-Bir Batu ANADOLU yazısı-
Jose Villalonga Llorente, kazandığı başarılara rağmen bugün pek hatırlanmayan bir figür. Belki de en çok İspanya Milli Takımı’na kazandırdığı ilk uluslararası kupa ile hatırlanması gerekiyor.
Santiago Bernabeu tribünlerinde yerini almış 80 bin taraftar, heyecan içinde başlama düdüğünü bekliyor. İspanya tarihinde ilk kez uluslararası bir turnuvada finalde, rakip ise önceki Avrupa Şampiyonu Sovyetler Birliği. Hani o 1960’da kriz yaşadıkları ve elemelerden çekilerek bir bakıma kupa yolunda önünü açtıkları Sovyetler… Tribünde General Franco kendi kişisel ve siyasal şovunu yaparken, sahada sakin bir adam oyuncularına ilginç bir mizansen oluşturmanın peşinde. Saha kenarında kumun üzerine taşlar ve kozalaklar diziyor. Oyuncuların şaşkın bakışları arasında “Taşlar” diyor, “Taşlar daha güçlüdür.” Kozalakların temsil ettiği Sovyetler ise kırılmaya daha hazırlar. Önlerinde 90 dakika var ama belki de maç o an, orada kazanılıyor.
Taşları dizen adam, Real Madrid ve Atletico Madrid ile Avrupa’da kupalar kazanmayı başarmış; henüz 45 yaşındaki Jose Villalonga Llorente. Villalonga’nın hayatı, her başarılı teknik direktörün maruz kaldığı eleştirilerle geçer: “O takımı kim olsa şampiyon yapardı!” Kendisinin çok önemli oyunculara sahip olduğu doğrudur; 1954-55 sezonunun ortasında Real Madrid’in başına geçtiğinde Alfredo Di Stéfano, Francisco Gento, Miguel Muñoz ve Hector Rial gibi oyunculara sahiptir. Sonrasında bir de Raymond Kopa gelir Los Galacticos’a. Fakat daha ilk sezonunda Şampiyon Kulüpler Kupası dahil üç kupayı almak, ertesi yıl Avrupa’da bu başarıyı tekrarlamak ve bunları yaparken henüz 36 yaşında olmak da takdiri hak eder muhtemelen. Hala da bu kupayı kazanan en genç isimdir Villalonga. 1959’da başına geçtiği Madrid’in diğer yakasının takımı Atletico’da da Enrique Collar, Miguel Jones ve Adelardo gibi isimler vardır; Madrid’e bir de Kupa Galipleri Kupası gelir.
Bu başarılar onu 1962 Dünya Kupası’nda oynadığı son maçta Brezilya’ya yenilerek ilk turda elenen İspanya Milli Takımı’nın teknik direktörlüğü için ilk aday yapar. Yerine geçeceği ismin Barcelona ile iki kez Fuar Şehirleri Kupası’nı kazanan, birkaç yıl içinde Inter ile Avrupa’da hükümdarlık kuracak Helenio Herrera olması da baskıyı artırmaktadır. Villalonga ilk hedef olarak takımı gençleştirmeye çalışır ve bir yandan da Avrupa Şampiyonası’na katılmayı hedefler. İlk eleme maçında Romanya’ya karşı alınan 6-0’lık galibiyetin getirdiği umutlar, elemelerdeki başarılı sonuçlarla taçlanır. Bernabeu’da İskoçya’ya karşı alınan 6-2’lik mağlubiyet, Villalonga’nın yüksek sesle tartışılmasına neden olur. Kimileri için o pozisyonun hakkını verememekle, kimileri içinse teknik ve taktik açıdan yetersiz olmakla suçlanır. Ordu kökenli olması ve otoriter tavrı rahatsızlık vericidir. Her şeye rağmen turnuvada başarı kazanmak için önünde iki maç kalmıştır.
Turnuva öncesi Gento ve Del Sol gibi isimlerin kadro dışı kalması şaşkınlık yaratır. Takımın en yaşlı oyuncusu 29 yaşındaki Pereda’dır, ipler ise artık Luis Suarez’in elindedir. Sovyetler Birliği, yarı finalde Danimarka’yı 3-0 mağlup ederek gövde gösterisi yaparken İspanyollar için yarı final daha zor geçer. Uzatmalarda Amancio’nun attığı gol ile takım finale yükselirken Suarez performansı ile Inter’deki kupa alışkanlığını Milli Takım’a taşımak üzeredir. Öyle ki turnuva boyunca atılan dört gol de onun kanadından gelir.
Finale gelindiğinde ise Villalonga, maçın başında taşları yerine oturtmuştur. Pereda perdeyi açsa da iki dakika sonra Khusainov’un golü soğuk duşu etkisi yaratır. Fakat sonrasında maçta İspanya hakimiyeti vardır; 90 dakika taş gibi kalan taraf Boğalar’dır. Suarez’in Pereda’ya taşıdığı top, Marcelino’nun sert kafa vuruşu sonucu ağlarla buluşurken Lev Yashin bu sefer kalesinde devleşemez. Pereda’ya göre kazanılan başarıda taraftar desteği kadar Villalonga’nın da payı büyüktür. Gento ve Del Sol’u kenarda bırakmanın riskini takım olarak aşarlar. Genç kadronun birbirine kenetlenmesi, başarıyı sıradanlaştıran bir koç için daha kolay bir ortam yaratır. Sonuçta Luis Suarez’in sözlerine başvurursak; “Önceki ve sonraki İspanya Milli takımlarının çoğu, bizim takımımızdan daha iyilerdi ama hiçbir şey kazanamadılar!”
Hedef büyüten Villaonga için 1966 Dünya Kupası macerası ise pek olumlu sonuçlanmaz. Luis del Sol ve Gento’nun dönüşü sahaya yansımaz; grubun tamam ya da devam maçında, sonradan finalist olacak Batı Almanya’ya 2-1 yenilerek havlu atarlar. Bu mağlubiyet aynı zamanda teknik direktörün de son maçı olur. Villalonga bir süre ülke çapında teknik direktörlük eğitimi verir, 1973’te henüz 54 yaşındayken kalp krizi sonucu hayatını kaybeder.
Bugün baktığımızda Villalonga’nın başarısına birçok kılıf bulmak mümkündür; yetenekli oyuncular, ev sahibi avantajı ve Franco’nun futbola düşen gölgesi. Fakat onun neler başardığını, ancak 2008 Avrupa Şampiyonası finaline baktığımızda algılayabiliriz. 44 yıllık açlığı doğuran kupayı kazanan isimdir o.