Bir döneme damgasını vuran transfer yöntemi, futbolcu kaçırma hikayeleri…
Türk futbolunda gol kaçıran forvet oyuncuları her dönem oldu ve olmaya da devam edecek. Peki bir döneme imza atan futbolcu kaçıran yöneticiler tekrar sizce karşımıza çıkacak mı? Futbolcuyu kaçırıp saklayarak transferi garantilemek… Bir dönemin milli transfer politikası…
Birçok ünlü Türk futbolcusu bu milli yöntemle yeni takımına transfer oldu. Biz de, şu dönemde yeni transferlere imza atılırken geçmişte futbolcunun kaçırılmasıyla sonlanan transfer hikayelerinden bahsetmek istedik. İşte o günlerde gündemi sıklıkla meşgul eden ve Türk futbol tarihinin yönünü değiştiren kaçırılma hikayelerinden birkaçı:
Metin Oktay’ı Üzen Adam
Cemil Turan, futbola erken yaşta Rumeli Kavağı Spor Kulübü’nde başlar. 14 yaşındayken Sarıyer’in seçmelerine girer ve kazanarak Sarıyer alt yapısına yazılır. Burada kısa sürede dikkat çeken Cemil, daha 15 yaşındayken A takıma yükselir ve 16 yaşına geldiğinde birçok kulübün de gözdesi haline gelir. 1962-68 yılları arasında Sarıyer’de 200 maça çıkan Cemil, 103 gol atar. Bu performansıyla artık Galatasaray, Fenerbahçe ve İstanbulspor’un hedefindedir. Sonunda o İstanbulspor’un yolunu tutar. Kendisi İstanbulspor’a transferini şöyle anlatır: “Futbola 14 yaşında lisanslı olarak Sarıyer’de başladım. Çok kısa zamanda A takıma yükseldim. Sonra İstanbulspor’la birlikte Galatasaray ve Fenerbahçe bana teklifte bulundu. Rahmetli Metin Oktay beni Kilyos’tayken buldu. 2 gün onun Mecidiyeköy’deki evinde kaldım. Sonra beni Çeşme’ye kaçırdı. 15 gün de oradaki evinde kaldım. Ben Fenerbahçe’ye gitmek istiyordum; baba gibi sevdiğim Sarıyer Başkanı Selahattin abi ise İstanbulspor’a imza atmamı istiyordu. Bir yandan da Türk futbolunun efsane ismi Metin Oktay beni G.Saray’a götürmek için çabalıyordu. Ben başkanımızı kıramadım. Metin abi İzmir’e havaalanına gittiği bir gün kaçarak İstanbul’a geldim, İstanbulspor’a imza attım. İmzadan sonra Metin abi bana çok kızdı.”
Cemil Turan, İstanbulspor’da da harikalar yaratır. 128 maçta 79 gol kaydeder takımı adına. 1971 yılında talipleri arasında bu sefer İngiliz devi Arsenal de vardır. Ama o 1972-73 sezonunda hep gitmek istediği takıma yani Fenerbahçe’ye transfer olur.
İmparator’un Kaçırılışı
Günümüzde Türk futbolunun ünlü teknik direktörü Fatih Terim’in futbolculuk kariyeri Adana’nın Ceyhanspor takımında başlar. Ardından ikinci ligte şampiyon olarak 1. Lig’e geçen Adana Demirspor’un orta sahasında sergilediği oyunla herkesin ilgisini üzerine çeker. Özellikle de Beşiktaş ve Galatasaray’ın.
1973 yılıdır ve Fatih Terim, Ümit Milli Takımı ile birlikte Romanya’dadır. Dönüşte havaalanında onu Galatasaraylı yöneticiler bekliyordur. Bu sırada Adana Demirspor’lu yöneticiler de havaalanındadır. Uçak iner ve Fatih Terim abronda görünür. Sarı-kırmızılı yöneticiler hemen elini çabuk tutar ve ona yaklaşır ve yönetici Türker Arslan ona şöyle der: “Seni almaya geldim”. Ve hemen oradaki bir arabaya binilerek hızla havaalanından uzaklaşılır. Böylece Fatih Terim, Adana takımının elinden kaçırılır ve Galatasaraylı olur.
1985’te futbola veda edene kadar Galatasaray’da futbol oynayan Terim, burada takım kaptanlığına kadar yükselir. Ve kulübünde tüm zamanların en sevilen oyuncularından biri haline gelir. Galatasaray formasıyla 327 maç oynar ve 16 gol atar.
Vezirler de Kaçırılır!
O, Trabzonspor’un son şampiyonluğunda kadrodadır. F.Bahçe’nin 103 gol attığı sezon ise sarı-lacivertlilerde. Galatasaray’ın kaçırarak renklerine bağladığı isimdir Hasan Vezir. Ama o, bu üç takımdan hiçbiriyle özdeşleşemedi desek yeridir. Akıllarda hep 1989 yılında Fenerbahçe’den kaçırılma hikayesi yer eder.
Rize, Trabzon ve tekrar Rize macerasından sonra Fenerbahçe’ye transfer olur Hasan Vezir. O sene Fenerbahçe 103 gol atarak tüm sezonların gol rekorunu kırar. Hasan’ın kaydettiği gol sayısı da 19’dur. Üstelik o yıl Galatasaray ile oynanan ve 4-3 kazanılan tarihi Türkiye Kupası maçının başrolünde de o vardır. O maçı Hasan Vezir şöyle anlatır: “İlk maç Kadıköy’de 2-2 bitmişti. Ali Sami Yen’de ise devreyi 3-0 yenik kapattık. Ama iyi oynuyorduk. Onlar farktan sonra ise şov yapmaya başlamışlardı. İkinci yarı Veselinoviç bize ‘Moralinizi bozmayın. İlk 5-10 dakika içinde bir gol bulursak bu maçı çeviririz.’ dedi. Orta sahada oynayan Oğuz’u çıkardı. Şenol’u soktu. Müjdat’ı da orta sahaya çekti. İkinci yarının başında Aykut’la bir gol bulduk. Sonra ben arka arkaya 3 tane attım ve maçı 4-3 kazandık.”. Şampiyonlukla tamamlanan o sezonun ardından tek yıllık sözleşmesi biten Hasan Vezir kulübüyle masaya oturur. Bu sırada Galatasaray da Hasan’a transfer teklifinde bulunur. O ise ‘önce kulübümle görüşeyim’ diyerek bu teklifi o an için rafa kaldırır. Üstelik Galatasaray takımı ona 1 milyar Türk Lirası’nın üzerinde para önermiştir. O zamanki Fenerbahçe yöneticisi Metin Aşık, rakiplerinin önerdiği parayı ona veremeyeceğini söyler. Bu durumda Hasan Vezir Fenerbahçe ile anlaşamaz. Araya hemen Galatasaraylı yöneticiler Ergun Gürsoy ile Yurdaşen Karahasan girer. Onu Küçükyalı’da bir tünele çağırırlar. Hasan Vezir o gün orada Ergun Gürsoy’a ‘Galatasaray’a gelirim’ der. Gelin, o günkü buluşmanın geri kalanını Hasan Vezir’in ağzından dinleyelim: “Yanımda abim de var. Ona, ‘sen buradan ayrıl, biz Hasan’ı eve bırakırız.’ dediler. Ama ardından Bursa’ya doğru yola çıkıyoruz. Orada Özhan Canaydın’ın tekstil fabrikası vardı. Oraya gidiyoruz. ‘Ergun abi’ diyorum, ‘Ne yapıyoruz? Benim kupa maçım var’. ‘Yok bir şey olmaz.’ diyor. ‘Seni kaçırıyoruz biz. Artık dönüşü yok bunun.’ Bursa’ya uğradık, oradan da Fethiye’ye tatil köyüne gittik.”
Ertesi sabah gazeteciler çağırılır ve göstermelik bir imza attırılır. Artık Hasan Vezir Galatasaraylı’dır. Bu transferden sonra sıkıntılar da yaşar Vezir. Öyle ki transfer olduğu o yıl Galatasaray’ın Fenerbahçe’yi 1-0 yendiği maçta tek golü o atar ama Fenerbahçeli taraftarlar bu mağlubiyeti sindiremez ve evini basar, kapıcıyı bıçaklar.
Şeytan Kaçırma
Rıdvan Dilmen 1962 yılında Nazilli’de doğar. Dilmen ailesinin son çocuğu idir ve Nazilli Sümerspor’da futbola başlar ve daha sonra Muğlaspor’a transfer olur. Muğlaspor’da harikalar yaratır ‘Şeytan’ Rıdvan ve o performansıyla milli takıma seçilir. Ardından Sariyer’e transfer olur. Burada da dördüncü senesini tamamlayınca Galatasaray’a gitmeye karar verir. Zaten Galatasaray da onu istiyordur.
Dönemin Galatasaraylı yöneticisi Ergun Gürsoy’la her konuda görüşüp anlaşır. Gazetelerde Galatasaray formasıyla resmi çıkar ama ertesi gün Fenerbahçeli olur. Nasıl mı?
Sarıyerspor’un son lig maçı Boluspor’ladır. Fenerbahçe yöneticisi Ercan Aktuna, Bolu’ya gelir ve maçtan sonra Rıdvan’ı kaçırır. Transferin ilk gününde de kendisine, onu Fenerbahçeli yapan imzayı attırır. Rıdvan Fenerbahçeli olmuştur ama Galatasaraylılar, özellikle de Ergun Gürsoy, olayı kendilerine atılan kazık olarak değerlendirir. Rıdvan ise bir röportajında o transferi şöyle anlatır: “Ergun Gürsoy ile anlaştım. Daha sonra, Boluspor ile ligin en son maçını yapacağız. Sarıyer takımı olarak… Ben de kendimi Galatasaraylı olarak görüyorum… Akşam saat 22.30 sularında eve telefon geldi… Ercan Aktuna arıyor… Bana, “Rıdvan, Fenerbahçe’ye gelmek ister misin? Şayet gelirsen, 175 milyon lira peşin para vereceğim!..” dedi. Tabii ben şaşırdım… “Ağabey, teşekkür ederim. Ben, Galatasaray ile anlaştım. Bu nazik teklifiniz, ilginiz için ayrıca teşekkür ederim” dedim. Bolu’ya gittik, maçımızı oynadık, maç bitti… Daha sonra ben, duşumu almak üzere gittim. Cem Ağabey geldi. Sarıyerli Cem Ağabey… Dedi ki, “Ercan Ağabey geldi, arkada seni bekliyor.” Neyse ben Ercan Ağabey’e gittim. Kendisine dün akşam konuştuğumuzu söyledim. Kararımın değişmediğini belirttim. Benim kendisiyle gelmemi istiyordu. Ben de, “Ben, Sarıyer kafilesiyle geldim, onlardan izinsiz ve habersiz olarak bir yere gidemem… Şayet gideceksem müsaade almam gerekir…” dedim. Bana, “Peki, git görüş” dedi. Ben de Eyüp Ağabey ile gidip görüştüm. Meğerse onlar Eyüp Ağabey ile gitmem hakkında daha önceden görüşmüşler. Konu, ikisinin de bilgisi dahilindeymiş. Bana, “Tamam, git. Gidebilirsin” dedi. Hep beraber Erdoğan Şenay’ın evine gittik. Florya’ya gittik. Ercan Ağabey, Candan Hoca, Erdoğan Şenay hep beraber gittik. Onlar durumu konuştular evde… Ben kendilerine tekrar Galatasaray ile anlaştığımı, istediklerinin mümkün olamayacağını söyledim. Sonra fiyatı yükselttiler. Ara ara diğer konuşmalar oldu ve 75 milyon lira fark verdiler. Ben de hem bu fark için hem de Fenerbahçeyi sevdiğim için “onlara geliyorum” dedim. Sonra tabii, bildiğiniz gibi Fenerbahçeli olduk… İmza gününe kadar Ercan Ağabe ile birlikte yazlığa gittik.”
İki Takıma Birden İmza Atan Adam
Hem Galatasaray’a hem Fenerbahçe’ye… Futbola 10 yaşında Bulgaristan’da bir futbol okulunda başlar Nesim Özgür. 1989 yılındaki toplu göçle İstanbul’a gelir ve Zeytinburnu’na yerleşir. Zeytinburnuspor’un PAF Takımı’nda oynamaya başlar. Bir yıl orada futbol oynadıktan sonra Fenerbahçe’nin profesyonel takımıyla antrenmanlara çıkmaya başlar. Sarı lacivertlilerle bir yıl antrenmanlara çıktıktan sonra 1991’de Galatasaray ona kancayı takar ve kaçırır. Kaçırılmasının ardından Galatasaray’a da imza atar genç Nesim. Böylece iki takım karşı karşıya gelir ve olaya futbol federasyonu el atar. İki takıma da imza attığı için Nesim’e bir yıl futbol yasağı cezası gelir. Kimin formasını giyeceği de 1 yıl tartışılır. Bir trajedi de yaşanır. Ailesinin en büyük maddi umudu iken o parasız geçen 1 sene maalesef babasını intihara sürükler. Ceza sonunda ise tüm haklarının Galatasaray’a ait olduğuna karar verilir.
Galatasaray’ın ardından sessiz sedasız İstanbulspor’lu olur, 6 yıl o formayla ter döker. Bir dönem Trabzon ve Malatyaspor forması da giyen Nesim, 2003 yazında doğduğu topraklara, Bulgaristan’a gider ve Litex Lovech ve Lokomotiv Plovdiv formaları giyer. Ardından Bursaspor’a transfer olarak futbol hayatını sonlandırır ve menajerliğe adım atar.
İlhan Cavcav’I Hastanelik Eden Kaçırılma
1995 yazına damgasını vuran transferin kahramanıdır Tarık Daşgün. Gençlerbirliği’nde 1994-95 sezonunda ortaya koyduğu futbolla parlayan oyuncu için Galatasaray ve Fenerbahçe kıyasıya bir mücadeleye girer. Ve ortaya polisiye filmlere taş çıkartacak bir kaçırılma öyküsü yaşanır. Ankara temsilcisinin başkanı İlhan Cavcav Galatasaray’la, Tarık ise Fenerbahçe ile anlaşır.
Liglerin bitmesine bir hafta kala genç oyuncu başkentte ortadan kaybolur. Ardından dönemin Fenerbahçeli yöneticisi Yavuz Kayral’ın genç oyuncuyu ailesiyle birlikte oturduğu Keçiören’deki gecekondu evinden geceyarısı operasyonu ile kaçırdığı haberi, futbol dünyasına bomba gibi düşer.
Bu kaçırılma haberini duyan İlhan Cavcav, fenalaşır ve hastanelik olur. Tarık’in izini ise 31 Mayıs’ta Milliyet gazetesi bulur. Şadan Kalkavan’ın Heybeliada’daki villasında gizlenen Tarık objektiflere yakalandığı günün ertesinde nihayet Fenerbahçe başkanı Ali Şen, İlhan Cavcav’ın isteğini kabul eder. Tarık Daşgün, o gününe kadarki en yüksek bonservis bedellerinden biriyle Gençlerbirliği’nden Fenerbahçe’ye transfer olur. Bugünkü parayla transfer bedeli yaklaşık 4.000.000 dolardır.
Tarık Daşgün o günleri şöyle anlatır: “Kaçırma olarak söylendi hep ama ben kendi isteğimle gittim. O zamanlar transfer olurken belli bir tarihte imza atılıyordu ve o tarihe daha 15 gün vardı. Fenerbahçe yöneticileri o tarihe kadar başka bir kulüple anlaşmamam için beni Ankara’dan İstanbul’a getirdi. İmza atana kadar hiç ortaya çıkmadım. Benim transferimi de Ali Şen, Vefa Küçük ve Şadan Kalkavan’la beden eğitimi öğretmenim konuşmuştu.”
Sarı-lacivertli kulüple futbol yaşamında yepyeni bir sayfa açan genç yıldız, İstanbul yaşamına ayak uyduramaz ve kariyerinde düşüş başlar. Fenerbahçe’de oynadığı 2,5 sezonda toplam 52 lig maçında forma giyen futbolcu sadece 2 gol kaydeder. Ardından Kocaelispor, Ankaragücü, Yozgatspor, Gençlerbirliği, Sakaryaspor, Kardemir Karabükspor ve Bingöl Belediyespor’da forma giyer.
Tarık Daşgün’un kaçırılışı belki ona yaramaz ama Gençlerbirliği açısından bir dönüm noktası olur. Bu transferden elde ettiği parayı başkent takımı yüksek banka faizi ve repo ile değerlendirerek üçe katlar. Ve bu parayla Beştepe’de İlhan Cavcav Tesisleri yükselir.