Hep bedduasıyla, hep lanetiyle anılır ama bereketliyle ayrıldığı takımlar, hatta ülkeler de vardır huysuz ihtiyarın…
Coğrafyasındaki Musevi karşıtlığı nedeniyle topçuluk yıllarından alışıktı ikamet değişikliklerine. Top peşinde koşma yılları sona ermişti ama dünya turu devam ediyordu… Güney Amerika’nın yüzölçümü şampiyonu Brezilya’ydı yeni evi. Bu topraklara futbolculuk yıllarında Hakoah All-Stars takımı ile yolu düşmüştü. Fakat Sao Paulo’ya antrenör olarak ayak basması, şanına yakışır bir geri dönüş öyküsüydü.
Ujpest’teki başarılarını takiben, 1947 yılında Kispest’in başına geçmişti. Kocsis, Bozsik ve Puskas gibi top dahileri vardı ekipte ama ego savaşları da en az yetenek gösterisi kadar aşırı dozdaydı. Ferenc Puskas’ın peder beylerinin yerine geçmesi, zat-ı muhteremimizin Kispest kariyerinde büyük zorlukları da beraberinde getirdi. Özellikle oğul Puskas’ın çıkardığı problemler, Gyor ile oynanan karşılaşmada yörüngeden iyice çıkmıştı. Mihaly Patyi’nin performansında memnun olmayan antrenörümüz, defans oyuncusunu soyunma odasında bıraksa da; Puskas, Patyi’nin oynaması için ısrar etmiş ve kahramanımızın Kispest kariyerinin üstünü çizmesine neden olmuştu. Öyle kalın bir faça iziydi ki bu; Macar topraklarını, hatta ve hatta Avrupa kıtasını terk etmesine neden olmuştu. Tabii bunda İkinci Dünya Savaşı ve Hitler tehdidi de başrolleri oynamaktaydı. Önce Brezilya’nın ‘kanlısı’ Arjantin topraklarına uğradı. Daha sonra da Kıbrıs’ta bir yıl geçirdi… Akdeniz’den devam etti yoluna ve İtalya’ya gözünü dikti. Milan’da işler tıkırındaydı aslında. 19 maç sonunda liderlik koltuğundaydı ki, bir anda kendisini kapının önünde buldu. Bu anlamsız kovulmadan mütevellit ‘lidersem eğer beni kovamazsınız’ maddesi koydurmaya başladı sözleşmelerine. Çizme inadı sürdü ve Vicenza’nın başına geçti. Bir sene sonunda takvimler 1956’yı gösterirken, kavgalı ayrıldığı sevgiliden mesaj gelmişti…
Kispest takımı isim değişikliğine gitmiş ve adı Honved olmuştu… Kadrosunda 1954’te damaklarda enfes bir tat bırakan Macaristan Milli Takımı’ndan Czibor, Kocsis, Grosics, Bozsik, Lorant, Budai gibi isimleri bulunduran Honved’de yıllar evvelki kavganın müsebbibi Puskas da hala 10 numarayı şereflendirmekteydi. Bilbao ile oynanan Avrupa Kupası maçı dönüşünde Sovyet işgali nedeniyle apar topar terk-i diyar eden takım, dünya turundaydı ve hoca arayışlarına devam ediyordu. İtalya’da sıkılmış olacak ki eski yâriyle birlikte devri âleme katılma kararı aldı bizimki. Özellikle İspanya turunda oynanan Barcelona ve Real Madrid maçlarıyla futbol dilencilerinin karnını doyurdular. Fakat bu görkemli balayı çok da uzun sürmeyecekti…
Bir yıllık Honved serüveni, eski ikametgâhta son buldu. Flamengo ve Botafogo ile oynanacak maçlar için Brezilya’da bulunan Macar ekibi, FIFA’dan gelen kararla Avrupa’ya dönmeye mecbur bırakılmıştı. Macaristan Futbol Federasyonu’nun yönetimini elinde bulunduran Sovyetler Birliği’nin FIFA’ya yaptığı baskılar sonuç getirmiş ve FIFA da Honved’i isminden men ederek yasa dışı kılmıştı. Şoktan tek etkilenmeyen kahramanımız oldu. Bulundukları toprakları tanıyordu ve Sao Paulo takımıyla o meşhur maddesinin de olduğu sözleşmeye konduruverdi imzasını.
Bütün bu masalsı hikâyenin bir anlamı olmalıydı. Artık o meşhur Macar 4-2-4’ünü Samba sosuyla sunma vaktiydi. Brezilya da pek yabancı değildi bu sisteme gerçi…. 1950 Dünya Kupası’nda Brezilya’nın patron koltuğunda oturan Flavio Costa da bu sistem üzerine denemeler yapıyordu fakat 1950 Finali’nde öyle bir çizdirmişti ki karizmayı, bir daha toparlaması pek zordu. Aslında bir nevi Macaristan’ın yerel taktiği gibiydi 4-2-4. Yaratıcıları arasında Gustav Sebes ve zat-ı muhteremimizle birlikte Marton Bukovi de bulunmaktaydı. Diziliş, WM’ye isyan olarak doğmuştu bir bakıma. WM’nin defansif orta sahasını savunmaya çeken Macarlar, kondisyonu müsait olan iç forvetlerden birisini de orta sahaya monte ederek devrimi gerçekleştirmişlerdi. Aslında Sebes, 1954 Dünya Kupası’nda bol bol göz kırpmıştı 4-2-4’e. Zakarias, Lorant’a yakın oynarken; Hidegkuti de sık sık Bozsik ile işbirliğine giriyordu. İşte bu Macar devriminin yeni adresi Sao Paulo’ydu artık. Lorant’ın yerini Mauro Ramos, Bozsik’in yerini Dino Sani ve Puskas’ın yerini de Zizinho alacaktı… Gustav Sebes yoksa Bella Guttmann vardı!
Evet, Bella Guttmann, Sao Paulo ile 1958 eyalet şampiyonluğuna ulaştı ve gerek başarıları, gerekse de bedduasıyla efsaneleşeceği Portekiz yollarına koyuldu ve Avrupa’daki Real Madrid saltanatına son verdi. Kimilerine göre ‘aksak’ olan 4-2-4 sistemi ise Guttmann’ın da katkılarıyla Brezilya’da mükemmelliğe ulaştı. Sao Paulo tedrisatından geçen Vicente Feola, bu sistemi, o yaz oynanan Dünya Kupası’nda Brezilya Milli Takımı’na uyarlayarak ülkenin ilk Dünya Kupası zaferine önderlik etti. Bella Guttmann da Brezilya’ya ayak basışının bir futbol an-ı şahanesi olarak addedilmesini hak etti zannımca. Sadece bedduasıyla, futbol dünyasının en büyük illeti olan klişelere maruz kalan Guttmann’ın bereketlerini de anmak lazım değil mi?