-Bir Batu ANADOLU yazısı-
Liglerin başlamasına sayılı günler kala sürekli karışık durumdaki futbol gündemimiz, ister istemez ilk hafta Beşiktaş ile Trabzonspor arasında oynanacak derbi maçının heyecanını unutturdu. 27 yıl önce ligin ilk haftasında oynana bir derbi maç da yaşadıklarımıza benzer bir atmosferde oynanmış ve Galatasaray efsanesini yeniden diriltmişti.
1986-87 sezonun başladığı hafta sonunda maçlar, siyaset ve spor dünyasından iki vefat haberinin gölgesinde oynanır. Önce Milliyet Gazetesi Sorumlu Müdürü Namık Sevik sonra ise eski başbakan ve cumhurbaşkanlarından Celal Bayar hayatını kaybeder. İlk haftaya denk gelen derbinin ateşi ise aynı gün Büyükada’da çıkan yangının üzüntüsüyle etkisini bir nebze kaybedecektir.
Aslında futbolu etkileyecek yangın bir hafta önce çıkar. Günümüzde güzel hatıralarla andığımız TSYD Kupası’nda Galatasaray oynadığı iki maçtan da beraberlikle ayrılarak kupayı ezeli rakibi Fenerbahçe’ye kaptırırken önceki sezon ligi namağlup tamamlamasına karşın şampiyonluğu Beşiktaş’a kaybetmenin üzüntüsünü tekrar yaşar. Takımla üçüncü sezonuna giren Derwall eleştiri yağmuruna tutulurken önceki sezon ligi orta sıralarda bitiren Trabzonspor ise tekrar Ahmet Suat Özyazıcı’ya dönmüştür. Karadeniz Fırtınası’na iki sezon önce dördüncü (ve son) şampiyonluğunu yaşatan hocanın adı bile, tekrardan zirve umutlarını yeşertmeye yetmiştir. Özellikle sezon öncesi Trabzonspor’un efsane savunma oyuncusu Necati Özçağlayan’ın jübilesi nedeniyle oynanan maçta sarı kırmızılı ekibi Lemi ve Küçük Hasan olarak anılan Hasan Vezir’in golleriyle 2-0 mağlup eden bordo mavililerde başkan Mehmet Ali Yılmaz popülist açıklamalar yapmaktan geri kalmamıştı. Ama ortamı geren Derwall’in “bile bile yenildik” deme talihsizliğinde bulunmasıydı. Gerçi 1982 Dünya Kupası esnasında Cezayir’i küçümseyen açıklamalar yapan büyük hocanın ilk gafı bu değildi. Yine de iki takımdaki başarı açlığı ortamı germeye yetiyordu.
Sezon başlarken öz kaynaklarına dönerek yabancı oyuncu transferi yapmayan Trabzon’un aksine Galatasaray, Türk oyuncularını Almanya’da bulmuştu. Derwall, Uli Hoeness’in önerisiyle genç bir oyuncuyla görüşmüş ve ondan çok etkilenmişti. Bu gencin adı Uğur Tütüneker’di. Yine Almanya’dan getirilen bir diğer gurbetçi de Savaş Koç’tu. Bu iki oyuncunun ileride Galatasaray’a kattıkları düşünüldüğünde gelişlerinin sessiz sedasız olması manidardı. Daha doğrusu bu iki oyuncunun Fenerbahçe’den alınan İlyas Tüfekçi ile Beşiktaş’tan alınan Kovacevic’in gölgesinde kaldıkları söylenebilir. İki ezeli rakibe atılan çalım, Derwall’in zekasının fark edilmesine engel oluyordu. Alman hoca üçüncü sezonuna başlarken belki de ilk kez şampiyonluğa inanıyordu.
Galatasaray’ın önceki sezonun son maçında Kocaelispor’la oynadığı maçta çıkan olaylar nedeniyle aldığı ceza, iki takım Adapazarı’nda karşı karşıya getirir. Maçtan önce ıslama köfte keyfi yapılmış mıdır bilinmez ama ilk dakikalarda Galatasaraylı oyunculara bir ağırlık çökmüştür. Özellikle sol açığı İskender Günen’le etkili olan bordo mavililer bir türlü kaleci Simoviç’i geçemezler. İskender’in ortasında Lemi’nin kafa vuruşuna önce Simoviç ardından da direkler “dur” der. TSYD Kupası’ndaki başarısızlığa aşırı sıcağı ve bayramı bahane eden sarı kırmızılılar ligin ciddiyetinden de uzak görünürler. Bu gidişata dur diyen Prekazi olur. Takımını maestro gibi yönetmeye başlarken özellikle Arif Kocabıyık, kaçırdığı gollerle saç baş yoldurur. Cezayı ilk yarının bitimine az bir süre kala, maç boyunca arı gibi çalışan İskender keser. Serdar Bali ile yaptıkları verkaç sonucunda topu Simoviç’in solundan ağlara bırakan futbolcu, ilk yarının sonucunu belirler.
İkinci yarıda etkili oynayan taraf, yemeği ve belki de taktik anlayışı hazmeden Galatasaray olur. Geri çekilen rakibinin yardımıyla topu ileri taşıyan sarı kırmızılılar etkisiz şutların Şenol tarafından toplanmasını engelleyemez. Arif ve İlyas’ın çıkarak yerlerine Adnan ve Savaş’ın girmesine karşın İskender kontra ataklar ile daha etkili olur. 78. dakikada Trabzonspor’da oyuna 18 yaşındaki genç forvet oyuncusu Hami Mandıralı girse de Sadık Deda’nın son düdüğü, Galatasaray’ın 36 maçlık namağlup serisini sona erdirir. “Namağlup oldu ilk mağlup” şakalarıyla Derwall hedef alınırken, Ahmet Suat Özyazıcı da Alman hocanın önceki açıklamalarına cevaben “Galatasaray, Derwall sahada olmadığı için yenildi. Yoksa güçlü rakibimizi yenmemiz mümkün olmazdı.” diyerek galibiyetin keyfini sürer. Maçtan sonra çıkan olaylarda 13 yıldır şampiyon olamayan sarı kırmızılı takım hedef alınırken saha dışındaki şiddetin normal karşılandığı dönemlere girildiği iyice hissedilir.
Fakat ligin kalanı beklendiği gibi geçmez. İlk maç sonunda çok eleştirilen Arif, İlyas ve Adnan gibi futbolcular performanslarını artırırken Derwall’in inandığı şampiyonluk yıllar sonra İstanbul ekibinin olur. Bu sonuç, sonraki şampiyonluklar ve Avrupa başarılarının miladı gibidir. Trabzonspor ise sezonu dördüncü bitirirken Özyazıcı’nın görevine dördüncü kez son verecektir. Yıllar içinde gelmeyen şampiyonluk nedeniyle sabırsız yönetimler, hocayı iki kez daha görevlendirecekler ama aynı hatalara tekrar düşeceklerdir. Belki de Trabzonspor o gün kazanarak kaybetmiştir. Galatasaray ise “namağlup bir ilk mağlup” olarak “kazanan” olacaktır.