1975-1984 yılları arası ülke futbolunda tam anlamıyla Trabzonspor fırtınası esti. Bu dönemde elde edilen tam 6 lig şampiyonluğunun yanı sıra 3 Türkiye Kupası, 6 Cumhurbaşkanlığı Kupası, 3 Başbakanlık Kupası ve bir Kıbrıs Barış Kupası kazanıldı. Toplamda 19 kupa. Tüm bunları başaran harika bir futbolcu topluluğu vardı. O topluluğun başında da Ahmet Suat Özyazıcı ve Özkan Sümer.
Bu harika futbolcu topluluğunu çok iyi bir takıma çevirmeyi başaran bu ikili, birbirlerinin hem halefi hem de selefi oldu. Ama ikisi de birbirinden sonra geleneği sürdürmeyi devam ettirdi. Kupaların yanı sıra ülke futboluna çok iyi yetenekler, daha sonrası için de çok iyi teknik adamlar yetiştirdiler. Ahmet Hoca kasketi, Özkan Hoca sert bakışları ile anılsa da, aslında ikisi bundan çok daha fazlasıydı. Bunu da en iyi o dönemki öğrencileri biliyordu.
Bizler o dönemki öğrencilerine iki efsane teknik direktörü sorduk:
Hüseyin Tok (1973-1980)
“Ahmet Suat Özyazıcı idareci bir teknik direktördü. Yani futbolcuyu idare eden bir yapısı vardı. Ondan verim aldığı sürece hiç sesini çıkarmaz, bazı şeylere göz yumardı. Öyle çok disiplinli bir hoca değildi. Ama az ayağın kayarsa sana daha hiç bakmazdı. Seni kesip atardı. Özkan Sümer çok disiplinli bir hocaydı. Saniye hesabı yapardı. Biz Ahmet Hoca’ya alışmıştık. Kamplarda istediğimiz zaman yatar, istediğimiz zaman kalkardık. Yemeklerde 10 dakika sonra gelenler de olurdu, önce gelen de. Aslında bunlar doğru değildi ama o zamanlar bunu kullanıyorduk. Sonuç da alıyorduk. Yani şampiyon da oluyorduk. O yüzden hiç problem olmuyordu. Ancak Özkan Hoca görevdeyken, herkes aynı tip giyecek, hiç kimse farklı çorap bile giyemeyecek. Masaya aynı anda oturacaksın. Aynı anda kalkacaksın. İdmanlarda yavaş girdin sert girdin onların bile çetelesini tutardı.
Bir anım var mesela. Özkan Hoca zamanı idmanda çift kale maç yapıyoruz. Tuncay Soyak o zaman yeni gelmişti. İdman sonrası toplantı yapıyoruz. İdmanda yaptıklarına göre Özkan Hoca herkesin cezasını açıklıyor. Birine masadan erken kalktın cezası… Birine sesli konuştun cezası… Sen farklı giydin ceza… Cezaları tek tek böyle okurdu. Sıra bana geldi. Normalde ben öyle ceza yemezdim. Dikkat ederdim. Şaşırdım. Bana Tuncay’a çift kalede sert girdin cezası geldi. Hemen ardından da Tuncay’a yavaş girdin cezası. “Bunun ortasını nasıl bulacağız Hocam?” dedim. “Eh, onun ortasını ben bulacağım.” dedi. Ama Özkan Hoca yenilikçi hocaydı. Farklı idmanlar yaptırırdı bize. Suat Hoca’yla standart idmanlar yapardık. O günkü şartlarda o da o kadar biliyordu. Ama Özkan Hoca geldiği zaman farklı idman şekilleriyle coşkumuzu daha çok arttırdı. Onun döneminde de şampiyonluklar devam etti. “
Ali Kemal Denizci (1972-1978)
“Biri deli, biri akıllı. Biri delilikten prim yaptı, diğeri çok zekilikten prim yaptı. Ahmet Suat Özyazıcı çok zekiydi. Futbolculuğunda da müthiş oynardı zaten. Orta sahada beyindi. Özkan Sümer’in futbolculuğu zaten kazmaydı. Ama kendini çok geliştirdi. Hala şu yaşta bile geliştiriyor. Ama disiplin abidesi olarak ortaya çıktı. Bazen Özkan Sümer’in deliliğinden bıkıyorlardı. Kavga gürültü… Gel Ahmet Suat diyorlardı. Sonra Mehmet Ali Yılmaz geldi, baktı Ahmet Suat çok yumuşak, “gel Özkan” dedi. Yani onlardan başkası da olamazdı. Çünkü “gerek mi var, dışarıdan neden hoca alalım” düşüncesi vardı. Özkan Hoca, sürekli olmayan bir şeyi icat ederdi. Çok hazır cevaptı bir de. Bir şey söylerdin, onu öyle güzel evirip çevirirdi ki ikna ederdi seni. Bir gece köy evinde karısıyla yatıyor. Uyurken suratına pat diye bir şey düşüyor. Bir bakıyor ki akrep düşmüş. Hemen karısını uyandırıyor. “Allahım diyor, bir akrep orada bir akrep burada, ben ne ettim” diyor. Saha içinde de oyuncuları deli ederdi. Bana yapamazdı ama gerçekten de öyleydi. Bir gün bir maç oynanıyor, ben yardımcıyım. Özkan Hoca sürekli bağırıp çağırıyor. Hakem de uyardı. Bir oldu, iki oldu. En son ben hakeme “Hocam, şunu at da sen de kurtul, biz de kurtulalım.” dedim. Yani öyle bağırıyordu ki oyuncuları da istediği topu oynayamıyorlardı.“
Tuncay Soyak (1979-1986)
“Ahmet Suat Hoca ile Özkan hoca siyahla beyaz kadar farklı hocalardır. Özkan Sümer çok ağır antrenman yaptırır, Ahmet Suat Özyazıcı ise daha çok taktik antrenmanlar yaptırırdı. Özkan Hoca’nın çalıştığı dönemlerde takımımız lige çok iyi başlardı ama ligin ikinci yarısı hep düşüş yaşardık. Ahmet Suat Hoca çok yüksek tempolu başlamazdı ama istikrarlı ilerlerdi. 2 puanlı sistemde Ahmet Suat Hoca’nın taktiği şudur: içerde 2 dışarda 1 puan. Bu da bizi şampiyonluğa götürdü.”
Necmi Perekli (1967-1977)
“Ahmet Suat Özyazıcı ve Özkan Sümer, Trabzonspor için en büyük, en önemli antrenörlerden ikisidir. Biri dört yıl diğeri ise iki yıl Trabzonspor’u şampiyon yapmıştır. İkisinin de Trabzon futboluna büyük katkıları vardır. Hem futbol da oynamışlardır Trabzon’da. Ahmet Suat Özyazıcı tekniğe dayalı bir antrenördü. Özkan Sümer ise kondisyona dayalı takımı çalıştırırdı. Ahmet Hoca yumuşak, mülayim yapılıydı. Derviş tipli bir antrenördü. Özkan Hoca ise dirayetli ve disiplini seven bir hocaydı. Ancak sporcuya, sporcunun huyuna dayalı bir ekol, sistem kurmuştu ikisi de. Ahmet Hoca maç öncesi motive etmeyi iyi bilen bir hocaydı. Mesela Liverpool maçına çıkarken çok heyecanlanmıştı bizim gibi. İkisi de hocalığımı yaptı. Trabzonspor’un başarısı için mücadele ettik.”
İskender Günen (1979-1990)
“O zaman liberolu sistem vardı ama Ahmet Suat Hoca hiçbir zaman liberolu oynatmadı. Savunma anlayışımız müthişti. Öyle savunmacılar da zor gelir. Ben ön libero olayını sevmiyorum, onun adı defansif orta saha oyuncusudur. Biz o zamandan kullanıyorduk. Takım savunması çok iyiydi dediğim gibi. Bir gol attığında maçı alırsın ama yersen iki gole ihtiyacın vardır; basit bir kural. Şampiyonlukların hepsinde savunmamız ön plandaydı ama hücum olarak da yetenekliydik.
Ahmet Suat, bir oyuncunun hangi mevkide başarılı olacağını çok iyi bilirdi. Özkan Sümer mesela daha iyi çalıştırıcıydı. Bugün dünya futbolunda oynanan düzeni, 1980-1981 sezonunda oynuyorduk biz. O zaman şok pres deniyordu. Oynadığın oyundan keyif almama şansın hiç yok. Korner atışlarında; arka direk, ön direk, yayarak yerleşmeler falan… Şimdi bile onları yapan takım yok. Nadir görüyorum. Çok üretkendi Özkan Sümer.
Saat 1 mi dedi, arabaya geldin geldin; gelmedin, gitti. Maçka’da kalıyoruz, maça gideceğiz… Maçımız da yakınlarda oynanacak zaten. Şoföre “11’de gideriz” dedi. 11’de gittik, iki kişi taksiyle geldi. Babasını sokmaz o otobüse. Ayrıca sakalla falan çıkamazsın o sahaya. Kuralları vardı. Disiplin yönünden baya baya katıydı. Takım da disiplinliydi.
Özkan Sümer için oyunculara sert davranır derler. Sertlikten kasıt ne, onu bir anlamak lazım. Bana çok şey söyledi. Ama bunda bir şey yok ki! Ben onu bilirim, o da beni bilir. Beklentisi farklıdır benden, onlar hayata geçmeyince de tepki verirdi. Normal bu. “Hoca bağırıyor, oyuncuya taktı” derler. Niye yapsın ya öyle bir şey. Hala oturur konuşuruz Özkan Hoca’yla. Üretken, bu işi gerçekten bilen ve saygı duyulması gereken biridir. Trabzonspor’da niye görev verilmiyor, anlamakta zorlanıyorum.
1980-1981 sezonunu şampiyon bitirdik. Ankaragücü de kupayı almıştı. Cumhurbaşkanlığı Kupası için onlarla oynayacağız. Lig de bitmiş, Ordu Milli Takımı ile maça çıktık Çarşamba günü. Bizden de dört oyuncu var. Turgay Ağabey, Şenol Güneş falan… Turgay Ağabey’e takılıyorum, “Bacak arası atacağım” diye. Bir pozisyon oldu, bileğime bastı, bileğim de şişti. Özkan Sümer beni çağırdı Ankaragücü maçı öncesinde. Sakatlığım olduğunu söyledim. “Bir şey yok bunda” dedi. Maça çıktık…
İlk yarıda öyle goller kaçırdık ki, bir görsen… Yenilme şansımız yok. İkinci yarı başladı. İki kişiyi geçtim, kaleciyi de geçtim, kenardan vurayım dedim ama top önümde sekti ve dışarı çıktı. Bir baktım kenara 11 numaralı tabela kalktı; Özkan Sümer beni dışarı alıyor. Çıkarken geldi yanıma, “Benim de bilmem neyimi şey ettin, takımın da!” dedi.
Bir de şey var… Özkan Sümer, Galatarasay’ı çalıştırırken, kupada karşılaştık. Burada onları 2-1 yendik. Sağ ayağımla da bir gol attım. Maçtan sonra şunu dedi: “İskender, kalleş bacağıyla bizi vurdu!” Rövanş. 1-1 berabere bitti yine ben gol attım. Halil İbo vardı, bizden gitmişti Galatasaray’a. O maçta bunu bek oynattı benim karşımda. Maç bitiyor, Halil İbo’ya diyor ki, “Yahu oğlum, Trabzon’dayken bu takıma bu kadar katkın yoktu!”
Galatarasay günlerinde bir de Ayhan (Akbin) olayı var. Sezon bitmiş, Cumhurbaşkanlığı Kupası oynayacaklar, Ayhan geliyor Özkan Sümer’in yanına:
-Hocam, sizi bugün oynayacağım oyunla güldüreceğim.
-Evladım Ayhan, biz sana her zaman kahkahalarla gülüyoruz!
Özkan Sümer, Trabzonspor’da son antrenörlük yaptığı dönemde Hasan Üçüncü diye bir topçu vardı bizde. Hasan, sabah geliyor:
-Günaydın hocam!
-Hasan’cığım, bana günaydın deme; futbolu bıraktım de!”