Geçtiğimiz ay kaybettiğimiz, Senegal’in başında harikalar yaratan Fransız teknik direktör Bruno Metsu’nun hayatına bir yolculuğa çıkıyoruz…
Ken Reeves, profesyonel basketbol oyuncusudur. Beyaz tenlidir. Bir dönem Amerika Ulusal Basketbol Ligi’nde Chicago Bulls’ın kırmızı formasını giyen Reeves dizindeki sakatlıktan dolayı çok sevdiği basketbolu bırakmak zorunda kalır. Bırakır bırakmasına ama basketbol tutkusundan hiç vazgeçmez. Üniversitedeki sınıf arkadaşı ve aynı zamanda Los Angeles şehrindeki Carver Lisesi müdürü Jim Willis tarafından çoğunlukla siyah ve İspanyol gençlerin okuduğu liseye basketbol koçu olarak davet edilince bu teklifi hemen kabul eder. Reeves içindeki basketbol tutkusuyla hızlıca göreve başlar. Antrenmanda oyuncularına ilk sözü ise; onların her zaman ve her yerde arkalarında olacağıdır. Fırlamalığıyla nam salmış, müstakbel oyuncularından biri o sırada gülümser ve cevap verir: “Desene beyaz bir gölge gibi…”.
Bir döneme damgasını vuran ve çoğumuza basketbolu sevdiren Beyaz Gölge dizisinin ilk bölümü böyle başlar. Bu hikâyenin bir de Senegal versiyonu vardır. Basketbolun yerini futbol alır. Senegal Milli Takımı’nın başında yakaladığı başarılarla ismini duyuran deneyimli teknik adam Bruno Metsu da hikâyenin başkahramanıdır. Maalesef geçtiğimiz ay, bir yıldır sürdürdüğü yaşam mücadelesini kaybeden Fransız teknik direktör.
28 Ocak 1954’te Fransa’nın en kuzeyindeki Coudekerque kasabasında dünyaya gelir. Genç yaşta futbolla tanışır. Önce SC Hazebrouck, ardından ise Belçika’nın Anderlecht takımlarının gençleri arasında futbol oynar. Orta sahanın hücum departmanındadır. 1973 yılında ise USL Dunkerque takımıyla profesyonelliğe adım atar. 1987 yılına kadar sırasıyla Hazebrouck, Valenciennes, Lille, Nice, Roubaix ve Beauvais formaları giyer. 15 sezon boyunca 30 kez ağlarla buluşturur topu. En çok da Valenciennes formasıyla hatıralarda yer eder. Burada Didier Six ve Roger Milla ile birlikte oynar.
Son durağı Beauvais’te üçüncü lig şampiyonluğu yaşar ve futbolu bırakır. Bir sonraki sezon aynı takımın genç takımının başında teknik direktörlüğe adım atar. Ardından A takımın başına geçer. Fransa’nın kuzeyinden Afrika’ya uzanacak yolculuk böylece başlar. Ardından Lille, Valenciennes, Sedan ve Valence takımlarının başına geçer. Milenyumla birlikte Bruno Metsu için de yeni bir dönem başlar.
Vakit gurbet vaktidir. Adres ise Afrika’dır. Onu “Bruno Metsu” yapan topraklar. 2003 yılında Senegal basına verdiği demeç onu özetler niteliktedir: ”Afrika’ya gelmeden önce beni kimse bir teknik direktör olarak bilmiyordu.”
2000 yılında Gine Milli Takımı’nın başına geçer. Orada çok kalmaz ve aynı yıl içinde, adını tüm dünyaya duyuracağı Senegal’i çalıştırmaya başlar. Afrika Uluslar Kupası kapıdadır. Takımıyla kupada güzel maçlar çıkarsa da çeyrek finalde ev sahibi Nijerya’ya elenmekten kurtulamaz. İki yıl sonra ise onun yönetimindeki Terenga Aslanları, bu sefer aynı kupada finale çıkarlar. Finalde maalesef penaltılarla Kamerun’a yenilirler. Mağlup olsa da Bruno, yeni bir Senegal inşa etmektedir. Öyle ki bir zamanlar Fransa Milli Takımı’na girmeye çalışan Senegalli futbolcuları bizzat ve tek tek telefonla arayıp Afrika takımında oynamalarını ikna eder. Bir nevi futbolcuların arkasındaki “Beyaz Gölge”dir. Halk ise başarılarından dolayı ona “Beyaz Büyücü” lakabını takar.
Birkaç ay sonra 2002 Dünya Kupası’nda Senegal ile büyük başarılar imza atar Metsu. Önce açılış maçında takımı Fransa’yı yenerek büyük sükse yapar. Ardından gruptan ikinci çıkarak son 16’da İsveç’le eşleşir ve 2-1’lik bir skorla sahadan galip ayrılır. 1990 Kamerun’dan sonra Dünya Kupası’nda Çeyrek Final’e çıkan ikinci Afrika takımı olur. Metsu ve Senegal’in karşısına Türkiye çıkar. İlhan Mansız’ın altın golüyle elenen Metsu ve talebeleri turnuva boyunca sergiledikleri güzel oyunla tüm futbol severlerin kalbini kazanır. Aynı dönemde Senegalli Rokhaya ‘Daba’ Ndiaye ile dünya evine girer ve eşinin dini müslümanlığı seçer. Artık adı Abdou Kerim Metsu’dur.
Turnuva öncesi Gaziantep’le anlaştığı söylenen Abdou Kerim Metsu, turnuva sonrasında sağlık problemlerinden dolayı kararını değiştirir ve Senegal’de kalacağını belirtir ama ardından ani bir kararla Birleşik Arap Emirlikleri’nin Al Ain takımının başına geçer ve ilk senesinde Emirlik takımını Asya Şampiyonlar Ligi şampiyonu yapar. Ardından Al Gharafa ve Al Ittihad takımlarını çalıştırır ve sonra tekrar Milli Takımı macerası başlar. Birleşik Arap Emirlikleri’ni 2007’de Körfez Ulusları Kupası şampiyonluğuna taşır. Ardından sırasıyla Katar Milli Takımı, Al Gharafa ve Al Wasl’ı çalıştırır.
Maradona’nın yerine Al-Wasl takımının başına geçtikten kısa bir süre sonra, 14 Ekim 2012 tarihinde, kolon kanseri teşhisi konulur Metsu’ya. 3-4 aylık bir yaşam süresi biçilir kendisine doktorlar tarafından. İçindeki Afrikalı mücadeleci ruhla hayata daha sıkı tutunur “Beyaz Büyücü”. 3-4 ay 1 yıl olur bu mücadeleyle. En büyük ilhamı da kendisiyle benzer bir süreç yaşamış olan Eric Abidal’dir. Fakat mücadelesi beklenen sonucu vermez, çünkü hastalığı akciğerlerine ve karaciğerine de sıçramıştır. Maalesef 14 Ekim 2013 tarihinde aramızdan ayrılır, arkasında güzel anılar bırakarak.
Sadece Afrikalıların değil, dünyanın dört bir yanında milyonların kalbini kazanır Metsu, o ise kendisini kelimelerle şöyle anlatır, “Ben kalbi siyah olan bir beyazım”. Hoşçakal kara kıtanın beyaz büyücüsü, beyaz gölgesi.