80’leri kötü geçiren Milan ve Şampiyon Kulüpler Kupası’na hasret Real Madrid arasındaki en unutulmaz maç karşınızda…
Belçikalı hakem Alexis Ponnet, ilk dakikada çaldığı düdükle maçı durdurmuştu. Maçın adına yakışır bir kariyere sahip olan 50 yaşındaki hakemin bu düdüğüne anlam veremeyen on binler hatta milyonlar, bir süre sonra tarihe tanıklık ettiklerinin ilk sinyalini almaya başladı. 15 Nisan Cumartesi günü oynanan Nottingham Forest – Liverpool maçında yaşanan rezalet, tarih sayfalarına Hilsborough Faciası olarak geçmiş, 96 kişi yaşamını yitirirken 766 kişi de yaralanmıştı. İşte Ponnet’in bu düdüğü, bu rezalette yaşamını yitirenler için bir saygı duruşuna davet niteliğindeydi. San Siro’da toplanan on binler bu davete kayıtsız kalmadı ve San Siro cehennemini kısa da olsa bir sükûnet kapladı. İngilizlerin futbol ayıbını bir futbol ziyafeti ile unutturma zamanı gelmişti…
Gün, Türk futbol severler için iyi başlamamıştı aslında. Neuchatel ve Monaco maçlarında tarih yazan Galatasaray, Steaua Bükreş karşısına çıktığı yarı final rövanş maçında 1-1’lik skorla sahadan ayrılmış ve Şampiyon Kulüpler Kupası’na veda etmişti. Akşam seansı ise uyuyan iki devin mücadelesine sahne olacaktı. Kupada son finalini 1969’da oynayan ve kazanan Milan, 80’lerin başında bir final görse de kupa hasretini 1966’dan beri çeken Real Madrid karşısındaydı.
19 Nisan 1989 Çarşamba gecesi San Siro çimlerine çıkan yıldızlar, 73.112 seyircinin yanı sıra ekranları başına geçen milyonların da gözlerini kamaştırmak için yeterliydi. Baresi, Maldini, Donadoni, Ancelotti gibi İtalyan yıldızlarının yanına Frank Rijkaard’ı da ekleyen Milan, Portakal Triosu’nu tamamlamıştı. Bütün gücünü (!) bu dehalardan oluşan takımı kurmak için kullanan Berlusconi, lider olarak da bir diğer deli-deha bileşimi bünyeyi, ArigoSacchi’yi seçmişti. İlk maçta Van Basten’in golüyle 1-1’lik beraberlikle sahadan ayrılan kırmızı siyahlılar, klasik çubuklu formasıyla San Siro’daki gösteride yerini alıyordu.
1985 ve 1986’da UEFA Kupasını üst üste müzesine götürerek bir ilke imza atan Real Madrid ise eflatun – beyaz olan renklerine ihanet edercesine giydiği mavi formayla sahnedeydi. Gordillo, Gallego, Chendo nam-ı diğer Porlan ve Butragueno gibi İspanyol yıldızlarına sahip Real Madrid’in yurt dışı kahramanları ise ‘Sarı Melek’ Schuster ve 80’lerde röveşata ile eş anlamı taşıyan Hugo Sanchez’di. Son iki sezonu İspanya şampiyonu olarak tamamlayan Los Blancos, cumartesi oynanan lig maçında CeltaVigo’ya 2-0 mağlup olsa da üçüncü şampiyonluk yolunda ilerliyordu.
Maça, ilk maçın da etkisiyle Real Madrid hızlı başladı. 1-1’lik dezavantaj ve Baresi komutasındaki İtalyan duvarının saldığı korku nedeniyle gol bulma çabaları başlamıştı daha ilk dakikalardan. Hugo Sanchez ve Butragueno’nun meşhur çapraz koşuları ve Schuster’in topu gerilerden alarak başlattığı hücumlar çoğu savunma için korku dolu olabilirdi ama komutan Baresi’nin liderliğindeki Costacurta, Maldini ve Tasotti için o kadar da zorlayıcı olmuyordu. Yetenekleriyle ördükleri savunma duvarının sağlam temeline ‘ofsayt tuzağını’ da ekleyen İtalyanlar, pasif ofsayt kuralının o dönemki boşluklarından yararlanarak rakiplerinin sinir katsayılarını dakikalarla orantılı olarak arttırıyordu. Soğukkanlılığı ve top tekniği ile döneminin en büyük liberosu olan Franco Baresi’nin yararlandığı ve günümüzde olamayan bir diğer hamle ise geri pastı. Milan savunması, Madrid hücumcularından pres yedikleri her an kalecileri Giovanni Galli’ye topu gönderiyor, Galli de eline aldığı topla püskürttüğü Madrid akınlarına karşı bir akın başlatma girişiminde bulunuyordu.
Dakikalar 18’i gösterirken, Milan’ın orta sahsının o dönemdeki şefi Carlo Ancelotti topu ayağına aldı. Yıllar sonra Andrea Pirlo’nun futbol dehasını sahaya yansıtan antrenör olacak olan Ancelotti, rakibini şık bir çalımla geçip, 80 model bir Andrea Pirlo şutunu Buyo’nun koruduğu kaleye gönderdi. Andrea Pirlo’ya kadar Milan tarihinin bir sezonda en fazla frikik golü atan oyuncusu olan Ancelotti’nin şutu, Fevernova ya da Jabulani ile atılmış olmasa da değişik bir falso alarak Buyo’yu avladı. Skor 1-0’dı ve futbol gösterisi şimdi başlıyordu…
Ortada olan karşılaşma İtalyanlara doğru kaymaya başlamıştı yavaş yavaş. İlk golden yedi dakika sonra Rijkard, ilk yarının sonunda ise Gullit çıktı sahneye ve saçlarını savurarak yaptığı ‘imza kafa vuruşu’ ile farkı üçe çıkarttı. Euro 88’de Dasaev’e attığı kafa golünü futbolseverlere hatırlatan 10 numaraların Bob Marley’i ilk yarıya nokta koymuştu. Milan resitaline dönüşen karşılaşmanın ikinci yarısı başlayalı birkaç dakika olmuştu ki bu sefer de Portakal Triosunun en golcüsü Van Basten aldı sazı ve farkı dörde çıkarttı. Donadoni’nin attığı ve skoru belirleyen golde ise Hayrettin’e taş çıkartan Buyo’nun hatası, Madrid taraftarının hafızasında yer edecek cinstendi.
Maç 5-0’lık skorla bitmişti bitmesine ama Milan’ın oynadığı futbol skordan daha çok büyülemişti futbol severleri. Tam 30 senedir Şampiyon Kulüpler Kupası’na hasret olan Milan, bu zaferle adını finale yazdırmış ve finalde de Steaua Bükreş’i 4-0 ezerek 90’ların başına damgasını vuracağını göstermişti. Totto Nero’yla üzerine ölü toprağı serpilen Milan dirilmiş ve Avrupa’nın tepesine göz dikmişti. Madrid ise uykusuna dokuz sene daha devam edecekti. İzlediği futbolla hipnotize olan Türk seyircisin ise Milan – Steau Finali’ndeki takımı belliydi: ‘Uzay Takımı Milan’.