Kaleci ve vuruşu yapan arasında bir düello olarak görülen penaltılara farklı bir boyut kazandıran futbolcular vardı. Daha önce hiç yapılmamış bir vuruşla o iki kişilik sahneye üçüncü birini sokarak hem herkesi şaşırtmış hem de isimlerini tarihe kazımışlardı.
Oyunun durduğu bir bölüm, ancak hiç olmadığı kadar gerilim dolu. Skoru, dolayısıyla oyunun kaderini değiştirmeye en yakın an. Başka hiçbir sporda olmayacak kadar önemli ve bazen inanılmaz derecede duygu yoğunluğu barındıran dondurulmuş vakit, yani yaşama dair bütün canlılığı içinde barındıran ölü bir zaman! Hayatı boyunca diyalektik metodolojiyi anlatmaya çalışan Bertell Ollman’ın kitaplarına konu olacak kadar karşıtlıkları barındıran bileşimsel dans: Penaltılar.
Penaltı noktasının tam ortasında duran bir topun, bir yanında topa vuran, diğer tarafında topu tutan. Karşıtlığı birlik içerisinde barındıran sembolik beyaz nokta etrafında oynanan iki kişilik simbiyotik gösteri. Ya da neredeyse iki kişilik!
1957 yılının 1 Mayıs günü Kuzey İrlanda’nın Başkenti Belfast’ta yer alan Windsor Park Stadı’nda herkesi şaşkınlığa sürükleyen, sıra dışı bir topun ağlarla buluşma sahnesi ortaya çıkmıştı. Kuzey İrlanda ve Portekiz takımları 1958 Dünya Kupası için mücadele ediyorlardı. Kuzey İrlanda maçta 2-0’lık üstünlüğü bulmuş, rahat bir maç çıkarıyordu. İlerleyen dakikalarda bir de penaltı buldular. Topun başına gerçek anlamda bir Tottenham efsanesi olan Danny Blanchflower geçmişti. 35 bin seyirci, 90 dakikanın en canlı ölü anında bu iki kişilik gösteriye odaklanmıştı. Herkes aynı yere bakıyordu. Tam bir sessizlik hakimdi statta. Ancak işin ilginç yanı top ağlarla buluştuğunda da Kuzey İrlanda’yı desteklemeye gelen taraftarların sessiz kalmaya devam etmesiydi. Birçoğu şaşkınlık içinde etrafına bakıyor, olanları anlamaya çalışıyordu. Aslında taraftarların anlamadığı bir durum, oyunun gidişatı için pek önemli olmayabilirdi ancak maçı yönetmekle görevli olan hakem de neler olduğunu anlamamıştı.
Bundan neredeyse 60 yıl sonra Şubat 2016’da yapılan penaltı vuruşunun ise hakem açısından kafa karıştırıcı bir yanı yoktu. Düdük çalındığından Messi topu doğrudan kaleye göndermek yerine, sahneye üçüncü bir kişinin girmesine izin vererek topu Suarez’in önüne yavaşça yuvarlamış, Uruguaylı forvet de hayatının en rahat gol vuruşlarından birine imza atmıştı. Ancak bu gol elbette bu tür bir penaltı vuruşunun ilk kez kimin tarafından yapıldığı tartışmalarını beraberinde getirmişti. Akla ilk gelen 2005 yılında Pires ve Henry tarafından yapılan olağanüstü kötü penaltı denemesiydi. Ancak biraz daha tarihi kurcalamak isteyenler karşılarında Johan Cruyff’u bulacaklardı.
Yeni icat edilen buhar teknolojisini denizden kara parçası elde etmek ve ülkenin fiziksel boyutunu değiştirmek için başarıyla kullanan Hollandalıları tanımlamak için şu söz kullanılıyor: “Dünyayı Tanrı, Hollanda’yı Hollandalılar yaratmıştır.” Bu sözün Hollanda futbolu adına ne anlam içerdiğini araştıran gazeteci David Winner, total futbolun aslında geometrik bir alan hesabı olduğunu ve bu futbol anlayışının o alanın boyutlarını esnetebileceğini söyler:
“Rinus Michels ve Johan Cruyff yeni nesil futbolcuların kapasitesinden faydalanarak futbol sahasının boyutlarını değiştirdi. Total futbol her şeyden önce futbol sahasının boyutlarının esnek olduğu ve o sahada oynanan takım tarafından değiştirilebileceği fikri üzerine kurulmuş kavramsal bir devrimdi.”
Cruyff için penaltı için ayrılan alanı, üçüncü bir kişiyi sokarak esnetmek ve gol vuruşu açısını genişletmek çok da zor olmadı. Aralık 1982’de Sarı Fare penaltı vuruşu için Ajax formasıyla ilk kez topun başına gelmişti. 250 kez formasını giydiği bu takımda ilk penaltı vuruşunu yapmak üzereydi ve adına yakışır bir şekilde farklı bir şeyler yapması gerekiyordu. Yaptı da! Topu direk kaleye göndermek yerine takım arkadaşı Jesper Olsen’in koşu yoluna yuvarladı. Helmond Sport kalecisi şaşkınlıkla Olsen’in önüne doğru fırladı. Ancak Olsen topu tekrar arkadaşına aktardığında Cruyff’un önünde bomboş bir kale vardı.
Daha sonra, kaleci Otto Versfeld, o penaltı anında olanı biteni basına şöyle anlatmıştı: “Tamamen afallamıştım. Cruyff topa dokunduğunda henüz ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.” Cruyff maçtan sonra bunun taraftarlara bir Noel hediyesi olduğunu söylerken gazeteciler bu kimin fikriydi diye Olsen’i sıkıştırmıştı:
“Ne düşünüyorsunuz? Ben 21 yaşındayım. Johan 35. Tabii ki onun fikriydi. Eylül ayında bu vuruş üzerine birkaç kez çalışmıştık. Asıl eğlenceli olan ise gol olduktan sonraki o çok keyifli birkaç saniyeydi. Herkes bu kurallara uygun mu diye düşünüyordu.”
Aslında bu pas penaltısı, Hollanda’dan ya da onunla özdeşleşen total futbol anlayışından çıkmış değildi. Cruyff-Olsen ikilisinin vuruşundan 15 sene önce Haziran 1957’de Brüksel’de oynanan bir maçta bu kez sahnede bir Belçikalı vardı. 1958 Dünya Kupası elemelerinde Belçika, İzlanda ile kendi evinde oynuyordu. Maç Belçikalıları için büyük bir keyifle izlenen müsabakaya dönüşmüştü. Zira skor 6-1’di. Daha sonra kazanılan bir penaltıda topun başına gelen oyuncu daha önce altın ayakkabı sahibi olan Rik Coppens oldu. Ancak bu kez ne Messi ne de Cruyff gibi üzerinde çalışılan bir şeyi uygulama niyeti yoktu. O, penaltı çizgisine doğru ilerlerken aklında olanı sahadaki kimse bilmiyordu. Takım arkadaşı Andre Pieters’in yanından geçerken arkadaşının anlayacağını umarak sadece iki kelime söyledi: “İki dokunuş.”
Topu Pieters’in koşu yoluna yuvarladığında, umudunun boşa çıkamadığını gördü. Pieters hızla fırladı yerinden ve kaleci ona ulaşmadan topu tekrar Coppens’e kazandırdı. Belçikalı boş kaleye yuvarladı topu.
Coppens, Belçikalılar için çok büyük bir oyuncuydu. Oynadığı dönemde Belçika futbolu için gurur kaynağı olmuştu. Ancak söz konusu futbol olunca, onu yönetenler, bütün anlayışlarına sinmiş olan ağır muhafazakarlığı, yeni ve farklı olan bir şeyi görünce kusmaya alışkındılar. O penaltı vuruşundan sonra da aynı şey oldu. Belçika Futbol Federasyonu büyük bir kızgınlıkla bu vuruşu centilmenliğe aykırı olarak tanımladı ve belki de maçın 8-3 sonuçlanmasına da güvenerek rövanş için Coppens’in kadroya alınmamasını sağladı.
Bundan bir ay önce, yazının başında da anlatıldığı gibi hakem, ilk kez tanık olduğu bu tür bir penaltının karşısında neye uğradığını şaşırmıştı. Danny Blanchflower Kuzey İrlanda adına topun başına geldiğinde pas penaltısının tarihte bilinen ilk örneğini uyguladı. Topu yavaşça takım arkadaşı Jimmy Mcllroy’un önüne yuvarladı. Macllroy, arkasındaki rakibinin kendisini hızla kovalamasına aldırış etmeden topu rahatça köşeye yolladı.
Tribünlerde oluşan sessizliğe ve soru işaretlerine hakemin de şaşkınlığı eklendi. Bir süre kimsenin hiçbir şey anlamadığı, o garip birkaç saniye süren sessizliğe hakemin düdüğü nokta koydu. Hakem atışın tekrar edilmesini istedi. Blanchflower bu kez kendi vurdu topa, o da gol oldu ve takımını 3-0 öne taşıdı. Ancak birkaç dakika önce yaptığı vuruş, 1891’de İngiltere Futbol Federasyonu tarafından kural kitapçığına eklenen penaltı kuralının ardından sahalarda görülmüş, bilinen ilk üç kişilik penaltı sahnesini ortaya çıkarmıştı. Daha sonra bu vuruşu tekrar eden diğer oyuncular yüksek ihtimalle ondan esinlenmişti ve ilk yapıldığında herkesi şaşkınlığa ve sessizliğe gömen o vuruş, tekrarlandığı İngiltere, Belçika, Hollanda gibi ülkelerde de aynı duygulara neden olmuştu. Blanchflower, bugün bile aynı vuruş tekrarlandığında futbol izleyenleri şaşkınlığa düşürecek şahane bir anda yaratıcılığıyla başrole çıkmıştı.