– Bir Batu ANADOLU yazısı –
7 Haziran 1970 günü İngilizlerin ünlü rock grubu The Who, Tommy isimli rock operasını ilk kez New York’ta çalmaya hazırlanıyordu. Aynı anda yeni kıtanın yeni şehrinin dört bin kilometre güneyinde Brezilyalı bir futbolcu, 65 bin meraklı futbolseveri bir şef edasıyla ayağa davet edecekti. Sırtında dört numaralı forması; sağ ayağının dışıyla fitili ateşleyen Carlos Alberto, henüz gerçek şefin kim olduğundan habersizdi.
Carlos Alberto’nun topu gönderdiği yarı sahada kalesinde bekleyen Gordon Banks, tam o sırada “Çok sıcak” diye düşünüyordu. “100 derece olmalı!” Gerçekten de çok sıcak olmalıydı. Çünkü Carlos Alberto’nun gönderdiği pas ancak bir serap sonucu meydana gelebilirdi. Top neredeyse tüm bir yarı sahayı geçmiş, İngiliz savunma oyuncusu Terry Cooper’ın bacakları arasından süzülüp bir anda Cooper’ın markajı altındaki Jairzinho’nun sağında bulmuştu kendini. Pozisyonun gelişimi Cooper’ı da şaşırtmıştı. Leeds United ile birlikte üç kupayla kapatabileceği bir sezonda eli boş kalan Cooper, kupaları kaçırdığı gibi Jairzinho’u da kaçırmıştı. 1966’da sol açıkta etkisiz kalarak belki de Brezilya’nın birinci turun ötesine geçememesine neden olan Jairzinho, kendisine “Kasırga” lakabını getiren sağ açıktaki resitalini şefinden aldığı izinle sunmaya hazırdı. Topun dibine girip hafifçe havalandıran “Kasırga”, rüzgarıyla Cooper’ı savuşturdu ve çaprazdan çizgiye indi.
Banks artık gerçeğin farkına varmıştı. Bütün bunlar şu an, bu sıcağın altında oluyordu ve hiç de yabancı gelmiyordu. Önceki yıl gözünün önüne geldi. Brezilya’yla yaptıkları o hazırlık maçı. Brito, Carlos Alberto’nun bıraktığı topu sağ kanattan çizgiye indirmiş; Jairzinho da yerden gelen topu sertçe ağlara göndermişti. Bu sefer içeriye hareketlenen Tostao vardı. Sağındaysa bütün endamıyla Siyah İnci duruyordu.
Çizgiye inen Kasırga topa fazla hız vermiş olacaktı ki içeriye keseceği orta için düşünmeye bile zamanı kalmadı. Banks ise Wright’ın markajı altındaki Siyah İnci yerine Tostao’da karar kıldı. Pozisyonu daha müsaitti ve kendisine daha yakındı. Jairzinho’nun golünden çıkardığı ders onu bu karara yönlendirmişti belki de. Ama Kasırga şapkadan tavşan çıkarttı. Ayağının içiyle topa yükseklik kazandırdığında Banks belki Tostao’nun havaya sıçramasına kansaydı, tarih başka türlü yazılacaktı. Ama yerden beklediği top havalanmakla kalmamış, Siyah İnci’yi de şaha kaldırmıştı. Pele sanki dakikalardır havada duruyor olacak ki onunla birlikte sıçrayan Wright’ın aşağıdan gelen şaşkın bakışlarına maruz kalıyordu. Doktorluk diplomasına sahip Tostao’nun teşhis koymasına izin vermeyen Banks artık kendi yarasını kendisinin tedavi etmesi gerektiğini anlamıştı. Kalenin diğer direğine doğru hızlıca koşmuş olsa da Siyah İnci’nin gölgesi üzerine düşmüştü. Pele’nin kafasıyla adeta bütünleşen top hızlıca yerde sekerken Banks çaresizce topun üzerine atlıyordu.
Pele’nin “Gol” çığlığı eşliğinde topu hissetti Banks. Şapkadan tavşan çıkaran Kasırgaya nispet yaparcasına topu başparmağıyla yavaşlatmıştı. Havada kırk beş derece açıyla dönerken bütün Estadio Jalisco için zaman durmuş gibiydi. Ama Brezilya’nın şefinin ayağında başlayan, kasırga gibi ceza sahasına esen ve havada duran Siyah İnci’yle hedefe ulaşacak olan büyüyü durdurması için iki parmağını daha kullanması gerekmişti. Yön değiştiren top dışarı çıkarken Banks bile topu kalede arıyordu. Kendisine koşan arkadaşlarının yardımıyla ayağa kalkan İngiliz, şaşkınlığını çabuk atarken kameralarının kendisine dönmesiyle belki de dünya ilk kez sahada Pele’nin olduğunu unutuyordu. Pele’nin bile pozisyon sonrası “Kafayı vurduğumda diğer köşedeydi. Bir anda yokluktan çıkageldi ve golümü çaldı. O an Gordon’u boğmak istedim ama sonra ne kadar iyi bir kurtarış yaptığını idrak edebildim. Sanırım gördüğüm en iyi kurtarıştı.” diyecekti.
Pele’nin sözleri, İngilizlerin tarih yazma sevdasıyla birleşince Banks’in kurtarışının “dünyanın en iyi kurtarışı” olduğu görüşü akıllarda yer etmeye başlar. Bu görüşe karşı çıkanlar da olur: 1970 Dünya Kupası’nın televizyonda renkli yayınlanan ilk kupa olması, Banks’in pozisyonu tarif ederken “topun nereye gittiği hakkında bir fikrim yoktu” diyerek şanslı olduğunu itiraf etmesi ve rakibinin Pele olması gibi nedenlerle kurtarışın abartıldığı söylenir.
Ama yıllar içerisinde Banks’in daha da değer kazanmasının nedeni belki de İngilizlerin kaleci konusundaki bahtsızlığıdır. Banks’in halefi Shilton’dan sonra Üç Aslanlar’ın kalesine geçen oyuncular, taraftarı hiçbir zaman tatmin etmez. Seaman bile kariyerindeki en büyük sakarlıkları Milli Takım formasıyla yapar. Bugün umutlarını Joe Hart’a bağlayan İngilizler, 1966 miladının güzel anılarının son temsilcisi olan bu kurtarışa sıkı sıkıya bağlanmışlardır. Banks’in miti Kral Arthur efsanesiyle yarışacak düzeye gelirken The Who’dan sonra rock müzik sahnesine müthiş gruplar armağan eden İngiltere, Banks sonrası yeni yıldızını beklemekte. O zamana kadar da Jairzinho’nun golüyle 1-0 kaybettikleri Brezilya maçını değil, “Tanrının eldiveni”nin yaptığı kurtarışı hatırlayacaklar.
NOT: İşte o kurtarış.