Ancak 86 yaşında tuttuğu takıma transfer olabilen Macar kaleci Gyula Grocis’in hikayesi…
Ağır ağır atıyordu adımlarını. Koridorun sonunda onu bir ışık bekliyordu. Sadece ışık mı? Sesler de gitgide artıyordu. Belli ki kalabalıktı oda… Nihayet koridorun sonu göründü. Şöyle bir gözlerini kapadı. Aklından söyleyeceklerini geçirdi. Birden artan fotoğraf makinelerinin flaş sesleriyle odaya girdiğini anladı. Gözlerini açtı. Onlarca basın mensubu onu bekliyordu. Masanın başında da yeni kulübünün başkanı… Adamın yüzü, yaz başındaki Isparta Ovası gibiydi. Güller açıyordu. Öyle ya en büyük rakibine çalım atıp muhteşem bir transfere imza atmıştı. İmza töreninin gerçekleşeceği masanın başına geldi genç futbolcu (siz onun adını Mehmet deyin, ben Ahmet diyeyim. Dilerseniz başka bir isim de söyleyebilirsiniz. Adı hiç önemli değil. Çünkü o sadece figüran bu hikayede).
Başkan basın toplantısında sazı eline aldı. Önce nasıl transfer yapılacağının püf noktalarını verdi sonra da uzun uzun övdü yeni futbolcusunu. O kadar uzun konuştu ki; kimi gazeteciler “Hadi traşı kes de imza törenine geçelim başkan. Esas haber o.” dedi. En azından içlerinden.
Ardından sözü yeni transfer aldı: “Çok mutluyum, heyecanlıyım. Sonuçta çocukluğumda tuttuğum takıma geldim. Mutlu olacağımı düşündüğüm için buraya geldim. Başka takımı tuttuğumla, hatta transferimle ilgili haberler çıkardılar ama ben bu büyük camiaya geldiğim için çok mutluyum. Bu formayı uzun yıllar giymek istiyorum. Buranın çocuğu olmak istiyorum.”
Gazetecilerin aklına futbolcunun daha iki hafta önceki rakip takım formalı görüntüleri geldi. Öyle ya, “çocukken tuttuğum takıma transfer olacağım için çok mutluyum” demişti o zaman da. O formadaki amblemi öperken.
“Aman boşver” dedi köşedeki bir gazeteci. “Her transfer döneminde olur böyle vakalar, alıştık artık.” Tabii ki yine içinden söyledi hepsini.
İşte böyledir her yaz transfer dönemleri. Her sezon “Çocukluğumun Takımı”, takımlar içinde en çok transfer yapandır. Zamanla o, klişeleşen bir kavram olsa da.
Oysa; ülkesinin en büyük futbolcularından biri olsa da tuttuğu takıma transfer olması yıllarca engellenen, nihayetinde 82 yaşında transfer olan Macar kaleci Gyula Grocis o kavramın ne derece önemli olduğunu anımsatır bize.
Gelin, ‘Kara Panter’ lakaplı ve dünyanın gelmiş geçmiş en iyi kalecilerinden biri olan Grocis’in hüzünlü transfer hikayesine ortak olalım.
1926’da Macaristan’ın Dorog kentinde dünyaya gelir Macar kaleci. Futbolculuk kariyerine 19 yaşında, doğduğu kentin takımı Dorogi Banyasz’da başlar. 1947-49 yılları arasında Mateosz Budapest, 1949-50 yıllarında ise Teherfuvar takımında forma giyer. 1950 yılında dönemin en iyilerinden biri olan Honved takımına transfer olur. 7 yıl formasını giydiği bu takımda tam 4 şampiyonluk kazanır Grosics. Buradaki başarıları onun efsanevi Macar milli takımına seçilmesini sağlar.
Macarların en iyi olduğu zamandır, o yıllar. Teknik direktör Gusztav Sebes’in ‘Sosyalist Futbol’ adını verdiği ve Total Futbol’un temellerinin atıldığı o yıllarda Macaristan, dünyanın en keyifle izlenen takımıdır. ‘Muhteşem Macarlar’ lakaplı takım 6 yıl içinde sadece bir kez yenilirken 7 beraberlik ve tam 42 galibiyet alır. Önce 1952 Helsinki Olimpiyatları’nın finalinde Yugoslavya’yı 2-0 yenerek altın madalya kazanır Grocis’li Macarlar, 1953 yılında ise futbolun beşiği olarak bilinen ve o zamana kadar evinde hiç yenilmeyen İngiltere’yi 105 bin seyircisi önünde, Wembley Stadı’nda, 6-3 yenerek tarihe geçerler.
O dönemde Grosics’in kalecilik stili de dünya futbol tarihine ‘libero-kaleci’ olarak geçecek bir tekniğin başlangıcı olur. Çünkü o birçok pozisyonda defansın en gerisinde, toparlayıcı bir oyuncu gibi oynar ve bu performans onun dünyaca ünlü bir kaleci olmasını sağlar.
Macar kalecinin yer aldığı dünya kupaları arasında en unutulmazı ise herhalde 1954 İsviçre’dir. Turnuvanın en büyük favorisi Macarlar, tarihe Bern Mucizesi olarak geçen ve dünya kupaları tarihinin en sansasyonel maçlarından biri olan finalde Almanlar’a yenilirler. Herkes Puskas, Bozsik, Toth, Zakarias, Czibor, Kocsis ve Grosics’li Macarlar’ın kupayı kazanacağını düşünürken beklenmedik bir mağlubiyet alırlar.
Maçtan sonra futbolcular ülkelerinde günah keçisi ilan edilir. En çok da Macar kaleci Grosics. 13 ay boyunca sorguya çekilir. Delil yetersizliğinden serbest bırakılsa da transfer olması engellenir Komünist Parti tarafından. Yurt dışına da çıkmak istemez Macar kaleci.
Ardından 1958 ve 1962 Dünya Kupası’nda da Macar Milli Takımı’nın kalesini korur. Ama o Almanlar’a yenilmenin burukluğunu hiçbir zaman atamaz üstünden. 1958’de Macarlar ilk turda kupaya veda eder. 1962’de ise çeyrek finale çıkma başarısı gösterir.
Bu arada 1957 yılında FC Tatabanya’ya transfer olur Grosics. Oysa o çocukluğundan beri tuttuğu takım olan Ferencvaros’a transfer olmak istemektedir ama o dönem ülkeye hakim olan komünist rejim bu transfere engel olur. Çünkü bir kere mimlenmiştir yıldız oyuncu.
Grosics 1962’de, 36 yaşındayken ve 86 kez Macar milli takımının formasını giymişken futbolu bırakır. Buruktur. Buruktur çünkü futbolculuk kariyeri boyunca o çok istediği kulüpte top oynayamamıştır.
Ta ki 2008 yılına kadar. O yıl Grosics, 82 yaşındadır ve Ferencvaros kulübünden bir teklif alır. Macarların efsane kulübü, tam 46 yıl sonra Grosics’i sembolik de olsa transfer etmek ister ve onunla bir sözleşme imzalar. Böylece Macar kalecinin rüyası yıllar sonra olsa gerçek olur. Ve Sheffield United oynanan özel maçta çocukluğunun takımıyla sahaya çıkar, kaleye geçer ve 40 saniye boyunca kaleyi korur. Sonrasında alkışlarla sahayı terk eder Grosics. Çocukluğunun takımı Ferencvaros ise bu maçtan sonra onun için bir başka jest daha yapar ve 1 numarayı emekliye ayırır.