Dünya Kupası, tasarımı ile spor tarihinin en ikonik ödüllerinden biri. Bu yaratıcılığın arkasındaki isim ise Silvio Gazzaniga.
Harika bir vuruşla finalin skorunu belirleyen Brezilya Kaptanı Carlos Alberto, kupa töreninin de son noktasını koyuyordu. Jules Rimet Kupası, son kez bir kaptanın ellerinde gökyüzüne yükseldi. İtalya’yı yenerek kupayı üçüncü kez kazanmayı başaran Brezilya, artık dünya futbolunun en büyük ödülünün ebedi sahibi olmuştu. Aslında İtalyanlar yenilmişti ama o gün Carlos Alberto’nun kaldırdığı kupanın oralara gelmesinde bir İtalya’nın fedakârlığı vardı.
İtalya, 1938’de Dünya Kupası’nı kazandıktan sonra 2. Dünya Savaşı patlak verdi. Ödül, geçici olarak bir sonraki şampiyonaya kadar kupadan sorumlu olan İtalya Futbol Fedrasyonu’nun Roma’daki binasında bir nevi emanet kalmıştı. Nazi işgalinin yayıldığı dönemde, Avrupa’daki bütün değerli eşyalara göz diken Nazi Ordusu’nun hedeflerinden biri de Jules Rimet Kupası idi. Durumu sezenlerin başında, 1934 Dünya Kupası’nın organizasyon komitesinde bulunan İtalya Futbol Federasyonu yetkilisi Ottorino Barassi vardı. Barassi, kupayı Roma’dan aldı ve memleketi Cremona’daki evine götürdü. Naziler, yine de kokuyu almıştı. İtalyan yöneticinin evine bir baskın düzenlediler. Barassi, kapısına vurulmaya başladığı anda kupayı aldı ve ayakkabı kutusunun içine koyarak yatağının altına sakladı. Ortalığı arayan Nazi askerleri, hayal kırıklığı ile evden ayrılmıştı. Kupa güvendeydi. Savaştan sonra yapılan ilk Dünya Kupası’nda Brezilya’ya sağ salim ulaştırıldığında, Barassi’nin görevi de tamamlanmıştı…
1970 Dünya Kupası, birçoklarına göre modern futbolun temellerinin atıldığı kupa idi. Artık 1970’li yıllarla beraber yeni bir film izleyecekti futbolseverler. Daha hızlı futbolcular, kondisyon antrenmanlarının değişimi, taktiksel alternatifler, oyunu renklendirmeye başlamıştı. Dünya Kupası da bundan nasibini alacaktı. Üstelik sadece saha içinde değildi bu farklılık. Barassi’nin koruduğu Jules Rimet’yi Brezilya’ya gönderen FIFA, yeni bir Dünya Kupası’nın tasarlanması için ‘fermanı’ vermişti.
Milano’da faaliyet gösteren kupa ve madalya üreticisi G.D.E. Bertoni Şirketi’ne haber geldiğinde, yetkililer en tecrübeli çalışanlarından Silvio Gazzaniga’yı çağırdı ve yarışmaya gidecek tasarımın onun yapmasını istedi. 1940’ların başında heykeltıraş olma hayalleri kuran Gazzaniga, 2. Dünya Savaşı’nın etkilediği hayatlardan birine sahipti. Karmaşa, onun hayatını almasa da hayallerini yok etmişti. 1953’te Bertoni’ye giren sanatçı, işinde uzmanlaşmış bir kupa tasarımcısıydı artık.
“Jules Rimet Kupası çok şıktı ama dekoratif bir kupaydı; 19. yüzyılı temsil ediyordu. Artık 20. yüzyılı anlatan bir kupa olmalıydı. Spor, dinamizm demektir ben de dinamik bir tasarım yapmak istedim.”
Gazzaniga’nın ilham aldığı iki görüntü vardır: Dünya ve sporcu. Ama sporcunun ‘süper insanı’ simgelemesinden kaçınmak istiyordu. Ona göre çabası ve bu kupayı kazanma yolunda yaptığı fedakarlıkları yansıtması gerekmekteydi.
Kayıp Mum Tekniği adı verilen yöntemi kullandı İtalyan sanatçı. Ana maddesi altındı. Bir de malakit ekledi. “Futbol sahası yeşildir, bu nedenler kupada yeşil de olmalıydı. Ayrıca malakit ve altın öyle güzel bir uyum sağladı ki kupaya daha parlak bir görüntü verdi.”
5 Nisan 1971’de FIFA, başkan Stanley Rous’un önderliğinde yeni kupayı seçmek için toplandı. Gazzaniga’nın çalışması, 53 tasarım arasından seçilmişti. Gazzaniga, o anı yıllar sonra şöyle anlatacaktı: “Jüri, fotojenik bir kupa olduğunu hemen anlamıştı. Kaldırılması kolay bir kupaydı ve havaya yükseldiğinde çok güzel duruyordu.”
Onun tasarladığı kupayı ilk kez kaldıran kaptan, 1974 şampiyonu Federal Almanya’nın ‘İmparatoru’ Franz Beckenbuaer olacaktı. Gazzaniga, o esnada arabasıyla Milano’ya doğru hareket halindeydi ve insanların çığlıklarıyla Dünya Kupası’nın sahibini bulduğunu anlamıştı. “Bu, çocuk sahibi olmak gibi bir şey. Çocuğunuz olur, sonra sizden ayrılır, onu unutursunuz ama tekrar gördüğünüzde de duygulanırsınız…”
Beckenbauer’in ellerinde yükselen tasarımı elbette onu mutlu etmişti ama 1982’de İtalya’nın kazandığı zaferdeki mutluluğu apayrıydı. Üstelik dönemin cumhurbaşkanı Sandro Pertini’nin onu kutlamalara davet etmesini de hayatının en müthiş anı olarak anlatacaktı. Bu mutlu andan bir yıl sonra ise memleketlisi Barassi’nin kemiklerini sızlatan bir olay yaşandı. Jules Rimes Kupası, Brezilya Futbol Federasyonu’nun binasından çalınmıştı. Üstelik bir daha da bulunamadı… Gazzaniga, yakın dönemde verdiği bir röportajda bu duruma da hazırlıklı olduğunu anlatmıştı: “Ofisimde kupanın bir kopyası daha var. Jules Rimet gibi çalınırsa, yenisini yapmak daha kolay olacak!”
Eşi ve daimi yardımcısı Elsa ile birlikte yaptığı çalışmalar sadece Dünya Kupası ile sınırlı kalmadı. Süper Kupa ve UEFA Kupası’nda hata Beyzbol Dünya Kupası’nda dahi onun imzası var. Ama hiçbiri dört yılda bir futbolun en büyüğüne verilen, sporcunun sırtladığı dünya kadar kusursuz bir spor simgesi değil. Her fırsatta kupayı tekrar tasarlasa hiçbir değişiklik yapmayacağını söyleyerek, işinle ne kadar gurur duyduğunu anlatan Gazzaniga, sporun endüstriyelleşmesi ile beraber kupa tasarımlarına o kadar önem verilmediğini de bir tasarımcı gözü ile şu sözlerle özetlemişti: “Bugün zaferler büyük paralar getiriyor. Sporcular için ödül, o miktarlar oluyor. Bu nedenle kaldırılan kupaların ne kadar şık olup olmadığı kimsenin umurunda değil.”
İtalyan sanatçı Silvio Gazzaniga, 31 Ekim 2016’da vefat ettiğinde birçok kuruluş ona saygı duruşunda bulunmayı unutmadı. FIFA, İtalya Futbol Federasyonu ya da “Dünya Kupası babasını kaybetti” başlıkları atan gazeteler… Ama aralarında en dokunaklı mesajı veren, Brezilya Milli Takımı’nın bir diğer harika sağ beki ve kaptanı, 2002’de Gazzaniga’nın tasarımını kaldırmayı başaran Cafu oldu. Efsane 2 numara, tweet’inde şunları yazmıştı: “Bugün Silvio Gazzaniga’yı düşünüyorum. Dünya Kupası’nı tasarlayan ve bana kariyerimin en gururlu anını veren o adamı… Huzur içinde uyu!”