-Bir Didem DİLMEN yazısı-
Rasunda Stadı, tarih muhabbetlerinde pek anılmasa da birçok yıldızın gösterisine, büyük takımların zaferlerine sahne olmuştu. 1995 Dünya Kupası’na damga vuran Norveç Kadın Milli Takımı da bu unutulmazlardan biriydi…
Dünya kadın futbolunun gelmiş geçmiş en büyük yıldızı, Marta, Brezilya’da doğdu ama asıl doğum yeri İsveç olacaktı… Ülkesinde oynayacak takım bulamadığı için, henüz 18’inci doğum gününü kutlamadan, evinden ailesinden ve ülkesinden ayrılıp, “nerede futbol oynayabilecekse orada yaşamaya”; İsveç’e gitti. Güney yarımkürenin ılıman ikliminden, kuzey kutup dairesinin yamacına sürüklemişti içindeki futbol aşkı onu… Marta’yı İsveç büyütmüştü… İskandinavya’nın soğuk ikliminde “Etekli Pele”ye dönüşecekti.
Tarih kitaplarında İsveç ve futbol kelimelerinin aynı cümle içerisinde kullanıldığı üç yer var: Zlatan İbrahimoviç, Marta ve 1958 Dünya Kupası!
Zlatan hepimizin gözü önünde yıldıza dönüştü. 1958 Dünya Kupası ise yalnızca orada olanların izleyebildiği bir futbol olayı olmasına, yetişip de seyredememiş olmamıza rağmen “en unutulmaz turnuvalardan biri” olarak anıldı. Haksız sayılmayız gerçi; Pele’nin Brezilyası, Just Fontaine’in kırılamayan rekoru ve Rasunda Stadı’nın fotoğrafları…
O Rasunda Stadı, bir tarihi finale daha ev sahipliği yapmış, komşusunun dünya futbolunun zirvesine yükseldiği günlerin tanığı olmuş, İsveçliler komşunun taraftarına dönüşmüştü…
İskandinavya’nın soğuk, karlı ve gün ışığından mahrum bir aralık gününde, sıcak çikolata eşliğinde dinleyeceğiniz bir masal anlatacağım şimdi sizlere, İsveç’in kalkıp Norveç’e gideceğiz ama merak etmeyin, Rasunda’ya dönecek yolculuğumuz…
1990’ların başına kadar Norveç, Avrupa futbolunun etkisiz elemanlarından biriydi. Ancak Egil “Drillo” Olsen’in erkek milli takımının başına getirilmesiyle birlikte yakalanan jenerasyon, 1993’te tüm kulvarlarda yalnızca 1 mağlubiyet alarak FİFA Dünya Sıralaması’nda Brezilya’nın ardından 2. sıraya yükselmeleri, 1994 Dünya Kupası’nda şampiyon olacak Brezilya’yı 2-1 yenmeleri ve tarihte Brezilya’ya mağlup olmayan tek takım olmaları Norveç’te futbolu dönüştürmüştü.
Artık Norveç’te futbol başka bir seyir izliyordu. Ve o coğrafyada, dünyanın büyük bir kısmının aksine, futbol sadece erkek oyunu değildi. Cinsiyet/güç ile futbol ilişkisi İskandinavya topraklarında pek karşılık bulmuyor, yetenek/akıl egemen geliyor, kadın futbolu da yükseliyordu.
Norveç futbolunda ilk büyük başarı kadınlardan gelmişti. 1987’nin Avrupa Futbol Şampiyonu, sonraki iki finalin de gediklisi olmuş, 1993’te bir kez daha kupaya uzanmıştı. 1991’de Kadın Milli Takımı ilk kez katıldığı Dünya Kupası’nda finale çıkmıştı. Norveç, kadın futbolunun zirvesindeydi, Amerikalılar ve Almanlarla birlikte Çinlilerin de ezeli rakibiydiler…
1995’te bir kez daha Dünya Kupası’na katılmaya hak kazandıklarında, Norveç kadın futbolunun en büyük yıldızlarından Hege Riise şöyle diyordu: “Turnuvalara hazırlanırken erkek takımları ile oynuyorduk ve hepsini yeniyorduk. Bu yolun sonunda nereye varacağımızı hiç düşünmedik, sadece maça çıkıyorduk, bu da enerjimizi asla kaybetmemiş olmamızın sırrıydı.”
1995 Dünya Kupası için İsveç’e gidiyorlardı. Mutlak favorilerden biriydiler. Nijerya, Kanada ve İngiltere ile aynı gruptaydılar ve 3 maçın sonunda neden favori olduklarını tüm dünya anlamıştı: Atılan gol 17, yenen gol sıfır!
Galibiyet kutlamaları, birkaç hafta sonra Kalshure’ya gol atacak Bursasporlu Musisi’nin timsah yürüyüşü gol sevincine o kadar benziyor ki…
Nijerya’ya 8, Kanada’ya 7 ve İngiltere’ye 2 gol atan Norveçli kadınların çeyrek finaldeki rakibi komşu Danimarka oldu ve turnuvadaki ilk/tek golü de bu maçta ağlarında gördüler. Yarı finalde, dünyanın en iyilerinden ABD vardı ancak Norveç’i yenemiyorlardı. Finaldeki rakip ise bir başka dev, Almanya olacaktı.
Çin’e elenen ev sahibi İsveçlilerin tarafı belliydi: Norveç! Yüzlerini iki ülkenin bayraklarına boyayarak tribünleri dolduran komşunun desteğini arkalarına almışlardı. Rasunda Stadı, tarihinde ikinci kez Dünya Kupası finaline sahne oluyor, 15 binden fazla seyircinin sesi Norveç için çıkıyordu.
O gün Rasunda’da, metrekareye düşen yağmur damlası kadar Norveçli vardı sanki sahada… Norveç, Almanya’yı sıkıştırmış, hiç boş alan bırakmayarak tam saha pres ile hareket şansı tanımamıştı. Ayağına top alan her Alman futbolcunun dibinde bir Norveçli bitiyordu, sağa sola oynamaktan başka şansları kalmıyor, yarı sahayı geçmeye kalkışsalar topu çaldırıyor ve o saniyede kalelerinde pozisyon görüyorlardı. Norveç, Almanya’ya kafasını bile kaldırma fırsatı vermiyordu.
37. dakikada orta sahanın ortasından aldığı yine çalıntı bir topla iki Alman rakibini semt pazarından meyve-sebze almaya yollayıp ceza sahası yayı üzerinden tertemiz bir vuruşla kaleyi bulan Hege Riise, Rasunda’yı coşturdu. 4 dakika sonra hücuma çıkarken kaptırdıkları topu Petersen’in ayağından ağlarında gören Almanya, ilk devreyi 2-0 yenik kapatıyordu. Tek bir pozisyon dahi bulamamış, kalelerinde onlarca tehlike atlatmışlardı.
Almanların dünya futbol tarihi boyunca 1995 finalinde Norveç karşısındaki kadar çaresiz kaldıkları çok az maç vardır… Oyunun mutlak hakimi, topun tek karar vericisi ve maç boyunca tek bir hata dahi yapmayan Norveç, kalesinde gördüğü zayıf atakları savuşturuyor, ortaya koyduğu mücadele ve futbol aklıyla kazanıyordu. Kupa kaptan Gro Espeseth’in ellerinde yükseliyordu. Norveç dünyanın en büyüğüydü…
2000’de Olimpiyat altın madalyasını da zaferleri arasına yazdıran Norveç’ten o tarihten sonra bir daha haber alınamadı. 2007-2009 arasında bir esinti yaratılsa da 90’lardaki fırtınaya dönüşmedi. Ne olmuştu? Nereye gitmişti koca ülke futbolu? Madem bu kadar büyüktüler, nasıl yok olmuşlardı?
Norveç’in 2000 sonrasında hem kadın hem de erkek futbolunda yaşadığı düşüşün temelinde aslında futboldan başka nedenler var. Bugün Norveç’te tüm yaş kategorilerinde futbol oynayan kadın oranı yalnızca %19 ve bu yüzdenin neredeyse tamamı Norveç kökenli, göçmen ve farklı etnik kesimden katılım yok. Norveç Futbol Federasyonu Yetenek Gelişim Direktörü Henrik Lunde, “Beyaz tenli sarı saçlı bir kadın milli takımımız var ve bu durum bugünün gerçek Norveç’ini yansıtmıyor” diyor. Tüm Norveç’e ait, ülkenin sokaklarının aynası bir futbol yaratılmadığı sürece düştükleri yerden kalkmalarını mümkün görmüyorlar. Çünkü futbol bir ülkenin mikro halidir. Olduğunuzdan başka bir şeyle sahaya çıktığınızda, başarısızlığa mahkum kalırsınız…
Ülke genelinde kız çocuklarını futbola teşvik eden çalışmalara başlamış olsalar da bazı görünmez duvarları yıkamıyorlar. 2015’te Kadın Milli Takımı futbolcularının rol aldığı, “Biz futboldan anlamayız aslında!” reklam kampanyası, ironik bir espri üzerinden futbola olan ilgiyi canlandırmayı hedefledi ancak bu çalışmaların ürünü ne zaman alınabilir, göçmen aileler futbolla barışabilir mi?
Norveç, İsveç’in yolunu arıyor… 2000’lerin başında Marta’nın ilk adımlarına ev sahipliği yaparken böylesi “güzel bir kadın”ın etrafında oluşan enerjiye, tıpkı erkeklerde Zlatan İbrahimoviç gibi kadınlarda da Kosovare Asllani ile kurdukları etnik bağı ekleyip, hem Dünya Kupası hem de Avrupa Futbol şampiyonalarında ilk 4’ün favorisi haline gelen, 2016 Olimpiyat Oyunları’nın gümüş madalyasının sahibi İsveç’in bütünleşen ruhunu Norveç’te yaratmaya çalışıyorlar. 90’lardaki “Masal”a mutlu son arıyorlar…