Futbol tarihinde pek çok kez on numaralar, kupa kazanılan maçların ardından fotoğraf karelerinin bir numaralı aktörü oldular. İsimleri kupalarla özdeşleşenler bile oldu. Ama aralarında biri vardı ki kendi ülkesinin en üst basamaklarına kadar çıksa da mevkidaşlarının aksine bir kez dahi kupa kaldıramadı.
Futbol tarihinin en beklenmedik anlarını yaratanlardır onlar. Galeano’nun futbolun felsefesine dair söylediği “futbol beklenmedik olanı, öngörülmeyeni bünyesinde bulunduran bir sanat dalı olmaya devam edecektir” sözünün asıl yaratıcı sanatçıları on numaralardır. Bu oyunun kendi evrimsel süreci içerisinde, sistemlerin değişimi her ne kadar rollerini ve oyun anlayışlarını değiştirse de, tribündeki herkesin kalp ritimlerini aynı hizaya getiren zaman dilimi yine onların topla buluştukları andır. Topla buluşmaları öyle istenen bir şeydir ki, bin yıllardır kurak arazilerin suya kavuşması, yıllardır birbirini bekleyen iki sevgilinin sarmaş dolaş olması gibidir. Bu buluşmada hem bir, “çok istenen” hem de büyük bir estetik vardır. Bu estetik şimdiye kadar bu mevkide oynayan bütün oyuncuların kombinasyonunun zarafetini taşır. Pele’nin dansıyla, Bobby Charlton’ın ağırlığıyla, Gianni Rivera’nın narinliğiyle, Glenn Hoddle’ın paslarıyla, Zico ve Maradona’nın seviyesiyle… Her on numara bu ana kendinden bir parça katmıştır. İşte o kavuşma anı geldiğinde seyirciler hazırdır, bekleyiş başlar. Çünkü o an takımın gole en yakın olduğu anlardan biridir.
On numaralar aynı zamanda birer kazanandırlar. Kazanmak onların kimliklerinin değiştirilemez parçasıdır. Oynadıkları takım, yoğun emek verdikleri bir senenin ardından kupaya uzandığında başrolde ya son golü atarak ya da bütün sezon yaptıklarıyla çoğu zaman onlar vardır. Futbol tarihinin unutulmaz kupa pozlarının baş aktörleridir onlar. Ancak tarihte ismi ülke tarihinin en iyi iki futbolcusundan biri olarak gösterilen fakat hiçbir zaman kupa alamamış bir on numara var: Hristo Bonev.
Yeniden Yapılanma
Bonev 1947’de dünyaya geldiğinde Bulgaristan futbolu bir değişimin içindeydi. İkinci Dünya Savaşı sonrası ülke komünist bloğu oluşturan parçalardan biriydi ve futbol Sovyet stiline uyumlulaştırılıyordu. Sovyet sisteminin en önemli özelliklerinden biri de aynı bölgede bulunan birden fazla takımın tek çatı altında birleştirilmesiydi. Yeniden yapılanma adında Plovdiv bölgesinde bulunan birçok takım sisteme uyarak birleşme kararı aldı. Bölge etnik ve dinsel anlamda oldukça çeşitliydi. Bu birleşmeler he ne kadar kültürler arasında güzel bir iletişim kanalı kursa ve bir bölümüyle başarılı olsa da bu yeniden organizasyon, alttan gelen bir örgütlenme modeliyle değil de bir dayatma olarak gerçekleşince bu unsurların kaynaşması da epey bir zaman aldı.
Bu uygulamanın son adımı 1949 yazında atıldı. Bulgaristan Komünist Partisi’nin o yaz çıkardığı yasaya göre spor kulüpleri politik olarak önemli kamu işletmelerine spor alanları sağlamalıydı. Bu durum, büyük kamu işletmelerinin spor kulüpleri üzerindeki etkisini inanılmaz ölçüde arttırdı ve artık kulüpler kimliklerini bulundukları bölgeden çok bağlı oldukları büyük işletmeler nezdinde edinmeye başladı. Bir süredir birçok takımın bünyesinde birleştiği Plovdiv, Bulgaristan’ın demir işletmesinin etkisiyle artık tıpkı diğer komünist ülkelerde olduğu gibi Lokomotiv ön adını aldı ve bu yeniden organizasyonun sonucunda bambaşka bir takım çıktı ortaya: Lokomotiv Plovdiv.
Kulüp yapılarının hemen hemen alt üst olduğu ve baştan inşa edildiği böyle bir ortamda Lokomotiv Plovdiv’in de sisteme adapte olması ligin üst basamaklarına çıkışı uzun yıllar aldı ve takımın zirvede olduğu yıllar en önemli oyuncusu Bonev olacaktı.
Bonev, ilk sahaya çıkışını verdiği bir röportajda şöyle anlatıyor: “Fransız kolejinin yanındaki bir evde yaşardık. Bölgede şimdiki adı Hristo Bonev olan bir stadyum vardı. Kardeşim ve ben sık sık idmanları izlemek için stada giderdik. Bir gün – dokuz yaş civarındaydım- kardeşimle dikilmiş genç takımın maçını izliyorduk. Ancak bir takım yeterli sayıya ulaşamamıştı. Kosio Enchev adındaki teknik direktör bize baktı ve beni sahaya soktu. Yaş farkı çok büyüktü. Ancak Kosio o gün bende bir şeyler görmüş olacak ki beni daha sonra antrenmanlara katılmam için çağırdı.”
Zirveye Doğru
Bonev’in böyle başlayan futbol kariyeri Bulgaristan’ın en özel oyuncusu olmaya kadar devam etti. Takımını Gocho Vasilev, Ivan Boyadzhiev ve Stancho Bonchev ile birlikte üst sıralara oynayan istikrarlı bir kulüp haline getirdi. 1968-69 sezonunda Plovdiv ligi üçüncü bitirerek ilk madalyasının da sahibi oldu. Bonev bu yıllarda taraftarlar arasında bir efsaneye dönüşmeye başlıyordu. Takımın sahadaki tartışmasız önderi oydu. Diğer arkadaşlarını uyumlu bir ritim halinde yönetiyor, sahadaki organizatör oluyordu. Bu nedenle spor gazeteleri ona “eşsiz organizatör” ve “takımın mühendisi” olarak sesleniyordu. 1969’da daha sonra üç kez daha kazanacağı yılın futbolcusu ödülünü bile almıştı. Bonev bu performansıyla milli takıma da seçilmiş bir süre sonra da kaptanlık pazubandını koluna geçirmişti. Hem de başkent Sofya’dan yetişmeyen ilk Bulgarı kaptan olarak.
Takımın giderek üst sıralara çıkması beklentilerin de artmasına yol açtı. Taraftarlar artık kulübün ilk kupasını kazanmasını kendilerinden emin bir şekilde beklemeye başladı. O an 1971 yılında gelmişti. Plovdiv Bulgaristan Kupası’nda (o zamanki adıyla Kızıl Ordu Kupası) finale kalmıştı. Herkes büyük bir heyecanla onların kazanmasını bekliyordu. Kupa alacak olmanın motivasyonu ve Bonev’in yetenekleriyle bu kez olacaktı. Rakip Başkent’ten Levski Sofya’ydı. Aslında Bonev, daha iyi takımların hep radarındaydı ve birkaç kez teklif de almıştı. Ancak o her zaman kendi takımında kalmayı, kendi takımıyla kupaya uzanmayı tercih etmişti. İşte şimdi bireysel olarak futboldaki egemenliğini sarstığı Başkent’in karşısındaydı. Başkent dışından yetişip buralara kadar gelen adam olarak bu kupayı da alıp bir şeylerin değişebileceğini kanıtlamak istiyordu. Bütün takım da arkasındaydı.
Maç Sofya’daydı. Bulgaristan Ordusu Stadyumu, Sofyalı seyircilerle tıka basa dolmuştu. Plovdiv kupa hayalini kurarak çıktığı maçta gerçekliğin sert yüzüyle daha maçın sekizinci dakikasında karşılaştı. Sofya, Tsvetkov’un golüyle öne geçti. Ardından 36’da Kirilov skoru 2-0 yaptı. Plovdiv’in hayallerini tamamen yok eden gol ise bundan tam iki dakika sonra takımdaki diğer Kirilov’dan geldi. Bonev bir kez daha kupasız adam oldu.
1973’te bu kez de ligde çok iyi gittiler. Son haftalara kadar şampiyonluk yarışının içinde kaldılar. Ancak bu kez de CSKA Sofya’nın yedi puan gerisinde kalarak ikinci oldular. Bonev bir kez daha kupanın uzağında kaldı. O futbol adına her şeyi yapmış, yetenekleri ve çalışkanlığıyla kendi sınırlarını hep üst noktada tutmuş ancak bir şeyler hep ters gitmişti. Diyalektiğin meşhur niceliksel gelişme, mutlaka niteliksel bir dönüşümü neden olur kuralı Bonev için geçerli olmamıştı. O her seferinde niceliksel olarak verimini arttırmış en golcü isimlerden birine dönüşmüş ama o kupaya yani, nitelik olarak kendisini ve takımını başka bir noktaya getirecek o ana bir türlü ulaşamamıştı. Bonev söz konusu olduğunda fizik alt üst olmuştu.
Bonev, futbol kariyerinde hiç kupa kazanamamasına rağmen Bulgar futbolunun kahramanlarından biri oldu. Berbatov sadece bir golle onu geçene kadar milli takımın en golcü futbolcusuydu. 1970’lerin ilk yarısında tam dört kez Ballon’Dor’a aday gösterildi. Takımını üst sıralara taşıyıp, kupa hedefine soktu. Lev Yashin’in unutulmaz vedasına seçilerek sahadaki yerini aldı. Onun tarihteki yeri kupalarla değil tam olarak kendisine ait anılarla hatırlanıyor. Maç sonu terli saçlarını yana tarayarak, pırıl pırıl parıldayan kupayı kaldırırken bir fotoğrafı olmadı ama onun sahadaki varlığı ve takımı için yaptığı olağanüstü fedakarlık milyonlarca futbolseverin zihinlerinde o karenin oluşmasını sağladı..