Liberolar, takımın omuriliği, sahadaki 11’in sigortasıydı. Sadece sahada değil, saha dışında ve o takıma gönül verenlerin yüreklerinde de bu durum geçerliydi…
Tarih 16 Ağustos 1975. Yer, Türk futbol tarihinin en önemli tanığı İnönü Stadı. Fenerbahçe ile Beşiktaş, 1975 TSYD Kupası’nın son maçında karşı karşıya geliyor. Fenerbahçe, bir önceki sezonun lig şampiyonu olarak yeni maratona başlarken, Beşiktaş da Türkiye Kupası Şampiyonu olarak yapıyor açılışı. Kara Kartal’ın yeni sezonda hedefi, hasret çekilen şampiyonluk…
İki takım 75 Haziran’ında Cumhurbaşkanlığı Kupası için karşı karşıya gelmiş ve Fenerbahçe, 2-0 kazanmış. Beşiktaş bir bakıma rövanş ve yeni sezon için gözdağı verme peşinde. Maç başlıyor. Henüz 7. dakikada Fenerbahçe, Ömer Kaner’in golüyle 1-0 öne geçiyor. Dört dakika sonra da Beşiktaş savunmasının önemli ismi Lütfü Isıgöllü oyundan çıkmak zorunda kalıyor. Beşiktaşlılar, yıllardır alışık oldukları cefayı, bu 90 dakikada da çekecek gibi… Didi’nin Fenerbahçe’si galip gelip, sezonun ilk kupasını müzesine götürmeyi amaçlarken, Beşiktaş bir mucizenin peşine düşüyor…
Dakikalar 19’u gösteriyor. Lütfü’yü kaybeden Beşiktaş savunması, yeni bir Fenerbahçe hücumuyla karşı karşıya ve ‘Bay Gol’ Osman Arpacıoğlu ile ‘Güzel İnsan’ Vedat Okyar karşı karşıya geliyor. Metin Akpınar’ın “Yaktın Gayseri’yi Osman ağabey!” veryansınına, “Ne yapayım, işim bu!” cevabını yapıştıran Osman Arpacıoğlu, yine iş peşinde. Vedat Okyar ise liberoluğun ilk şartı olan ‘top kesme’ işleminden sonra, yeni bir Beşiktaş hücumu şekillendirme amacında. Fakat iki efsanenin de planları tutmuyor. Osman Arpacığolu’nun sert müdahalesi sonucu, iki oyuncu da tabiri caizse ‘dağılıyor’. Vedat Okyar, bu mücadeleden canı yanan taraf olarak çıkmanın da verdiği sinirle, okkalı bir küfür savuruyor. Küfrü işiten Osman Arpacıoğlu, vakit kaybetmeden hakeme dönüyor. Hakem dediysek de öyle her hakeme benzemeyen bir futbol figürü maçı yönetiyor. En az Cemil, Alpaslan, Osman, Vedat, Tezcan ve Tuğrul kadar yıldız olan hakem, bir yaz evvel Dünya Kupası tarihinin ilk kırmızı kartını Caszely’e gösteren Doğan Babacan’dan başkası değil. Osman Arpacıoğlu, şikayetçi bir tonla: “Hocam, Vedat küfür etti!” diyor. Lütfü’den sonra Vedat’ın oyundan çıkması muhakkak ki gol yollarını daha da bir açacak ve onu pek bir rahatlatacak. Neticede hakem de Doğan Babacan; kırmızı kartın sahalarda nadir görüldüğü 70’lerde bile onun cebinden çıkan men kararı kimseyi şaşırtmayacak.
Sahaların Hulusi Kentmen’i Doğan Babacan, Vedat Okyar’a yaklaşıp soruyor: “Vedat, küfür ettin mi?”. Bu soru, belki de Osman Arpacıoğlu ve diğer Fenerbahçeli futbolcuların tepkisini çekiyor. O dönemde dillere pelesenk olan “Doğan Babacan Beşiktaş’a kıyak geçiyor” dedikoduları büyük ihtimalle kafalarda. Fakat sahadaki herkesi şoka sokan bir cevap çıkıyor ‘Güzel İnsan’dan: “Evet, ettim!”. Maçı, kupayı, hatta o sezonu unutmamızı sağlayacak olan olay da işte tam bu anda başlıyor. Yaşananların en yakın şahidi Tezcan Ozan’a kulak verelim:
‘’Çok belli etmese de Doğan Babacan Beşiktaşlıydı ve kırmızı kart gösterme niyetinde değildi aslında. Hatta ‘Küfür ettin mi?’ diye sorması bile biraz bu nedenleydi. Ama Vedat ağabey kabul edince, o da kırmız kartı çıkardı. Vedat ağabey: ‘Evet, küfür ettim’ deyince ben afalladım. ‘Ağabey ne yaptın? Etmedim desene’ dedim. Yüzüme baktı ve hafif sinirli bir şekilde: ‘Üzerimde Beşiktaş forması varken yalan mı söyleyecektim!’ dedi. Bunu duyunca çok utandım.’’
İşte bu cümleden sonra Engin Verel’in durumu 2-0 yapan golü, Fenerbahçe’nin kupayı kazanması ve hatta 1975-1976 sezonu bile önemini kaybediyor. Defansın arkasına atılan topları sezgileriyle toplayıp, yeteneğiyle harmanlayıp, Beşiktaş hücumlarına çeviren Beşiktaş savunmasının sigortası Vedat Okyar, bir anda Beşiktaşlılığın sigortası olacak bu lafı söylüyor. Aslında bir anda olmuyor bu işler. Futbola Bursaspor’da başladığı yıllardan sekiz senesini verdiği Beşiktaş dönemine, daha sonra da 40 küsur yaşına kadar sürdüreceği kariyerinin her anında bu sevdayı iliklerinde yaşamış bir adamın sözleri bunlar. “Önce Müslümanım, sonra da elhamdülillah Beşiktaşlıyım” diyen Vedat Okyar’dan başka nasıl bir davranış beklenebilir ki? Kariyerinin ilk döneminde orta sahada mücadele verirken de aynı duyguyla oynamıştır, kariyerinin sonlarına doğru ‘son adam’ görevini yaparken de. Evet, Türk futbol literatürüne ‘son adam’ olarak geçmiştir libero kavramı. Bu, ‘son adam’ sıfatının en çok yakıştığı toprak saha yıldızlarından birisi de odur.
Ne zaman bir Beşiktaşlı, maçtan, kupadan, şampiyonluktan umudunu kesse de Beşiktaş’tan umudunu kesmiyorsa, bunun sebeplerinden birisi de ‘Güzel İnsan’ Vedat Okyar ve o Türk futbol tarihine geçen vecizesi olacaktır. Toprak sahaların gördüğü en klas son adamlardan Vedat ağabeye selam olsun!…
Kahraman Kartaloğlu ve Tezcan Ozan’a sonsuz teşekkürler.