Toprak Saha – Aylık retro futbol e-mecmuası
  • Zat-ı Muhteremler
  • An-ı Şahaneler
  • Yad-ı Hafta
  • Fi Maçı
  • Kadim Takımlar
  • Cemiyet Haberleri
  • Malumat Saha
YAD-I HAFTA

Kupa’nın ‘Öteki’ Tarihi

Sezgin Rızaoğlu · Aralık 2012

Türkiye Kupası’nın tarihi, sürprizler ve ‘küçük’ takımların yazdığı güzel hikâyelerle dolu. Biz de kupanın ‘Öteki’ tarihinden notları sizlerle paylaşalım dedik.

 Türkiye Kupası, tıpkı dışarıdaki emsalleri gibidir. Çünkü bu kupada sadece ‘Çok satanlar’ yoktur. Bazen alt liglerden bir takım çıkar, şaşırtır herkesi. Üstelik o takımın hangi ligde olduğunu o gün gazetelerden öğreniriz. Çünkü ‘unutulmak’ kelimesinin futbol sözlüğündeki karşılığıdır alt ligdekiler. Ara ara çıkıp, hatırlatırlar kendilerini. 1962’de, UEFA’nın takımlarımızın Kupa Galipleri Kupası’na katılma zorunluluğu getirmesiyle Türkiye’de de bir kupa düzenlenmesi mecburileşir. Ve 1962–1963 sezonundan itibaren Türkiye Kupası adıyla başlatılan bu organizasyonun ilk şampiyonu Fenerbahçe’yi iki maçta da 2–1 yenen Galatasaray olur. Peki, kupa tarihi hep ‘Büyükler’in tarihi midir? Gelin, Türkiye Kupası’ndaki başarıları kitaplara konu olacak, o dönemde alt liglerde oynayan, kendileri ‘küçük’ ama mücadeleleri büyük takımların gerçekleştirdiği büyük başarılara birlikte bakalım.

KÜÇÜKLERİN KRAMPON SESLERİ

Türkiye Kupası’nın ikinci sezonu (1963–64) Türk amatör futbolunda bir ilkin ve büyük bir başarının yaşandığı sezon olacaktır. Samsun bölgesinin amatör takımı Samsun Yolspor önce Türkiye Amatör Kulüpler şampiyonu olur ve Türkiye Kupası elemelerine katılır. Rakip Şekerspor’dur. 1-0’lık skorla Yolspor kazanır. İkinci rakipleri Ankara’da Hacettepe’dir. Aynı skorla tur atlayan yine Samsun ekibi olur. Bu sefer karşılarına o dönemin güçlü takımlarından İzmirspor çıkar. Artık herkes peri masalının sona ereceğini, İzmir ekibinin tur atlayacağını düşünür. Ama beklenmeyen olur ve Yolspor üçüncü rakibini de 1–0 skorla yener, kupada çeyrek finale yükselir. Sıradaki rakip Beşiktaş’tır. “Acaba” sesleri altında 1964’te sahaya çıkarlar. Yolspor, ‘amatör’lüklerinden kaynaklanan hataların sonucunda 2–1 ve 1–0 skorlarla iki maçı da kaybederler. Bir rüya sona erer ama bu eşleşme küçüklerin büyükler karşısında – dev Golyat karşısındaki Hz. Davut gibi – vereceği unutulmaz mücadelelerin habercisi olur.

İSTANBUL’UN OCAĞINA İLK ATEŞ DÜŞER

20 Şubat 1965 günü radyolarının başında oturanlar kulaklarına inanamaz. Türkiye Kupası 3. tur ikinci maçında herkesi şaşırtan o sonuç gerçekleşir. Türkiye Amatör Kulüpler Şampiyonu Trabzon İdmanocağı takımı 0-0’ın rövanşında Beşiktaş’ı Mithatpaşa’da 1-0 yener ve tur atlar. Böylece dört büyükler arasında, amatör bir takım tarafından Türkiye Kupası’ndan elenen ilk takım Beşiktaş olur. O gün bol gol izlemek için Dolmabahçe’ye gelenler, Trabzon takımının orta sahasındaki bir kişinin resitalini izler. O futbolcu ileride futbolumuzda büyük bir hoca olacak ve Trabzon mucizesini yaratacak olan Ahmet Suat Özyazıcı’dır. Şehir bu zaferi doyasıya kutlar, kulübe ve futbolculara tebrik telgrafları yağar. Trabzon’da faaliyet gösteren NATO mensupları ile Amerikan şirketleri kulübü bizzat tebrik eder.

Trabzon İdmanocağı, o sezon Türkiye Kupası’nda çeyrek finale kadar çıkar. Ankara temsilcisi Demirspor’a elenerek kupaya veda eder. İki yıl sonra yani 1967 yılında takım, Trabzon İdmangücü, Karadenizgücü ve Martıspor’la birleşerek ‘Karadeniz Fırtınası’ Trabzonspor’un ortaya çıkmasına katkı sağlayacaktır.

GÜNEŞ KUZEYDEN DOĞAR

1965 yılında Samsun ile İstanbul’un karayoluyla birbirine bağlanmasının bir neticesiymiş gibi aynı yıl şehirde futbol da uzmanlaşır, profesyonel Samsunspor kulübü kurulur. 1966–67 sezonunda Türkiye 2. liginde şampiyonluğa oynayan Karadeniz temsilcisi, Türkiye Kupası’nda da çeyrek finale yükselmiştir. Rakibi dönemin ünlü hocası Abdullah Gegiç’in çalıştırdığı Fenerbahçe’dir.10 Mayıs 1967’de oynanan ilk maçta Samsunspor, Rıfat’ın penaltı golüyle öne geçer (1–0). Fenerbahçe buna Ogün Altıparmak’ın golüyle cevap verir (1–1). Ancak Samsunspor’lu Rıfat bir kez daha sahneye çıkar ve maçın sonucunu belirler, 2–1. Rövanş maçı daha da anlam kazanır. Bulgar hakem Betchirov’un yönettiği Mithatpaşa’daki ikinci maçta Fenerbahçe atak üstüne atak yapsa da Samsunspor iyi savunmasıyla maçın golsüz bitmesini sağlar ve yarı finale yükselen taraf olur. Türkiye Kupası’nda yine bir İstanbul büyüğü, bir başka Karadeniz şehrinin ‘uşakları’ tarafından bozguna uğratılır. Amatör ruh, pahalı transferleri ikinci plana atar.

KENDİ ÇOCUKLARINA MAĞLUP OLAN TAKIM

1974–75 sezonunda Galatasaray, takım içi problemler yaşar. Futbolcular maddi sebeplerden ve yönetimin dayatmalarından dolayı durumdan memnun değildir. Yöneticiler de bu ‘isyan’ durumuna çare düşünürken birden kapılarını Kayserispor’un efsane Başkanı Üveyis Molu çalar. Galatasaray’ın gözden çıkarttığı Metin Kurt, Yılmaz Yavman, Mustafa Ergücü ve Enver Ürekli’yi renklerine katar.Üç yıl sonra yani 1977–78 Türkiye Kupası’nda ise Galatasaray, çeyrek finalde Kayserispor’la eşleşir. 29 Mart 1978 tarihinde İstanbul’da, 0-0’ın rövanşında, Kayserispor Galatasaray’ı yener ve eler. İstanbul temsilcisi kendi çocuklarına mağlup olur. Çünkü Kayseri’ye galibiyeti getirenler eski Galatasaraylılardır. Golü de 52. dakikada eski Galatasaraylı Yılmaz Yavman atar. Kayserispor, yarı finalde Adana Demirsporla eşleşir, 2–0 ve 0–0 skorlarla kupanın dışında kalır.

A BE LÜLE, N’OLDU BÜLE, ÇABUK SÜLE…

“Bir takım çıktı. Mütevazı bir kent takımı… Hani fotoğraf çektirmek için bile İstanbul’un üç büyüklerinin yanına sokulamazdı bu takım… Fakat Türkiye Kupası’nda kura cilvesi karşı karşıya getirmişti onları. O mütevazı takım geldi, İstanbul’un göbeğinde o üç büyüklerden birini kupanın dışına itiverdi… Sonra da ikincisini…” der Halit Kıvanç ‘Gool diye diye’ kitabında, 1979–80 sezonundaki Türkiye Kupası’nı anlatırken.35.000 nüfuslu bir kentin temsilcisi olan o takım, Lüleburgazspor’dur. O yıl, İkinci Lig’deki ilk sezonlarıdır. Mütevazı kadrosuyla takım ligde küme düşmeme mücadelesi veriyordur. Türkiye Kupası ise ikinci plandadır. İlk turda evlerinde Karabükspor’u 4-0’la geçer. İkinci turda ise Boluspor’u 3–2 mağlup ederek tur atlar ve Serpil Hamdi Tüzün’ün çalıştırdığı Beşiktaş’la eşleşir. Artık mücadele iki maç üzerindendir. Trakya temsilcisinin toprak sahasında oynanan ilk maç golsüz berabere biter. Hatta Beşiktaşlı Mehmet Ekşi’nin saha toprak olduğu için karşılaşmaya çıkma konusunda nazlandığı söylenir.İstanbul’daki rövanş için Lüleburgaz’a şans verilmez. Ama 90 dakikanın sonunda İnönü’deki skor tabelası 2–1 ile Lüleburgaz’ın bir üst tura çıktığını gösterir. Üstelik takım, daha 18. saniyede Beşiktaş’a gol atmayı başarır. Büyük başarıya imza atan o takımın unutulmaz oyuncularından biri olan İsa Gabralı, bir dergiye verdiği röportajda o maçtaki galibiyet taktiğini şöyle anlatır: “O yıllarda en iyi yaptığımız işlerden biri Hollanda Milli Takımı’nın kullandığı ofsayt taktiğini uygulamaktı. Bu tuzağa Beşiktaşlılar ve özellikle de, bugün aramızda olmayan, santrfor Bora sık sık düştü.”Lüleburgazspor bu büyük zaferin ardından Mersin temsilcisi Tarsus İdmanyurdu ile eşleşir. Sahasında ilk maçı 2–0 kazanan Trakya ekibi rövanşta 2–1 yenilmesine karşın çeyrek finale yükselir. Rakip Ziya Şengül yönetimindeki Fenerbahçe’dir. İlk maç evlerindedir ve 0–0 biter.19 Mart 1980’de oynanan rövanş maçının yeri, Lüleburgazlı futbolcuların yakından bildiği İnönü Stadı’dır. Fenerbahçe maça iyi başlar, daha 10 dakikada Raşit Çetiner’le golü bulur. Ama Trakya ekibi yılmaz. 38 dakikada Musa Gabralı’nın golüyle cevap verirler. İlk yarı 1–1 berabere biter. İkinci yarı Fenerbahçe yine saldırır. Akın üstüne akın ama Lüleburgaz kaleyi sonuna kadar savunur. Kadrosundaki Musa ve İsa’dan dolayı “Peygamberler Takımı” denilen Lüleburgazspor’u sanki ruhani bir güç koruyordur. Mücadele 1–1 biter ve Lüleburgazspor averajla yarı finale çıkar. Küçük bir kasaba takımı, aynı sezonda iki İstanbul devini saf dışı bırakır. Ertesi gün bir gazetede “A be lüle, n’oldu büle, çabuk süle…” başlığının atılmasına vesile olur. Ardından yarı finalde Galatasaray’la eşleşmeyi bekleyen takım, Altay’la oynar. Sahadan 4–1 ve 2–0 mağlubiyetlerle ayrılan takım, kupaya veda eder ama Türkiye Kupası tarihine geçer.

NETEKİM, KUPA BAŞKENTE GİDİYOR…

Türkiye, 12 Eylül 1980’de askeri darbeyle tanışır ve sıkıyönetim başlar. İnsanların topluca bir yerde bulunması yasaktır. Tek istisna ise futbol maçlarıdır. Otoriter bir baskı döneminin merkezi Ankara’da bile halk tribünlerdeki yerini alır. Futbol sanki her şeyi unutma aracıdır. Başkent ekibi Ankaragücü 1980–81 sezonunda 2. Lig’de mücadele etmekte, 1. Lig’i hedeflemektedir. Eski adıyla Türkiye Kupası, yeni adıyla Federasyon Kupası’nda da yoluna doludizgin devam etmektedir. Sırasıyla Düzcespor (2–0), son dakika golüyle Muhafızgücü (1–0) ve Konyaspor (5–2) kupada saf dışı bırakılır. Sıra artık Birinci Lig takımlarıyla eşleşmeye gelir. Yine sırasıyla Orduspor (2–1 / 0–0) ve bir önceki sezonun Türkiye Kupası şampiyonu (deplasmanda atılan golün avantajıyla) Altay (1–0 / 2–1) elenir. Artık çeyrek finalde rakip Beşiktaş’tır. İlk maç İstanbul’da oynanır. Ankaragücülü oyuncular hakemin yanlı tutumundan şikâyet etseler de değişen bir şey olmaz: Beşiktaş maçı 2–0 kazanır. Haksız bir şekilde yenildiklerini düşünen Ankaragücülü oyuncular 8 Nisan 1981’deki ikinci maça hırsla çıkarlar. 25 bin kişinin desteğiyle birlikte maçı 2–0 kazanırlar ve uzatmaya taşırlar. Uzatmada Büyük İrfan’ın kafa golüyle, yarı finale çıkan takım Ankaragücü olur. Yakın zamanda gördüğümüz bir sahne o dönemde de yaşanır. Hakemin bitiş düdüğüyle birlikte Beşiktaşlı futbolcular yerdedir. Şeref tribününde yerini alan Beşiktaşlı orgeneral de bu sonuca inanamaz.O maçın sahadaki kahramanlarından ‘Bonhof’ lakaplı Nazmi Erden maç sonrasında başından geçen bir olayı Ziya Adnan’ın ‘Çünkü Biz Ankaragüçlüyüz!..’ kitabında şöyle anlatır: “Akşamleyin eve geldim, rahmetli babam “Sen nasıl yenersin Beşiktaş’ı” deyip, içeri almadı beni o gece. Ben de gidip kulüpte yattım.”Ankaragücü yarı finalde bir başka İstanbul büyüğü Fenerbahçe ile eşleşir. O dönem sarı-kanaryaların ligde hiçbir iddiası kalmamıştır. Tek hedef Federasyon Kupası’nı kazanmaktır. İlk maç 22 Nisan 1981 tarihinde İstanbul’dadır. Seyircisini arkasına alan Fenerbahçe saldırır ama bir türlü gol atamaz. 72. dakikada Ankaragücü, Mehmet’in kafasından bir gol bulur ve maç 1–0 biter. Ankaragücü büyük bir avantaj elde eder. İkinci maç karşılıklı atılan gollerle 1–1 biter. Fenerbahçe de aynı Beşiktaş’ın akıbetine uğrar ve elenir. Başkent ekibi adını finale yazdırır.Finalde rakip ise Boluspor’dur. Ankaragücü kendi evinde 2–1 kazanıp deplasmanda da 0–0 berabere kalıp kupayı kazanır ve Federasyon (Türkiye) Kupası’nı kazanan ilk ve tek 2. lig takımı olur. Devlet Başkanı -aynı zamanda Ankaragücü taraftarı olarak bilinen- Kenan Evren ise 19 Mayıs törenlerinde “Ankaragücü’nün yeri 1. Lig” der. Haziran ayında Futbol Federasyonu Başkanı, emekli General Yılmaz Tokatlı derhal başkent takımının 1. Lig’e alındığını açıklar. Ankaragücü kupayı almakla kalmaz, üst ligle de ödüllendirilir.

OTUZ DÖRT DEĞİL, OTUZ BEŞ BUÇUK!

Kendini İzmirli olarak görmeyen ve bunu her seferinde İzmir’in plaka numarası ‘35’ yerine ’35,5’ı kullanan Karşıyaka taraftarlarını Türkiye Kupası’nda 1983–84 sezonunda unutulmaz maçlar bekler. O sezon İkinci Lig’de mücadele eden Ege temsilcisi çeyrek finalde Galatasaray’la eşleşir. İlk maç İstanbul’dadır ve Adnan’ın ayağından Karşıyaka golü bulur ve 1–0 öne geçer. Ama sonradan yediği iki golle maçtan 2–1 yenik ayrılır. İkinci maç İzmir Atatürk Stadı’ndadır. Yağmur altında oynanan maçı, 84. dakika Zeki’nin golüyle Karşıyaka kazanır ve yarı finale çıkar.Yarı finalde o dönemin fırtına takımı Trabzonspor’la eşleşir. 1–0 ve 0–0 skorlarla elenir. Elenir elenmesine ama o dönemde oynadığı futbolla, aldığı sonuçlarla ülke gündeminde fazlasıyla yer alır.

MARMARA DEVRİMİ

1999–2000 sezonunda (yeni adıyla) Türkiye Kupası 3. tur maçları büyük sürprizlere gebe olur. 14 Aralık 1999 tarihinde, Türk futbol tarihinin en çok hatırlanan maçlarından biri oynanır: Pendikspor – Fenerbahçe. Toplam bütçesi -paradan sıfır atılmadığı dönemde- sadece 500 milyar olan ve İkinci Lig’de mücadele eden Pendikspor, değeri 100 milyon doları aşan Fenerbahçe’yi 2–1 yenerek kupadan eler. Önce Kadıköy temsilcisi Metin Diyadin’in golüyle 1–0 öne geçer ama Pendik bulduğu iki golle bir mucizeye imza atar. Türkiye’nin en eski kulüplerinden biri olan Pendik’in bu başarısı bir anda ülkenin gündemini işgal eder. Maçtan geriye kalan bir diğer hatıra ise Fenerli Rüştü’nün maç sonrası kendi taraftarlarınca linç edilmeye çalışılması olur. Bu maçtan bir gün sonra, 15 Aralık Çarşamba günü, bu sefer bir diğer İkinci Lig ekiplerinden Çanakkale Dardanelspor, Beşiktaş’ı 1–0 yenerek kupada bir başka sürprize imza atar. Ama o dönemde Fenerbahçe’nin durumu fazlasıyla medyada yer aldığı için, bu sonuç hep gölgede kalır. Alt ligden iki takımın aldığı bu sonuçlar Türkiye Kupası’nda bir nevi devrim yaratır. Devrimin adı, Marmara Devrimi’dir.

YENİ BİN YILIN SÜRPRİZLERİ

17 Mayıs 2000 günü Galatasaray Türk futbol tarihine altın harflerle geçecek bir başarıya imza atar. Yeni bin yılın ilk UEFA Kupası şampiyonudur. 1992–1993 sezonunda tekrar Türkiye Kupası adını alan organizasyonda da milenyumun (yeni bin yılın) ilk sürprizi 2001–2002 sezonunda gerçekleşir. Ama sarı kırmızılılar bu sefer başrolde değildir. O sezon 2. ligde yer alan Erzurumspor, Galatasaray’ı normal süresi 0–0 biten maçın uzatma dakikalarında bulduğu gol ile (altın gol) 1–0 mağlup eder. Üstelik Galatasaray, maçtan önce Şampiyonlar Ligi’nde 2. tura kalmış ve Süper Lig’de de liderdir. Maçın da tartışmaz favorisidir. Maçlar kâğıt üzerinde oynanmaz. Kupada ilk defa uygulanan altın golü, 96. dakikada Eyüp’ün ayağından bulan Erzurumspor, Türkiye Kupası’nda 4. tura çıkan takım olur.Pendikspor ve Kocaelispor’dan sonra bir 2. lig takımı daha Fenerbahçe’yi yenerek onları Türkiye Kupası’nın dışına iter. O takım Konyaspor’dur. 2002–2003 sezonunda 2. tur maçı daha 38. saniyesinde sürprizlere ne kadar gebe olduğunu gösterir. Daha ilk dakikada Fenerbahçe’den Mustafa Doğan kırmızı kart görür. Ardından 13. dakikada Konyaspor, Faruk Temel’in ayağından bir gol bulur ve maç 1–0 biter, bir üst tura çıkan İç Anadolu temsilcisi olur. Bazı Konyalı taraftarlara göre onları zafere götüren bir tespihtir. Maçtan önce Konyasporlu taraftarlar uğur getirsin diye bir kaleye tespih asarlar. Bunu fark eden Fenerbahçeliler hemen durumu saha görevlilerine bildirir ve o tespih kale ağlarından alınır. Derler ki kendisi alınsa da etkisi hep oradaydı. Kanıtları ise 1. dakikada atılan rakip oyuncudur.2003–2004 Türkiye Kupası 3. kademe maçında ikinci lig takımı Çaykur Rizespor, 28 Ocak 2004 tarihinde Atatürk Olimpiyat Stadı’nda Galatasaray’la karşı karşıya gelir. Galatasaray, ilk yarıda Mondragon’un kırmızı kart görmesiyle önce 10 kişi, maçın 68. dakikasında Batista’nın sakatlanarak oyun dışında kalmasıyla da 24 dakika 9 kişiyle mücadele etmek durumunda kalır. Karşılaşma Karadeniz ekibinin 5-0’lık üstünlüğüyle tamamlanırken, Galatasaray kupaya veda eder. Kimse böyle farklı bir sonucu beklememektedir.

BÜYÜKLERİN İMDADINA GRUP SİSTEMİ YETİŞİYOR

2005–2006 sezonuyla birlikte Fortis Bank, Türkiye Kupası’na sponsor olur ve kupada da radikal bir değişikliğe gidilir. 3. turda maçlar, 5’erli 4 grupta oynanır. Tek maç üzerinden oynanan maçlarda bazı sonuçlar sürprizlere vesile olsa da, yeni sistem büyüklerin kupadan elenmelerini zorlaştırır. Ama alt liglerdekilerin büyükler karşısında kazanmalarına tamamen engel olamaz. O sezon grup maçlarında İnegölspor, evinde Beşiktaş’ı 1–0 mağlup eder. Bu kara kartalların, 1962–63 sezonundan bu yana katıldığı Türkiye Kupası’nda 5. kez bir ikinci lig takımına mağlubiyetidir. Maçlar sonucunda İnegölspor gruptan çıkamaz ama Beşiktaş yoluna devam eder. Eski adıyla 3. Lig, yeni adıyla Türkiye 2. Futbol Ligi’nde mücadele veren Adana Demirspor, 2007–2008 Türkiye Kupası’nda sürprize imza atar ve gruplarda Trabzonspor’u maçın 5. dakikasında Özgür Nasuh’un golüyle 1–0 yenmeyi başarır. Maçlar sonunda Adana temsilcisi gruptan çıkarken Trabzonspor kupaya veda eder.2009–2010 sezonundan sonra Ziraat Bankası’nın sponsor olması ile kupa, Ziraat Türkiye Kupası adını alır. Bir sene sonra grup maçlarında Gaziantep Büyükşehir Belediyespor, Beşiktaş’ı (1–0), Yeni Malatyaspor ise Fenerbahçe’yi (2–1) yener. Ama Malatya temsilcisi Fenerbahçe’yle birlikte gruptan çıkamaz. Gaziantep temsilcisi Beşiktaş’la birlikte gruptan çıkar ve şansa bakın ki iki takım çeyrek finalde eşleşir. Gaziantep Büyükşehir Belediyespor, 5–0 ve 3–0 skorlarla Beşiktaş’a yenilir ve kupaya veda eder.Grup maçlarıyla birlikte alt liglerdeki takımların dört büyüklere karşı aldıkları galibiyetler çok heyecan yaratmaz. Çünkü sonunda asıl kazananı puan hesabı belirliyordur.

SONSÖZ

Bu yıl Ziraat Türkiye Kupası 4. turda yine alt ve üst ligler arasında eşleşmeler gerçekleşti. Bu eşleşmelerin en ilginci de Fenerbahçe ile Pendikspor’un eşleşmesi oldu. Pendik Zaferi’nden 13 yıl sonra iki takım rövanşta tekrar karşı karşıya gelirken bu kez gülen taraf 1-0’lık skorla Sarı-Lacivertliler oldu. Asıl sürprize Galatasaray’ı eleyen 1461 Trabzon imza attı, kupanın ‘öteki’ tarihinde yerini aldı.

PaylaşShare on Facebook0Share on Google+0Share on LinkedIn0Email this to someonePin on Pinterest0Share on Tumblr0Print this page
1461 Trabzon6. SayıAbdullah GegiçAdana DemirsporAnkaragücüBeşiktaşÇanakkale DardanelsporÇaykur RizesporEnver ÜrekliErzurumsporFenerbahçeGalatasarayGaziantep Büyükşehir BelediyesporİnegölsporKarşıyakaKayserisporKonyasporLüleburgazsporMehmet EkşiMetin KurtMustafa ErgücüPendiksporSamsun YolsporSamsunsporTrabzon İdmanocağıTrabzonsporTürkiye KupasıÜveyis MoluYeni MalatyasporYılmaz YavmanZiya Şengül
Share Tweet
sezgin@topraksaha.net'

Sezgin Rızaoğlu

Eski Sayılardan

  • YAD-I HAFTA

    Kısa Bir Ömür Koca Bir Tarih: Ali Sami Yen Stadı

    Mayıs 2020
  • YAD-I HAFTA

    Kazananlar Kulübü

    Haziran 2019
  • YAD-I HAFTA

    Il Monumento

    Şubat 2019

REKLAM

REKLAM

ESKİ SAYILAR

TAKVİM-İ MAZİ

TAKVİM-İ MAZİ

@topraksaha_net

  • Şuan için bu twitter hesabının RSS beslemesi yüklenemez durumda.

Twitter'da @topraksaha_net Takip Et.

  • Anasayfa
  • İletişim

Toprak Saha © 2017. Tüm Hakları Saklıdır.