Alan Mullery milli takıma çağrı anlamına gelen federasyonun yeşil mektubunu evine gittiğinde almıştı. Bu mektup aynı zamanda birkaç gün sonra Avrupa Şampiyonası için bir ilkin yaşanacağının da habercisiydi.
1968 yılıydı. Futbol sahasında Avrupa Şampiyonası ve İngiltere tarihi adına bir devrim yaşanmak üzereydi. 1968 Avrupa Futbol Şampiyonası’nın[1] yarı final ayağında İngiltere, Yugoslavya’yla eşleşmişti. Bitime sadece üç dakika kala Yugoslavların “George Best’i” olarak ün yapan Dragan Dzajic, attığı golle takımını öne geçirmişti. Kalan dakikalarda İngiltere, kendisi için bir kupadan çok daha fazlasını ifade eden bu maçı kurtarmak için gol arıyordu. O dakikalarda Booby More orta saha çizgisinde topu Alan Mullery’le buluşturdu. Ancak tam o anda Yugoslavya’nın en sert oyuncusu Dobrivoje Trivic’in kramponları baldırına saplandı.
“Kramponlarındaki şey, her ne idiyse hiç de hoş değildi ve baldırımın arkasına baktığımda kıpkırmızı olduğunu gördüm. Kan boşalıyordu ve kalbim gerçekten çok hızlı atıyordu“
Trivic’in bu müdahalesinin ardından Mullery maç boyunca yüksek olan tansiyonun ve yedikleri golün de etkisiyle dönüp Trivic’in kasıklarına tekmesini salladı.
“Katıksız bir öfkeyle döndüm ve kasıklarına vurdum. Onu patates çuvalı gibi yere serdim.”
Her şey kısa bir süre içinde olup bitmişti ancak ardından gelişenler hem futbolu hem de Mullery’nin hayatını süresiz biçimde etkileyecekti. Bu hareketi hakemden sadece birkaç metre ilerde yapan İngiliz oyuncu hakemle göz göze geldi. Hakem kararlıca yanına doğru geldi. Birkaç saniye sonra İngiliz futbolu için önemli bir an yaşanmak üzereydi…
Şüpheleri dağıtmak adına
“Bir Alman hakem İngiltere ile Arjantin’in karşı karşıya geldiği maçta, galibiyeti İngiltereye Armağan etti.”
Eduardo Galeano 1966 Dünya Kupası çeyrek finali için bunları yazmıştı. İngiltere’nin ev sahibi olma avantajını da kullanarak kazandığı Rimet Kupası’nın üzerinde hep bir gölge vardı. Aslında İngilizler kupa öncesi George Cohen, Nobby Stiles, Bobby More, Geoff Hurst, Bobby Charlton gibi oyuncuların bir araya geldiği çok iyi bir kadroya sahipti. Takımın başında da şampiyonluktan sonra Kraliçe Elizabeth tarafından asalet unvanı verilen ve oyuncularıyla iletişim kurma becerisinde hala örnek olarak gösterilen Alf Ramsey vardı. Ancak daha eski Dünya Kupası turnuvalarında Avrupa futbol kültürü ile karşı karşıya geldiğinde bariz bir şekilde göze çok daha hoş gelen Güney Amerikalılara karşı oluşan ön yargının[2] hala devam ediyor oluşu ve hakemlere de yerleşmesi nedeniyle özellikle İngiltere maçlarıı çok tartışmalı geçmiş ve İngilizler finale taşınmıştı.
İngilizlerin milli takımlar seviyesinde bir uluslararası kupada ilk başarısı olan 1966 Dünya Kupası’ndan sonraki ilk turnuva, onlar için gerçek bir test halini almıştı. Euro 68, önlenemez biçimde kendilerini tüm dünyaya ispat etmeleri gereken bir atmosfere dönüşmüştü. Bu baskıyı iyi kaldıran ve eleme gruplarından başarılı bir şekilde birinci çıkan İngiltere’nin önünde sadece İspanya engeli kalmıştı. O dönemde yapılan turnuvaya son 4 takım katıldığı için İspanya ile oynanacak çeyrek final müsabakası şampiyona öncesi bir eleme serisiydi. Serinin ilk maçını Wembley’de 1-0 kazanmışlardı ancak deplasmanda 5 hafta sonra oynanacak maç için bu skor yeterli olmayabilirdi.
Madrid’de 120.000 taraftarın önünde oynanan maçta İngilizler 47. Dakikada 1-0 geriye düştü. Ancak bu dakikadan sonra olağanüstü bir futbol ortaya koyarak maçı 2-1 kazandılar. Öyle bir maç çıkarmışlardı ki 1966’nın adeta gölgesini bir anda silip atmışlardı. Dönemin en önemli spor yazarlarından Daily Mirror için çalışan Ken Jones maçtan sonra şunları yazmıştı: “İngilizlerin Dünya Kupası’nı kazandıklarına dair olan inanç unutulmaz bir zaferle kanıtlandı… Şüpheye ve tartışmaya yer olmasın. Bu gerçekten muhteşem bir İngiltere performansıydı.”
Kendini İspanya maçındaki iyi futbolla bir kez daha kanıtlayan İngiltere’nin Dünya Kupası’nı kazanan kadrosu, Avrupa Şampiyonası’nda da yerini hemen hemen koruyordu. Ancak eleme maçlarında ve kulübü Tottenham’da iyi bir performans ortaya koyan Alan Mullery, Noby Stiles’in orta sahadaki görevini devralmıştı. Euro 68’de de bu göreve devam edecek, kendini o an yazılan futbolun tarihi anlarından birinin tam ortasında bulacaktı.
“Eve ulaştığımda Futbol Federasyonu tarafından mektup geldiğini gördüm. Hatırlıyorum, her zaman yeşil bir kağıt gönderirlerdi.”
Şampiyona tarihinde bir ilk
Yarı finaldeki rakip Fransa’yı toplamda 6-2 ile geçen Yugoslavya’ydı. 5 Haziran günü sahaya çıktıklarında iki takımın da hedefi finale kalmaktı. Yugoslavya, Alf Ramsey’in son iki yılı domine eden kendi performansları hakkında maçtan önce söylediği “bu bir gün bitmek zorunda ama nerede ve kim bunu yapmaya yeterli?” sorusunun cevabı olmaya çalışırken, İngiltere önündeki kalan son iki maçı da yenip dünyanın en iyi futbol ülkesi olduklarını herkese kanıtlama derdindeydi. Ancak bu iddialı hedefler maçı giderek sertleştirdi. Tansiyon iyiden iyiye arttı. İngiltere’de oldukça popüler olan ve futbol tarihi üzerine çalışan Backpass dergisinden Norman Giller’ın maça ilişkin fikri sahadaki şiddeti gözler önüne seriyor: “Futbol her zaman fiziksel temas oyunu olmalıdır ama kabul edeceğim ki 5 Haziran 1968’de Floransa’da İngiltere ve Yugoslavya’nın oyuncuları kabul edilemeyecek derecede bunu yaptılar.”
Maç aynı sertlikte son bölüme kadar devam etti. Sonra Mullery’nin tekmesi Dobrivoje Trivic’in kasıklarında patladı. Pozisyona çok yakın olan İspanyol hakem Ortiz de Mendíbil, Mullery’nin yanına koştu. Ve o an futbol sahalarında daha önce hiç gerçekleşmeyen bir şey yaşandı: Hakem Avrupa Şampiyonası’nda bir oyuncuyu oyundan attı.
“Hakem üç metre kadar uzaktaydı ve sadece bana çıkmamı söyledi… Hakem hiçbir İngiliz oyuncuyu korumadı.”
Mullery şaşkınlıkla hakeme baktı. Daha sonra kulübede olan ve kendisi de tekmeleriyle ün salan Nobby Stiles, Mullery’nin yanına gelerek onu alıp sahadan çıkardı ve soyunma odasına kadar götürdü. Kalan sürede İngiltere gol arayışına devam etti ancak maçın son düdüğü Yugoslavya’nın yarı finale çıktığını söylüyordu. İşte bitmişti! Yalnızca bir maçtan daha anlamlı olarak kendilerini kanıtlayacakları bu karşılaşmadan yenilerek ayrılmışlardı. Ertesi gün spor yazarı Albert Bahram İngilizlerin duygularını The Guardian gazetesine dökmüştü: “Bu gece burada İngiltere sadece bu önemli maçı değil kendisine olan büyük saygısını da kaybetti. Dünya şampiyonu olabilirler ancak Avrupa Şampiyonu değiller.” 1966’nın gölgesi o düdükle birlikte giderek büyümüş, güneşi batmayan ülkenin futbolunun üzerine kuşku bulutlarının karanlığını yerleştirmişti.
Maç biter bitmez Mullery’i için başka bir sıkıntı başladı. Bütün takımın ve teknik direktörün kendini suçlayacağını düşünüyordu. Soyunma odasında girer girmez hızla duş almış ve oturaklardan birine oturarak suçlu bir şekilde takımın gelişini bekliyordu. Son düdüğün ardından takım soyunma odasına geldi. Alf Ramsey odaya girdi. Oldukça üzgün gözüküyordu, sonra Mullery’yi gördü, oyuncusuna doğru yaklaştı. Mullery iyi bir fırça yemeyi bekliyordu.
“İçeri girdi, ifadesiz bir suratla bana baktı ve şöyle dedi: ‘bu p.çlere karşılığını veren kişiden memnunum. Eğer sen yapmasaydın, ben yapardım.”
Tarihte ilk kez oyundan ihraç edilen İngiliz olan Mullery için işler hiç iyi gitmeyebilirdi ama ona karşı yaklaşım hiç de öyle olmadı. Hatta Alf Ramsey, futbol federasyonu tarafından oyuncusuna kesilen 50 poundluk cezayı da kendi ödemişti. Bununla da kalmayıp Mullery’i 1970 Dünya Kupası kadrosuna da almıştı. Ancak kupada bu kez büyük hatayı yapan Ramsey olacaktı. Federal Almanya karşısında takımını 1-0 öndeyken ikinci yarıda orta sahanın iki önemli ismi Bobby Charlton ve Martin Peters’i oyundan çıkarması birçokları için Almanlara tur biletini kendi elleriyle ikram etmesi anlamına gelmişti. Öte yandan Mullery’nin de bu kupadaki perfomansı ciddi eleştirilere neden olmuş, BBC ekranlarında Jimmy Hill “hakemliğinde” Malcolm Allison’a kendi performansını hırsla savunur duruma düşmüştü.
Euro 68’teki Yugoslavya maçı İngiliz orta saha oyuncusunun tarihte asla unutulmayacak figürlerden biri olarak kalmasına yol açtı. 1968 Avrupa Şampiyonası, yarı finalin diğer ayağı olan İtalya-Sovyetler Birliği maçının sonucunun bozuk para atışıyla belirlenmesi kadar Mullery’nin hem şampiyona tarihinde hem de İngiliz oyuncular arasında oyundan atılan ilk futbolcu olmasıyla da tarihe geçti. 1968 Avrupa Şampiyonası birçok futbol tarihçisine göre önemli bir dönüm noktasıydı. Saha içerisindeki oyunun fiziksel sertliğin şiddeti ve Mullery’nin oyundan atılışı futbolda kart sisteminin geliştirilmesini hızlandırdı ve İngiliz hakem Ken Aston tarafından bu sistem kısa süre içerisinde tanıtıldı ve uygulanmaya başlandı.[3]
Alan Mullery kariyerinde 700’den fazla maçta görev aldı. Ancak o yarı final maçı, diğer hepsini gölgede bıraktı. Zira o gün aldığı cezayı hala çekiyor. The Gurdian’a 2009 yılında kendi yazdığı bir makalede dediği gibi:
“Değiştirmek isterdim ama tarihi değiştiremezsiniz. Gelecek hafta İngiltere’nin Andora ile karşılaşacağı maça gideceğim ve eğer birisi oyundan atılırsa garanti ederim telefonum çalacak. Bu hayatınızın geri kalanında kabul etmek zorunda olduğunuz bir şey. Bu cezamın bir parçası.”
[1] 1960 ve 1964 yılında turnuvanın ismi Avrupa Ulusal Kupası’yken 1968 yılından itibaren bu ismi almıştır.
[2] Dünya kupasında Brezilya ile eşleşen takımların ilk hedefi Pele’yi durdurmak oluyordu. Ancak bu durdurma biçimi press ya da alan daraltma yöntemleriyle değil adeta fiziksel saldırı biçiminde olunca ülkesinde “milli servet” ilan edilen Pele hakkında, yöneticiler şampiyonada oynatmama kararı aldılar.
[3] Çok garip bir tesadüf olarak Dünya Kupaları’nın ilk kırmızı kartı 1974’te Şili’li Carlos Caszely’ye bir Türk hakem olan Doğan Babacan tarafından gösterildi.