-Bir Mustafa KOÇ yazısı-
Küçük ama önemli bir hata oyunu ne kadar değiştirebilir? Ya da bir hakem koskoca futbol tarihini değiştirebilir mi? Eğer oyunun adı futbolsa her şey mümkün.
Cruyff, futbol ve Hollanda denildiğinde her futbol severin, özellikle nostaljiyi de seviyorsa aklına gelecek ilk üç şeyden biri 1974 Dünya Kupası’dır. Saha kenarında Rinus Michels, sahada ise Johan Cruyff’un önderliğinde futbolun değişimine sahne olan Almanya 74, futbol tarihi açısından önemli bir kilometre taşı niteliği taşır.
Kupaya, Hollanda grubunu yenilgisiz lider tamamlayarak başlar. Oynadıkları oyun dikkat çeker. Öyle ki uluslar arası arenada bundan önce hiçbir başarısı olmayan küçük bir ülkeden beklenenin üzerinde bir performans vardır sahada. Ancak kupaya asıl damgayı ikinci turda kupanın favorilerini darmadağın eföttiklerinde vururlar. İlk maçta Arjantin’i dört golle geçerken Cruyff, attığı iki golün yanı sıra oynadığı oyunla da göz kamaştırır. Daha sonra Doğu Almanya 2-0’la geçilir. Grubun son maçında ise bir önceki Dünya Kupası’nın sahibi Brezilya’yı Neeskens ve Cruyff’un golleriyle 2-0 geçerler. İkinci turda üçte üç yapan Portakallar, bir diğer gurubun lideri, ev sahibi Batı Almanya ile finalde eşleşir.
İki yenilgisiz takım, iki muhteşem kadro ve sahada iki büyük yıldız Beckhenbauer ve Cruyff karşı karşıya gelirler. Bir futbol felsefesinin görücüye çıktığı kupa, yıllar boyunca unutulmayacak bir finalle sonlanır. Daha ikinci dakikada Hollanda penaltı kazanır. Topun başına kupa boyunca olduğu gibi Neeskens geçer ve vuruşu yine kupa boyunca olduğu gibi ağlarla buluşur. Ancak 25’inci dakikada bu kez penaltı kararı Almanlar için verilir. Almanlarda topun başına Breitner geçer. O da topu köşeden ağlarla buluşturur. Golden sonra Almanlar yüklenmeye devam eder. Daha devre bitmeden bu iş bitmelidir. Ki öyle de olur. 43’üncü dakikada yakışıklı çocuk Müller, yine yapacağını yapar. Yine dönerek yaptığı o temiz vuruşlardan biriyle ağları havalandırır ve skoru 2-1’e getirir. İkinci yarı Hollanda akıcı oyunuyla skoru çevirmeye çalışsa da Almanlara karşı bu işlemez. Malum, futbol ne olursa olsun sonunda Almanların kazandığı bir oyundur. Bir futbol felsefesinin Rinus Michels tarafından uyarlanmış hali ve daha sonra adına Total Futbol denilen seyirlik, finalde Almanlara kaybetse de tüm dünyanın takdirini kazanmıştır.
Aslında gönüllerin şampiyonu Hollanda olmuştur. Yıllar sonra, 2014’te verdiği bir röportajda Cruyff; “Belki de 74’ün kazananı bizizdir. Herkes bizi daha çok hatırlıyor.” diyerek bu durumu onaylıyordu. Ancak tüm bunların arasında herkesin unuttuğu bir maç vardı. Özellikle de o maçın bir anı.
74 Dünya Kupası elemelerinde Hollanda ve Belçika aynı grupta yer alıyorlardı. 16 takımın katıldığı bir turnuva için düzenlenen eleme o zaman çok daha fazla şey ifade ediyordu. Büyük futbol ülkeleri için bile bir formaliten öteydi. Sadece grup birincilerinin kupaya katılma hakkı elde edebildiği bir eleme süreci her zaman ciddiyet gerektiriyordu. Belçika ve Hollanda, Dünya Kupası eleme grubuna fırtına gibi başladılar. Fikstür azizliğinden Belçika, Hollanda ile olan ilk maçına kadar üç maç yapmış ve hepsini kazanmıştı. Hollanda ise sadece Norveç’le oynamış ve maçı 9-0’lık büyük bir farkla kazanmışlardı. Antwerp’teki ilk maç 0-0 bitti. Grubun iki favorisi yenişemediler. Tam bir sene sonra oynayacakları grubun son maçına kadar iki takım da rakiplerini yenerek yollarına devam ettiler. Tarihler 18 Kasım 1973’e geldi. Amsterdam’da bir araya gelen iki takım o güne kadar dokuz puan toplamayı başarmıştı. Hollanda, rakip fileleri 22 kez havalandırmışken, Belçika’da bu sayı 12’de kalmıştı. Ancak Portakallar, kalelerinde iki gol görmüştü. Avantaj ev sahibindeydi. Belçika’nın ise mutlak bir galibiyete ihtiyacı vardı. Olimpiyat Stadı’nda iğne atsan yere düşmeyecek bir kalabalık toplandı. Belçika teknik direktörü Raymond Goethals, tüm elemelerin aksine Hollanda’ya karşı “catenaccio” taktiği ile çıkmıştı. Golcü bir takıma karşı sonuca bu şekilde gidebileceğini düşünüyordu. Maç başladı. İşler Belçikalı teknik adamın düşündüğü şekilde gidiyordu. Sahanın en iyisi Cruyff’tü ama o da takım arkadaşlarına istediği pozisyonları hazırlayamadı. İkinci yarı daha da heyecanlı geçti. Hollanda yakaladığı iki net pozisyonu gole çevirmeyi başaramadı. Belçika’da çok fazla üzerlerine gelmiyordu. Skorun bu şekilde gitmesi Portakalların işe geliyordu. Ancak maçın sonuna doğru kader ufak ufak ağlarını örmeye başlamıştı. Maçın son dakikasında Belçika, ceza sahasının sol tarafından serbest vuruş kazandı. Tapun başına kaptan Paul van Himst geçti. Ceza sahasına ortaladığı topu Hollanda kalecisi Schrijvers ıskaladı. Arka direkteki Jan Verheyen’ne topu boş kaleye yuvarlamak kaldı. E, oda bu ulvi görevi eksiksiz yerine getirmişti. Belçika, maçın son dakikasında ihtiyacı olan tek golü atmıştı. Goethals’ın maç öncesi planı tuttu. Ancak Belçikalılar sevinirken eli havada ceza sahasına doğu koşan hakem belirdi. Onun orta sahaya doğru koşması gerekiyordu ancak tam tersi yönde ilerliyordu. Belçikalıların hayalleri yıkıldı. Hakem ofsayt kararı vermişti. Gol iptal oldu. Bir dakika sonra da maç bitti. Tertemiz gol ofsayt gerekçesiyle iptal edilmiş, Belçika hak ettiği turnuvaya katılmaktan olmuştu. Bu gol verilmiş olsa Total Futbol, daha görücüye çıkmadan belki de yok olacaktı.
Sonucunda bir futbol felsefesi, oyunu ne kadar değiştirebileceğini kanıtlama fırsatı buldu. Ancak bu durum, futboldaki tarihinin en büyük ülke rekabetini de doğurmuş oldu. Kırmızı Şeytanlar ve Portakallar o günden sonra yaptıkları her maçta rekabetin farklı bir boyutunu yaşadılar. Çok geçmeden de o günün intikamı alındı.
12 yıl sonra, bu kez 1986 Dünya Kupası arifesinde kader iki takımı karşı karşıya getirdi. Eleme grubunda iki takımda grubunu ikinci sırada bitirmişti. Play-off için iki eşleşmeler belli olduğunda Belçikalı futbolcular ellerini ovuşturuyordu. Belçika altın jenerasyonunun en formda olduğu zamandaydı. 80 Avrupa Şampiyonası’nda kupayı ellerinden kaçırmışlar, 82 Dünya Kupası’na grubundan lider çıkmayı başarıp, ikinci tura yükselmişlerdi. Hollanda ise büyük bir düşüş yaşıyordu. 74 ve 78 Dünya Kupaları’nda elde edilen iki ikincilik sonrası 82 Dünya Kupası’na ve 84 Avrupa Şampiyonası’na katılmayı başaramamışlardı. İlk maç Brüksel’de oynandı. Kırmızı Şeytanlar, kendi seyircisi önünde Hollanda’yı 1-0 yendi. Amsterdam’da rövanş maçı ise çok çetin geçti. İkinci yarıda Portakallar 60 ve 72’inci dakikada buldukları gollerle skoru 2-0 yaptılar. Ancak Belçika’nın daha söyleyecek sözü vardı ve o söz 74’ün intikamı niteliğindeydi. 85’inci dakikada Georges Grün attığı golle skoru 2-1’e getirdi. Maç da bu şekilde sona erdi. Deplasman golü avantajıyla Belçika, Meksika’nın yolunu tuttu. Hollanda ise şaşaalı günlerin artık tamamen bittiğini iyice hissetmiş oldu.
Leo Beenhakker, derde deva olamamıştı. Rinus Michels tekrar görevin başına geçti ancak Hollanda futbolunda tekrar Cruyff rüzgarları da esmeye başlamıştı. 1984’de futbolu bırakan yıldız, 85’te Ajax’ta teknik direktörlüğe başlamış ve sahadaki oyunun yanı sıra alt yapıya da el atmıştı. Onun ortaya çıkardığı düzen ilk önce Ajax’ı, sonra tüm takımları etkiledi. Daha sonra ise Hollanda futbolunun tekrar yükselişini sağladı. 1988’de Renus Michels yönetimindeki Hollanda bu kez finali kazanmayı başardı ve Avrupa Şampiyonu oldular. Cruyff’un yönettiği Ajax’ta birlikte çalıştığı beş oyuncu da ödül töreninde Avrupa kupasını kaldırmak için sıradaydı. O dönem Milan’da oynasa da yine Cruyff’un tedrisatından geçen van Basten de gol kralı oldu. Oyunu değiştiren adamlar tekrar sahneye çıkmayı başardılar. Hem de bu kez kazanarak bunu keyfini de çıkarmayı bildiler.
Futbol sayısız öngörülemeyen değişkenleri barındırır. İptal edilen bir gol oyunu değiştirme ve sonraki nesillere bambaşka bir futbol izleme şansı doğurdu. Tam tersi olsaydı, belki de Curyff gibi bir mucize Dünya Kupası görmeyen bir yıldız olarak kalacaktı. Kim bilir? Ve tüm bunlar küçük ama önemli bir hata yüzünden gerçekleşti.