– Bir Batu ANADOLU yazısı-
Kırk sekiz yıl önce Bundesliga’da oynamış, kırdığı rekorlarla kötü bir şöhret edinmiş; oyuncularını alkole, taraftarlarını ise hüzne itmiş o takımı sizin için bulduk: Tasmania Berlin!
Tarihler 20 Şubat 2000’i gösterdiğinde Bayer Leverkusen’in evi BayArena’da, kale arkasına konuşlanmış mavi beyazlı taraftarlar bir tezahürata başladılar. Takımları Arminia Bielefeld, 2-0 mağlup durumdaydı ama asıl acı olan, bu mağlubiyetin üst üste 10. kez yaşanmasıydı. Taraftarlar hep bir ağızdan “Tasmania Bielefeld” diye bağırmaya başladılar. “Tasmania” ne Okyanusya’da bir ülke ne de çocukken severek izlediğimiz çizgi filmdeki canavarın adıydı. “Tasmania”, sadece tarihi tersten yazmayı başarmış bir futbol takımıydı.
Kırk sekiz yıl önce Almanya’da futbol, hiç olmadığı kadar siyasetle iç içe geçmişti. Futbolun asla sadece futbol olmadığı bu dönem Bundesliga’nın emekleme yıllarına denk gelirken Soğuk Savaş’ın gölgesi Berlin’in üstüne çökmüştü. Berlin üstünde gökyüzü alabildiğince gri, şehri ikiye bölen duvar ise korkutucuydu. Savaşın soğukluğunda Batı Berlin asla göz ardı edilemezdi. İşte Hertha Berlin de biraz bu durumdan faydalanıyordu. Berlin takımları Alman futbolunda çok söz sahibi değillerdi. Buna karşın Hertha, şehrin konumu sayesinde bir adım öne geçmeyi başarmıştı. 1931’de Berlin’e şampiyonluğu getirmişler, 1960’ların başında ise durumu idare etmişlerdi. 1965 yılı ise onlara o kadar da şanslı gelmedi. Rüşvet söylentileri ve finansal sorunlar, Soğuk Savaş’taki kritik rolüne rağmen Hertha’nın başını yakmıştı. Onlar bir alt lige gönderilirken yerine alınacak takım konusunda işin içine yeniden siyaset giriyordu. Gözler Berlin’e çevrildiğinde bölgesel ligi lider bitiren Tennis Borussia Berlin play-off’ları geçememiş, SV Spaunder ise üst lige çıkmak istemediğini bildirmişti. Böylece büyük abi Hertha’nın yerine doldurmak, bölgesel ligi üçüncü bitirebilen Tasmania’ya kalıyordu. Kulüp teklifi seve seve kabul eder ve tatildeki oyuncularını kampa çağırır. Çoğu profesyonel olmayan oyuncular, kendilerini bir anda Bundesliga arenasında bulmuşlardır ve ligin başlamasına sadece iki hafta vardır.
1900’de kurulan ve o güne dek sadece isim değişiklikleri ile haberlere konu alabilen Tasmania; ligin ilk maçında, 81 bin taraftarı önünde Karlsruher’i devirmeyi başarınca büyük övgü toplar. İkinci haftada alınan 5-0’lık Mönchengladbach mağlubiyeti ‘yol kazası’, üçüncü hafta alınan Dortmund mağlubiyeti ‘nazar’, dördüncü hafta Hamburg’dan yenilen 5 gol ise hiç olmadığı kadar ‘gerçek’tir. Sekizinci hafta alınan Kaiserslautern beraberliği, şehirde coşkulu kutlamalara sahne olur.
Kaleci Heinz Rohloff’un “Yedi ya da sekiz maç sonra küme düşeceğimizi anlamıştık” dediği sezon, takım için türlü facialarla devam eder. 1 puan daha alabilmek için on iki hafta bekleyen oyuncular, ikinci galibiyetlerini ise ilkinden 32 hafta sonra elde edebilirler. Ligin ilk maçındaki 81 bin seyircinin aksine bu zafere sadece 1500 seyirci tanık olur.
34 hafta sonunda elde edilen rekor sadece bu değildir. Tasmania takımı 34 maçta 2 galibiyete karşın 28 mağlubiyet almış, attığı 15 gole karşılık 108 gol yiyerek lig tarihinin en kötü averajına sahip olmuştur. Üst üste aldıkları on mağlubiyetin yanı sıra Meiderich SV’ye (bugünkü adıyla Duisburg) 9-0 yenilmeleri, iki rekoru daha beraberinde getirmiştir. 831 dakika gol atamayarak elde ettikleri rekor ise daha sonra Köln takımı tarafından kırılır.
Geleceği gören Rohloff’un dışında tüm takım oyuncuları bu süreçten oldukça etkilenirler. Alınan kötü sonuçlar birçok futbolcuyu alkolik hale getirir. Antrenmandan önce bile alkol alan oyuncular, “içiyorsak sebebi var” sözünün hakkını verirler. Tasmania’nın kabus sezonunda tam dört gol atmayı başararak dikkatleri üzerine çeken forvet oyuncusu Wulf Ingo Usbeck ise “herkes kendini kurtarır, olan yine sana olur” öğüdünü dinleyerek sezon sonunda Nürnberg’in yolunu tutar. Ama geçmişten gelen lanet onun peşinin bırakmaz ve Usbeck iki yıl boyunca tek gol dahi atamaz.
Kendisini tekrar alt liglerde bulan Tasmania, Bundesliga’ya yeniden çıkmak için elinden geleni yapsa da iki kez ligin kapısından döner. 1973’te ise finansal sorunlar bu sefer onların kapısına yığılmıştır. Kulübün kapısına vurulan kilit, 27 yıl boyunca açılmaz. 2000 yılında ise yeni milenyuma SV Tasmania 73 Gropiusstadt adıyla girerler. Geçmişleriyle barışık olduklarını kanıtlarcasına 2011 yılında kulüp logosuna yeniden Tasmania Berlin adını yazdırırlar. Takımın ulaştığı kült statüsünden mi faydalanmak isterler bilinmez ama geçtiğimiz yıl Berlin Bölgesel Ligi’nde küme düşmekten son anda kurtuldukları düşünülürse bir geleneği devam ettirdiklerini söyleyebiliriz. On yıl önce Arminia Bielefeld takımının hatırlattığı bu ‘özel’ ve ‘kayıp’ kulüp bakalım bir daha ne zaman kendisini hatırlatacak?