UEFA’ya geç bildirildiği için Avrupa kupalarına katılamayan bir takım, Beşiktaşlı oyuncuya yumruk atan Arjantinli yıldız, Türk bayrağıyla sahaya çıkan Real Madridliler, Liverpool, Oktay Derelioğlu ve daha fazlası bu yazıda.
2012 yılının Mart ayı… Saat dokuz suları… Boğazdan hafifçe rüzgâr esiyor tribünlere… İnönü Stadı’nın zemini futbol oynamaya, stadı doldurmuş 30.000’e yakın futbolsever de o futbolu izlemeye elverişli… Beşiktaş ve Atletiko Madrid… İki takım kendi yarı sahalarında ısınıyor, taraftarlar ise siyah-beyazlı futbolcuları tek tek tribünlere çağırıyor.
Fernandes… Cenk… Egemen… Sivok…
Bir ara uzak köşede ısınan Simao duymuyor taraftarı. Hemen devreye kaptan giriyor, uyarıyor Portekizliyi. Kapalıda ise iki taraftar eski günleri konuşuyor:
– Bu statta ne takımlar izledik be Nejdet… Mesela Barselona.
– Ah be, unutulur mu o maç! Nasıl atmıştı Pascal!?
– Pascal dedin, beni Auxerre maçına götürdün abi.
– Ben de Ajax’ı hatırladım bak şimdi.
– Ya Manchester? Hatta Liverpool zaferi.
– Liverpool dersen Bobo derim.
– Paris Saint German?
– Oktay!
– Peki Real Madrid maçını hatırlar mısın abi?
– Madrid!? Olum onu nerden hatırlayalım. Yıl 1958, biz daha portakalız.
– Bak doğru diyorsun abi, ben de hatırlamadım şimdi. Ee o zaman bırakalım dış ses anlatsın o günleri de…
“Yıl 1958’dir. Şampiyon Kulüpler Kupası 1. turunda Beşiktaş, İspanyol devi Real Madrid ile eşleşir. Deplasmandaki maç Beşiktaş’ın ilk Avrupa kupaları maçı olma özelliğini taşır. Aslında siyah-beyazlılar 3 Temmuz 1958’de çekilen kurayla eleme turunda Yunanistan’ın Olimpiyakos CFP takımıyla eşleşmiştir. Ama o günkü diplomatik sorunlardan dolayı Yunan takımı, yorgunluğunu bahane ederek, turnuvadan çekilmiştir. Böylece Beşiktaş hiç maç yapmadan bir üst tura çıkar. Aslında Beşiktaş, bir önceki sezon da Federasyon Kupası şampiyonu olarak Türkiye’yi Şampiyon Kulüpler Kupası’nda temsil etme hakkı kazanmış ancak Futbol Federasyonu’nun siyah-beyazlıların ismini UEFA’ya geç bildirmesi nedeniyle turnuvaya katılamamıştır. Neyse kısmet Alfredo Di Stefano’lu, Ferenc Puskas’lı Real Madrid maçınadır. Üstelik bu eşleşme bir Türk takımıyla bir İspanyol takımın ilk eşleşmesidir de aynı zamanda.
Bernabeu’daki ilk maçta Beşiktaş, defansif bir oyun oynayarak ilk yarıyı 0-0 berabere bitirir. Ancak dakika 57’yi gösterdiğinde Juan Santisteban sahneye çıkar. 84’te ise Raymond Kopa skoru 2–0 yapar. İkinci golle birlikte Beşiktaş’ın kalecisi Varol Ürkmez de sakatlanır. Yerine futbolculardan Aleko Sofyanidis geçer. 86’da ise Beşiktaş’lı savunma oyuncusu Münir Altay, Di Stefano’ya çok sert bir faul yapar, Arjantinli oyuncunun yumrukla karşılık vermesiyle iki oyuncu da kırmızı kart görür. Bir başka değişle İstanbullu futbolseverler Di Stefano’yu çıplak gözle seyretmekten mahrum kalacaktır.
İkinci maç Dolmabahçe Stadı’ndadır. O gün 27.395 futbol meraklısı dünyanın en meşhur takımını izlemek için tribünlerde ve kale arkalarındaki boşlukta yerini alır. Sahaya Türk bayrağıyla çıkıp şeref turu atan Real Madridli oyuncular, ellerindeki çiçekleri seyircilere atıp balonları da havaya bırakırlar. Bu hareketleri o gün maçı izleyenleri fazlasıyla etkiler.
Beşiktaş; Ahmet, Gürcan, Varol, Kaya, K. Ahmet, Özcan, Metin, Faik, Sofyanidis, Kamil ve Recep, Real Madrid ise Alonso, Marquitos, Santamaria, Lesmes, Ruiz, Zarraga, Joseito, Santisteban, Kopa, Puşkaş ve Gento onbiriyle sahada yer alır.
Maç çamurlu zeminde oynanmaktadır. Sahanın kötülüğüne, Beşiktaş’ın canlı ve güzel oyunu da eklenir ve maç Real yarı sahasında oynanır ama 13. dakika İspanyol takımı beklenmedik bir gol bulur. Sağ açık Joseito’nun ortaladığı topa sağ iç Santisteban kafayla vurur. Beşiktaş kalecisi Varol ilk etapta kurtarır şutu, ama seken topa yine aynı oyuncunun vuruşuyla bu sefer top ağlarla buluşur. Oyunun ilk devresini 1-0 mağlup bitiren Beşiktaş, ikinci yarıya yine hızlı başlar. Nihayet 64. dakikada siyah-beyazlıların Avrupa tarihindeki ilk golü sol açık Kaya Köstepen’den gelir. Beraberlikten sonraki Beşiktaş akınları ise gol getirmez ve maç 1-1’lik skorla biter.
Bu sonuçla Beşiktaş, ilk Avrupa macerasında elenir ve İspanya şampiyonu, o dönemin deyimiyle ‘kardö’ yani ‘çeyrek’ finale çıkar. Ve mor şimşekler o yıl üst üste dördüncü kez Şampiyonlar Kulüpler Kupası’nı kazanacaktır. Siyah beyazlı oyuncular ise o maçtaki beraberlikle 1500’er lira prim alır.”
– Bak görüyor musun Nejdet abi!? Dış sese daldık golü kaçırdık…
– Goooooollll!!!
– Dur abi, napıyosun! Biz yedik!













