– Bir Gelişimspor Röportajı –
“Futbolun seyirciye bağlı olduğunu unutmamak gerek. Seyirci de güzel bir oyun görmek ister futbol bu nedenle hem başarıya muhtaçtır, hem de güzelliğe.”
Valery Lobanovski, Dinamo Kiev ile önce 1975’te sonra da 1986’da iki kez Kupa Galipleri Kupası’nı kazandı. Kiev’in sahaya koyduğu oyun ise bugünlere dahi ilham vermeye devam ediyor. Sovyet futbolunun ve Kupa Galipleri Kupası tarihinin en önemli isimlerinden olan Lobanovski’nin 1989’da Gelişimspor’da yayımlanan röportajı karşınızda…
Futbol nereye gidiyor? Geleceği nasıl?
-Ulaşılan sonuçlar, gelişmenin durumu için en iyi ölçüdür. Nostaljik hisler böyle durumlarda işe yaramaz. Birçok insan dünya kupasında eskiden uygulanan sitemi özlüyor. Ancak bugün o sistemle oynamaya olanak yok. Başarı geçerlidir. Sistemler değişmektedir. Şunu unutmamak gerekir ki, futbol seyirciye bağlıdır. Seyirci de güzel bir oyun görmek ister. Futbol bu nedenle hem başarıya muhtaçtır hem de güzelliğe… Gelecekte de bu kural aynı kalacaktır.
Bir antrenör olarak ne yapılabilir?
Eğer doğru oyunculara sahip değilseniz, en iyi fikirler bile size ölümden kurtaramaz. Iyi oyuncular da tek başlarına yeterli değildir. Gelecekte futbol çok daha hızlı oynanacak. Bu nedenle takımımda oyuncularımı teker teker pek düşünmem. Önemli olan takımın genelinde hareket akışının gerektiği gibi olup olmadığıdır. Avrupa Şampiyonası’nda Stuttgart’ta İtalya’yı yendikten sonra meslekdaşım Vicini, bana, tempomuzun önümüzdeki Dünya Şampiyonası için fazla yüksek olduğunu söylemişti. Ben burada diyorum ki: 1990 Dünya Kupası’nda bizim o zamanki tempomuz bile yeterli olmayacak.
Nasıl bir taktik kendini kabul ettirecek?
Öncelikle tempo, teknikle birleştirilmek zorunda. Bu birinci şart… Modern futbolun öteki önemli özelliği ise ise değişik taktik olasılıkları arasında seçim yapabilme yeteneği… Günümüzde rakipler birbirleri hakkında hemen hemen her bilgiyi toplayabiliyor. Bu nedenle uluslararası alanda başarılı olmak isteyen bir takım değişik taktikler uygulayabilmeli maç sırasında taktik değişiklikler yapabilmeli.
Bu taktiği nasıl çalışıyorsunuz?
Bunlar, bir birim oluşturması gereken genel antrenman programının bileşenleridir. Burada antrenman programıyla, antrenman planı arasındaki ayrımı yapabilmek gerekir. Örneğin eğer Bayern Münih pazartesi ve çarşamba günleri her biri birer buçuk saatten iki antrenman yaparsa bu bir plana göredir. Bizdeyse antrenmanlar 14-16 güne göre belirlenir. Bu tür, bioritime daha uygundur.
Futbolcuların geleceği daha doğrusu geleceğin futbolcusu nasıl?
Güç bütün Alana yayılma zorunluluğunda olacak. Bu da All Around (her yerde oynayabilen) oyuncu kavramını gündeme getirecek. Savunma oyuncusu aynı zamanda forvet özelliklerine sahip olacak. Tersi de geçerli elbette…
2000 yılının futbolunda yıldızlara yer olacak mı?
Futbola her zaman güçlü şahsiyetler biçim vermiştir. Ancak günümüzde bu yıldızların gereğinin nedeni farklı… Starlar takım arkadaşları için olduğu kadar, antrenörlerin tasavvurlarının seyirciye gösterilmesinde aracılık yapmak için de gerekli artık.
Sık sık eleştiride bulunan oyunculara karşı tutumunuz nedir?
Bizdeki sözleşmelerde oyunculara röportaj hakkı veren bir madde vardır. Ancak burada söylenenler kulübün çıkarlarına ters düşmemelidir.
Maçtan sonra bir oyuncu size saldırabilir mi?
Hayır, oyuncu başlama düdüğünden önce görevlerini almış ve burada bir fikir birliğine varmışızdır.
Hiç karışık bir durum olmadı mı?
1973’ten beri Dinamo Kiev’de görev yapıyorum. O zamandan beri oyuncularımda büyük değişiklikler oldu. Başlangıçta Blochin hiçbir savunma görevini üstlenmek istemiyordu. Önceden böyle bir zorunluluğu hiç olmamıştı. Onu ben ikna ettim. Benim için psikolojik bir görevdi. Bir başka örnek de Zavarov… Önceki kulüplerinde yapabileceklerini ancak belli dakikalarda ortaya koyardı. Onu bugünkü düzeyine getirmem üç yılımı aldı. Bugün her yerde görebilirsiniz Zavarov’u… Geride, İleride, orta alanda Görev alanının futbol sahasının tamamı olduğunu öğrendi.
Maçtan önce tartışır mısınız?
Her şey diyalog üstüne kurulmuştur. Ben oyuncularımı, her zaman öneri yapmaları için zorlarım, teşvik ederim. Örneğin Avrupa Şampiyonası’nda Hollanda’yla oynayacağımız ilk maç öncesinde Belanov’a sağ kanatta savunmada oynamasını söyledim. Hem savunmada oynayacak hem de hücum görevi üstlenecekti. Belanov, takım arkadaşları ve ben bu konuda bir fikirbirliğine vardık. Görevini mükemmel bir şekilde yaptı.
Demokrat bir antrenör müsünüz?
-Tip olarak değilim galiba… Ama zaman, insandan psikolog gibi davranmasını istiyor… Kimi zaman sert, ciddi, titiz, kimi zaman da gevşe, oynak…
Maçtan önceki konuşmalarınız ne kadar sürer?
-15-20 dakika… Daha uzun konuşmaların anlamı yoktur… Çünkü oyuncular daha uzununu alamazlar.
Futbolcular ne kadar zeki olmalı?
-Futbolcular sürekli birlikte düşünmeli… Maç öncesinde, maç sırasında… Ama zekâ kendiliğinden gelmez. Zekâ, emprovizasyonun değil, çalışmanın antrenmanın ürünüdür. Antrenmanlarda en farklı varyasyonlar tekrar tekrar çalışılır. Yaratıcılık organizasyonun en yüksek formudur.
Yabancı oyuncu ve çalıştırıcıların Sovyetler Birliği’nde çalışma şansları var mı?
-Bu da olacak elbette… Büyük kulüplerimiz kendi yöntemlerini oluşturmaya başlarlar. Profesyonel düşünce yerleşiyor. Şu anda tek yönlü bir cadde gibi… Yalnızca dışarıya oyuncu trafiğimiz var. Ama yurt dışından bize haber veren oyuncular da var. Ortada henüz somut bir şey olmamasına karşın… Ancak bir Olaf Thon ya da Jürgen Klinsmann gibi yıldızları Dinamo Kiev’de oynatacak paramız yok.
Sovyetler Birliği’nde profesyonel futbolcu ne kadar kazanıyor?
-Kulüplerin kendi yöntemlerini kurmalarına yeni başladık. Prensipte Kiev bunu başardı. Miktar elbette ki fazla yüksek değil. Somut rakam veremem.
Sovyetler Birliği’nde profesyonellik… Bunu bir anlamı da futbolcuların kulüplerini serbest bırakabilmeleri olacak mı?
-Oyuncular iki yıllık sözleşme imzalar. Bir buçuk yıl sonra da iki taraf da sözleşmeyi uzatmayı isteyip istemediklerini açıklamak zorundadır. Oyuncu istemiyorsa, kulübünü değiştirebilir. Elbette, bir bonservis ücreti ödenecektir.
Futbolcuların Batı’ya transferleri hangi şartlar altında gerçekleşiyor?
-Kiev’de bir sorun çıkmaz. Kulüp yönetimi, futbolcusunun yokluğunun altından kalkabileceğini açıklarsa, futbolcu Batı’ya transfer olabilir. Öteki kulüplerden transferin gerçekleşmesi için devletin spor komitesinin onayı gerekir.
Avrupa ligi hakkındaki düşünceleriniz neler?
-Eğer gerçekleşirse hem ülkelerin kendi ligleriyle hem de Avrupa kupalarıyla çakışacaktır. UEFA’nın Kabul edeceğini hiç sanmıyorum. Bana Milan ve Real Madrid kulüplerinin ortaya attığı fikir daha ilginç geliyor. Avrupa kupalarının dörder takımlı gruplardan başlaması, sonradan çeyrek ve yarı final maçlarını izleyen final maçının oynanması ilginç bir fikir bence…
Olimpiyat Oyunları’ndaki futbol hakkında ne düşünüyorsunuz?
-Şu anda Uluslararası Olimpiyat Komitesi ve FIFA yaş sınırının 24 olması konusunda fikir birliğindedir.
Doğru bir karar mı?
-Şimdiki durumda bir şey söylemek zor. Olay saydam değil.
Salon futbolunu nasıl buluyorsunuz?
-En çok Almanya ve ABD’de oynanan şeklini beğeniyorum. Çünkü hızlı, hareketli, dinamik ve bireysel. Mini-Futbol Dünya Şampiyonası olursa –biz salon futboluna böyle deriz- Hollanda’daki gibi olmalı.
Sovyetler’de salon futbolunun durumu nedir?
-İlk şampiyonluk maçları ve son sezonu izleyen son maçlar Moskova ve Leningrad’da yapıldı. Üstü kapalı, normal büyüklükte sahalardı bunlar. Bu salonlara 35 bin seyirci girebiliyor. Bunu dışında bizde salon futbolu yok.
Uluslararası futbol dünyasında ilginç bir yeriniz var. Bir kişi, kulüp ve milli takım çalıştırıcısı olarak…Bu sorun yaratmıyor mu?
-Hem de çok büyük sorunlar doğuyor ama şu anda başka bir alternatif yok.
En büyük sorun ne?
Milli takımın sürekli daha iyi oynamak zorunda olması… Kiev’den gelen oyuncuların için yükün fevkalade fazla olması.
Lejyonerler sorununu nasıl çözeceksiniz? Baltacha,Chidijatulin ve Zavarov yeniden milli takımda oynayabilecekler mi?
-Bu yalnız, yalnız ve yalnız formlarına bağlı… Onları sürekli izliyoruz.
Yurt dışında oyuncularınızın olması bir yük mü, yoksa bir avantaj mı?
-Kısmen bir yük, kısmen bir avantaj…Avantajı, oyuncuların değişik futbol stillerini tanımaları, kendilerini düzeltebilmeleri… Örneğin Platini İtalya’da oynadığı dönem için, klasının geliştiğini söylemiştir.
Ya dezavantajı?
-Oyuncularımın alıştıkları görevlerin dışında işler yapmak zorunda kalmaları… Juventus’ta oynayan Zavarov’un bazı sorunları var. Juventus’ta alışamadığı bi rol üstlenen Zavarov, bir şemaya, plana bağlı olarak oynamaya zorlanıyor. Normalde her yere koşmaya, her yerde oynamaya alışmış bir oyuncudur Zavarov… Bu durum milli takım için dezavantajdır.
Bir Alman gazeteci, sizin için ‘Futbolun Gorbaçov’u’ demişti. Ne diyorsunuz?
-Bu söylediğiniz gazetecinin fikri… Ben antrenörüm, politikacı değilim.
Glasnostla gelen gelişmelerden bir geriye dönüş olma tehlikesi var mı?
-Bir toplum ne kadar gelişirse, onun tekerleğini çevirmek o kadar zorlaşır. Glasnost, sonu olmayan toplumsal bir davadır.
İşinizde glasnosttan sonra bir değişiklik oldu mu?
-Futbolumuz organizasyon olarak 30 yıl geriydi. Yine de yeni oturtmaya çalıştığımız yapı bizi umutlandırıyor. Çerçeve yerleşti. Artık her şey bize bağlı. Bu çerçeveden neler yapabileceğimizi göreceğiz.
Milli takımın başından ayrılmayı düşünüyor musunuz?
-Olabilir. Milli takımı bırakma olasılığım var. Milli takım çok zamanımı alıyor. Durum böyle olunca da Dinamo Kiev’e gereken vakti alamıyorum. Üstelik federasyon yetkililerin içinde beni sevmeyenlerin olduğunu anladım. Bu işten tek bir ruble bile kazanmıyorum. Buna karşın beni eleştirmeleri bana göre haksızlık.