O gün bu topraklarla 23 Nisan Millî Hakimiyet Bayramı ve aynı zamanda Çocuk Haftası kutlanırken Ege’nin karşı yakasında bambaşka bir heyecan vardı. Atina’da sahaya çıkan 11 kişi, meşin yuvarlak bayramının en keyiflisini yaşacaktı.
Tarih: 23 Nisan 1948… Yer: Leoforos Alexandras Stadı, Atina… Günlerden ise Cuma…
Türk Milli Takımı, Ağustos ayında Londra’da düzenlenecek Olimpiyatlara hazırlanıyordu. O gün kuruluşunun 25. yılını kutlayan ay-yıldızlıların rakibi Yunanistan’dı. Üstelik II. Dünya Savaşı nedeniyle verilen aradan dolayı 11 yıl sonra milli takım ilk kez sahaya çıkıyordu:
Cihat Arman (FB) – Murat Akyüz (FB), Vedii Tosuncuk (BJK) – Selahattin Torkal (FB), Bülent Eken (GS), Hüseyin Saygun (Vefa) – Fikret Kırcan (FB), Erol Keskin (FB), Ahmet Erol (FB), Lefter Küçükandonyanis (FB) ve Şükrü Gülesin (BJK).
Kaleci Cihat Arman dışında takımdaki tüm futbolcular ilk kez A Milli formayı giyiyordu. Herkes, o haftanın anlam ve önemine uygun, çocuklar gibi şendi. İlk kez formayı giyenler arasında annesi Rum olan Lefter de vardı. Bu durum da en çok Yunan seyircileri hoşnut etmiyordu.
Macar çalıştırıcı Ignac Molnar yönetiminde Türkiye maça fırtına gibi başlıyor, yıllardır maç yapmamanın verdiği özlem ataklara yansıyordu. Yunanlılar da onlardan eksik kalmıyordu. Ama 9. dakikada sağaçık Fenerbahçeli Küçük Fikret (Kırcan), sürdüğü topu sol bir şutla ağlara gönderiyordu. Gooool…. On dakika sonra ise bu sefer sahneye Lefter çıkıyordu. Beşiktaşlı Şükrü Gülesin’den aldığı topla ceza sahasına giren Lefter, karşısında o dönem Yunanistan’ın en büyük futbolcusu Muratis’i buluyordu. Birinci çalım… İkinci çalım… Üçüncü çalım… Derken Lefter, Muratis’i pazara değil ama agoraya gönderiyordu. Bu sefer de karşısında kaleci Delevinias’ı bulan Ordinaryus, onu da güzel bir çalımla geçiyor ve topu adrese yani ağlara postalıyordu: 2-0. Özellikle bu golden sonra Yunan seyircilerin tepkisi iyice artacaktı. Ağza alınmayacak hakaretler hatta küfürler ister istemez (o dili iyi bilen) Lefter’in kulağına gidecek, gözleri dolacak ama bu durum onu daha da hırslandıracaktı. Türk Milli Takımı muhteşem bir futbol sergiliyordu. Ama sahanın tartışmasız yıldızı Lefter’ti… İkinci yarı soliçleri Vikelidis’in ayağından bir gol bulan Yunanistan “acaba” derken, dört dakika sonra Lefter’in pasında topla buluşan Şükrü Gülesin’in golü mavi-beyazlıların tüm umutlarını bitiriyordu. Türkiye’nin uzun yıllar sonra oynadığı bu ilk milli maçta, egemenlik 3-1’lik skorla kayıtsız şartsız ay-yıldızlıların oluyordu. Yurtta bayram havası ikiye katlanıyor, İstanbul’da gece fener alayı düzenleniyordu.
Maç 90 dakikanın sonunda bitse bile tribünlerin Lefter’e tepkisi bitmiyordu. Bazı hırçın Yunanlar ona saldırıyor hatta kimisi portakal atıyordu. Bu duruma hiç tepki vermeyen Lefter ise ertesi gün gazetede okuyacağı bir habere çok üzülecekti: “Türkiye yenilgisine üzülen bir Yunanlı, Akropolis’ten aşağıya atlayarak intihar etti.”
Bu ilklerle dolu maçın asıl ilginçliği ise hikayenin başlangıçındaydı. Gelin, kapanışı o anıyla yapalım: Daha Türkiye Milli Takımı’nın Atina yolculuğunun başlarıdır. Etrafını çeviren gazetecilerin yönelttiği “Maçın sonucu ne olur?” sorusuna ilk kez milli olan Lefter bir çocuk edasında cevaplar: “Türk Milli Takımı 3-1 galip gelecek. Golleri; Fikret, Şükrü ve ben atacağım.”