-Bir Sezgin RIZAOĞLU yazısı-
Fatih’in döktürdüğü devasa topların Bizans elindeki İstanbul kalesini dövmesinden tam 427 yıl sonra şehirde başka top sesleri duyuluyordu. Bu sefer, Papaz Çayırı diye anılan yerde baldırı çıplak koca koca adamlar, bir kaleyi şut yağmuruna tutuyordu. Etrafta onları izleyen Müslüman ahali, adamların oynadıkları oyuna yani futbola pek de sempatik bakmıyordu. Yarı çıplak futbolcuları ayıplıyorlardı. O dönem ayıplanan bu oyun daha sonra bu şehrin en çok sevdiği spor olacaktı. Fatih’in İstanbul’u fethettiği gibi futbol da İstanbulluları fethedecekti.
Gelin futbolun İstanbul’daki gelişimine birlikte bakalım. Ama önce Kadıköy’e uğrayalım.
Yedi Tepeli Şehirde İlk Maç
1800’lü yılların son çeyreğinde, İstanbul artık futbolla tanışmıştı. İmparatorluğun başkentinde ilk maç, 27 Kasım 1880’de Kadıköy’de oynandı. Takımların isimleri ilginçti: Yakışıklılar, Tipsizler’e karşı. O dönem rugbi maçları organize eden, İstanbul’daki İngiliz ve Fransızlar’ın kurduğu Costantinople Football Club üyeleri o gün, her zamanki normal bir rugbi oyunlarını oynamadan önce yarım saat futbol oynadıkları dönemin gazetelerinde yazar. Yağışlı bir havada ve yediye karşı sekiz kişilik takımlarla oynanan maç bol gollü geçer.
İstanbul’da bilinen ikinci futbol maçı ise 1881’de, bu sefer Olympic Footbal Club üyeleri, Maviler ve Beyazlar adında iki takıma ayrılarak oynanır. Haydarpaşa Çayırı’nda oynanan maçın başrolünde yine İmparatorluk’un ticaretle uğraşan misafirleri yani İngilizler ve Fransızlar vardır.
Zamanla onlara gayrimüslim tebaa da katılır. Artık çayırlar da top koşturanlar arasında Rumlar, Ermeniler, Yahudiler de yer almaya başlar. Öyle ki 1884 yılında Rum cemaat Ermis adında bir takım bile kurarlar. Kulüp 1890 ile 1923 arasında Pera, 1923’te ise Beyoğluspor adını alır. Daha sonra AEK ve PAOK kulüpleri, bu takımın Yunanistan’a göç eden yöneticileri tarafından kurulmuştur.
İlk yıllarında futbolun kalbi Kadıköy ve çevresidir. Özellikle de bir İngiliz kasabası görünümünde olan Moda’dır.
Tarihler 1897 yılını gösterdiğinde, futbol tutkunları Kadıköy yakasında ilk kez bir futbol takımı olarak Kadıköy Football Association adı altında toplanır, takımı oluşturan İngiliz, Rum ve Ermeni gençleri, genelde İstanbul’a sefere gelen İngiliz gemicilerle oynadıkları oyunlarını Kadıköy’ün çayırlarında sürdürür.
Yeni Bir Sistemle Tanışıyoruz
O dönemde şehirlerarası ilk futbol maçları da görülmeye başlanır. İngiliz ailelerin çabalarıyla İstanbul ve İzmir gayrimüslim gençlerinden oluşan takımlar 18 Aralık 1887’de Moda’daki Yoğurt Çeşme Çayırı’nda karşı karşıya gelir. Maçı kaptanlığını James LaFontaine’nin yaptığı İstanbul takımı 2-0 kaybeder.
1900 yılı İstanbul’u futbolda oldukça hareketli günler geçirir. İngiltere’nin Akdeniz’deki donanmasına bağlı HMS Salamander, İstanbul’dadır. Geminin mürettabatından kurulu takım, 7 Kasım 1900’de Kadıköy’de İstanbul karmasıyla bir maç yapar. Maç 0-0 bitse de İstanbul, gemi takımının oynadığı sistemle yani WM ile tanışır.
Siyah Çoraplarlılar Sahada
O dönemlerde istibdat yönetiminin hüküm sürdüğü İstanbul’da, insanların amacı ne olursa olsun bir araya gelmelerine şüpheyle yaklaşılır, en az 22 oyuncuya ihtiyaç duyulan futbola da soğuk bakılırdı. Türk gençlerinin, gayrimüslim ve Levantenlerin oynadıkları bu oyuna uzak kalmalarının temel nedeni bu olurken, Sultan II. Abdülhamid’in tahtta olduğu bu dönemde Türk gençlerinin dernek kurmaları da yasaktı. Fuat Hüsnü, Reşat Danyal, Kemani Nuri, Fahri, Nureddin, Hafız Mehmet, Hafız Mustafa, Emcet, Şevki Bey, Tamburacı Osman Pehlivan gibi futbol aşığı Müslüman Türk gençler bu oyunu oynamak için her türlü tehlikeyi göze alırken, devrin hafiye ve jurnalcilerinin dikkatinden kaçmak için bazı gençler 1901’de “Black Stockings” (Siyah Çoraplılar) takımını kurar. Siyah çorap ve kırmızı formalarla mücadele eden bu ilk Türk futbol takımı, ilk maçını 8 Kasım 1901’de bir Rum takımıyla yapar. Rum takımına 5-1 yenilen Black Stockings’in bu maçı aynı zamanda son maçı olur. Çünkü takımın Türk oyunculardan oluştuğu anlaşılınca maçtan sonra kulüp, hafiyelerin baskınına uğrar ve takım hemen dağıtılır. Dönemin zaptiye amiri, adliyeye gönderilmek üzere hazırladığı tutanakta yakalananarın suçunun içeriğini “Karşılıklı kaleler kurup Rumlarla aynı elbiseyi giyerek top oynamak” ifadeleriyle açıklar.
Şehrin ilk Türk Futbolcusu kimdi?
İlk Türk futbolcusunun Bobby lakaplı Fuat Hüsnü Kayacan olduğu çoğu kaynaklarda yazar. Osmanlı Melekleri kitabında yazar Mehmet Yüce ise bu bilgiyi tazeliyor ve ilk futbolcumuzun Constantinople Futbol Kulübü’nde oynayan Osman Efendi olabileceğini iddia ediyor. Yazarın araştırmalarına göre, o dönem kulübüyle ragbi maçlarına çıkan Osman Efendi’nin, kulübünün aynı zamanda futbol maçları da oynadığı düşünülürse, İstanbul’un ilk futbolcusu olması yüksek ihtimaldir.
Kostantiniye Futbol Ligi (1904-1914)
İngiliz tüccar James LaFontaine’in önderliğinde, Henry Pears ve Horace Armitage’nin yardımlarıyla İstanbul’da bir lig kurulur: Kostantiniye Futbol Ligi. Ligin kuruluş tarihi belli olmamakla birlikte ilk sezon olarak 1904-05 kabul edilir. Lig’te dört takım yer alır: o dönem şehirde yer alan gemiyle aynı ismi taşıyan ve İngiliz yatının subaylarının kurduğu Imogene, yine İngilizlerden oluşan Moda Futbol Kulübü, Rum ve İngiliz gençlerden oluşan Kadıköy Futbol Kulübü ve Rumlar tarafında kurulan Elpis (Umut). İlk sezonun şampiyonluğunu Imogene göğüslemiştir.
İlk sezon oynanırken LaFontaine lig şampiyonuna verilmek üzerine İngiltere’den özel bir şilt ısmarlamıştı. Abanoz ağacı üzerine işlenmiş, üzerinde kalp şeklinde 10 gümüş levha çakılı şilde, sezon sonunda şampiyon olan takımların isimleri yazılacak ve şampiyon olan takım şildi ertesi sezonun sonuna kadar muhafaza edecektir. On sezon sonunda şiltte ismi en çok yazılan takım ise bu şildin sahibi olacaktır.
Bir sonraki sezon (1905-06) yine aynı takımların katılımıyla oynanır ve maçlar sonucunda ligi dokuzar puanla ilk iki sırada tamamlayan Kadıköy ve Imogene iki maç üzerinden playoff maçları oynar. İlk maç berabere bitse de ikinci maçı Kadıköy 2-0 kazanarak şampiyonluk şiltine adını yazdıran ilk takım olur.
Ertesi sezon (1906-07) Türk ve İstanbul futbolu için bir ilke sahne olacaktır. 1905 yılında kurulan Galatasaray, Ali Sami Yen Bey’in sonradan yaptığı yazılı müracaatı değerlendiren dönemin birlik başkanı James La Fontaine tarafından, Rumların kurduğu Balta Limanı takımıyla birlikte lige kabul edilir. Ligin ilk ve tek Türk takımı olan Galatasaray, lig ve kulüp yöneticilerinin Padişah Abdülhamit yönetiminden çekinmelerinden dolayı ‘Diğer Takım’ adıyla ligte yer alır. Böylece Galatasaray, herhangi bir futbol liginde mücadele eden ilk Türk takımı olur. Tek devreli olarak oynanan o sezonu Kadıköy, yine şampiyon olarak tamamlayarak şilde ikinci kez ismini yazdırır.
Dördüncü sezonda (1907-08) ise Moda, ilk ve tek şampiyonluğunu kazanır. Galatasaray ise, Moda, Kadıköy, Elpis, Strugglers ve Robert Koleji takımlarının yer aldığı ligi üçüncü sırada tamamlar.
1907 yılında İstanbul Fenerbahçe Spor Kulübü ile tanışır, bir yıl sonra Vefa, Anadolu İdman Kulübü ve Beykoz Zindeler Kulübü kurulur. İstanbul’da Türkler tarafından kurulan kulüplerin sayısı gitgide artmaktadır.
1. Meşrutiyet’in ilân edilmesinden birkaç ay sonra başlayan 1908-09 sezonunda tüm maçlarını kazanarak şampiyonluk ipini göğüsleyen Galatasaray, lig şampiyonluğunu kazanan ilk Türk takımı olur. O sezon İstanbul, dönemin şartlarına göre modern yeni sahasıyla tanışır; bugünkü Şükrü Saraçoğlu Stadyumu’nun temelini oluşturan Union Club hizmete girer.
1909-10 sezonu ilk kez 1. ve 2. küme üzerinde oynanır. Birinci lige ikinci Türk takımı olarak Fenerbahçe de katılır. Diğer taraftan Rumlar tarafından kurulan Strugglers ile geçen sezona katılmayan Elpis de ligdeki yerini alırken; şimdiye kadarki tüm sezonlarda yer alan Imogene kulübü kapatılır. İkinci ligde ise Ermeni kulübü Araks, Makriköy, Club Jason, Dork, Rum kulübü Tatave ve Galatasaray’ın ikinci takımı yer alır. Birinci ligi Galatasaray şampiyonlukla tamamlarken, 9 Ocak 1909 tarihinde Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki ilk resmî maç oynanır. Öte yandan bu sezonda Galatasaray ile Kadıköy arasında oynanan ligi maçı aynı zamanda bir kupa maçıdır. 31 Ocak 1909’daki maçı 4-0 kazanan Galatasaray, Union Club Kupası’nın da sahibi olur.
Bir sonraki sezonda (1910-11), Elpis ve Moda takımları yer almazken; Galatasaray’dan ayrılan oyuncular tarafından kurulan ve bazı kaynaklara göre Galatasaray Kulübü’nün ikinci takımı olarak gösterilen ve 1909 yılında kurulan Progres, dahil olur. Bu sezonda tekrardan şampiyonluğa ulaşan Galatasaray, üçüncü kez bu sevinci yaşar.
1911-12 sezonunda lige, kapatılan Elpis ve Moda kulüplerinin oyuncuların kurduğu Rumblers katılır. Fenerbahçe sezonu şampiyonlukla sonlandırır ve ismini şilde ilk kez kazır. 1912-13 sezonu ise I. Balkan Savaşı’nın başlamasıyla yarım kalır. 2. Lig maçları ise oynanır ve Anadolu Futbol Kulübü şampiyon olur.
1911 yılında, semtinin iki takımı olan Valideçeşme ve Basiret takımlarını birleştiren Şeref Bey, Beşiktaş’ta futbol şubesini hayata geçirir. Bu dönemde Beşiktaş’ın futbola el atması dışında Beylerbeyi (1911), Süleymaniye (1911), Hilal (1912), Anadoluhisarı idman Yurdu (1913), Maccabi (1913), Darüşşafaka (1914) takımları da kurulur.
1913 yılında, ileride Ankara futbolunu da etkileyecek bir de gelişme yaşanır. Üç yıl önce İstanbul’da Sultan Ahmet Sanat Okulu’nda kurulan Altın Örs ve Sanatkaran Gücü takımları birleşme kararı alır, Sanatkaran Gücü adı altında sahaya çıkmaya başlar. Kulüp, Anadolu’da Milli Mücadele’nin başlamasıyla cephane imal etmek için Ankara’ya taşınır ve takım 1930 yılında Ankaragücü adını alır. Evet bildiğimiz o Ankaragücü!
Savaşın sona ermesinin ardından İstanbul’da maçlara devam edilir. Tekrar başlayan 1913-14 sezonunda Kadıköy ligden çekilirken, İstanbul Telefon Şirketi’nde çalışan İngilizlerin oluşturduğu ‘Telefoncular’ takımı lige katılsa da bu takım ligin ikinci yarısındaki maçlara çıkmaz. Sezon şampiyonu Fenerbahçe olurken, sezon ortasında Progres takımı isim değişikliğine gider ve Altınordu adını alır.
İki Lig, İki Şampiyon (1914-15)
I.Dünya Savaşı’nın başladığı dönemde İstanbul futbolu ilginç bir durumla karşılaşır. Tüm yabancı takımların kapanmasıyla birlikte diğer Türk takımları da lige katılmak ister. Diğerlerine göre güçlü takımlar olan Galatasaray, Fenerbahçe, Altınordu, Anadolu Futbol Kulübü ve Anadolu Hisarı İdman Yurdu kulüplerinin katılımıyla İstanbul Futbol Birliği Ligi adı altında bir lig düzenlenmeye başlanır. Başta, kadrosunun zayıflığı sebebiyle lige katılamayacağını belirten ve yerine Süleymaniye’nin lige dahil edildiği Fenerbahçe; sezon ortalarına doğru lige katılmak ister. Fakat diğer kulüpler buna karşı çıkar. Bunun üzerine ekip; Türk İdman Ocağı, Darüşşafaka, Hilâl ve Darülmuallimin gibi görece daha zayıf takımların mücadele ettiği İstanbul Futbol Şampiyonluğu Ligi’ne katılır. Bu ligde şampiyonluğu Fenerbahçe, diğerinde ise Galatasaray elde eder. Bu sayede 1914-15 sezonunda İstanbul’un iki şampiyonu olmuş olur. Galatasaray; kendi liginin, önceden düzenlenen liglerin devamı niteliğinde olduğunu ve şilde kendi isminin kazınması gerektiğini belirterek, Fenerbahçe’de bulunan şildi almak ister. Kulübün şildi vermemesi üzerine Galatasaray başkanı Ali Sami Yen, rakip takıma gönderdiği mektupla iki takım arasında bir maç yapılmasını ve kazananın gerçek şampiyon olarak kabul edilmesini teklif eder. Fakat bu teklifi reddeden Fenerbahçe, şilde dördüncü kez ismini kazır. Bu sayede şildin üzerinde dört Fenerbahçe, üç Galatasaray, iki Kadıköy, bir de Moda kulüplerinin ismi yazılı olur. Bu bağlamda şilt Fenerbahçe’de kalır.
Cuma Ligi (1912-1920)
1912 yılında İstanbul’un Müslüman Türk takımları bir araya gelir ve kendi liglerini kurma kararı alır. Anadoluspor, Darülfünun, Terbiye-i Bedeniye, Türk İdman Ocağı, Mümaresatı Bedeniye, Şehremini ve Fenerbahçe kulüpleri bir araya gelerek Cuma Ligi’ni kurar. Ligin adının Cuma olmasının sebebi ise maçların müslümanların resmi tatil günü olan Cuma günü oynanmasıdır. Lig kurulması kararlaştırılmıştır kararlaştırılmasına ama araya Balkan Savaşı girer ve lig 1915’te faaliyete geçer. 1920’ye kadar toplam 6 sezon oynanan ligde Altınordu, Fenerbahçe ve Galatasaray 2’şer defa şampiyon olur.
İstanbul Türk İdman Birliği Ligi (1919-21)
O tarihlerde cuma günleri oynanan ligde Fenerbahçe, Galatasaray, Altınordu, Süleymaniye, İdman Yurdu gibi takımlar bulunuyordur. Pazar günleri de azınlık takımları Pera, Araks, Maccabi, Stella, Strugglers’in yer aldığı Pazar Ligi maçları oynanıyordur.
1919’da başta Beşiktaş olmak üzere bir çok takım Cuma Ligi’ne dahil olmak üzere birlikte Lig Tertip Komitesi’ne başvurur. Takımlar uzun sure bekletildikten sonra istekleri reddedilir. Böylece Beşiktaş, Hilal, Kumkapı, Altınörs, Türkgücü, Darüşşafaka, Vefa, Üsküdar, Beylerbeyi ve Haliç takımları bir araya gelerek İstanbul Türk İdman Birliği Ligi adı altında bir lig kurar. İki sezon oynanabilen ligde Beşiktaş iki şampiyonluk yaşar. İlkinde finalde Darüşşafaka’yı yener, ikincisinde Hilal’in önünde şampiyonluğa ulaşır.
İstanbul Futbol Ligi (1923-51)
İstanbul Futbol Ligi, 8 yıllık aradan sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin ilan edilmesiyle birlikte tekrardan düzenlenir. Artık başkent olmayan şehrin liginde ilk sezon eleme usulüyle düzenlenir. Şampiyonun 1924’te ilk kez düzenlenecek olan Türkiye Futbol Şampiyonası’nda İstanbul’u temsil etmesi planlanır. Bu yeni ligin ilk şampiyonu ise finalde Galatasaray’ı yenen Beşiktaş olur.
1930’ların başına kadar, turnuvada Galatasaray’ın üstünlüğü görülür. Fenerbahçe’nin katılmadığı 1924-25 sezonu ile şampiyonluk yaşamaya başlayan Galatasaray, 1929’a kadar üst üste 4 kez şampiyon olmuştur. 1926-27 sezonunda tek devreli lig olarak oynanan turnuva, 1928-29 sezonunda çift devreli lig olur ve Galatasaray, bu formatın ilk namağlup takımı olacaktır. Bir sonraki sezon aynı başarıyı ilk şampiyonluğunu kazanan Fenerbahçe tekrar.
1931-32 sezonunda maç hasılatlarının dağıtımı nedeniyle federasyon ile anlaşamayan Fenerbahçe ve Galatasaray, turnuvaya katılmazlar. Ligin ilk yarısında oynadığı 5 maçta, 4 galibiyet ve 1 beraberlik alıp lider olan Beşiktaş da ezeli rakiplerine katılıp, ligden çekilir. 5 takım ile biten ligin şampiyonu ise İstanbulspor olur. Üstelik sarı-siyahlılar o sezon Türkiye Şampiyonu olarak, hem İstanbul hem Türkiye birincisi olan ilk takım olur.
1934-35 sezonunda Fenerbahçe ve Galatasaray, 32 puan alarak ligi bitirirler. Dönemin kuralları gereği iki takım bir final maçı oynar. Ancak maç 0-0 sona erer. İkinci final maçı da 0-0 sona erince, maç uzatmalara gider. Fenerbahçe, 105. dakikada bulduğu golle şampiyonluğu elde eder. 1937-38 sezonunda ise bir başka puan eşitliği yaşanır. Beşiktaş, Fenerbahçe ve Güneşspor ligi 24’er puan ile bitirirler. Gol averajına göre Beşiktaş +32, Fenerbahçe +29, Güneşsspor da +23’tür. Ancak, federasyon takımların attıkları golü yediklerine bölerek bir ortalama bulmaya karar verir. Böylece, Güneşspor yediği her gol için 3.875 gol, Fenerbahçe 3.64, Beşiktaş ise 3.67 gol attığı için şampiyon Güneşsspor olarak ilan edilir. Güneşspor, üç büyüklerin hepsinin mücadele ettiği bir ligden çıkan ilk farklı şampiyon olur. Takım, bir sezon sonra ise kendini fesih edecektir.
1938’ten itibaren ligde Beşiktaş’ın üstünlüğü görülür. 1946’ya kadar, Fenerbahçe’ye kaptırılıp ikinci olunan bir sezon dışında bütün ligleri kazanırlar. Bu şampiyonlukların ikisinde 18 maçın hepsini kazanmayı başarmışlardır.
İstanbul Şildi (1930-1939)
Tek parti döneminde, Cumhuriyet Halk Fırkası’nın İstanbul merkezi 1929 yılında bir turnuva düzenlenmesi fikrini ortaya atar. Türkiye Futbol Federasyonu tarafından da desteklenen organizasyon 10 yıllık planlanmıştır. 10 yıllık olmasının sebebi ise sezon sonunda birinciye verilecek şildin üzerinde on küçük gümüş plaket olmasıdır. 1930’dan 1939’a kadar devam edecek turnuvalar sonunda plaketlere en fazla adını yazdıracak takım İstanbul Şildi’nin nihai sahibi olacaktır.
1930 yılında düzenlenen kupanın ilk sahibi, yarı finalde Galatasaray, finalde ise Beşiktaş’ı eleyen Fenerbahçe olur. Sonraki yıl turnuva tamamlanamaz. Finale çıkan Galatasaray ve Fenerbahçe, maçın ertelenmesini isteyip bu istek federasyon tarafından reddedilince ikisi de turnuvadan çekilir. Bazı kaynaklara göre kupanın sahibi çekilmeyen tek takım olan İstanbulspor’dur. 3 büyükler sonraki sezon yine federasyon ile yaşadıkları sorunlar nedeniyle İstanbul Futbol Ligi’ne ve İstanbul Şildi’ne de katılmazlar. İstanbulspor, iki turnuvanın da kazananı olur.
1933’da düzenlenen organizasyonda da sorunlar yaşanır. Yine bir Fenerbahçe-Galatasaray finali oynanır ancak Fenerbahçe’nin 2-0 önde götürdüğü maç, tribün olayları nedeniyle hakem tarafından tatil edilir. Sonraki sezon Fenerbahçe, Beşiktaş’ı yenerek şildin sahibi olur.
1936 yılında İstanbul Futbol Ligi’nin uzaması, 1937 yılında ise Millî Küme maçlarının uzaması nedeniyle şilt mücadeleleri gerçekleştirilmez. 1938 yılında Fenerbahçe, Beşiktaş’ı 3-0 yenerek şildin sahibi olur. 1939’da turnuvaya Galatasaray ve Beşiktaş katılmaz. Fenerbahçe, finalde Hilal’i 7-3 yenerek şildin dördüncü kez ve nihai sahibi olur.
İstanbul Kupası (1941-1947)
Dönemin Beden Terbiyesi, 1930-1939 arasında elemeli olarak düzenlenen İstanbul Şildi’nin gördüğü ilgi üzerine yine tüm kümeler arasında eleme usulü ile oynanmak üzere İstanbul Kupası’nı düzenleme kararı alır. Kupa sadece 6 yıl düzenlenebilir. Hatta Beşiktaş-Fenerbahçe arasında oynanması gereken son final (1947) de oynanmaz.
İstanbul Profesyonel Ligi (1950-59)
İstanbul Ligi temsilcilerinden oluşan, Ulvi Yenal başkanlığındaki komite 6-8 Ağustos 1951 tarihinde Ankara’da toplanır ve Futbol Profesyonel Talimnamesi taslağını hazırlar. “Merkez Danışma Kurulu” tarafından 10 Eylül 1951 tarihinde kabul edilen taslak, ondört gün sonra yürürlüğe girer. Profesyonel futbolun ilk adımı olan 61 maddelik talimname doğrultusunda Türkiye’de mahalli profesyonel ligler tesis edilecektir. Böylece 1959 yılında Millî Lig tesis edilinceye kadar profesyonel futbol, bölgesel liglerde oynanmaya devam edecektir. Bu doğrultuda da İstanbul Ligi’nin adı, 1950-51 sezonu sonunda İstanbul Profesyonel Ligi olarak değiştirilir. Ligin ilk şampiyonu Beşiktaş olurken, 1959’daki son zafere Fenerbahçe ulaşır.
Lig boyunca Beşiktaş’ın iki, Fenerbahçe ve Galatasaray’ın üçer şampiyonluğu vardır.
Bundan sonra İstanbul futbolunun hikayesi yeni bir yola girer, Milli Küme ile hikaye daha da genişler. O da ayrı bir yazı konusu.
Kaynakçalar:
*Osmanlı Melekleri (Birinci Cilt) / Mehmet Yüce / İletişim Yayıncılık
*İstanbul’un 100 Spor Kulübü / Hacı Hasdemir / Kültür A.Ş. Yayınları
*Türk Futbol Tarihi (Birinci Cilt) / Türkiye Futbol Federasyonu Yayınları
*Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe kulüp websiteleri













