– Bir Onur ERDEM yazısı –
Arsenal, 1995’te Kupa Galipleri Kupası finalinde Real Zaragoza’nın karşısına son şampiyon olarak çıktı. Favoriydiler de… Ama sürpriz bir oyuncu sahne aldı ve Londra’dan Çanakkale’ye herkesi şaşırttı…
Çanakkale’de pansiyondan bozma bir otelin denize bakan beton bahçesindeyim. Sırtım otele, yüzüm denize dönük. Önümde bir futbol topu, karşımda ise bahçedeki kısıtlı kum alanda üç-dört metre arayla dikilmiş iki plaj şemsiyesinin arasında yerini almış ve şu an adını unuttuğum Galatasaray altyapı kalecisi duruyor. Şutu beton zeminden çekiyorum, kale kum hizasında olduğu için yaklaşık 30 santimlik kot farkı, iki direk arasındaki bölgeyi verimli kullanmamı engelliyor. Yine gol değil… Ve bu birkaç kez daha tekrarlanacak.
Yıl 1995, 11 yaşındayım. Ben, annem, babam, en yakın arkadaşım, onun annesi ve babası olmak üzere altı kişilik kompakt bir tatilci grubuyuz. Büyükler, Kurban Bayramı tatilini geçirmek için Küçükkuyu’yu tercih etmiş, biz de çocuklar olarak peşlerinden sürüklenmişiz ama şikayetçi de değiliz açıkçası; yaklaşık bir ay sonra Lise Giriş Sınavı’na gireceğiz ve öncesinde her türlü hava değişikliği teklifine açığız.
Otele yerleştikten sonra sahile iniyoruz. Bizler gibi çekirdek bir aile daha var, yan yana üç şezlongda uzanıyorlar. Çocuk biraz iri yarı, sonradan Galatasaray altyapısında kaleci olduğunu öğrenecek ve tatilimin geri kalanını kendisine gol atmaya çalışmakla geçireceğim. Ancak kaleci eldivenlerini tatile getirmiş hevesli bir futbolcu adayı karşısında şansım pek de yaver gitmeyecek. Yine de o günlerde herkes benim kadar şanssız değil, mesela Nayim…
10 Mayıs akşamı otelin teras katında yemeklerimizi yemiş, 55 ekran bir televizyonun karşısında yerlerimizi almış, yayılıyoruz. Arsenal ve Real Zaragoza, Kupa Galipleri Kupası’nın finali için Parc des Princes’in çimlerine çıkmış. Henüz Arsenal taraftarı olmayan ben, sırf öncesinde adını daha çok duymaktan sebep, kendimi bir anda Arsenal’i desteklerken buluyorum. Çok sonraları, bu geçici tercihimin bir sabite dönüşeceğinden ve o gece yaşadığım hüznün çok daha büyüklerine şahit olacağımdan habersiz, maçı seyretmeye koyuluyorum.
İkinci yarının ortalarında Juan Esnaider manyak bir gol atıyor. Kalede henüz at kuyruksuz David Seaman var ama öyle bir şut ki bu; Seaman olsa da olur, olmasa da… Devamında “Ah ulan!” demeye kalmadan birkaç dakika içinde Arsenal’in beraberlik golü geliyor, rahatlıyorum. 1-1 biten 90 dakikanın ardından maç, uzatma devrelerine taşınıyor. Futbola dair en sevdiği şeylerden biri seri penaltılar olan bir çocuk için gayet verimli bir 30 dakikanın akabinde sağ salim 120. dakikaya kadar geliyoruz. Derken…
Artık maç bitsin diye yapılan gelişigüzel bir vuruşta top yerden sekiyor, Martin Keown topu kafayla uzaklaştırmak isterken orta çizgi ile sağ taç çizgisini birleştiren köşenin birkaç adım ötesindeki Nayim’e doğru gönderiyor, o da göğsüyle önüne sektirdiği topa yarın yokmuşçasına abanıyor. Topun çok fazla yükseldiğini, hatta kadrajdan çıktığını hatırlıyorum, kadraja yeniden girdiği anda da Seaman’la birlikte Arsenal kalesinin içine düştüğünü…
Hatırladığım bir şey daha var; kalenin içinde öylece duran top ve onun hemen bir metre arkasında, sağ dirseğine dayalı hâlde yan oturan Seaman… Kalabalık bir ortamda yere düştükten sonra hiçbir şey olmamış gibi tavır alır ve kendinizi bozmamış gibi davranırsınız ya, öyle bir oturuştan bahsediyorum; sanki az önce uzaydan gelen bir topu içeri alan, almakla kalmayıp kıç üstü kalenin içine yuvarlanan siz değilmişsiniz de bu büyüleyici anın şok ve şaşkınlık içindeki şahitlerinden biriymişsiniz gibi…
Seaman’ı muhtemelen bu yüzden pek sevmedim ben, sonradan Arsenal taraftarı oldum ama gene de ısınamadım. Nayim’e de çok kuruldum; hem hayatımın ilk Arsenal hayal kırıklığının başrolü olduğu hem de beni o gece cümlesiz bıraktığı için… Golden sonra “Ben olsam kurtarırdım” demişti de yanımdaki kaleci adayı, bütün gün kendisine gol atmaya çalışıp beceremediğimden “Nah kurtarırdın!” diyememiştim. Bilakis “Aynen abi” diye mırıldanabilmiştim sessizce. Oysa insan kendini bu kadar düşürmemeli, Seaman da olsa, ben de…