Polonya futbol tarihinin en iyi oyuncularından ve 1974 Dünya Kupası yıldızlarından ünlü 10 numara Kazimierz Deyna’nın World Soccer dergisiyle kupa sonrasında yaptığı söyleşi…
Almanya 74 Dünya Kupası, Polonya’nın dünya üçüncüsü bir takım haline geldiğini gördü. Bir amatör oyuncular takımı için taçlandırılmış bir başarı. Bu başarıyı neye dayandırıyorsun?
Teknik direktörümüz Jacek Gmoch’a çok şey borçlu olduğumuzu düşünüyorum. Turnuva boyunca onun coşkusunun ve güveninin, kadrodaki tüm oyunculara kuşku götürmez biçimde sinerek bulaşıcı hale geldiğine şüphe yok. Ayrıca maç öncesi planlamada da eksiksizdi. Mesela Almanya’daki her maçtan önce rakibi oyundan düşürmek için kullanacağımız hamleleri gösteren şemalar çizerdi. Geleneksel kanat oyuncuları kullanmamız birçok rakip savunmacıyı şaşırttı, özellikle ultra-defansif oynayan İtalyanlar buna alışık değillerdi. Fakat bütüne bakarsak, başarımızı Bay Gmoch’a borçlu olduğumuza inanmaya devam edeceğim.
Polonya en hayati maçını Batı Almanya’ya karşı berbat bir sahada oynarken, birçok spor yazarı eğer Polonya maça sahanın daha kuru tarafında başlasaydı, ilk yarıyı önde bitirirlerdi diye görüş belirtti. Bu görüşe katılır mısın?
Bu görüşe katıldığımı ifade edersem, büyük ihtimal mağlubiyet için ciddi bir bahane uydurduğum şeklinde yorumlanacaktır. Polonya’da bu kadar kötü şartlarda oynamadığımız doğru olsa da; uluslararası bir turnuvada başarılı olmak istiyorsanız, mevsimsel değişimlerin her türlüsü ile başa çıkmayı öğrenmeniz gerekir.
Grzegroz Lato ve Robert Gadocha ile Polonya, kanat oyuncularının modern futbolda parlayabileceklerini kanıtladı. Kanat oyuncularının bugünün futbolunda çok yaygın olmaması hakkında ne düşünüyorsun?
“Önce güvenlik” yaklaşımı futboldan uzaklaşmadığı sürece ki; Avrupa futbolunda bu yaklaşım oldukça belirgin, kanat oyuncuları bir anda geri dönmeyeceklerdir. Yine de iyi tarafından bakarsak, Dünya Kupası’nda yaptıklarımızın savunma hakimiyetine önem veren ülkeleri etkileyeceğine inanıyorum.
İlk grup aşamasında Polonya maksimum 6 puana ulaşan tek takımdı ve 12 golle de en fazla gol atan ekipti. Herhangi bir standartta oldukça etkileyici bir rekor…
Şüphesiz en iyi ve kapsamlı futbolumuzu ilk turda oynadık ve geçmişe bakınca Arjantin’e teşekkür etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Turnuvaya gelmeden önce kibarca söylemem gerekirse kaygılıydık. Elemelerde İngiltere’ye karşı oynadığımız maçta zirveye ulaştığımızı düşünüyorduk ve Güney Amerika takımlarına karşı oynama alışkanlığımız yoktu. Arjantin maçında takım halinde İngiltere maçında olduğumuzdan daha gergindik. Arjantin bize güzel bir hizmet sundu, çünkü maçın başındaki defansif boşlukları sayesinde 2-0 öne geçtik. Sonrasında ortaya muazzam bir mücadele koysalar da bizim de oyunumuzun üstüne koyacak gücümüz hala vardı. Bu maç bize olumlu bir güç kazandırdı, herhangi bir tarz futbola karşı oynayabileceğimizin farkına vardık. Arjantin savunmasının kırdığı potlar bize ihtiyacımız olan güveni sağladı ve sonrasında kısacası, bunun üzerine biraz daha koymamız gerekti. Sonuç olarak maksimum puanı toplamamız bana göre sürpriz olmadı.
Turnuva esnasında Polonyalı oyuncular yorgunluktan şikayet ettiler ve Yugoslavya maçında sanki zirveden uzaklaşmış gibi görünüyorlardı. Bunu zor saha şartlarına ne kadar bağlarsın?
Kesinlikle basının iddia ettiği kadar değil! Polonya’da bu kadar ıslak bir zeminde oynamaya alışık değiliz fakat oyuncularımız çok formdaydı ve sahanın durumu bizi aşırı derecede zorlamadı. Fakat bu tarz durumlarda bana göre maçlar en az 24 saat süreyle ertelenmeli.
Katenaçyo sisteminin lideri İtalya’ya karşı oynanan maçta mükemmel bir gol attın. Rakibin defansını aşmak senin için ne kadar zordu?
İtalya defansı asla pes etmeyen bir ordu gibi. Onlara karşı çok hızlı ve spontane hücum etmelisiniz, metodik alışkanlıklarla hareketlerinizi düzenlemek çok iyi sonuç vermez. Bu noktada onları şaşırttığımızı düşünüyorum. Hızlı baskınlara dayalı hücumlarla başa çıkamadılar. Özünde, onları şaşkına çeviren bizim tarzımız oldu. Tabii ki savunma sistemleri o kadar organize ki bunu delme fikri hiç kolay değildi. Fakat diğer taraftan onlara karşı hızlı ve kesin bir hücum tarzı benimserseniz, sistemlerini cezalandırmamak için bir neden kalmıyor. Açıkçası ben sistemlerini basmakalıp buluyorum, bunu aşmak gerçek bir sorun yaratmıyor.
Son olarak, turnuva başlamadan önce birçok spor yazarı Lubanski’siz Polonya’nın kolay parça olacağını söylüyorlardı…
Böyle söylüyorlardı çünkü bizim kadro derinliğimizi kavrayamamışlardı. Açıkçası Lubanski takımda yer alsaydı, üçüncülükten daha iyi bir sonuç elde edebilirdik. Fakat onun oynamaması da diğer forvet oyuncularımıza daha fazla şans tanıdı. Elbette basın tarafından küçümsendik fakat uzun vadede bu bakış açısından da oldukça faydalandık.