-Bir Batu ANADOLU yazısı-
Bir dönem Dünya Kupaları’na sadece sahada değil sahnelerde de hazırlanan Alman Futbol Milli Takımı’nın müzikle olan imtihanı, futbol-müzik ilişkisinde özgün bir örnek olarak incelenmeyi hak ediyor.
Gary Lineker’ın, “Futbol 22 kişinin 90 dakika boyunca bir topun peşinde koştuğu sonunda Almanların kazandığı bir oyundur.” sözü futbol dünyasında o kadar çok kullanıldı ki belki de olaya başka bir perspektiften bakmanın zamanı geldi. Mesela 22 Alman’ın bir mikrofonun arkasına geçip Dünya Kupası’na hazırlanması mümkün mü? Evet, tam 20 yıllık bir gelenekten söz ediyorum. 1974’te Almanya’da düzenlenen Dünya Kupası için bir şarkı hazırlamanın ötesine geçen bir deneyimin nasıl bir ritüele dönüştüğünden söz edeceğim.
Alman futbolu ve müzik deyince aklımıza gelen ilk örnek, büyük libero Franz Beckenbauer’in 1966 tarihli ‘Gute Freunde Kann Niemand Trennen‘ şarkısı oluyor. Bireysel bir performans olmakla birlikte Beckenbauer’in sahne kariyeri, futbol kariyerinin gölgesinde kaldı kuşkusuz. Bundan sekiz yıl sonra ise belki de tarihin ilk boy band’lerinden biri (!) oluşturuldu. Turnuvaya hazırlanan Alman takımı, kendisi de eski bir futbolcu olan Jack White’ın bestelediği ‘Fussball ist Unser Leben‘ (Futbol Bizim Hayatımız) şarkısı ile sahnelerden meydan okuyordu. “Yağmurda, çamurda oynarız” temalı şarkının sözleri kısa sürede gerçeğe dönüştü ve takım, Dünya şampiyonu oldu. Bu esnada şarkı oldukça popüler hale gelmiş ve tribünlerin vazgeçilmezi olmuş, plaklar yok satmıştı. Şampiyonluğun gelmesi sonucunda da şarkı, adeta uğurlu bir tılsım haline geldi. Sanki her turnuvada bir şarkı yapılsa, takım şampiyonluğa ulaşacak gibiydi!
1978’de şarkıyı hazırlama görevi Alman müziğinin ikon isimlerinden olan Udo Jürgens’e verildi. Jürgens’in ‘Buenos Dias, Argentina‘ şarkısı, o dönem diktatörlük yönetiminin altında inim inim inleyen Arjantin’de yapılacak olan turnuvaya saf bir bakış atıyordu. Jürgens, stüdyoda şarkıyı söylerken arka fonda Arjantin’de bulunan futbolcuların ona eşlik etmesi daha da ilginç bir görüntü yaratmıştı. Şurası bir gerçek ki oyuncular bu şarkı söyleme işine fazlasıyla ısınmış gibilerdi. Belki de bundan olacak; Avusturya, Almanya’nın turnuvadaki son umut kırıntılarını mideye indirirken şarkının bulunduğu albüm çok satanlar listesine girmişti. Turnuva sonunda görevi bırakan kurt hoca Helmut Schön’ü ise yine Jürgens’in, ‘Der Mann mit der Mütze‘ (Şapkalı Adam) şarkısı teselli edecekti.
Disiplini ve güçlü endüstrisi ile tanıdığımız Almanların şarkı formatından albüm formatına geçişleri ise 1982’de gerçekleşti. Her ne kadar Michael Schanze ile söyledikleri ‘Ole Espana‘ ile dikkat çekseler de Alman takımı, farklı ülkeler (İskoçya, Peru gibi) için de şarkı söyledikleri bir albüm kaydetti. 1978’in aksine tartışmalı bir biçimde olsa da finale kadar yürüseler de İtalya’ya karşısındaki mağlubiyet, akıllara albümün son şarkısını getiriyordu ‘Adios Espana’ (Hoşçakal İspanya).
1986’daki kupadan önce Alman futbol takımının müzikle imtihanındaki en büyük kırılmalardan biri gerçekleşti: Peter Alexander tarafından yazılan ‘Mexico Mi Amor’ şarkısının klibinde Lothar Matthaus ve Pierre Littbarski, sombrero şapkaları ve mutsuz yüzleriyle arz-ı endam ederlerken Toni Schumacher ise elinde trompetle gezmekteydi! Tüm bu çabalara karşın takımın şampiyonluğu yine finalde kaybetmesi de oldukça manidardı. Neyse ki 1990’da sahalara geri dönen Udo Jürgens’in ‘Wir Schon Auf Dem Brenner‘ şarkısı imdada yetişti. Alman müziğinin Erol Büyükburç’u olan Jürgens ile takım, bu sefer şampiyonluğa yürüdüler.
1994’teki performans ise sonun başlangıcı oldu. YMCA ile tanıdığımız konsept grup The Village People ile Almanların yolu ilk ve son kez kesişti. ‘Far Away in America’ isimli şarkıda artık oyuncuların sesi çok daha az çıkmaya başlarken, en dikkat çekici performans bugün de ABD Milli Takımı’nı çalıştıran Jürgen Klinsmann’dan geliyordu. Asıl sorun, bu şarkıların yavaş yavaş antipati toplaması ve gülünç hale gelmeye başlamasıydı. Zaten takımın da kupaya çeyrek finalde veda etmesi, şarkı ritüeline olan bakışı değiştirmişti. Öyle ki 1998’de Almanların hocası Berti Vogts, takıma şarkı söyletmek yerine şarkı sipariş etti. Fakat ‘Running With A Dream‘ isimli bu şarkıyı bugün bile hatırlayan yoktur.
Milli takımların plak doldurması ve halkın dikkatini çekmek için televizyonlarda şarkı söylemesi Almanlara has bir olay değildir. İngiltere ve İtalya gibi Avrupa ülkelerinin yanı sıra Güney Amerika’da da müzik ve futbol ikilisini yan yana getiren birçok performansa rastlamak mümkün. Almanya’nın performansına baktığınızda işini gerçekten ciddiyetle yapan oyuncuları görüyorsunuz. Bunun gülünç olup olmadığı sorusunun cevabı ise size kalmış.