-Bir Sezgin RIZAOĞLU yazısı-
Bazı futbolcular vardır, yıllarca aynı takımın formasını giyerek bayrak adam olurlar. Bazı taraftarlar vardır, yıllarca bir bayrağı tribünde dalgalandırarak bayrak adam olurlar. İşte Avrupa’nın ilk taraftar grubu Torcida’nın hikayesi.
Belgrad’ta bir postane… Kristian endişeli gözlerle içeri girdi. Elindeki poşeti sıkı sıkı tutuyordu. Birkaç adım atmadan önce, şöyle çaktırmadan etrafına bir baktı. Düşündüğünün tersine kimse ona bakmıyordu. Yine de yüzündeki o endişe hiç azalmadı.
Yürümeye devam etti ve yavaşça köşedeki boş gişeye yöneldi. Bankonun arkasında duran görevliye yaklaştı ve kısık sesle “Kargo gönderecektim!” dedi.
Kırklı yaşların sonundaki görevli başını kaldırdı, hiçbir şey demeden elini uzattı, kargoyu istedi. Kristian elini poşete atıp, içindeki orta boy kutuyu çıkardı. Biraz çekinerek adama uzattı. Görevli birden kutunun üzerindeki amblemi görünce şaşırdı. Kutunun üzerinde büyükçe bir Hajduk Split amblemi vardı.
Kristian aslen Sırptı. Belgrad’ta yaşıyordu. Hırvat takımı Hajduk Split ile eski sevgilisi sayesinde tanıştı. Eski sevgilisi bir Hırvat’tı. Balkanlar’da futbola ilgi duyan ender kızlardan biriydi. Onunla ilişkileri uzun sürmemişti. Oysa o bir ömür süreceğini düşübüyordu. Ama ikisi de farklı dünyaların insanlarıydı. Zaten bu topraklarda farklı etnik yapıdan ilişkiler artık eskisi gibi uzun sürmüyor, Yugoslavya gibi zamanı geldiğinde parçalanıyordu. Kristian’ın ilişkisi bitmişti bitmesine ama mavi-kırmızılılara olan tutkusu hala devam ediyordu. Öyle ki en son internetten forma siparişi vermişti kendine. Bir yerde giyemeyecekti o formayı ama olsun, odasında baş köşeye koyacaktı. Geçen hafta o sonunda beklediği forma, kargo ile gelmişti ama formayı yanlış göndermişlerdi. Uzun bir yazışmadan sonra formayı yenisiyle değiştirebileceklerini söyledi Hajduk Split’in ürün satış mağazası yetkilileri. Onun için bugün postaneye gelmişti Kristian, formayı ona gönderdikleri kutuda geri gönderecekti Hırvatistan’a. Ama endişeliydi. Bir Sırp’ın düşman ülkelerden(!) bir takımı tutması imkânsızdı artık. Çünkü tüm çevre ülkelerle problemliydi Sırbistan. Daha geçen hafta Sırbistan-Arnavutluk maçında olaylar çıkmamış mıydı? İki taraf gerilmemiş miydi? Şimdi o da, birisinin onu Hırvatistan takımının kutusuyla gördüğünde ters bir şeyler söyleyeceğinden çekiniyordu. Zaten o çekinceyle gelmişti postaneye.
Gişedeki adam sessizliğini bozdu: “Hajduk Split’i mı tutuyorsun?”. Kristian cevap veremedi. Tepkiden korkuyordu. Görevli bu sefer kısık sesle konuşmaya devam etti:
“Ben de eski bir Hajduk’luyum”. Kristian’ın yüzündeki endişe birden yok oldu. Yerini küçük bir tebessüm aldı.
“Hatta eskiden, Yugoslavya dağılmadan önce, maçlara bile giderdim. Torcida’nın bir parçasıydım.” diye anlatmaya devam etti adam.
Kristian, şaşırdı. Torcida’yı çok duymuştu ama ilk kez o taraftar grubundan biriyle tanışıyordu.
Görevli bir taraftan kutuyu alıp kargo işlemlerini başlatırken, diğer taraftan da anlatmaya devam ediyordu: “Torcida Split muhteşem bir taraftar grubuydu. Gördüğüm kadarıyla hala öyle. Yeryüzünde hiç kimse onlar gibi, biz gibi takımlarını destekleyemez. Torcida’nın Avrupa’daki en eski taraftar grubu olduğunu biliyor muydun? Kimse yokken biz vardık, futbol arenasında.”
Genç araya girdi, “Ne zaman kuruldu ki?” diye sordu. Yaşlı adam anlatmaya devam ediyordu: “Anlatılanlara göre ilk kez 29 Ekim 1950’de tribündeki yerini almış Torcida Split. Kızılyıldız ile oynanan bir maçta. Yalnız maç da sıradan bir maç değilmiş. Kazanan Yugoslavya şampiyonu oluyormuş. O maçta 90 dakika boyunca susmamış Torcida. Bir nevi maçı kazandırmış Hajduk Split’e. Zaten o güne kadar örneği yokmuş Yugoslavya’da. Büyük ihtimalle Kızılyıldızlı oyuncuların da nutku kesilmiştir tribünde onları görünce. Maçtan sonra da devam etmiş Torcida’nın eğlenceleri. Öyle ki o ekim gününde şampiyon olan Hajduk Split’in bu taraftar grubunun ilk kurucuları kutlamalar sırasında polis tarafından göz altına alınıp 3-4 yıl hapse mahkum olmuş. O zamanlar Yugoslavya’da böyle toplumsal oluşumlar yasakmış. Zaten sonra da uzun süre gözükmemişler ortalıkta. Taa ki 1980’li yıllara kadar. O yıllarda tekrar ortaya çıktı Torcida. Ben o zamanlar Split’te bir postanede çalışıyordum. O günlerde tanıştım bu taraftar grubuyla. Beni de aralarına aldılar. Zaten az da olsa Sırp vardı aralarında. O yıllar muazzamdı. Birlikte seviniyor, beraber üzülüyorduk… Her maçta şov yapıyorduk tribünde. Kornalar ve davullar… Deplasman ise ayrı zevkti bizim için. Kendi cebimizden para verir deplasmana giderdik. Zaten bir ultra’nın da başka türlü yapmasına imkan yoktu. O zamanlar karşıydık futbola uzanan kirli ellere ve sisteme.”
Heyecanla yaşlı adamı dinleyen Kristian, araya girdi: “Peki Torcida ne demek? Bu topraklardan bir kelime değil sanki. Yoksa eski Yugoslavya’da bir anlamı var mıydı?”
“Yugoslavya’da bir anlamı yoktu. Zaten adını da çok uzaklardan almıştı Torcida. Okyanusun diğer tarafından, Brezilya’dan… 30’ların sonu 40’ların başlarında Brezilya’da bir taraftar kültürü oluşuyor. Statlarda havai fişek gösterileri yapıp büyük bayraklar açıyor, takımlarının galibiyetlerini sokaklarda çılgınca kutluyorlar. Bu taraftarlarlar kendilerine İspanyolca’da ‘dönmek, kıpırdanmak’ anlamına gelen ‘torcer’ kelimesinden türettikleri ‘Torcida Organizadas’ adını veriyorlar. İşte 1950 yılında Brezilya’da düzenlenen Dünya Kupası’ndaki bu taraftarların renkli görüntülerinden ilham alan Hajduk Split’liler de birkaç ay sonra yani 28 Ekim 1950’de Torcida Split grubunu kuruyorlar. Üstelik şampiyonluk maçından bir gün önce.
O zamanlar Avrupa’da böyle bir taraftar grubunun örneği yok. Zaten Torcida Split’in açtığı yoldan sonra İtalyanlar ilerliyor. 50’li 60’lı yıllar İtalya’da bu taraftar oluşumlarının patlama yaptığı yıllar oluyor. Hatta o dönemde en ünlüleri Torino taraftarları. Sonraları Ultra deniliyor bu oluşumlara. Onu da bir İtalyan gazeteci çıkarıyor, bir maç sonrası Torino taraftarlarının hakemi hava alanına kadar takip etmesinden dolayı. Anlayacağın aşırıya kaçmış Torino’lular.” Adam bir taraftan anlatırken bir taraftan da kargoyu tartıya koyuyor ve ücreti hesaplamaya başlıyordu.
“Dediğim gibi, 80’li yıllar muazzamdı, şampiyon olamadık ama 1981, 83, 85’te lig şampiyonluklarını kıl payı kaçırdık. En güzel sezon da 1984’tü bizim için, bir taraftan Yugoslavya Kupası’nda finale kalıyor, bir taraftan da UEFA Kupası’nda güçlü rakiplerimizi tek tek eliyorduk. O yıl Yugoslavya Kupası’nı kazandık ama UEFA Kupası’nda yarı finalde elendik. O yarı finalde İngiliz Tottenham’la eşleşmiştik. Split’te oynadığımız maçta, tribünde bizi görecektin. 35 bin kişiyi nasıl coşturuyorduk bir görsen. Takım da maçı 2-1 kazanmıştı zaten. Ama deplasmanda 1-0 yenilince elendik işte.”
Kristian araya girdi: “Peki, sizin Torcida’dan ayrılmanız nasıl oldu?”
Adam anlatmaya devam etti: “Bu arada Hajduk Split sadece Split şehrindekilere değil, Dalmaçya bölgesinde yaşayan herkese açıktır. Hatta o dönemde en ünlü tezahüratımız Dalmaçya bölgesi hakkında söylediğimiz besteydi. Ama 80’lerin sonu, 90’ların başında Yugoslavya’da başlayan ayrılıkçı hareketler birçok kişiyi tribünden kopardı. Savaş çıkınca ben de buraya göç ettim. Böylece Torcida günlerimi de geri bıraktım.”
Biraz duygulanmıştı adam. Ama anlatmaya devam ediyordu:
“Sonra gazetelerden okuduğum kadarıyla Torcida 90’lı yıllarda birçok tribün olayında sabıkalı hale geldi. Hırvatistan bağımsızlığını kazandıktan sonra da ezeli rakipleri Dinamo Zagreb maçları Torcida Split’in en çok gündeme geldiği maçlar oldu. Dinamo’nun taraftar grubu Bad Blue Boys da bir mücadeleye girdi. Yer yer kan dökülen mir mücadele… Anladığım kadarıyla Torcida’ki bu değişimim sebebi, hakim olan sağ kanat merkezli siyasi anlayıştı. Sonra takip etmeyi de bıraktım. Ta ki üç yıl önce, yani 2011’de o muazzam manzarayı televizyondan görene kadar. Sen gördün mü? Hani ‘şampiyon olalım, bu şehri yakarız, hatta bu ülkeyi yakarız’ deyimi var ya, işte o gerçek oldu. Hajduk Split’in 100. yılı kutlamalarında Torcida, şehri kızıl bir ateş topuna çevirdi. Şimdi seni de görünce eski günlerime gittim… Bu arada kağıdını al bakalım genç, kargo işin tamamdır.”
Kristian hemen sordu: “Ne kadar ödeyeceğim”.
“Bir şey ödemene gerek yok. Hepimiz aynı takımın taraftarıyız.” dedi adam.