-Bir Sezgin RIZAOĞLU yazısı-
1996 yılında futbol evine dönmüştü. Ada’da düzenlen Avrupa Şampiyonası’nda en büyük favorilerden biri de evsahibi İngiltere’ydi. Ama bir penaltı atışı tüm İngilizleri hüzne boğacaktı. Tatilini her yaz Paros adasında yapan İngiliz Kenneth’i de…
Rıhtımında dev bir yel değirmeni karşılardı Paros adasına ilk adımını atanları… Birkaç ayak hareketinden sonra barlar ve restoranlar merhaba derdi. Geniş ve uzun kordonu hep davetkar bir havadaydı. O kısmı da tavlamazsa adaya ayak basanları bu sefer dar sokaklar çıkardı karşılarına. Bembeyaz ve yaseminle bezenmiş sokaklar…
Kenneth de huzurlu bir tatil için her yıl adaya gelen yüzlerce İngiliz’den sadece biriydi. Hemşerilerinden farkı 45 yıldır her yaz -ama bir sene hariç- tatilini bu yunan adasında geçirmesiydi. Tıpkı o yaz olduğu gibi…
Adanın limana yakın, küçük şirin Parikia kasabasının sahilinde bir evi vardı Kenneth’in. Arkadaşlarını misafir ettiği bir evi..
Gide gele Yunancayı da sökmüştü Kenneth…
Her sabah evin yakınlarındaki markete gider ve Atina’dan feribotla geç de olsa gelen ‘Ta Nea’sını alırdı. Evinin terasında kahvaltı eşliğinde dünün gazetesini okurdu. Bu adeta zamanda yolculuktu onun için. Bir gün daha genç yaşamaktı…
Ta Nea’nın o sabahki (aslında bir gün önceki) manşetinde “Şampiyonlar!” yazıyordu. Çünkü Yunanistan, Avrupa şampiyonu olmuştu.
“Ne maçtı ama…”
Başlığı görünce aklına 1996’da ülkesinde düzenlenen Avrupa Şampiyonası ve İngiliz Milli Takımı geldi.
“Ne takımdı ama…”
Ardında o turnuvanın yarı finalinde Almanya’ya elenmeleri ve ertesi gün bir gazetede “Aptal!” manşetinin atılması aklına düştü. Yüzündeki tebessüm de kayboldu.
“Oysa her şey güzel başlamıştı. 30 yıl sonra ilk kez büyük bir turnuvaya ev sahipliği yapmıştık. Futbol evine dönmüştü… O yıl turnuvanın formatı değişmiş, sekiz takımdan 16 takıma yükseltilmişti. Ayrıca turnuvada altın gol kuralı da ilk defa uygulanacaktı.”
Kenneth her yaz Paros’a gelme alışkanlığını, 1996 yazında bozduğunu hatırladı. Neredeyse İngilizlerin tamamı gibi o da takımlarının evlerinde düzenlenen kupayı kazanacağına emindi. Kadro da iyiydi. Terry Venables yönetimindeki takımda kimler yoktu ki: David Seaman, Gary Neville, Stuart Pearce, Paul Ince, Tony Adams, Gareth Southgate, David Platt, Paul Gascoigne, Alan Shearer, Teddy Sheringham, Darren Anderton, Steve Howey, Les Ferdinand, Ian Walker, Nick Barmby, Jamie Redknapp, Sol Campbelll, Steve McManaman, Phil Neville, Steve Stone, Robbie Fowler, Tim Flowers
Bu kupayı, bu takımı kaçıramazdı… Futbol evine dönmüştü, o da kupa için evinde kalmıştı.
“İsviçre’yle 1-1 berabere kalarak sürprizle açtık kupayı ama ikinci maçta 2-0 skorla ezeli rakibimizi yani İskoçya’yı nasıl yendik ama. Hele Paul Gascoigne’in golü ve ardından o sevinci yok muydu… İskoç savunmasını birbirine katmış, Colin Hendry’nin üstünden topu aşırtmıştı. Ardından Rangers’tan takım arkadaşı Andy Goram’ın koruduğu kaleye muhteşem bir şut göndermişti. Tabi o maçta, 1-0 öndeyken Seaman’ın kurtardığı penaltıyı da unutmamak gerek…”
Kenneth’in yüzüne yavaşça çarpan rüzgarla hatıralarına ara verdi. Birkaç saniye durakladıktan sonra yine 1996 yazındaki o günlere geri döndü.
“Ya grubun son maçında Shearer ve Sheringham’ın ikişer gol attıkları Hollanda maçına ne demeli: 4-1. Gruptan yedi puanla lider çıktık be…
“Üstelik çeyrek final de muhteşemdi. Penaltılara kalan maça Seaman’ın kurtarışları damgasını vurmuştu. Ama o yarı final yok muydu… Üçüncü dakikada Shearer’ın attığı golle öne geçtiğimiz o yarı final…. Ne var ki Kuntz, 15 dakika sonra bu gole cevap vermişti. Oysa maç boyunca topa hakim olan taraf da bizdik, pozisyonlara giren taraf da… Ne var ki top ikinci kez bir türlü o ağlarla buluşmadı işte. Uzatmalarda da baskılıydık ama Alman savunmasını bir türlü geçemedik. Sahi maç penaltılara kalınca korkmuştum zaten. İtalya 90’da Almanlar’a penaltılarla yenilmemiş miydik…”
“Penaltı atışlarında ilk 5 vuruşumuzun tamamını gol yapmıştık. Onlar da hiç kaçırmadı. Ama o altıncı penaltımız yok mu? Topun başına istemeye istemeye geçen Gareth Southgate’in o vuruşu… Kahretsin, Andreas Köpke’ye takıldı o vuruş.”
Kenneth durakladı. Çayından bir yudum aldı.
“Aptallar!”