın kendi işini kurmayı, çalışacak bir iş dahi bulmakta zorluk çekecekti. Futbol dışındaki en büyük hobisi olan ornitoloji (kuş bilimi) ve doğa tarihi üzerinde yoğunlaşacak ve bu alanlarla birçok insanın ilgilendiğini fark edecekti. Ancak ilkbahar ve yaz aylarında kazandığı paranın ardından kış aylarında bu işten gelir sağlanamadığı ortaya çıktı. Sıradaki adımsa savaş sonrası tekrar hareketlenmeye başlayan spor sektörüydü.
Peter’ın ailecek oynanabilecek bir masaüstü futbol oyunu yaratma fikri aslında orijinal bir fikir değildi. 1890’lardan bu yana üzerinde çeşitli denemeler yapılan oyunlar vardı ancak 1929 yılında Liverpool’da William Keeling tarafından piyasaya sürülen Newfooty oyununa kadar hiçbiri ticari bir gelir yaratma noktasına ulaşamamıştı. Peter, bir örtünün üzerinde metal tabana oturtulan karton futbolcu figürlerini ittirerek oynanan bu oyunu beğeniyordu. Oyunu nasıl geliştirebileceği üzerine kafa yormaya karar verdi. Oyuncu figürlerinin hareketleri, oyunun akıcılığı, gerçek futbol dinamiklerine yakınlığı ve oyun kuralları üzerine birtakım değişiklikler yaparak yeni bir oyun dizayn etti. O kadar hevesli bir girişimciydi ki oyununu pazarlamak için daha net bir isim bile bulmadan ‘Bir Spor Oyunu’ adıyla Boy’s Owl dergisine bir ilan verdi. İlan ön sipariş içindi ve ilan yayınlandığında elinde oyunun hazır bir prototipi bile yoktu!
Tarihler 1946’yı gösterirken bir yandan ornitoloji hobisi üzerinden girişimlerde bulunuyordu ve nihayet şans yüzüne gülmüştü. Amerikalı bir koleksiyoner ona ulaşmış ve kuş yumurtası koleksiyonuna bir değerleme yapmasını istemişti. İlk bulduğu bileti aldı ve Kraliçe Elizabeth gemisiyle ABD’ye doğru yola çıktı. Bu yolculuğun aslında onun hayatını hiç beklemediği bir şekilde değiştireceğinin farkında değildi. New York’a vardığının ikinci gününde Londra’dan gelen telgrafla henüz adını dahi koyamadığı ama reklamını yaptığı masa futbolu oyununu satın almak için yüzlerce başvuru aldığını öğrendi. İşlerini tamamlayan Peter İngiltere’ye dönecek ve kendisine ciddi bir servet kazandıracak olan Subbuteo oyununun üretimini hayata geçirecekti.
Oğlu Mark Adolph 2006 yılında yazdığı ‘Growing up with Subbuteo’ kitabında tüm ailenin QPR taraftarı olmasının sebebini babasının çocukluk evine yürüme mesafesinde olan Loftus Road’daki maçlara gitmesine bağlıyor. Hatta Peter’ın QPR’ın ezeli rakibi Brentford’un altyapı seçmelerine katılıp takıma seçilememesinin de etkisi olduğunu düşünüyor. Ancak Peter’ın hayatındaki en büyük hobisinin ornitoloji olduğunu da ifade ediyor. O kadar ki, Subbuteo oyununun ismi bile aslında onun kuşlara olan ilgisinden ortaya çıkmış.
Peter, oyununa gelen yoğun ilgi sayesinde büyük bir potansiyelle karşı karşıya olduğunu fark edecekti. Patent başvurularını tamamlamak için oyununa bir isim vermesi gerektiğinden önce Hobby ismini deneyecek ama çok genel bir tabir olduğundan kabul görmeyecekti. Hobby, yani Türkçe anlamıyla hobi, bir yandan boş zamanlarımızda keyif almak için yapılan aktivite anlamına gelirken aslında Peter için bu anlamın ötesinde en sevdiği kuşlardan biri olan ve ornitolojide Eurasian Hobby (Delice Doğan) olarak geçen kuşun ismini kullanmak istemişti. Bu başvurusunda başarılı olamadığındaysa gene aynı kuşun Latince bilimsel adını kullanacaktı: Falco Subbuteo.
Dünyaya Yayılıyor
Subbuteo’nun çıkış hikayesinin ardından başta Mark Adolph’ün kitabı ve oyun üzerinde yazılmış birkaç kaynağın yanı sıra Subbuteopia belgeseli sayesinde önce İngiltere, sonra Avrupa ve Amerika’da oyunun nasıl yayıldığını görebiliyoruz. Aslında Barcelona’da üretimin yapılması ve Peter’ın İspanya’yla daha yakın ilişkileri olmasına rağmen oyunun İtalya’da neredeyse İngiltere’deki kadar yaygın olduğunu görüyoruz.
Oyunun tarihini daha iyi anlamak için 1970’ler öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırmakta fayda var. 1970’ler öncesine baktığımızda Güney İngiltere’den çıkan ve 10 seneden kısa sürede Avrupa’ya yayılan bir fenomen oyundan bahsedebiliyoruz. Bu noktada bazı kırılma noktalarından bahsetmek gerekiyor.
1957’de Subbuteo’nun öncülü olan Newfooty rekabete daha fazla dayanamayacak ve Subbuteo firmasına satılacaktı. Dolayısıyla bu alanda neredeyse monopol halinee gelen Subbuteo’nun büyümesi de ivme kazandı. 1966 oyunun en büyük ilerleme kaydettiği yıllardan biriydi çünkü Dünya Kupası’na ev sahipliği yapan İngiltere dünya şampiyon olduğunda Subbuteo da bu ilgiden payını alacaktı.
1968 yılında ise dönemin meşhur oyuncak firması Waddingtons Peter’a karşı çıkamayacağı bir teklif yapacak ve Subbuteo’yu bünyesine katacaktı. Bu satışın ardından Peter şirketin CEO’su görevine devam etti ve ekibini korudu. Ancak Subbuteo artık onun şirketi değildi ve bu şekilde iki yıl daha dayanabilip 1970’te istifa etti.
1970’lerden itibaren Subbuteo’yu hem büyük başarılar hem de büyük sarsıntılar bekliyordu. Waddingtons’ın yatırımları sayesinde uluslararası alanda da genişleyen bir kitleye sahip olan bu oyun, 1972’de Britanya Uluslararası Oyuncak Fuarı’nda ‘Yılın Oyuncağı’ seçilecekti.
1970 aynı zamanda ilk Subbuteo Dünya Kupası’nın da düzenlendiği yıldı. Meksika 1970 Dünya Kupası’na ev sahipliği yaparken aynı dönemde Londra’da da masa başında bir başka kupa oynanıyordu. İlk Subbuteo Dünya Kupası’nı Belçika’yı yenen Batı Almanya kazandı. Bu gelenek 1994’te Amerika Birleşik Devletleri’nde düzenlenen kupaya kadar sürecekti.
1976’da kurulan Subbuteo Kulübü’nün ilk başkanının o dönemde henüz yeni emekliye ayrılmış olan efsanevi Liverpool Menajeri Bill Shankly olması oyunun futbol dünyasında da hayli ilgi çektiğini gösteren örneklerden yalnızca biri konumunda.
80’ler Subbuteo için duraklama devri niteliğinde geçti. Her ne kadar düzenli olarak Avrupa Şampiyonası ve Dünya Kupası organizasyonları yapılsa da ticari olarak istediğini alamayan Waddingtons üretimde küçülmeye gitti ve piyasaya sunduğu özelleştirilmiş takımların sayısını azalttı.
1992’de Almanya’nın Hamburg kentinde kurulan Uluslararası Masa Sporları Futbol Federasyonu (Federation of International Sports Table Football, FISTF) sayesinde ilk defa küresel bir çapa ulaştı ve öncesinde firma odaklı ilerleyen yarışmalar böylece uluslararası bağımsız bir federasyon tarafından düzenlenmeye başladı.
1994 yılı ABD’de ilk defa düzenlenecek FIFA Dünya Kupası sebebiyle adeta ‘futbol yılı’ ilan edilmişti. Bunu fırsat bilen Amerikan oyuncak devi Hasbro firması İngiliz Waddingtons firmasını satın alarak Subbuteo’nun duraklama dönemine son verdi ve oyunu Amerikan pazarına sundu.
O tarihten bu yana önce iki yılda bir, 2000’den itibarense her yıl düzenlenen FISTF Dünya Kupası oyunun en iyi oyuncularının bir araya geldiği yegane yarışma konumunda.
2018 yılında Dünya FISTF Kupası’nın her iki yılda bir düzenlenmesine karar verilse de, 2020 sonbaharında İtalya’nın Roma kentinde düzenlenmesi planlanan bu turnuva COVID-19 sebebiyle 2021’e ertelendi.
Çocukluğumuza Açılan Pencere
Subbuteo, ülkemizde pek yaygın bir oyun değil ve meraklılarını organize edecek bir yapı da bulunmuyor ne yazık ki. Ancak özellikle Avrupa’da hala çok sayıda oyuncu ve koleksiyonerin olduğunu görebiliyoruz.
Oyun üzerine popüler kültürden örnekler vermek gerekirse ilk akla gelen Nick Hornby’nin meşhur futbol kitabı Futbol Ateşi’nden (FeverPitch) uyarlanmış ve aynı isimli 1997 yılı filmindeki Subbuteo sahnesini gösterebiliriz. Bir diğeri ise İngiliz Massive Attack grubunun 1991 yılında yazdığı ‘‘Five Man Army’’ şarkısında bu oyundan bahsetmesi olabilir.
Subbuteo, bir oyun olmasından öte çok sevdiğimiz futbolu sahada oynamak ve televizyonda seyretmenin yanı sıra ailemizle ve sevdiklerimizle paylaşabilmemiz adına önemli bir imkan aslında. 60 seneden fazla bir süre zarfında zor zamanlar geçirse de yok olup gitmemesindeki en büyük etkenlerden biri de budur belki de.
Günümüz çocukları dijital çağın da onları yönlendirmesiyle masa oyunlarına çok hakim değiller. Belki de böyle bir imkanın varlığından dahi haberleri yok. Kim bilir, belki de çocukluğumuza açılan bir pencere olan Subbuteo’yu onları biraz olsun dijital dünyalarından çıkartıp kutu oyunlarının analog dünyasıyla tanıştırmak için kullanabiliriz.