Teknik direktörler önemli anlarda verdikleri kararlarla takımlarını defalarca kez zafere ya da hüzne taşıdı. 7 Mayıs gecesi Emerich Jenei’nin verdiği karar Avrupa Kupası tarihinde bir ilki gerçekleştirdi.
8 Mayıs 1986 / Bükreş Havaalanı
Büyük emeklerle kazandıkları kupayı aldı yanına. Uçaktaki şampanyayı içine boşalttı ve bütün sezonun susuzluğunu arındırır gibi büyük bir yudum aldı. Etraftaki herkes bağırıp çağırıyordu, o içtikçe uçaktaki coşku daha da artıyordu. Ardından içmeyi bıraktı, biraz daha doldurdu ve herkesin içmesi için oyuncularına uzattı. Uçak inene kadar bütün takım başarıya olan susuzluğu, alın teri kupanın içindeki şampanyayla giderdi. Uçak inişi tamamladığında kapılar açıldı. Ülkeye, Avrupa’nın bu en büyük kupasıyla dönmenin gururunu iliklerine kadar hissetti. Bu gurur ona tarif etmesi imkansız bir haz da veriyordu. Kapıya doğru yöneldi. Dışarıda büyük bir kalabalığın sesi geliyordu. Kapıya yaklaştıkça, sesi daha fazla duydu. Duydukça tüylerinin diken diken olduğunu fark etti ve o an kapıdan çıktı. Tam beş bin kişiyi gördü. Kalabalığın tam ortasındaki pankartı okudu: “Bravo Steaua”
Romanyalı taraftarlar Avrupa Kupası’nı kazanan bu ilk doğu bloğu takımına saygılarını göstermek için binlere ulaşarak havaalanına hücum etmişti. Dillerinde slogan ve şarkılarla doyasıya kutluyorlardı şampiyonluğu. Dalga dalga hareket ederek futbolcuların isimlerini bağırıyorlardı. Bu ahenkli hareket, megafonla okunan isimleri her duyduğunda coşkuyla kabarıyor, ses limitlerini zorluyordu. O an herkesin içinde olan duyguyu, o takımın en önemli oyuncularından Victor Piturca yıllar sonra UEFA.com’a verdiği röportajda şöyle ifade edecekti: “Avrupa’nın doğusunda parasız bir takımdık ve çok şey başardık.”
Kalabalığın coşkusu devam ederken, megafondaki adamın kendi ismini bağırdığını duydu. Taraftarlar herkes tarafından hissedilen bir saygı ve büyük bir sevgiyle teknik direktörün adını haykırdılar: “Emerich Jenei” Az önce içtiği şampanyanın ve elde edilen zaferin etkisiyle o da bağırarak kalabalığa katılırken bu olağanüstü sahneye dahil oldu. O anlarda kupa yolunda yarı finalde oynadıkları muazzam futbolu düşünüyordu.
16 Nisan / Ghencea Stadı
Avrupa Kupası yarı finalinde eşleştikleri Belçika şampiyonu Anderlecht maçı için yaptığı son konuşmadan sonra oyuncularına kapıyı işaret etti. Futbolcular sahaya çıkarken yenebileceklerini düşünüyordu ama biraz sonra sahada ortaya koyacakları oyunu kimse beklemiyordu. Eşleşmenin ilk ayağında Anderlecht’i Belçika’da durdurabilmişler ancak 78. dakikada yedikleri gole engel olamamışlardı. Finale çıkmak için bu maçı mutlaka kazanmaları gerekiyordu, bütün planlarını da buna göre yapmışlardı.
Sahaya çıktıklarında hınca hınç dolmuş bir stat gördüler. Öyle ki 35.000 kapasiteli stadın biletlerine tam 350.000 kişi talip olmuş, biletler karaborsada on katına kadar çıkmıştı. Takımın en önemli oyuncusu Stoica’nın “sahaya çıktığımızda bir volkanda gibiydik, bizim için muhteşem, Belçikalılar için dehşet vericiydi” diye tanımladığı o günde ilk düdük çalar çalmaz rakip kaleye muazzam ataklar başlattılar. Piturca, Barbulescu’nun uzun pasında, daha dördüncü dakikada ilk golü bıraktı Anderlecth ağlarına. Gol Steaua’yu daha da ateşledi. Ataklarını arttıran Rumenler 23’te köşe vuruşu kazandı. Ceza sahasına doğru gelen topun kendi oğluna gittiğini gören Balint’in babası tribünden avazı çıktığı kadar bağırdı: “şut at Gabi şut” Balint’in bunu duyması imkansızdı ancak tam o anda topa vurdu ve skoru 2-0’a getirdi.
İkinci yarıda Belçikalıların atacağı bir gol yeterliyken sahneye yine Piturca çıktı ve tribündeki 35.000 taraftara finale çıkan ilk Rumen takımını desteklemenin gururunu yaşattı. Emerich, maç sonu soyunma odasına giden takımına sevgiyle baktı. Daha sonra rakip takım antrenörü Arie Haan’nın maç sonrası dedikleine kulak kabarttı: “Steaua’nın oynadığı futbola dünya üzerindeki hiçbir kulübün direnmesi mümkün değil. İlk 25 dakika tam bir cehennemdi. Daha önce bu ritimde oynayan bir takım görmedim. Bunu, yenilmemizin nedeni olarak söylüyorum ama aynı zamanda kazananın hakkını vurgulamak için de söylüyorum.”
8 Mayıs / Bükreş
Dün kupayı kazandıkları inanılmaz geceden ve havaalanı kutlamasından sonra Jenei, sabah gazeteleri eline aldı. Kendisi ve takımı için yazılanları çok merak ediyordu. Romanya’nın 300.000 satan gazetelerinden biri olan “Spor”a baktığında büyük bir hayal kırıklığına uğradı. İlk sayfada Steaua’nın şampiyonluğuna dair ufak bir bölüm gördü. Bu ufak bölümün hemen altında da son sayfaya referans yapıldığını okudu. Son sayfada gazetenin muhabirlerinden John Chirila ve Mercea Ionescu’nun yazılarına baktı. Sonra hemen diğer gazetelere göz gezdirdi ama tablo aynıydı. Sanki gazeteden kalan boşluklara sıkıştırmış gibiydiler bu zaferi. Canı fena halde sıkıldı. Ne de olsa yaptıkları şey futbol tarihinde bir ilkti ama kendilerine verilen değer hiç de bunu yansıtmıyordu. Romanya’nın politik ikliminde de işler hiç iyi gitmiyordu. Ülkenin lideri Çavuşesku büyük eleştiriler alıyor ama sert yönetimi bütün muhalefeti bastırıyordu. Devlet de kendi içinde yozlaşmıştı. Andreas K. Bodor’un Futbol ve Kültürü kitabındaki makalesinde yazdığı gibi “Keyfilik ve yozlaşma, Çavuşesku’nun Romanyası’nda toplumsal hayatın her alanını sarmıştı… Siyasi baskı, şantaj,para yedirme ve vaziyeti idare numaraları, Romanya sporunda vukuatı adiyedendi” Jenei’nin takımı Steaua’da siyasal iktidarın en güçlü kurumu olan ordu tarafından destekleniyordu. Hatta birkaç sene önce takımı idare etmesi için Çavuşesku’nun oğlu Valentin’i takımın genel müdürü yapılmıştı. Aslında Valentin siyasi bir görev almak yerine Nükleer fizikçi olarak çalışıyordu ve futbolla pek ilgisi yoktu. Ancak iktidar ilişkileri devreye girince Steaua da güç kazanmaya başlamıştı.
Ancak Jenei’nin aldığı kupa Romanya Ligi’ne ait değildi. O bu tür ilişkilerin doğrudan etki yapamayacağı Avrupa Kupası’nı almıştı. Bu başarı önemsiz gözükemezdi! Büyük bir can sıkıntısıyla o muazzam akşamı, final gecesini düşünmeye başladı.
7 Mayıs / Ramon Snachez Pizjuan Stadı
Finalin oynanacağı stada giderken Jenei her zamanki gibi karşıdan gelen arabaların plakasının çift mi tek mi olduğunu tahmin etmeye çalışıyordu. Bu onun uğuruydu. Doğru bilirse maçı kazanacaklardı. Bu küçük oyunu sürdürürken stada geldiler. Ancak takım büyük bir sıkıntı içerisindeydi. Stoica son Anderlecth maçında kart cezalısı durumuna düşmüştü, diğer sakat ve cezalılarla birlikte takımda sadece 16 kişi kalmıştı. O çaresizlik içerisinde maçtan bir gün önce geç saatlerde kaldıkları otelin lobisinde Jenei, yardımcısı ve aynı zamanda oyuncusu olan Anghel Iordanescu’yu dönerek“artık yatağa gitme zamanı. Çünkü hazır olmanı istiyorum, yarın oynama ihtimalin var” demişti. Ama işin ilginç yanı Iordanescu, o sezon hiçbir Avrupa maçında forma giymemişti. Kış kampında takımın fizik kondisyoneri Florentin Marinescu, Iordanescu’ya emeklilikten vazgeçmesini önermişti. 35 yaşında olan Iordanescu teklifi kabul etmiş ancak Verona’yla yapılan hazırlık maçında iyi bir oyun sergileyemeyince morali bozulmuş ve bir daha forma giymemişti. O gece, Jenei’nin bu sözlerine karşılık “Oynamamın hiç de iyi bir fikir olduğunu düşünmüyorum” diyerek yatağına gitti.
Finaldeki rakip Barcelona’ydı. Aslında Katalanlar da 25 senedir final yüzü görememişler ama o sene İngiliz teknik adam Terry Venables yönetiminde dikkate değer bir çıkış yakalamışlar,. 1974’ten beri ilk kez İspanya şampiyonu olmayı başarmışlardı. Kadrolarında Bernd Schuster, Julio Carrasco ve Steve Archibald gibi oyuncular vardı. Daha kupa öncesi zaten favoriler arasındaydı. Yarı final ilk maçında Göteborg tarafından aldıkları 3-0’lık yenilgiye kendi evlerinde aynı skorla cevap verip penaltı atışları sonucu finale kalmayı başarmışlardı. Jenei’nin takımını her anlamda zor bir maç bekliyordu. Stoico daha sonra verdiği röportajda maçın atmosferini şöyle anlatacaktı: “İnsanlar hiçbir şansımız olmadığını söylüyordu. Ama biz hiç korkmadık çünkü gerçek karakterlerden oluşan bir takıma sahiptik”
Bükreş takımı için zor olan şeylerden biri de gece oynamaktı. Takım şimdiye kadar gece maçı yapmamıştı ve sadece Romanya’daki son günlerinde ülkedeki tek ışıklı statta bir antrenman yapma fırsatı bulmuşlardı. Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de maçtan önce UEFA yetkilileri renklerin Barcelona ile aynı olması nedeniyle asıl formalarını giymelerine engel olmuştu. Onlar da hiç alışık olmamalarına rağmen beyaz bir forma siparişi vermişlerdi.
Soyunma odasında “Finale kadar ulaşmışken kupayı kaldırmamak yazık olmaz mı?” diye sade bir konuşma yaptı oyuncularına Rumen teknik adam. Steaua Bükreş sahaya çıktı ve Barcelona’nın bütün etkinliğini kendi oyun yapısıyla adeta emdi. Onları durgunlaştırdı, hareketsiz bıraktı. Aslında bu taktiği buraya gelene kadar birkaç maçta denemişlerdi ancak savunma anlamıyla bu performans diğerlerinden bir adım daha öndeydi. Bir mucizeye olan bu inanmışlık, tek bir hedef doğrultusunda sahadaki bu cesur 11 adamı birleştirmiş, tarihe atılacak bir çentiğin hevesiyle insan zihninin konsantrasyon düzeyinin doruklarına çıkılmıştı. Neden olmasındı ki?
Kupa yolunda Barcelona’yı desteklemek için 300 otobüs ve 6 tren dolusu binlerce Katalan taraftar Ramon Snachez Pizjuan Stadı’na akın etmişti. Sevilla’da oynanan finalde tribünlerde tam 50.000 seyirci vardı. Tamamen güvenliğe dayalı sınır politikaları nedeniyle Romanya’dan bu tarihi ana tanıklık etmek için gelebilen seyirci sayısı ise sadece 1200’dü. O maçta efsaneleşecek, hakkında onlarca yazı yazılacak olan Steaua’nın kalecisi Duckadam tribünleri şöyle tarif ediyor: ”Bize karşı olan o atmosfer inanılmazdı. Ama bazen düşmanca atmosfer daha güçlü hissetmenizi sağlar.”
İlk yarı Steaua’nun bütün sahadaki enerjiyi emmesiyle 0-0 berabere bitti. İkinci yarının başlarında da aynı senaryo hakimdi. Ancak Barcelona kupayı almak için daha kararlı gözüküyordu. Dakikalar geçtikçe Rumenlerin oyununa daha iyi cevap vererek pozisyon üretmeye başlamışlardı. O dakikalarda Steaua giderek köşeye sıkışıyor, Katalanlar ise bundan faydalanarak ataklarını daha da arttırıyordu. Her şey Jenei için çok kötü gitmeye başlamıştı.
9 Mayıs / Romanya Askeri Merkezi
“Birilerinin bizi düşünmesinden dolayı çok mutluyduk. Minnettar olduğumuz bir jestti.” Jenei, ordu tarafından şampiyonluk kutlaması için yemeğe çağrıldıklarında hislerini böyle ifade etmişti. Medyanın ve spor dünyasının ilgisizliğinden yakınırken davet Savunma Bakanı’ndan gelmişti. O cuma akşamı Ordu Merkez binasına büyük bir “Romanya Ordusu’nun gururu” amblemi asılmıştı. Sonra birlikte başkentteki bir restoranda gittiler. Yemekten sonra kupayla anı fotoğrafı çektirmek istediler. Restoranda, takıma Sevilla’da eşlik eden güvenlik görevlileri de vardı. Aslında bu güvenliklerin görevi, takımdan hiçbir oyuncunun batı bloğu tarafında kalmadığından emin olmaktı. O nedenle takımı adım adım izlemişlerdi. İçlerinden birisi maç öncesi parkta gezerken anı olsun diye takımla birlikte fotoğraf çektirmeyi önermişti. Jenei, o akşam, orada, o adamı da gördü: “Sanırım adam kupayı kazandığımız için hepimizden daha mutluydu.”
Rumen teknik adam daha sonra kendisine yakın duran Iordanescu’ya baktı. “O” an canlandı kafasında. Nasıl da cüret etmişti? Tam bir delilik sayılırdı. Ama verdiği o karar, bugün burada bu kupayla poz vermelerini sağlamıştı. Şimdi dahi “o” an zihninde dipdiri duruyordu.
7 Mayıs / Ramon Sanchez Pizjuan Stadı.
Altmış yedinci dakikada Barcelona büyük bir fırsatı Pedraza’nın vuruşuyla kaçırdı. Rakibini iyice sıkıştıran Barça, gol atmaya giderek yakınlaşıyordu. Tam o anlarda Jenei “ne yapabilirim?” diye düşünüyordu. Kulübeye baktı sonra da Iordanescu’ya.
“İlk değişiklik, büyük bir sürpriz.” diye yankılandı maç spikeri Teoharie Coca Cosma’nın sesi. Gerçekten de öyleydi. Sezon boyunca oynamayan Iordanescu’yu sahaya sürüyordu teknik direktör Jenei. Bu inanılması zor bir karardı. Lucian Balan, kendi numarasını görünce kenara geldi ve yerine takımın yardımcı antrenörü girdi. Iordanescu çok rahat gözüküyordu. Sakince yaptığı salınımlarla sahada koşuyor, arkadaşlarını uyarıyordu. Kendini baskı altında hisseden Steaua’lu oyuncular onun saha içindeki halini görünce rahatlamaya başladı. Yıllar sonra Balint şöyle anlatıyordu o dakikaları: “Iordanescu bize cesaret verdi. Onun ne kadar rahat top sürdüğünü görünce kanatlarımızın büyüdüğünü hissettim.”
Sezon boyunca hiç oynamayan Iordanescu’nun hem de final maçında oyuna girişi gerçekten de kalan normal sürede ve uzatmalarda Barcelona’nın bulduğu ritmi alt üst etmişti. Bu sayede 120 dakika golsüz geçilmiş, Barcelona’nın üstünlüğü yok olmuş ve maça denge gelmişti. Saha kenarında alınan ve kimsenin anlam veremediği o karar, penaltı atışlarında Steaua kalecisi Duckadam’ın masalsı bir şekilde art arda 4 Barçalı futbolcunun penaltısını da kurtarmasıyla kupaya uzanan bir yola dönüşmüştü. O karar sayesinde Romanya, doğu bloğu ülkeleri içerisinde Avrupa Kupası’nı kazanan ilk takım olarak, Jenei de bir teknik direktörün alabileceği en yaratıcı ve cesaretli kararlardan birini alan teknik adam olarak futbol tarihine unutulmaz bir şekilde geçti.